DİYARBAKIR - Gaziantep Bölge Adliyesi Mahkemesi, Diyarbakır'ın Lice ilçesinde 2013 yılında kalekol protestosu sırasında askerin açtığı ateş sonucu yaşamını yitiren Medeni Yıldırım'ın (19) öldürülmesine ilişkin açılan davada verilen beraat kararını bozdu.
Gaziantep Bölge Adliyesi Mahkemesi (BAM) 1. Ceza Dairesi, Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Kayacık köyünde, 28 Haziran 2013’te yapılan kalekol protestosunda askerlerin açtığı ateş sonucunda yaşamını yitiren Medeni Yıldırım’ın (19) öldürülmesine ilişkin açılan davada, yerel mahkemenin sanık er Adem Çiftçi hakkında verdiği beraat kararını bozdu. Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2 yıl süren davada, 8 Kasım 2016’da kararını açıklayan mahkeme, davanın tek sanığı olan er Çiftçi’nin üzerine atılı suçu işlediğine dair kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gerekçesiyle, hakkında beraat kararı vermişti.
Mahkeme gerekçeli kararında, Yıldırım’ın “askerler havaya ateş açtığı sırada yaşamını yitirdiği”ni iddia ederek, otopsi sırasında Yıldırım’ın vücudunda mermi çekirdeğine rastlanmadığı, bu nedenle merminin hangi silahtan çıktığının belli olmadığını savunmuştu. Yıldırım’ın ölümüyle ilgili eksik soruşturma yürütüldüğünü itiraf eden mahkeme, gerçek fail ya da faillerin ortaya çıkarılması için Lice Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasına karar vermişti. Yıldırım ailesi avukatı Reyhan Yalçındağ Baydemir, davada eksik soruşturma yürütüldüğü, yerel mahkemenin verdiği beraat kararının yasaya ve usule aykırı olduğu gerekçesiyle Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi’ne istinaf başvurusu yapmıştı.
SANIK İFADESİNDE ÇELİŞKİ OLDUĞU BELİRTİLDİ
Yalçındağ’ın istinaf talebini inceleyen Gaziantep BAM 1. Ceza Dairesi, 15 Eylül’de oy birliğiyle verdiği kararla, istinaf talebini yerinde bularak yerel mahkemenin sanık er Adem Çiftçi hakkında verdiği beraat kararını, “yargılamada eksik inceleme ve değerlendirme yapıldığı”, “delillerin eksik toplandığı” gerekçesiyle bozdu. Bozma gerekçelerinin 5 maddede sıralandığı kararda, sanık er Adem Çiftçi’nin mahkemede verdiği ifadeler arasındaki çelişkilerin giderilmemesinin düşünülmemesi, davaya katılma talebinde bulunan Cafer Gündüz’ün haklarını kullanabilmesi için duruşmadan haber edilmemesinin gözetilmemesi, Yıldırım’ın vücudundaki ateşli silah yaralanmasının giriş ve çıkış delikleri ile izlediği traje konusunda hazırlanan raporlar arasındaki farklılık ve çelişkilerin giderilmemesini, yerel mahkemenin sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri yerine eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde beraat kararı vermesini bozma gerekçeleri olarak gösterildi.
Olayda maddi gerçeğin hiç bir kuşkuya yer vermeyecek biçimde ortaya çıkarılması için olay yeri krokisi, güvenlik kamerası görüntüleri, tanık beyanları, sanık ifadesi ve olay yerindeki maddi bulgular birlikte değerlendirilip, olay yerinde uygulamalı keşif yapılması gerektiğine hükmedilen kararda, raporlar arasındaki farklılıklar ve çelişkilerin giderilmesi, görüntülerin incelenerek hangi taraftan ateş edildiğine dair rapor aldırılması istendi.
Açıklanan nedenlerle Yalçındağ’ın istinaf talebinin yerinde görüldüğü belirtilen kararda, CMK’nin ilgili maddeleri uyarınca yerel mahkemenin beraat kararının bozularak, dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere yerel mahkemeye gönderilmesine karar verildi. Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’ne geri gönderilen davanın ilk duruşması Aralık ayında görülecek.
