Öcalan’ın avukatı Erol: Görüşme kanallarının açılması kilidi çözer

img

ANKARA - Öcalan’ın avukatlarından Faik Özgür Erol, İmralı tecridi ile “çatışma ve gerginlik iklimi arasında paralel, demokratik diyalog ve pozitif siyaset olanakları arasında ise ters yönlü” bir ilişki olduğunu belirterek, görüşme kanallarının açılmasının devlet içindeki kilitlenmeyi aşmaya da katkı sunulabileceğini söyledi.

Kürt sorununu çözme iddiasıyla 2013 yılında başlatılan "çözüm süresi" kapsamında oluşturulan İmralı Heyeti’nin 5 Nisan 2015 tarihinde PKK Lideri Abdullah Öcalan’la yaptığı son görüşmenin üzerinden 5 yıl geçti. Öcalan’la görüşmelerin kesildiği o tarihten bu yana Kürt sorununa dair çözümsüzlük hali derinleşti, siyasi iktidar daha fazla otoriterleşti, halklar ve muhalefet üzerindeki baskılar arttı ve daha önce görülmemiş düzeyde insan hakları ihlalleri yaşandı.
 
Avukatları ile 27 Temmuz 2011 tarihinden itibaren görüştürülmemeye başlanan Öcalan, cezaevlerinde başlatılan açlık grevleri sonuncunda 8 yıl sonra ilk kez 2 Mayıs 2019 tarihlerinde avukatlarıyla görüşebildi. Bunu yenilenen İstanbul seçimleri sürecine denk gelen dönem içerisinde 22 Mayıs, 12 Haziran, 18 Haziran ve 7 Ağustos tarihlerinde olmak üzere dört görüşme daha izledi. Sonrasında İmralı’nın yolu avukatlarına yeniden kapatıldı.
 
PKK Lideri ile en son, İmralı Adası’nda çıkan bir yangın sonrası 3 Mart'ta kardeşi Mehmet Öcalan görüştürüldü. Öcalan, verdiği mesajında hala 2013 yılı Diyarbakır Newrozu’nda açıkladığı çözüm noktasında olduğunu ifade etti.
 
Öcalan’ın müdafiliğini yürüten Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Faik Özgür Erol, İmralı Cezaevi’nin sahip olduğu statüyü, uygulanan tecridin sosyo-politiği ve Öcalan’ın buna karşı sergilediği duruş ile birlikte tecridin Türkiye halklarına yansımalarına dair sorularımızı yanıtladı.
 
Av. Erol, Öcalan’ın ağır sorunlar karşısında bir arada yaşama ve barışçıl çözüm iradesi yönünde yapıcı olduğunu ve bu yapıcılığını sadece toplumun belli bir kesimini değil, devleti ve toplumsal kesimleri birlikte kapsayan bir yönde yaptığını vurguladı.
 
“F Tipi” statüsündeki İmralı Cezaevi’ndeki uygulamalar benzer statüdeki cezaevleriyle uyumluluk göstermiyor. En bilinen yönleriyle aile, avukat görüşlerine yönelik engellemeler ve yayınlara getirilen kısıtlamalar gibi. İmralı Cezaevi nasıl bir konuma sahip?
 
İmralı’nın cezaevi statüsünün F, D ya da L tipi olmasının pratikte herhangi bir karşılığı yok. İmralı’nın statüsünü yine İmralı belirler. Mevzuatta özel bir İmralı cezaevi yasası bulunmuyor. Pratikte ise İmralı’ya adım atıldığı andan itibaren görünmeyen, adı konulmayan özel bir rejim dahiline girdiğinizi anlayabilirsiniz. Elbette bunun hukuksal bir tarifi var ve bu tarifin salt hukuksuzluğa indirgenemeyeceğini söyleyebilirim. Buna politik-idari bir karar ile özel bir hukuk sistemi içinde tutma hali demeyi tercih ederim.
 
21’inci yüzyılın başından itibaren küresel ölçekte güvenlik odaklı algı ve mekanizmaların hem politik tercihlere hem de hukuksal düzenlemelere giderek daha fazla yön verdiğini biliyoruz. İnsan hakları politikaları, yerini toplumlar için güvenlik riskine dönüştürülmüş tehdit söylemlerine bırakmış görünüyor. Bu tehdit algısı ülkeden ülkeye, toplumdan topluma yönetimin ihtiyaçlarına göre farklılaşabiliyor. Kiminde mülteciler, kiminde yasadışı gruplar, suçlar, hastalıklar, gettolar, farklı etnisiteler ya da mezhepler ama en çok da ‘terörizm’ söylemi içine sıkıştırılmaya çalışılan grup, halk ve topluluklar tehdidin nesnesi ve hedefleri haline getiriliyor. Güvenlik odaklı yeni yapı, mimari, kurum, söylem ve hukuksal düzenlemeler de toplumu bu veya şu tehditlerden koruma argümanıyla kabul edilebilir kılınıyor.
 
