2 çocuğu boğulan baba: Yetkililer bizi suçladı, peki onların ihmali hangi boyutta?

img
İSTANBUL - Alibeyköy barajında iki oğlunu kaybeden Rıdvan Yanar, tedbirlerin alınmamasından şikayetçi. Yetkililerin kendilerini ihmalkarlıkla suçladığını belirten Yanar, "Peki, onların ihmali işin hangi boyutunda? Devlet, halkın yaşam alanı ile iç içe bölümde neden tek bir önlem almış değil" diye sordu.
 
İstanbul Sultangazi ilçesinde bulunan Alibeyköy barajı son iki ayda 4 kişinin hayatını kaybetmesine neden oldu. Sıcak havalarda oyun oynayan ve serinlemek için baraja giren çocuklar ölüm tehlikesi ile karşı karşıya kalırken, ilçede yaşayan yurttaşlar da belediyenin yeterli önlemleri almadığından şikayetçi. 23 Haziran'da Nurullah Yanar (11), kardeşi Şefik Yanar (8) ve Mustafa Altan (11) adlı çocukların baraja girdikten sonra boğularak hayatını kaybetmesi ardından tepkilerini dile getiren ilçe sakinleri, sık sık sokak yürüyüşleri yaparak yaşananlara dikkat çekiyor. 
 
‘SAĞLIK EKİBİ ERKEN GELSEYDİ ÇOCUKLAR KURTULURDU’
 
İki oğlu barajda yaşamını yitiren 5 çocuk babası Rıdvan Yanar yaşananlara dikkat çekti. 2 oğlunun barajda boğulduğunu duyar duymaz olay yerine gittiğini ve çocukları kendi imkanları ile çıkarttıklarını söyleyen Yanar, "Olayın üzerinden neredeyse bir saat geçmişti ve sağlık ekipleri henüz ortada yoktu. Sağlık ekibi ve kurtarma ekibi erken gelmiş olsaydı belki de çocuklarımız yaşıyor olurdu. Çocukları kendi özel araçlarımız ile hastaneye yetiştirmeye çalıştık. Hastanede önceden çıkardığımız oğlumu kaybettiğimizi öğrendik. Bu bizim için yıkım oldu. Barajda kalan diğer iki çocuk için geri döndük bir umut kurtarırız diye ama olmadı” dedi. 
 
'ALINAN ÖNLEMLER YETERSİZ'
 
Barajın yerleşim alanına çok yakın olduğunu belirten Yanar, alınmayan önlemelerden kaynaklı bir çok kişinin hayatını kaybettiğini hatırlattı. Alınan önlemlerin yetersizliğine ilişkin de Yanar, “Belediye barajın yanında top sahası yapmış. Bunu yapması çok güzel, çocuklar için alternatif oyun alanı yaratılmış; fakat top sahası etrafında da koruyucu hiçbir önlem yok. Etrafı açık olan top sahasında topa vurunca baraja düşüyor. Yerleşme alanına yakın olan barajda tabelalar yer alıyor sadece, ki onlar da okunmaz halde. Çocuk oyun düşünürken tabelayı dikkate bile almaz. Hepimiz çocuk olduk ve bu heyecanı anlayabiliyoruz. Çocukların suya girdiği bölgede ciddi bir önlem alınsaydı ya da güvenlik görevlisi olsaydı çocuklar ölmeyecekti. Bugün oynamaya devam edeceklerdi” sözleriyle tepki gösterdi. 
 
‘DEVLETİN OLANAKLARI BARAJI ÇEVRELEMEYE YETER’
 
Gazi mahallesinin siyasal düşüncesinden kaynaklı ötekileştirildiğine dikkat çeken Yanar, “Toplumsal bir yürüyüşte devletimiz bölgeye yüzler hatta binlerce polis yığabiliyor. Gazi mahallesi, yoksul, fakir halkın yaşama tutunmaya çalıştığı bir bölge. Gazi denilince akla gelen tek şey yoksulluk ve ikinci plana atılmış halkların yaşam alanı oluyor. Baraj etrafında güvenlik önlemi alınmaması zaten yaşamın bir çok şeyinden mahrum bırakılan halkın ölüme bir adım daha itilmesi anlamına geliyor. Devletin olanakları o barajın etrafını çevrelemeye yeter de artar bile. Ama gelgelelim ki hiçbir adım atılmıyor” diye belirtti.
 
‘YETKİLİLER KENDİLERİNİ DEĞİL BİZİ İHMALKARLIKLA SUÇLADI’
 
Taziyelerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan yetkililerin geldiğini belirten Yanar, yetkililerin sorumluluk üstlenmediğini aksine aileyi suçladığını söyledi. Bakanlık yetkililerinin kendilerine “Neden çocuklarınıza sahip çıkmıyorsunuz. Bu ölümlerde sizin ihmaliniz var” dediğini savunan Yanar, şu sözlerle tepki gösterdi: “Bizim de ihmalimiz var kabul ediyoruz. Fakat oyun çağında bir çocuğu evin içinde tutmak mümkün değil. Sürekli olarak o çocuğu evin içinde tuttuğunuz zaman hücre hayatı yaşatır toplumdan uzaklaşmasına neden oluruz. Çocuk dediğin sokakta arkadaşları ile oynar, şakalaşır, yere düşer kalkar ve böyle büyür. Bizim ihmalimiz anlık olarak göz önünden kaybetmekti. Peki, onların ihmali işin hangi boyutunda? Barajı tahliye edecek bölümde büyük bir önlem alan devlet, halkın yaşam alanı ile iç içe bölümde neden tek bir önlem almış değil? Konulan tabelalar bile yerlerde. Yerel yönetimler, karayolları, İSKİ yerelde yaşayan halkın can ve mal güvenliğini almak zorunda. Kimse kendi ihmalinden kaçamaz. Burada Kürt ve Suriyeli aileler, çocuklar var. Yarısı okunmayan Türkçe tabelalarda bu insanlar neyi okuyup, dikkate alacak? Merak konusu. Biz tabela astık diyerek işin içinden çıkmak sadece kolaya kaçmaktır. Bu safsatadan vazgeçsinler.” 
 
‘ACININ AYRIMINI YAPTILAR’
 
Başta Sultangazi Kaymakamı olmak üzere siyasi yetkililerin bölge halkına önyargı ile yaklaştığını dile getiren Yanar, “Kaymakamın özel kalem müdürü ile görüştüğümüzde 'Gözüm, oranın siyasi bakış açısı belli' dedi bana. Acının rengi, dili, dini, ırkı, siyaseti olmaz. Yerel yönetimler dediğiniz bölgenin siyasi yapısı ne olursa olsun ilgilenmek zorunda. Benim verdiğim tepkinin ardından sözlerinden geri adım attı; fakat bir acıda ortaklaşamayan bir toplumdan nasıl bir bütünlük içinden bahsedebiliriz" diye ifade etti.
 
'DAHA KAÇ CANIMIZI FEDA EDELİM?' 
 
Yanar son olarak, baraj etrafına uzun çitler ve teller örmenin, güvenlik görevlisi ve bölgeye yakın dalgıç ekibi bulundurmanın alınması gereken önlemler olduğunu belirterek, “Ülkemizde ucuz şey olan insan hayatına bir önem verilmesi için daha kaç canımızı feda edelim” diye sordu. 
 
MA / Elif Çetiner