‘SORUŞTURMA YETERSİZDİ, ETKİLİ YÜRÜTÜLMEDİ’
İstinaf Mahkemesinin bozma kararını değerlendiren aile avukatı Reyhan Yalçındağ Baydemir, “Medeni Yıldırım olayı son derece net, öldürme kastı açık olan bir olaydır” tespitinde bulunarak, şöyle devam etti: “Medeni Yıldırım soruşturması başından beri yetersiz bir soruşturmaydı, etkili yürütülmedi. Sanık olarak ifadesi alınması gereken şüphelilerin, tanık olarak ifadesi alınması bile başından beri bu dosyanın rütbesiz bir iki askerin üzerine yıkılarak kapatılmak istendiği yönünde bir çabayı gösteriyordu. Olayın üzerinden yıllar geçmesine rağmen gerçek failler veya diğer faillerin bulunması için bir isteksizlik ve yerinde sayma durumu olduğunu görmek mümkün. Biz bu yöndeki eleştirileri ilk günden beri dile getirdik. Beraat kararını, dosyanın başından beri yürüyen eksik yanlarını da göstererek istinaf yolunu kullandık. İstinaf mahkemesi, gerekçeli istinaf dilekçemizdeki bütün taleplerimizi yerinde görerek kararı bozdu. Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edecek olan yargılama, hem de diğer faillerin bulunması için Lice Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma ile ilgili taleplerimiz devam ediyor. Biz göz göre göre gencecik bir çocuğun yaşam hakkının bu kadar hoyratça ortadan kaldırılması konusunda asla sessiz kalmayacağımızı ve bütün failler hak ettiği cezayı alana kadar sürecin takipçisi olacağımızı bir kere daha ifade etmek istiyoruz.”
Gaziantep Bölge Adliyesi Mahkemesi’nin beraat kararını bozma kararında sıralanan gerekçeler şöyle:
1- Maktul hakkında, Lice Devlet Hastanesi’nce düzenlenen 28.06.2013 tarihli geçici raporda "sol omuzda kurşun giriş deliği, sağ 7-8 Kosta Aksiller hizasında muhtemel çıkış deliği" bulunduğunun belirtilmesi. Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı’nca maktule ait "DE FACTO" ibareli tişörtün incelenmesi sonucu düzenlenen 02/07/2013 tarihli uzmanlık raporunda, "sol kolda 0,5 cm 1 adet delik etrafında ateş artıkları, sağ arka tarafta koltukaltı bölgesinden 6 cm aşağıda 2 cm çapında I adet delik" şekilde isabet aldığının açıklanması. Yine Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca düzenlenen ölü muayene ve otopsi tutanağında maktuldeki I numarada tanımlanan yaralanmaya neden olan "mermi çekirdeğinin sağdan sola açısal olarak aşağıdan yukarıya seyir ettiğinin" belirtilmesi ve İstanbul Adli Tıp Kurumu Birinci İhtisas Kurulu’nun 16/04/2014 tarihli mütalaasında, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca düzenlenen otopsi tutanağını teyit etmesi nedeniyle, maktuldeki ateşli silah yaralanmasının giriş ve çıkış delikleri ile izlediği, traje konusunda raporlar arasında farklılıklar ve çelişki bulunması karşısında;
Dosyanın Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’na gönderilerek; maktuldeki ölüme neden olan ateşli silah mermi çekirdeğinin giriş ve çıkış yerleri, açısının ve vücuttaki seyri hususundaki raporlar arasındaki çelişkilerin kuşkuya yer vermeyecek şekilde giderilip maktulün ölümüne neden olan ateşli silah mermi çekirdeğinin vücuttaki giriş ve çıkış yerlerinin açısının ve vücuttaki seyri hususlarında ayrıntılı rapor alınmasından;
2- Olaya ilişkin güvenlik kamera kayıtlarını içerir CD'nin TRT veya TÜBİTAK kurumuna gönderilerek, ses kalitesinin ileri teknoloji ile iyileştirmesini sağlanmak suretiyle, görüntülerdeki maktulün vurulduğu andaki silah seslerinin hangi silah veya silahlara ait olabileceği, vurulma anında tek silah mı yoksa birden fazla silaha ait sesin mi geldiği, görüntülerin çekildiği yerin hangi tarafından ateş edildiğinin tespitinin teknik olarak mümkün olup olmadığı ve “bixi” silahının tetiğine basmakla 10 adet mermi atıp atmadığı hususlarında rapor aldırtmasından;