Bu yeni dönemin hukuk sistemi ve mekânlarının da eskisi gibi olmayacağını kabul etmek gerekir. Ancak bir de olağanüstü güvenlik sistemleri küresel bir başarıya erişmeden önce adeta bu yeni iktidar biçimini kristalize edecek mekânlar ortaya çıkmaya başladı. İşte İmralı ve Guantanamo tipi hapishaneler bazı özellikleriyle yeni tercihleri somutlaştırdı, bazı özellikleriyle de yeni güvenlik konseptinin geliştirilmesine ilham verdi.
 
Kaleme aldığınız bir yazıda “Sistem, Öcalan’ı sadece güvenlik öncelikli bir mekâna yerleştirmedi; onu ayırmayı, farklılaştırmayı, tekilleştirmeyi, çözümlemeyi ve ayrıştırmayı hedefledi” diyerek, İmralı’da müvekkilinize yönelik tecridin bir “yönetim tekniği” çıkarımında bulunmuştunuz. Bu yönetim tekniği hangi ayaklar üzerine kurulu?
 
Bahsettiğiniz değerlendirmeler, İmralı sisteminin bir yönetim tekniği olarak geliştirildiğini ve giderek toplumsal olarak yaygın bir yönetme biçimine, yönetme sistemine dönüştürüldüğüne dair son yıllarda yaptığımız vurguyu biraz daha detaylandırmaya dönük bir çabaydı. ‘İmralı tecrit sistemi’ derken kastettiğimiz şeyin yılda birkaç avukat, aile ya da heyet görüşmesine indirgenemeyeceğinin altını çiziyorduk. Doğrudur, İmralı tecridi belli dönemlerde çok daha yoğunlaştı. Temmuz 2011 ile Mayıs 2019 Mayıs tarihleri arasında hiçbir avukat görüşmesi yapılmadı. Yine 5 Nisan 2015’den 2 Mayıs 2020’ye dek (2016 Eylül ve 2019 Ocak aylarındaki birer aile görüşü dışında) hiçbir görüşme yapılmadı, İmralı her türlü erişime kapatıldı. Bu, tecridin en yoğunlaştırılmış halini ifade ediyordu ancak bu ağır durum tecrit sisteminin 1999’dan süregelen bazı yapısal özelliklerini görünmez kılabileceği için daha uzun süreli bir değerlendirme yapmak gerekli hale geldi. 
 
Özelde 2016’dan itibaren Kürdistan’a, sonrasında OHAL uygulamaları ile Türkiye’ye yayılan uygulamalar, İmralı’da olgunlaştırılan pratiklerdi.
 
İmralı sistemi içinde görüşme ve iletişimlerin böyle tek yanlı olarak sürekli kısıtlama halinde tutulması kuşkusuz belirleyici bir sorun. Ancak sadece bundan ibaret değil. İmralı sistemi daha 1999’dan beri böyle kurgulanarak sürdürüldü.
 
Aslında Sayın Öcalan zaman zaman görüşmelerde orada kurulu olan sistemin mahiyetini ‘sağa, sola dahi dönmenin güç olduğu dar bir koridor’ olarak tarif ediyordu. Orada günlük yaşamın izlenmesi, tüm görüşme ve sohbetlerin kaydedilmesi, iletişim araçlarına erişimin engellenmesi, 10 yıldan uzun bir süre tek kanallı bir radyo olanağından öteye gitmemesi gibi diğer cezaevlerinde görülmeyecek düzeydeki kısıtlamalar belirli bir daraltma amacını güdüyordu. İlginç olan bu tek kanallı sınırlama uygulamasının en gergin dönemlerde de en sakin denilebilecek (diyalog süreci) dönemlerde de ısrarla sürdürülmesiydi. Uygulamadaki kesintisizlik ve süreklilik, bunun giderek bir cezalandırma biçiminden çıkıp başka tür bir idare/yönetim biçimine dönüştüğüne dair hepimiz için geç fark edilmiş bir duruma işaretti aslında. 
 
