Apê Müslim acılarını evindeki müzeyle dile getiriyor

img

URFA - Suruçlu Müslüm Karak, zulme karşı ömrünün 63 yılına sığdırdığı direnişi evinin odasında kurduğu müze ile dile getiriyor. Her misafirine bahçedeki meyvelerden ikram ettikten sonra içeri alan Karak, müzedeki fotoğraf ve eşyaların öyküsünü anlatıyor.

Urfa'nın Suruç ilçesi Kubıka Çareba (Akçayıl) mahallesi sakinlerinden 63 yaşındaki Müslüm Karak (Apê Mislim), yaşatılan onca acıya rağmen ailesiyle direniş dolu bir ömür geçirmiş. Üzerinde şalvarı, başında puşisi ile 4 dönüm tarlasında ceviz, vişne, üzüm, kiraz gibi meyve ağaçları yetiştiren Apê Mislim, evinin önünden geçen herkesi bahçesine davet ederek, "Bu bahçe herkesin bahçesi" diyor. Karak, dışarıdan Suruçlu sıradan bir köylü olarak görülse de aslında direniş dolu bir hikayenin baş kahramanı. 
 
EVİ MÜZE
 
Çocukken Kürt halkının yürüttüğü mücadeleyle tanışan ve bu bilinçle çocuklarını yetiştiren, ağabeyini bu yolda yitiren, oğlunu, kardeşini, yeğenini ve kızını cezaevi kapılarında bekleyen Karak, evini cezaevi fotoğraflarından oluşan bir müzeye çevirmiş. Karak, yaşamını yitiren ve cezaevinde olan yakınlarının fotoğraflarını astığı evinin duvarını da çiçeklerle süslemiş. Evine gelen misafirlerini önce bahçesindeki reyhan çiçeklerinin önünde soluklandırıp içeri davet eden Apê Mislim, ardından da fotoğraflardaki yakınlarını tek tek tanıtıyor.  
 
ÇAREBA AİLESİ
 
Çareba köyünden olan ve ailelerinin de köyün ismiyle anıldığını söyleyen Karak, 12 Eylül'den bu yana mücadele içinde olduklarını belirterek, "Kardeşim İsmet Karak, 12 Eylül'de tutuklandı ve 1982'de Amed Zindanı'nda yaşamını yitirdi. Diğer kardeşim Mehmet Durak Karak (60) da, 1981'de tutuklandı ve  6 yıl Amed Zindanı'nda kaldı. Tahliye olunca da zorla askere götürüldü. Askerden sonra tekrar tutuklanarak 36 yıl ceza verildi. Hala Urfa Cezaevi'nde yatıyor" dedi. Kendisi de 1985 yılında tutuklanarak 9 ay cezaevinde kalan Karak, cezaevindeki yakınlarının peşinden birçok kente gitmiş. 
 
FOTOĞRAFLARA DİL OLUYOR
 
Cezaevinden çıktıktan sonra bir oğlu olduğunu ve ona Diyarbakır Cezaevi'nde yaşamını yitiren kardeşinin adını verdiğini anlatan Karak, bu oğlunun 2003 yılında PKK'ye katıldığını ve yaralı bir şekilde yakalanarak tutuklandıktan sonra müebbet hapis cezası aldığını söyledi. Bir kız çocuğunun da bir eylemden sorumlu tutularak tutuklandığını dile getiren Karak, "Kızım ve iki kaynı 9 ay Tarsus Cezavi'nde kaldı, damadım da ceza aldı. Yine kardeşimin oğlu da ağırlaştırılmış müebbet ile yargılanıyor. Amcamın oğlu da 9 yıldır Osmaniye Cezaevi'nde kalıyor" diyerek tek tek fotoğrafların hikayesini anlatıyor.  
 
Karak'ın cezaevine dair oluşturduğu küçük müzesinde, fotoğraf dışında cezaevi hatıraları da var. Tesbih, muska, süs eşyası ve karakalem çalışmalarının da olduğu odada, bir de Edirne Cezaevi'nde tutuklu bulunan Selahattin Demiraş'ın fotoğrafı var.
 
YURTDIŞINDA
 
Yaşadığı acılardan ve oğluna duyduğu özlemden zaman zaman hafıza sorunu yaşadığını aktaran Karak'ın eşi ise, hala oğlu İsmet'in yurt dışında olduğunu ve bir gün geleceğini düşünüyor. Oğlunun çalışmak için Avrupa'ya gittiğini ve döneceğini ifade eden anne ve baba Karak'ı, torunları Arjin, Çiya ve Avaşin yalnız bırakmıyor. 
 
AYAKABI BAĞI İÇİN ARTI 2 GÜN
 
Cezaevi yıllarında yaşadıklarını anlatan Karak, "Yaş ilerleyince hatırlamakta zorlanıyor insan. Hem öyle anlatacak bir şey de yoktu. Cezaevi işte, baskı vardı işkence vardı" dedi. Aynı cezaevinde kalan arkadaşları ise, Karak'ı anlatırken "İlk gözaltına alındığında ayakkabı bağcıklarını polisler almıştı. Mahkemeye çıkarılacağı gün bağcıklarını istedi. Polisler kaybettiklerini söyleyince mahkemeye gitmeyi reddetti. Polisler ikna edemeyince 2 gün fazladan işkencede kaldı. Ayakkabı bağcığı alındıktan sonra mahkemeye çıktı" dedi.  
 
MA / Arjin Dilek Öncel