3- Maddi gerçeğin hiç bir kuşkuya yer vermeyecek biçimde ortaya çıkarılması açısından olay yeri krokisi, güvenlik kamera görüntüleri, tanık beyanları, sanık ifadesi ve olay yerindeki maddi bulgular birlikte değerlendirilmek suretiyle olay yerinde Adli Tıp ve Balistik Uzmanı Bilirkişiler hazır bulundurulup, manken kişiler de kullanılmak suretiyle uygulamalı keşif yapılarak; nizamiye nöbetçi kulübesi ve burada bulunan otomatik silahının yüksekliği ile olay yerinin eğimi tespit edilerek, ateş edilen yerin ve atış mesafesinin belirlenmesiyle, sanığın nöbet tuttuğu nizamiye nöbetçi kulübesinden ateş açıldığı iddia edilen yerden maktulün otopsi raporunda belirtildiği şekilde "sağdan sola ve açısal olarak aşağıdan yukarıya seyirle" yaralanıp yaralanmayacağının mümkün olup olmadığının yada Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarı’nca maktule ait "DE FACTO" ibareli tişörtün incelenmesi sonucu düzenlenen 02/07/2013 tarihli uzmanlık raporu ile Lice Devlet Hastanesince düzenlenen 28.06.2013 tarihli geçici raporunda belirtildiği üzere "sol omuzda kurşun giriş deliği, sağ 7-8 Kosta Aksiller hizasında muhtemel çıkış deliği" oluşturacak şekilde isabet alarak yaralanmasının mümkün olup olmadığı hususunda rapor aldırtmasından;
Sonra bu hususlar karar yerinde açıklanıp tartışılarak sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri yerine eksik inceleme ve yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde beraat kararı verilmesi,
4- Maktulün anne bir kardeşi olduğunu söyleyerek şikayetçi olduğunu bildiren Cafer Gündüz'e ait nüfus kayıtlan celp edilerek maktulün anne bir kardeşi olup olmadığı ve suçtan zarar gören konumunda bulunup bulunmadığı belirlendikten sonra CMK’nın 233. ve 234. maddeleri gereğince kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve öteki haklarını kullanabilmesi için adı geçenin duruşmadan haberdar edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
5- Sanığın 08/12/2015 tarihli duruşmadaki beyanında "ben yanımdaki komutanın emri ile tetiğe bastım, bixi tetiğine basmakla 10 adet mühimmat atmaktadır" şeklindeki ifadesinden sonra "bixi silah ile hiç ateş etmedim" şeklindeki ifadeleri arasında çelişkinin giderilmesi gerektiğinin düşünülmemesi. Hukuka aykırı ve istinaf başvurusunda bulunan katılanlar vekillerinin istinaf istemleri bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, CMK'nın 289/1-g maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü bozulan ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
CMK'nun 286/1 maddesi gereğince kesin olmak üzere 15/09/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
NE OLMUŞTU?
Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Kayacık (Hêzan) köyünde, 28 Haziran 2013’te yapılan karakol-kalekol protestosunda askerlerin açtığı ateş sonucunda Medeni Yıldırım yaşamını yitirirken, 8 kişi ise yaralandı. Protestonun yapıldığı alan yapılan olay yeri incelemesinde askerlerin silahından çıkan 317 adet kovan bulundu. Olay sonrasında kamuoyunda oluşan yoğun tepkiler üzerine İçişleri Bakanlığı, olayın soruşturulması için Lice'ye Mülkiye Müfettişleri göndermişti. Müfettişlerin hazırladığı Ön İnceleme Raporu'nda, Kayacık Jandarma Karakol Komutanı Jandarma Üsteğmen Mustafa Öztürk'ün "Ateş emrini ben verdim" itirafı yer almıştı. Olayla ilgili soruşturma yürüten Lice Cumhuriyet Savcılığı, dosyayı "görevsizlik" kararıyla Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderdi. Gizlilik kararı konulan soruşturmanın iddianamesi Medeni Yıldırım ölümünün 2’nci yılında hazırlandı. İddianamede, olayın tek şüphelisi olarak gösterilen 23 yaşındaki er Adem Çiftçi hakkında, "Haksız tahrik altında olası kastla adam öldürme" suçundan 18 yıla kadar hapis cezası ile dava açıldı. Müfettiş raporuna rağmen, Kayacık Jandarma Karakol Komutanı, silah kullanma emri veren Jandarma Özel Harekat Tim komutanı ve karakolda görevli askerlerin isimleri iddianame yer almadı.
Öte yandan, Lice Cumhuriyet Başsavcılığı, müfettişlerin raporları doğrultusunda ateş emri veren karakol komutanı ve müdahale için gelen JÖH timi hakkında “Görevi kötüye kullanma” ve “Taksirle birden fazla kişinin yaralanmasına neden olma” suçlarından açtığı soruşturmada ise 2016 yılında takipsizlik kararı verdi. Yıldırım ailesi ve olayda yaralanan diğer mağdurların avukatları, takipsizlik kararının kaldırılması için Diyarbakır 5. Sulh Ceza Hakimliği’ne itiraz etti. Hakimlik, savcılığın verdiği takipsizlik kararını kaldırarak, sorumlular hakkında soruşturmanın yeniden açılarak genişletilmesi yönünde karar verdi.
MA / Deniz Tekin – Rıfat Şahin