DBP: Kürtlere statü, Abdullah Öcalan’a özgürlük

img
AMED – DBP’nin konferans sonuç bildirgesinde, Kürt sorununun demokratik çözümünde Kürtlerin statüsünün ve toplumsal barışın inşası açısından PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması gerektiği vurgulandı. 
 
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) tarafından Amed’de 14-15 Aralık tarihinde  “Teorik ve pratik iradenin öncülüğünde özgür toplumu inşa ediyoruz” şiarıyla gerçekleştirilen 3'üncü Konferans’ın sonuç bildirgesi açıklandı. Bildirgede PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın fiziki özgürlüğünün sağlanması gerektiği ifade edildi. 
 
KONFERANS ROJAVA DİRENİŞİNE ATFEDİLDİ
 
DBP’nin örgütsel durumu ve işleyişi, akademi ve eğitim çalışmaları ile mücadele hattının nasıl olması gerektiğine ilişkin derinlikli tartışmalar yürütüldüğünün belirtildiği sonuç bildirgesinde “Bu bağlamda konferansımızı tüm gerici, faşist, barbar bloka karşı direnen, demokratik ulus perspektifinin ruhunu yaratan, devrimin kendisi haline gelen Rojava halkına ve direnişçilerine ithaf ediyoruz” denildi. 
 
‘KRİZ VE KAOS DERİNLEŞİYOR’
 
Kapitalist modernitenin çok boyutlu kriz koşullarından geçtiğine tanıklık edildiğinin belirtildiği bildirgede, “Bu kriz, kapitalizmin işleyiş biçimine içkin olan ve yaklaşık olarak elli yılda kendisini tekrar eden yapısal krizlerden farklı bir seyir izliyor. Sistemin bir tür nefes alışverişleri olarak da anlaşılabilecek olan yapısal krizler, ekonomik ve siyasi boyutlarda kendini gösteriyor. Ancak sistem bütünsel olarak kendisini yeniden ürettiği için, kapitalist sermaye birikim stratejisi krizleri fırsata çevirebiliyor. Oysa günümüz koşullarında bu sistemde kendisini yeniden üretebilme kapasitesini önemli oranda yitirmiştir. Zihinsel ve bilgi yapılarını şekillendiren pozitivist bilim, siyasi kurumsal aygıtlarının (ulus-devlet) totaliter-faşist uygulamalarıyla, yoksulluğun küreselleştirildiği neo-liberal ekonomi politikasıyla, kültürel ve sosyal yaşamın çürümesiyle, doğanın talan edilerek ekolojik yıkımla felaket düzeyine gelmiştir. İçinde bulunduğumuz çoklu krizi Uluslararası komplo ile başlayan farklı coğrafi alanları gittikçe etkisi altına alan 3.Dünya Savaşı üzerinden gözlemlemek mümkün. Öyle ki mevcut durum küresel hegemonya krizinin hem nedeni hem de sonucu olarak görülebilir. Bu süreçte otoriter hükümetlerin, popülist siyasal stratejilerle toplumları gündelik olay ve gelişmeler üzerinden manipüle etmeleri, esasen toplumsal muhalefetin bilincini tarihsel ve bütünsel bir perspektiften yoksun bırakarak bertaraf etme planından kaynaklanmaktadır. Güncel gelişmeler ancak doğru ideolojik-politik ve tarihsel arka plan üzerinden okunup, makro planların dışavurumları olarak ele alındığında anlamlı bir toplumsal muhalefetin hareket noktası haline gelebilir. Bu da bir bütün, muhalif  pozisyonların birbirilerine eklemlenebilmesinin zemini olarak işlev görebilir. Aksi taktirde kriz ve kaosun derinleşmesi kaçınılmazdır" denildi.
 
Bu kriz ve kaos ortamından çıkışın yoluna da işaret edilen bildirgede şunlara yer verildi: “Bu kriz ve kaos ortamından çıkışın yolu  Demokratik ulus perspektifin yaşam bulması ve Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü sağlanmasıyla mümkün olacaktır. Bunun dışında ortaya konan bütün çözüm arayışları sonuçsuz kalacaktır. Ulus devlet dayatmasına karşı Sayın Öcalan’ın Demokratik Ulus perspektifinin toplumsallaştırılması, egemen güçlerin geliştirdikleri dar stratejilerin çözümlenebilmesi açısından elzemdir.
 
TÜRKİYE VE İRAN’IN ULUS DEVLETÇİ TUTUMLARI
 
Uluslararası komplo ile önü açılmış olan 3.Dünya Savaşının biriken sonuçları, son süreçte Suriye'de yaşanan gelişmeler sonucunda farklı bir noktaya evrilmiş olup, Başta Türkiye ve İran gibi bölgesel devletler açısından ise çıkarılacak dersleri ortaya koymuştur. Mevcut durum statükocu ulus-devletçi yaklaşımların akıbetini görmek açısından önemli veriler sağlamaktadır.  Bugün Ortadoğu’da yaşanan kaotik durumda, ulus-inşalarına yönelik üç farklı çözüm önermesinin mücadele halinde olduğunu ifade edebiliriz. Halkların eşit, özgür birlikteliğine dayalı demokratik ulus çözümü, statükocu devletlerin tekçi ulus-devlet çözümü ve küresel güçlerin, demokratik ulus çözümü ile ulus-devletçi çözüm arasında dengeci ve pragmatist yaklaşımıdır. Her üç gücün ilişki ve çatışma içeren mücadelelerinin Kuzey Suriye ve Rojava örneğinde somutlaştığını söyleyebiliriz. Türkiye ve İran’ın ulus-devletçi tutumları; halkların, demokratik ulus anlayışına dayalı özerklik önerilerine karşılık ulus devlet anlayışının dayatılmasıdır. Bu yönleriyle Suriye’de yaşanan gelişmeleri tüm bölgenin özeti olarak okumak mümkündür."
 