Sorumluluğu özgülemek için söylemiyorum ancak toplumun demokrat, muhalif, duyarlı kesiminin İmralı’da geliştirilen bu hali görmezden gelerek deşifre etmemesi (ve bu tavrın halen de belirli yönleriyle sürüyor olması), bir yönüyle olağanüstülüğü olağan karşılaması, muhalif Kürtlerin bu konudaki söylemlerinin ise siyasal amaçlara yorularak etkisizleştirilmesinin bazı sonuçları oldu. Daha uzun bir geçmişten de bahsedebiliriz ama özelde 2016’dan itibaren Kürdistan’a, sonrasında OHAL uygulamaları ile Türkiye’ye yayılan uygulamalar, İmralı’da olgunlaştırılan pratiklerdi. 
 
İmralı sistemine dair dile getirdiklerinizin sürekliliği içerisinde Öcalan’ın da aslında sürekli farklı bir yol açma arayışı içerisinde olduğunu görüyoruz. Bu Öcalan’ın kendisini yönetilemez kıldığını mı gösterir? 
 
 (Öcalan’ın) politik hamlelerinin yeniliği ve öngörülemezliği, iktidarın bu denli yoğunlaştırıldığı bir mekanı tersinden demokratik ve direngen bir siyasetin alanına dönüştürdü, ki tarihsel olan da buydu.
 
Elbette, bunları İmralı özelinde geliştirilen ve toplumun büyük bir kısmına doğru yayılan yönetim pratiğinin analizi kapsamında söylüyoruz. Ve tabii ki İmralı tarihi buna da indirgenemeyecektir. İşin 20 yıllık asıl etkili ve çarpıcı olan kısmı, Öcalan’ın İmralı sistemi ile üzerine yönelmiş baskı tekniklerini erkenden çözme, etkisizleştirme, boşa çıkarma, bunlara karşı kesintisiz bir politik duruşu sergileme pratiğidir. Onun onurlu yaşam ve barış eksenine konumlandırdığı duruşunun kesintisizliği, politik hamlelerinin yeniliği ve öngörülemezliği, iktidarın bu denli yoğunlaştırıldığı bir mekanı tersinden demokratik ve direngen bir siyasetin alanına dönüştürdü, ki tarihsel olan da buydu. 
 
Dolayısıyla bu yönetim sistemi dediğimiz hal, sadece üzerimize kapanmış bloke bir tahakkümden ibaret değildir. İmralı örneğinde görüldüğü üzere, bu olağanüstülük tersinden bir demokratik direnme kapasitesinin olağanüstü bir biçimde geliştirilme potansiyelini beraberinde taşır.
 
Peki, İmralı Cezaevi ile Türkiye’deki hukuk sistemi arasında nasıl bir ilişki var sizce? Ada’daki uygulamaların iç hukuka ne tür etkileri var? 
 
Evet, İmralı sistemi Türkiye’de hukuk sisteminin 2000 sonrası çizdiği yönde ilham verici bir odaktır diyebiliriz. Türkiye hukuk politikasında kırılma eşiğidir de diyebiliriz. Ülkede tecride dayalı bir infaz sistemi 90’lardan beri tartışılıyordu ancak pratik ve kanlı saldırının 19 Aralık 2000’de gerçekleştiğini ve F tipi cezaevlerinin uygulamaya konulduğunu biliyoruz. Bu tarihten itibaren tüm ceza hukuku düzenlemelerine İmralı istisnası eklenir hale geldi. Af ve öğrenci affı düzenlemelerinden tutalım, şartlı tahliye kurallarına, hapishanelerde avukat görüşmelerine, avukatların yasaklanma kriterlerine, yeniden yargılama kararlarına dek bizzat yasa koyucuların ‘Öcalan Yasaları’ diye tartıştığı ekler yapıldı. 
 
Maalesef ekseriyetle bu düzenlemelerin olağanüstü bir yer olarak İmralı ve Öcalan ile sınırlı kalacağına dair bir algı hâkim oldu, ki bu algı ulusal ya da uluslararası kurumlarca da benimsendi. Bunun yeni bir hukuk-politik sistemin işaretleri olduğu görülmedi. Ve işte dediğimiz gibi 2015-2016’dan itibaren önceleri idari-fiili kararlarla, sonrasında resmi OHAL düzenekleriyle istisna kabul edilenlerin kapsamı birden ve hızla genişledi. İdari bir uygulamanın, kararın, yorumun önce uygulanıp sonra yasa ya da kararname hükmü haline getirilmesine dair pek çok örneğe rastladık.
 
Yönetim mekanizması ile hukuk yer mi değiştirdi yani? 
 
