Aydeniz: Saldırılar, Kürt halkına yönelik uluslararası boyut kazanan tehditlerdir

ANKARA - Kürt sorunun çözümsüzlüğüne işaret eden DEM Partili Saliha Aydeniz, “Kuzey Doğu Suriye yönetiminin hedef alınması, dün Efrin’de olduğu gibi bugün de Minbic’te oynanan kirli oyunlarla demografik yapının değiştirilmek istenmesi, Kürt halkının ulusal kimliğine yönelik uluslararası boyut kazanan tehditlerdir” dedi. 

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Meclis İdare Amiri Saliha Aydeniz ve DEM Parti milletvekilleri, Meclis Genel Kurulu’nda görüşmeleri süren 2025 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi kapsamında konuştu. Meclis, Anayasa Mahkemesi, Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı ile bağlı kuruluşlarının bütçelerinin görüşüldüğü görüşmede söz alan Aydeniz, Türkiye’nin en büyük sorunun demokrasi sorunu olduğunu ifade etti. 
 
‘DERİNLEŞEREK DEVAM EDİYOR’
 
Birçok sorun ve Kürt sorunun derinleşerek devam ettiğini belirten Aydeniz, “Osmanlı'nın çok kültürlü yapısının yerine ulus devlet anlayışının benimsenmesiyle Kürt kimliği sistematik olarak yok sayılmış, asimilasyon politikalarına maruz bırakılmıştır. 1921 Anayasası ademi merkeziyetçi yapısıyla Kürtler için umut verici bir dönem başlatmış ancak bu dönem kısa sürmüş, 1924 Anayasası'yla merkeziyetçi bir yapı tesis edilmiştir. Yerel yönetimlerin yetkileri büyük ölçüde kısıtlanmış, bugün kayyum uygulamalarıyla bu anlayış sürdürülmekte, halkın iradesi gasp edilmekte ve seçilmiş yöneticilerin yerine kayyımlar atanmaktadır” dedi. 
 
‘KENDİ OLMAKTAN ÇIKARILMA SORUNU’
 
Kürtlerin kendi kendini yönetme hakkının engellendiğini belirten Aydeniz, “Seçilmiş milletvekilleri tutuklanmakta, Kürtlerin kendi kendini yönetmesi hakkı engellenmektedir. Bu tutumla Türkiye demokrasisi ve seçme seçilme hakkı işlevsiz kılınmaktadır aslında.  1925'te Şark Islahat Planı'ndan bugüne, köy yakmaları, zorunlu göçler, demografik yapının değiştirilmesi gibi uygulamalarla Kürt kimliğinin bastırılması hedeflenmiştir. O günden bugüne bu politikalar da farklı göç dayatmalarıyla devam etmektedir. Kürt sorunu, Kürtlerin kendi olmaktan çıkarılma çabasıdır. Kürt halkının siyasi iradesine ket vurulmasıdır. İnkârcı ve imhacı yöntemler karşısında boyun eğmeye zorlanmalarıdır, öz kimliklerinden vazgeçmeleri için ekonomik şiddet uygulanmasıdır” diye konuştu. 
 
'ROJAVA'DA DEMOKRAFİK YAPI DEĞİŞTİRİLMEK İSTENİYOR'
 
Aydeniz, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kürt sorunu yalnızca Türkiye sınırları içerisinde değil, sınır ötesi savaş politikalarıyla da derinleştirilmektedir Rojava'da kadınların, halkların oluşturduğu Kuzey Doğu Suriye yönetiminin hedef alınması, dün Efrin’de olduğu gibi bugün de Minbic’te oynanan kirli oyunlarla demografik yapının değiştirilmek istenmesi, Kürt halkının ulusal kimliğine yönelik uluslararası boyut kazanan tehditlerdir. Bu bir ulus olma sorunundan öte, aslında ulus olmaktan çıkarılma sorunudur yani bu bir Kürt kördüğümüdür. Kürt sorununa güvenlikçi politikalarla yaklaşmak Türkiye'yi çoklu krizler içinden çıkılmaz bir hâle getirmiştir. Milyonlarca dolar bir hiç uğruna heba edilmiş; ekonomik, siyasal, toplumsal krizlerin derinleşmesine sebep olunmuştur. Nasıl ki Gordion Dügümü çözümü bir dönüm noktası olduysa Kürt meselesinde yaratılmak istenen kördüğümlerin çözümü de başta Türkiye ve Orta Doğu'da olmak üzere tüm toplumların demokratikleşmesi, özgür bir yaşamı mümkün kılacaktır.” 
 
MECLİS’İN SORUMLULUĞU 
 
Meclis’in Kürt sorunun demokratik yol ve yöntemler ile çözülmesi için inisiyatif alması gerektiğini ve böylesi bir sorumluluğu olduğunu söyleyen Aydeniz, “Bu sorumluluğun fırsatı ve iradesi burada mevcuttur. Gelin, bu tarihî fırsatı kaçırmayalım ve bu tarihî fırsatı hep beraber değerlendirelim. Türkiye'nin demokratik geleceği için cumhuriyeti demokratikleştirelim ve halkçı bir cumhuriyeti tüm halkların eşit bir şekilde yararlanabileceği bir sistemle taçlandıralım” diye kaydetti. 
 
HUKUKSUZLUKLARA DEĞİNDİ
 
Ardından söz alan Êlih Milletvekili Mehmet Rüştü Tiryaki, tutuklu bulunan siyasetçilerin isimlerini okuyarak her birini selamladı. Tiryaki, daha sonra Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanmamasına da işaret ederek, AKP-MHP’ye tepki gösterdi. Daha sonra Kobanê Davası’na değinen Tiryaki, “İddianame hazırlandı, mahkemeye verildi ve bu mahkemenin; özel olarak seçilmiş, özel olarak görevlendirilmiş mahkemenin başkanı çete lideri çıktı, özel yetkili olarak görevlendirilmiş heyetin başkanı çete lideri çıktı ve emekliye ayırdınız o çete liderini. İşte, böyle bir mahkemeyle arkadaşlarımızı hükümlü hâle getirdiniz” dedi. 
 
‘İKTİDARIN OLDUĞU YERDE ADALET OLMAZ’
 
Tiryaki’nin ardından söz alan Wan Milletvekili Zülküf Uçar, adaletsizliklere işaret ederek, Kuzey ve Doğu Suriye’de hazırlanan ve uygulanan Rojava Toplumsal Sözleşmesi’ne işaret etti. Uçar, “Sözleşmede Adalet Bakanlığı diye bir kurum yoktur, halk meclisleri vardır. Adalet Bakanlığının yürütmenin elinde bir güç olduğu hâllerde yargı bağımsızlığından söz edilemeyeceği, bunun gerekçesi olarak gösterilir. Bizde de Adalet Bakanının Hâkimler ve Savcılar Kurulunun Başkanı olduğu, Hâkimler ve Savcılar Kurulu üyelerinin çoğunluğunun Cumhurbaşkanı tarafından belirlendiği bir sistemde yargı kurumlarının bağımsız olduğu söylenir. Oysa bakanlığın olduğu her yerde iktidar temsil edilir ve iktidarın olduğu yerde adaletten söz edilmez” diye kaydetti.