ALINAN KARARLAR
 
Konferansta çıkan sonuçlar ve alınan kararla ise şöyle sıralandı: 
 
"* Konferansımız, Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecrit uygulamalarının son bulması gerektiğini bir kez daha vurgulamıştır. Tecritte ısrar eden devlet ve iktidar savaş ve çatışma siyasetini sürdürmekte, halklar arasında kutuplaştırma ve düşmanlaştırma politikalarını gündelik hayatımızın bir parçası haline getirmektedir. İktidar bu tutumunda ısrar ederek Kürt sorununda çözümsüzlüğü sürdürmektedir. Toplumsal barışın inşası açısından Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması gerekliliği vurgulanmıştır.
 
* Kürt sorunun demokratik çözümünde Kürtlerin statü sorununa ilişkin yapılan tartışmalar neticesinde; inkar, imha ve asimilasyon politikalarına karşı örgütlenmenin gerekliliği üzerinde durulmuştur. Demokratik cumhuriyetin ve demokratik ulus inşasının ancak toplumsal barışın sağlanması ile mümkün olacağının altı çizilmiştir. 
 
* Ortadoğu’daki gelişmelere bakıldığında Kürtlerin direniş hattının temel dinamiği olduğu, bu sebeple dört parça Kürdistan’da yaşayan Kürtlerin kazanımlarının korunması demokratik bilinç ve ittifaktan geçmektedir. Bu sebeple Kürt halkının ulusal birliğinin gelişmesi için yürütülen çalışmaların daha aktif olması ve en geniş zeminde ittifak çalışmalarının yürütülmesi gerekliliği vurgulanmıştır.
 
*Örgütlenme seferberliği çerçevesinde eğitim faaliyetlerinin sistematiğe kavuşarak sürekli ve yaygın biçimde ilerlemesi gerektiği vurgulamıştır. 
 
*Kürt halkına dönük asimilasyon politikalarının başında dil ve kültür kırımı gelmektedir. Kürt dili üzerindeki baskı ve engellemelerin son bulması ve kamusal alanda kullanımının yaygınlaşması, yasal güvence altına alınması gerekliliği vurgulanmıştır. 
 
* Erkek egemen zihniyetin ürünü olan ve Kürdistan merkezli yaşanan savaşın ana hedefi şüphesiz kadınlar, gençler ve kadın kazanımları olmuştur. Bu bağlamda kadın kırımı ve ekolojik yıkımın da ahlaki politik toplumu çökertmeyi hedefleyen ve özellikle gençler üzerinde  özel savaş saldırılarını devreye koymuştur. Yeni dönemde de özel savaş politikalarını boşa çıkaracak, Demokratik, Ekolojik ve Kadın özgürlükçü paradigmayla toplumun inşası için çalışmalarımız devam etmesi gerekliliği vurgulanmıştır.
 
* Bütün zindanlarda yaşanan hak ihlallerinin ve hasta tutsaklara yönelik keyfi uygulamalarının takipçisi olacağının vurgusu yapılarak bütün zindanlarda direnen tutsakların haklı mücadelesini büyütüleceğinin vurgusu yapılmıştır.
 
* Konferansımız örgütleme çalışmalarını bir bütünen ele almıştır. Bu bağlamda, belli merkezlerde örgütleme konferansları, çalıştayları, panelleri, halk toplantıları vb. etkinliklerle örgütlenme seferberliği ile en geniş toplumsal kesimlere ulaşma gerekliliği üzerinde durulmuştur.
 
Gerçekleşen konferansımız neticesinde;
 
Kürt sorununun demokratik çözümünde Kürtlerin statüsünün sağlanması,
 
Kürt halkının ulusal birliği ve İttifak politikasının geliştirilmesi,
 
DBP bünyesinde gerçekleşen eğitimlerin sistemli, kesintisiz ve yaygın biçimde devam etmesi, 
 
Kültürel soykırıma karşı mücadelenin devamlılığı,
 
Tecride karşı özgürlüğü savunarak toplumsal barışın inşasının sağlanması,
 
Ekolojik kırım ve doğa talanı karşı mücadelenin devamlılığı,
 
Özel savaş saldırılarına karşı farkındalık çalışmalarının devam ederek toplumun kendi öz bilinci ile örgütlenerek bütün özel savaş saldırı konseptlerini boşa çıkararak irade haline gelmesi için çalışmalarının devam edilmesi için kararı alınmıştır."