Guantanamo ile benzer özelliklere sahip İmralı rejimi de birer ‘hukuksal kara delik’ olarak, toplumun savunmasız bırakıldığı yeni tip bir hukuk-politiğin habercisiydiler.
 
Hukukilik prensibi tersine çevrildi, yönetimin işleri hukuka dayanır olmaktan çıkıp hukuksal düzenlemeler yönetim işlerinin yasallaştırılmasına dönüştü. Politik, muhalif mahpuslardan tüm muhalif toplum kesimlerine doğru genişletildi. Şimdiki durum ile de sınırlanmayarak geçmişte şu ya da bu derecede muhalif bir tutum almış, böylesi kaydı bulunan çoğu insanı soruşturma, tutuklanma, işsiz ve birikimsiz kalma, dışlanma, risk altında kalma gerçeğiyle yüz yüze bıraktı. Şimdi artık dilediği hususu hızla yasalaştırabilen, yasalaştırmadığında da idari bir kararla her yasayı haklar aleyhine genişçe yorumlayabilen, dilediği kesimi hukuksal, siyasi ve ekonomik olarak ötekileştirebilen ve bunu son derece genişletilmiş denetim ağlarından kolayca sıyrılarak yapabilen bir yönetim ve hukuk sisteminin varlığından söz edebiliriz. 
 
Artık insanlar hukuken belirsizlik ve geleceğe dair öngöremezlik içerisindeler. Bu durum, hukuksal güvenlik kavramından yoksun kalmayı ifade eder. İngiltere Yüksek Mahkemesi bir kararında Guantanamo için ‘hukuksal kara delik’ tarifini yapmıştı. İşte Guantanamo ile benzer özelliklere sahip İmralı rejimi de birer ‘hukuksal kara delik’ olarak, toplumun savunmasız bırakıldığı yeni tip bir hukuk-politiğin habercisiydiler. 
 
Tecrit sisteminin Türkiye’nin siyasal ve hukuksal yapısına dair etkileri böyle özetlenebilir. Tecrit pratiğinin devamı ise, bu yapının devamlılığını ifade etmektedir. Zira Kürt sorununun çözümsüzlüğü ve bu sorundan türeyen çatışma hali, hem ulusal hem uluslararası politikalarda ‘terörizm ve tehdit’ denklemiyle meşrulaştırıcı bir söylem olarak geliştiriliyor. Örneğin hak ve özgürlükler konusunda varlık nedeniyle çelişir düzeyde zayıf kararlar alan Anayasa Mahkemesi dahi, ifade özgürlüğü lehinde birkaç kararı nedeniyle ‘özgürlükçü’ sıfatıyla eleştiriliyor.
 
Çözüm süreci kapsamında oluşturulan Heyet’in adaya son kez gittiği 5 Nisan 2015’den sonra İmralı’daki tecrit uygulamaları nasıl bir hale evrildi?
 
5 Nisan 2015’de İmralı görüşmelerinin kesilmesini, 24 Temmuz 2015’de çözüm sürecinin sonlandırılarak yeniden çatışma ortamına dönüş izledi. Bu tarihten itibaren sokağa çıkma yasakları, sınır dışı operasyonlar, darbe girişimi, OHAL ilanı, kararnameler düzeni, ekonomik ve siyasi krizler vb. oldukça acılı, şiddet yüklü politikaların herkesi sarstığı kritik haller peş peşe geldi. Bu siyasi iklimin Kürt sorunundaki çözümsüzlük ve çatışma haliyle, onun da İmralı’daki tecrit sistemiyle bağlantısı görülmelidir.
 
 Ülkenin bir demokrasi ve hukuk zemini üzerine oturması yolunda Öcalan nasıl bir role sahip? 
 
 İmralı tecridi ile çatışma ve gerginlik iklimi arasında paralel, demokratik diyalog ve pozitif siyaset olanakları arasında ise ters yönlü bir doğru ilişkisi var.
 
Çözümsüzlük halini çatışmasızlığa, diyaloğa dönüştürme etkililiğini Sayın Öcalan’ın gösterebildiğini açıkça deneyimledik. Devleti de, örgütü de bu yönde ikna edebilen, harekete geçirebilen, pozitif bir barış ve diyalog ikliminde ısrarcı olan politik bir duruşu sergiledi ve halen de o duruşu sürdürdüğünü belirtiyor. Pek çok iç dinamiğiyle ayrıca değerlendirilmeye ihtiyacı olsa da 2013-2015 arası dönem bu açıdan önemli bir deneyimdi. Keza 2019 yılı içerisinde gerçekleşen birkaç görüşme dahi ölüm oruçlarına son verme (ki görüşmeler büyük bir açlık grevi-ölüm orucu sürecinin sonucunda gerçekleşmişti), yeniden toplumsal ve siyasal olarak diyalog kurabilme, sorunların çözümüne dair tartışabilme, konuşabilme gibi pozitif sonuçlara yol açtı.
 
