Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) Adana vekili seçilen Sosyalist Yeniden Kuruluş Partisi (SYKP) eski Eş Genel Başkanı Tülay Hatimoğulları Oruç, seçim sürecini ve sonrasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Türkiye tarihinde eşine az rastlanan bir seçim yaşadığını ifade eden Hatimoğulları, “OHAL koşullarında KHK’lerle yönetilen bir ülkede, baskın seçime gittik. Seçimi iktidarın medyayı ve devlet olanakları tamamını ele aldığı bir ortamda ya gerçekleştirdik.  Bizler, eşit adil olmayan bir seçime girdiğimizi biliyorduk” diye belirtti. 

 

'HAKLI OLDUĞUMUZ ORTAYA ÇIKTI'

 

Seçim sürecinde saldırıya uğradıkları belirten Hatimoğulları, seçim kampanyası boyunca baskılarla karşı karşıya kaldıklarını sözlerine ekledi. Hatimoğulları, "Bayraklarımız söküldü. Araçlarımıza ve parti binalarımıza saldırı gerçekleştirildi. Buna rağmen partimiz var gücüyle çalışarak ve seçimde halkın desteğini alarak barajı açtı” dedi. HDP’nin zor koşullarda baraj açtığını belirten Hatimoğulları, “Seçim kampanyası yürütürken bizler için barajın yüzde 10 olmadığını ısrarla belirtiyorduk. Çıkan sonuçlara bakarak seçimlere baktığımızda aslında bunun böyle olduğu ortaya çıktı. Haklı olduğumuz ortaya çıktı” diye konuştu. 

 

‘BİRLİKTE MÜCADELE ETMELİYİZ’

 

Sandık güvenliğinin olmadığını vurgulayan Hatimoğulları, sandıklara atılan oyların sadıklarından çıkmadığını söyledi. HDP’nin barajı aşmasının önemli olduğunu ifade eden Hatimoğulları, şöyle devam etti: “Seçim sürecinde barış kardeşlik ve demokrasi karşısında oylanacak olanın faşizm olduğunu sürekli ifade ettik. Emek ve demokrasi güçlerin birlikte hareket ederek faşizme karşı mücadele etmesi gerekiyor. Demokratik parlamento, eşit temele dayanan bir anayasa, yerel meclislerin oluşturması sağlamalıyız. İşte bunun için birlikte mücadele etmeliyiz. Çünkü bu dönem bizlere çok görev düşüyor.” 

 

‘FAŞİZME KARŞI ORTAK MÜCADELE’

 

Farklılıkların kaynaşmasına da dikkat çeken Hatimoğulları, şunları söyledi: “Seçimlerde HDP’nin barajı aşması gerektiği için oy verenlerle aramızda bir kaynaşma oldu. Bu kesimlerle aramıza mesafe katmadan yan yana mücadele etmeliyiz. İşçilerle, kadınlarla, emekçilerle, yoksullarla ve gençlerle kurulmuş olan bu ittifakı, daha ileri düzeye taşımak, daha güçlü Türkiye’nin ihtiyacıdır. Bu ittifakı demokratik, laik, özgürlükçü ve eşit bir Türkiye Cumhuriyet’i kurmaya çevirmeliyiz. Bu dönem bizlere görev düşüyor. Halklarımıza, Türkiye’de yaşayan bizler için, mücadele salt parlamentoda geçerli değildir. Parlamento bizler için mücadelenin bir parçasıdır. Bizlerin en büyük mücadelesi Türkiye’nin toplumsal dinamik güçlerinin kendi talepleriyle faşizme karşı ortak mücadele etmesidir.”