KJAR koordinasyon üyesi: Rojhilat ve İran'da yeni bir mücadele çizgisi var 2025-09-16 09:00:56   ŞIRNEX - Jîna Emînî’nin katledilişinden bu yana geçen üç yılda rejimin artan baskılarına karşı kadınların geri adım atmadığını belirten KJAR Koordinasyon üyesi Deniz Derya, “Kadınlar artık ne istediklerini ve neyi istemediklerini biliyorlar” dedi.    İran’da Kürt kadın Jîna Emînî’nin 13 Eylül 2022 tarihinde gözaltına alındıktan 3 gün sonra (16 Eylül 2022) katledilmesinin ardından “jin, jiyan, azadî” sloganıyla başlayan direniş, yalnızca politik değil, toplumsal ve zihinsel bir dönüşüm sürecini de beraberinde getirdi. Rojhilatê Kürdistan (Doğu Kürdistan) Özgür Kadınlar Topluluğu (KJAR) Koordinasyon üyesi Denîz Derya, kadın hareketinin bölgedeki etkisini ve “jin, jiyan, azadî” çizgisinin bugünkü karşılığını Mezopotamya Ajans'ına (MA) değerlendirdi.    ‘İRAN REJİMİ SORGULANDI’   Jîna Emînî ve Şiler Rasulî’ye yönelik saldırıların ardından gelişen toplumsal tepkinin yalnızca bir isyan değil, uzun süredir biriken öfkenin dışavurumu olduğunu belirten Denîz Derya,"’Jin, jiyan, azadî’ devrimi bir kez daha sahneye çıktı. Önder Apo öncülüğünde kadınlar bir kez daha iradelerini ellerine aldılar. Bu, hem zihinsel hem de kültürel, toplumsal ve devrimsel açıdan büyük bir dönüşümü beraberinde getirdi. Bu gerçekliğin tüm dünyada büyük etkileri oldu. ‘Jin, jiyan, azadî’ felsefesiyle büyüyen mücadele Rojhilatê Kürdistan ve İran’da büyük bir sarsıntı yarattı. Bu devrim bir günlük ya da iki günlük bir hareket değildi. Şiler Rasulî’ye yönelik saldırı ve Tahran’da Jîna Emînî’ye yönelik saldırı, İran rejimine karşı halkın yeniden ayaklanmasına neden oldu. ‘Jin, jiyan, azadî’ isyanı, bin yıllardır kadınların erkek egemen, devletçi sisteme karşı yürüttüğü, kadın iradesinin yok sayıldığı, kadınların köleleştirildiği düzene karşı bir isyanıydı. Kadınlar bir kez daha sokaklara çıkarak omuz omuza özgür ve demokratik yaşam talebini dile getirdi. Kuşkusuz bu devrim, toplumsal bilinci de etkileyerek önemli bir değişimi başlattı. Bu, zihinsel, felsefi bir devrimdi. Demokratik ve özgür bir yaşam talebiydi. İran rejimi bir kez daha sorgulandı. Bin yıllık kadınlara dayatılan yasalar, bir kez daha kadın mücadelesiyle sorgulandı. Kuşkusuz İran rejimi, halkların ve kadınların taleplerini bastırmak için tutuklama, idam ve şiddetle karşılık verdi. Ama devrimde gördük ki evlerde, dört duvar arasında bekleyen kadınlar, korku duvarlarını yıkıp, sokağa aktı. Kadınlar tutuklamalardan ya da idamlardan artık korkmuyorlar" diye belirtti.    'TARİHSEL DEĞİŞİM YAŞANDI'   Kadınların sokakta ve toplumsal alanda yeniden söz sahibi olduğunu söyleyen Denîz Derya, korkusuzluk halinin toplumsal bilinçte büyük değişime neden olduğunun altını çizdi. Bugün toplumda bu gerçeğin görüldüğünü dile getiren Denîz Derya, “Pek çok kişi ‘devrim bitti, sona erdi’ diyor. Ama bir gerçek var ki ‘jin, jiyan, azadî’ devriminin yarattığı etki, Kürdistan ve İran'da mücadele için yeni bir çizgi oluşturdu. Bu çizgide de ‘toplum, kadınlar ve gençler ne istiyor’ çok net bir şekilde ortaya çıktı. En önemlisi Rojhilatê Kürdistan ve İran'daki kadınların artık ne istediklerini ve ne istemediklerini gördük. Bu mücadele için çok önemli bir aşama. Pek çok kişi devrimin bastırıldığını iddia etse de, toplumda gerçekleşen zihinsel dönüşümü görmüyorlar. Oysa bu çok kıymetli bir gerçekliktir. Bugün görüyoruz ki ‘jin, jiyan, azadî’ devrimiyle İran rejimi içinden parçalanmaya başladı. Çünkü ilk kez bu kadar tarihsel bir değişim yaşandı. Daha önce de devrimler, isyanlar olmuştu ancak bu başkaldırı kendi içinde toplumsal bir kırılma yarattı. Bu nedenle ‘jin, jiyan, azadî’ devrimi, toplumda tarihsel bir dönüşüm oluşturdu. Bu da ‘jin, jiyan, azadî’ devriminin geleceği açısından çok önemli” ifadelerini kullandı.   ‘KADINLAR GERİ ADIM ATMIYOR’   Rejimin baskı politikalarına rağmen kadınların geri adım atmadığına dikkat çeken Denîz Derya, devrimin yarattığı etkilerin toplumda kalıcı bir değişim yarattığını vurgulayarak, ekledi: “Rejim, devrimi değersizleştirmek, halkları tepkisiz bırakmak ve topluma korku salmak için kadınlara karşı saldırılarını arttırdı. Kadınlara geri adım attırmak, demokratik ve özgür yaşamdan uzaklaştırmak için özel savaş yöntemleri, tutuklama, idamla kadın mücadelesini bir kez daha kırmak istiyor. Ancak kadınlar artık bu durumu hiçbir şekilde kabul etmiyor. Bugün bu öncülüğü İran zindanlarındaki kadınlarda görüyoruz. Zeyneb Celaliyan, Werişe Muradiyan ve Pexşan Ezizî şahsında bu iradeyi çok net görüyoruz. Tutsakların iradesini kırmak ve onlara uygulanan baskıyı topluma yaymak istiyorlar. Fakat bu baskı, kadınların yüreğinde korku yerine özgürlük ve demokratik yaşam aşkını büyüttü. Bu nedenle mücadelemizi her biçimde sürdürüyoruz. Öğretmenler, savunma alanları, işçiler farklı yöntemlerle mücadelelerini sürdürüyor. Birlik ve ortak yaşam mücadelesi tüm topluma mal oldu. Bu temelde özgürlük ve demokrasi isteyen tüm halklar, yazarlar, sanatçılar ‘jin, jiyan, azadî’ devrimine sahip çıktı. Biz de bu inançla değişimi daha ileriye taşıyacağız. Çünkü bu değişimin en büyük taşıyıcı gücü kadınlardır.”    'HALK REJİMİ ARTIK KABUL ETMİYOR'   Mücadelenin yalnızca siyasal değil toplumsal bir örgütlülük ve öz savunma temelinde gelişmesi gerektiğini belirten Denîz Derya, “İran rejimi üzerinde ciddi bir baskı var. Hem dışarıdan gelen hem de içeride halkın baskısıyla büyük bir sorgulama sürecine girdi. Rejimin demokratikleşmesi, halkla demokratik temelde anlaşması gerekirken, tam tersine daha fazla baskı kurmak, kendisini güçlü göstermek istiyor. Toplumu tepkisiz bırakmaya çalışıyor. Kadınların çalışmasını, kamusal hayattaki varlığını engelliyor. Ekonomik kriz ise rejimin iç krizleriyle birleşmiş durumda. Çünkü erkek egemen iktidar sistemi, bu durumdan çıkışı baskı dışında göremiyor. Ancak halk, bu rejimi artık hiçbir şekilde kabul etmiyor. İran-İsrail savaşıyla birlikte Kürt halkının ve kadınların talepleri açıkça ortaya çıktı. Bu talepler sadece iktidarın yıkılması ya da başka bir hükümetin gelmesi değil. Bu talepler sistemin nasıl demokratikleşeceği, nasıl özgür ve eşit bir yaşam kurulacağı yönünde. Halkların tutumu bir kez daha gösterdi ki, özgürlük isteyen halklar ve kadınlar, mevcut hegemonyayı kabul etmiyor ve her zaman karşısında duruyor. Bu gerçeği iyi görmek gerekir" diye konuştu.    ‘ESAS OLAN ÖRGÜTLÜLÜK VE ÖZ SAVUNMA’   İran rejiminin yaşadığı içi krize değinen Denîz Derya, mevcut durumda rejimin ya yıkılacağını ya da halkın taleplerine yanıt vermek zorunda kalacağını söyledi. Denîz Derya, şöyle devam etti: “Rejim adım atmazsa iki yol var; ya yıkılacak ya da halkın taleplerini kabul edip demokratik sistemi inşa edecek. Rejim esas olarak erkek aklıyla oluşturulmuş yasalarını değiştirip, toplumun demokratik mücadelesine yol açmalı. Aksi halde çökecek. Kuşkusuz toplum ve kadınlar olarak iktidarın lütfuna bağlı değiliz. İktidarlar mücadeleyle durdurulabilir. Kendi örgütlülüğümüz ve öz savunmamızla bunu başarmak mümkündür. Bu inançla diyoruz ki toplumun, kadınların ve gençlerin ulaştığı düzey, demokratik ulus ve demokratik toplumun temelini oluşturacaktır. Bu temelde bizler başarılı olabiliriz. Herkes ‘jin, jiyan, azadî’ devrimini demokratik ve özgür bir yaşamın temeli haline getirilmelidir. Bu temelde örgütlenebilir ve mücadele edebiliriz."    MA / Zeynep Durgut