Tüm bunların ortak sonucu şudur: İmralı tecridi ile çatışma ve gerginlik iklimi arasında paralel, demokratik diyalog ve pozitif siyaset olanakları arasında ise ters yönlü bir doğru ilişkisi var. 
 
Öcalan’ın bu konulardaki farkının, ağır sorunlar karşısında bir arada yaşama ve barışçıl çözüm iradesi yönünde yapıcı olmak, yapıcı fikir ve önerilerde bulunmak olduğunu 2019’da bir kez daha gördük. Bu yapıcılığın sadece toplumun belli bir kesimini değil, devleti ve toplumsal kesimleri birlikte kapsayan yönü önemlidir. Zira sürekli kriz hali bir noktaya kadar kolay yönetme olanakları sunsa da, o noktadan itibaren toplum kadar devlet için de oldukça zorlayıcı bir kilitlenmeye yol açabiliyor. Görüşme, diyalog kanallarının açılmasının, bu açıdan devlet için de kilitlenmeyi aşmaya, demokrasi dışı mekanizma ve grupların türemesini sınırlamaya, toplumu oluşturan tüm kesimlerin barış içinde bir arada yaşama kültürüne katkı sunmasını bekleyebiliriz.
 
 Bugün Dünyada ve Türkiye’de koronavirüs salgını giderek yayılırken Öcalan’a dair endişeli misiniz?
 
Küresel koronavirüsü salgını açısından cezaevlerinin zaten fazlasıyla risk taşıyan mekânlar olduğunu biliyoruz. Bununla birlikte görme, denetleme imkânlarımızın tanınmadığı koşullar düşünüldüğünde, İmralı daha fazla hassasiyet kazanıyor. İmralı’da salgına dönük tüm tedbirlerin eksiksiz olarak alındığından emin olmak zorundayız. Mevcut tecrit hali bu yönde bir denetimi, gözlemi engellediği için bir dizi talep ve bilgi içeren başvurularda bulunduk.  Özellikle adada test kitlerinin bulundurularak hem müvekkillerin hem de onlarla temasta bulunan görevlilerin düzenli olarak teste tabi tutulmaları, erken tanı ve tedavi için elzemdir.
 
Başvurularınıza ne yanıt aldınız? Herhangi bir önlem söz konusu mu? 
 
Taleplerimize herhangi bir yanıt almadık ancak bu taleplerin sürdürülmesinde ve karşılanmasında son derece ısrarlıyız.
 
Tıbbi koruyucu malzemelere (eldiven, maske, dezenfektan gibi), temizlik ve hijyen maddelerine, havalandırma ve güneş ışığından yararlanma şartlarına erişimlerinin eksiksiz gerçekleştiğinden emin olmak istiyoruz. Yine salgın vesilesiyle Adalet Bakanlığı’nca cezaevlerine dair alınan tedbirler, düzenlenen yönetmelikler var. Bu tedbirlerin İmralı’da uygulanıp uygulanmadığına dair bilgi sahibi olmak isteriz. Cezaevlerinde ziyaretçi kabullerinde kısıtlamalar olsa da bu süreler telefonla görüşme haklarının artırılmasıyla telafi edilmeye çalışılıyor. Ancak bizler biliyoruz ki Sayın Öcalan ve üç arkadaşına da İmralı’da hiç telefon hakkı kullandırılmadı. Diğerleri, geldikleri cezaevlerinde (2015’de İmralı’ya getirildiler) düzenli olarak telefon hakkını kullanıyorlardı. İmralı’ya geldikleri anda bu hak birdenbire ortadan kalktı. Bir cezaevinden diğerine mi, yoksa bir hukuk sisteminden diğerine mi nakledilmişlerdi? Dolayısıyla bu dönemde diğer cezaevlerinde uygulanan ek süreli telefonla görüşme hakkının ve diğer görüntülü ve sesli cihazlarla görüşebilme olanaklarının İmralı’da da uygulanması gerekmektedir. Şu ana dek taleplerimize herhangi bir yanıt almadık ancak bu taleplerin sürdürülmesinde ve karşılanmasında son derece ısrarlıyız.
 
Salgın tehdidi nedeniyle yeni bir infaz düzenlenmesi iktidar tarafından Meclis’e sunuldu. Düzenlenmede siyasi tutukluların kapsam dışında bırakılmak istenmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
Salgın ve cezaevleri açısından yürüyen önemli bir tartışma olarak infaz düzenlemesi hakkında da söylenmesi gerekenler var. Zaten politik mahpuslar açısından ayrımcılık üzerine kurulu bir infaz hukuku içinde yeni bir ayrımcılık halkası örülüyor aslında. 
 
Bugün pek çok politik mahpusun 20-25 yıl ve üzeri süreyle cezaevinde olduğunu, yaş, fiziksel durum ve cezaevinde kalma süreleri açısından salgın karşısında en dezavantajlı grubu oluşturduğunu biliyoruz. Tam da bu grubun dışarıda bırakılmaya çalışıldığını görüyoruz. Düzenlemenin, toplumsal ayrımcılığı derinleştirmeyerek infazda eşitlik isteyen sivil toplum taleplerine uygun olarak gerçekleştirilmesi bu açıdan önemlidir.
 
Yine Anayasa ve AİHS hükümleriyle kendini bağladığını iddia eden bir hukuk sisteminde AİHS kararlarının uygulanmaması gibi bir lüks bulunmamaktadır. Ve AİHS 2014’deki ‘Öcalan/Türkiye’ kararında açıkça şartlı tahliye imkânı tanımayan ölünceye kadar ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasının insanlık dışı muamele olduğuna hükmetti. Bu karara rağmen 2014’den bu yana ağırlaştırılmış müebbet cezasının infazına dair bir düzenleme yapılmadı. Elbette bu görmezden gelme tavrının da üstte anlattığımız Öcalan istisnalı hukuk-politikasından kaynaklı olduğunu söylemenin önünde bir engel yok. Gerçekten hukukun temel prensiplerine uygun, nesnel, genel ve eşitlikçi bir infaz düzenlemesinin gerçekleşebilirliği için politik mahpusların dışlanmasına son verilmesi, ayrımsız uygulanması ve ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına dair gerçekçi ve kabul edilebilir bir değişikliği içermesi gerekmektedir. Ağırlaştırılmış müebbet cezasında infaz düzenlenmesinin gerçekleşmesine ilişkin Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin (AİHM kararlarının uygulanmasının takibinden sorumludur) girişimde bulunması da önemlidir.   
 
MA / Berivan Altan

Diğer başlıklar

15/04/2024
11:00 Merkez Bankası’ndan rekor zarar!
10:33 Benzine yılda yüzde 113 zam
10:25 Erkek şiddeti: 1 kadın katledildi 1 kadın ağır yaralı
10:09 TÜİK'in Şubat ayı işsizlik rakamı: 8,7
10:05 Biradost'a hava saldırısı
09:56 Gram altının fiyatı 2 bin 455 TL'yi aştı
09:49 Adalet Nöbeti eylemi farklı bir evreye taşınacak
09:37 Eylemdeki tutsak: Sesimizi herkese duyurun
09:12 Botan Vadisi bahar renklerine büründü
09:08 Tutsaklar ‘Abdullah Öcalan’a özgürlük’ talebiyle eylemde
09:07 KDP istihbaratının alıkoyduğu gazeteciden haber yok
09:06 Özel savaşa karşı mücadele hattı: Xwebûn
09:03 İhlallere karşı 'sokakta mücadele' çağrısı
09:01 Sêrtliler kayyım tahribatının ortadan kaldırılmasını bekliyor
09:00 15 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
14/04/2024
22:35 Teleferik kazasına ilişkin 5 tutuklama
22:27 Mûş'ta dereye düşen çocuk yaşamını yitirdi
21:20 75 yaşındaki tutsak Hatice Yıldız baygınlık geçirdi
20:05 Uzman çavuş tacizi Manisa’da protesto edildi
19:24 Amed’de galibiyet sevinci
18:38 Nehre düşen çocuk hastaneye kaldırıldı
18:35 Şarbajêr’e SİHA saldırısında bir genç katledildi
17:23 Amedspor, Kastamonu engellini aştı
16:48 Gümüşhane seçimlerinin yenilenme talebine ret
16:39 Özsavunmada bulunan kadın gözaltına alındı
16:09 30 yıllık tutsak tahliye edildi
15:28 Hakan Fidan İran Dışişleri Bakanı ile görüştü
14:55 9 kişinin öldüğü silahlı kavganın firari zanlısı 10 ay sonra yakalandı
14:36 Nisêbîn’de tacize karşı yürüyüş: Şiddete karşı özsavunmamızı geliştireceğiz
13:36 Tutsak yakınlarının Adalet Nöbeti farklı eylemlerle sürecek
13:05 Taciz faili uzman çavuşu darp eden 4 kişi serbest bırakıldı
12:45 İSİG: 3 ayda 425 işçi hayatını kaybetti
11:59 TJA’dan kampanyaya dair açıklama: Mücadele her koşulda sürecek
11:06 İran saldırının sonuçlandığını duyurdu, ABD’den İsrail’e uyarı
10:17 İsrail: İran yaklaşık 290 füze ve İHA ile saldırdı
10:14 İsrail çağrı yaptı: BM Güvenlik Konseyi bugün toplanıyor
09:51 Türkiye Metîna’da iki köyü bombaladı
09:44 Jin Dergi ‘Kadınların birleşik özgürlük mücadelesi ve Üçüncü Yol’ başlığıyla çıktı
09:11 Gazeteci Ahmet’ten 173 gündür haber yok
09:10 Ekonomist Önder: 'Beka' söylemi halklarda karşılık bulmadı
09:06 Tutsakların ‘özgürlük’ eylemi devam ediyor
09:01 Muayene raporu olmadan tutuklanan çocuk cezaevi kapısından döndürüldü!
09:00 14 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
07:54 THY ve Pegasus İran uçuşlarını iptal etti
13/04/2024
23:41 Soma’da iş cinayeti
23:28 İran, İsrail’e saldırı başlattı
22:52 Ürdün hava sahasını kapattı, İsrail'de okullar tatil edildi
22:42 Tecride karşı Kopenhag ve Mannheim’de miting
22:36 Şengalli kadınlar özsavunma hamlesi başlattı
20:33 Beyoğlu'nda silahlı saldırı: 1 kişi hayatını kaybetti
20:28 Zenûbiya Kadın Topluluğu'ndan şiddete dair açıklama
20:21 Gazeteci Dilan Oynaş tahliye edildi
19:13 Hedef gösterilen Evren Barış Yavuz tutuklandı
17:17 Teleferik kazasıyla ilgili 13 kişi hakkında gözaltı kararı
17:10 Meletî’de 3.7 büyüklüğünde deprem
17:05 Taciz faili uzman çavuş gözaltına alındı
16:58 1 Mayıs Platformu’ndan işçi katliamlarına karşı Taksim çağrısı
16:39 Teleferik faciasında 17 kişi hastaneye kaldırıldı
16:30 TJA'dan uzman çavuş tacizine tepki: Sessiz kalmayacağız
16:09 Qoser’de fidan dikimi gerçekleştirildi
16:08 Başkaya’nın ‘Uygarlık Paradigmasını Değiştirmek’ kitabı okuyucuyla buluştu
16:02 Edirne'de bir kadın katledildi
15:57 Adalet Nöbeti: Abdullah Öcalan'ın özgürlüğünde ısrarcıyız
15:52 DEM Parti Kadın Meclisi’nden uzman çavuş tacizine ilişkin açıklama
15:14 Pakistan’da silahlı saldırı: 10 kişi katledildi
15:06 İHD, hasta tutsak Demir, Güvel ve Zoraslan’ın tahliyesini istedi
14:49 Uzman çavuş tacizi yürüyüşle protesto edildi: Fail korumaya alındı
14:28 3 kişiyi katleden Cihan Oral hala yakalanmadı
14:08 Kayıp yakınları 3 kentte kaybettirilenlerin akıbetini sordu
13:55 Mexmûr’da yeni belediye eşbaşkanları belirlendi
13:54 Cumartesi Anneleri Ali İhsan Dağlı’nın faillerinin yargılanmasını istedi
13:32 Makine Mühendisleri Odası'ndan 'teleferik' açıklaması: Kontroller yapılmadı
13:28 Teleferik direği heyelan nedeniyle kırılmış!
13:00 Fransa’nın Türkiye’ye teslim ettiği kişi cezaevine konuldu
12:56 Avustralya’da alışveriş merkezine saldırı: 5 ölü
11:43 Eynerce Deresi fabrika atıkları nedeniyle köpüklü akıyor
11:30 Teleferik faciasında tahliye çalışmaları sürüyor: 128 kişi kurtarıldı
10:58 Mêrdîn'de ekmeğe yüzde 33 zam
10:51 MKM’de tenbûr atölyesi
10:03 İsrail’le ticarete dair paylaşıma gözaltı
09:44 Tutsaklar ‘Abdullah Öcalan’a özgürlük’ eyleminde
09:42 Gazeteci Ahmet 172 gündür KDP istihbaratının elinde
09:37 Ege Denizi’nde deprem
09:25 Çand Ma'dan kitap ve tembur kampanyası
09:11 Gazeteci Işık: Erdoğan uluslararası görüşmelerle tutunacak dal arıyor
09:08 Depli besiciler dertli: Günü kurtarıyoruz
09:06 Tecavüze uğrayan kadın: Dayanışma güç verdi, artık korkmuyorum
09:02 Beşiktaş yangın faciası: 29 kişi denetimsiz çalışma sonucu yaşamını yitirdi
09:01 13 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
00:10 Bir kadını taciz eden uzman çavuş darp edildi
00:04 Antalya'daki teleferik kazasıyla ilgili soruşturma başlatıldı
12/04/2024
23:47 Serhat Gültekin Fransa tarafından Türkiye’ye teslim edildi
23:29 THY'nin Varşova-İstanbul seferinde bomba ihbarı
22:54 Amed-Êlih yolunda kaza
22:44 Antalya’daki teleferik kazasında 184 kişi kurtarılmayı bekliyor
21:27 BM: Gazze’de su yoluyla bulaşan hastalıklar yayılıyor
19:08 Mayın patlamasında 3 kişi yaşamını yitirdi
18:58 YSK, 22 itirazı reddetti
17:18 Licê’de eşbaşkanlar mazbatalarını aldı
17:12 HES’e karşı Uzungöl için mücadele çağrısı
16:45 Hatimoğulları: Konutlar depremzedelere ücretsiz teslim edilmeli
16:16 Av. Medet Serhat'ın mezarına dönük saldırı protesto edildi: DAİŞ zihniyeti
16:08 30 yıllık tutsak Şen’in tahliyesi ikinci kez ertelendi
15:12 Adalet Nöbeti'ne mesaj gönderen tutsak: Direnişiniz bize umut veriyor
13:25 DEM Parti'den Kobanê Davası'na çağrı: Özgürlüklerden yana tutum alın
13:04 Yaşamını yitiren Filistinli sayısı 33 bini geçti
12:52 Hatimoğulları Hatay’daki aileleri ziyaret etti
12:28 Bayram tatilinin 6 günlük bilançosu: 48 kişi yaşamını yitirdi
12:20 Banka ATM’lerinde bayram sonrası yeni dönem
12:19 BM, Filistin'in üyeliği için mutabakat sağlayamadı
10:31 Ebex’de şüpheli kadın ölümü
10:26 MKG: Evrim Alataş'ın gösterdiği ışık bize rehber oldu
10:14 Mexmur’da belediye seçimleri
09:28 Meletî’de 4.1 büyüklüğünde deprem
09:10 Tutsaklar Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için eylemde
09:09 171 gün oldu: Gazeteci Ahmet’ten haber yok
09:08 Geçinemeyen üniversite öğrencileri: Sorumlusu iktidar
09:06 Siyaset Bilimci Aksoyoğlu: Wan, muhalefet için sınav iktidar için geri adım oldu
09:04 'Motivasyonu artmasın' diye yazdığı kitap kendisine verilmedi
09:02 Ekolojist Yanlıç: Madencilik talanına çözüm ekolojik bir sistem
09:01 Tecavüz, şantaj ve fuhuş: Fail korucu ve arkadaşları beraat ettirildi
09:00 12 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
11/04/2024
22:41 Gazze'ye yeni bir saldırı başlatıldı
21:51 30 yılın ardından tahliye oldu
20:56 Kürt partilerinin ortak siyasi tutum çalışmaları sürüyor
19:16 Adalet Nöbeti: Kürtler tarihi bir direniş gösteriyor
19:03 Demokratik kitle örgütlerinden Şenyaşar’a destek ziyareti
18:32 İsrail'den İran’a karşı hava tatbikatı
18:07 Amedspor’a para cezası
17:26 AP’de cezaevleri konferansı: Tecride karşı uluslararası bir ağ kurulmalı
16:23 YSK Başkanı Ahmet Yener: 4 yerde seçim yenilenecek
16:18 Bursa’da şüpheli kadın ölümü
16:09 1’inci Düsseldorf Kürt Film Festivali 25 Nisan’da başlıyor
15:59 Agirî’de dere taşınca evler su altında kaldı
15:19 Wan halkı çifte bayram kutluyor
14:46 Yurtsever Aşiretler: Kürdistan değerlerine ihanet edenlerin sofrasına oturmayın
13:57 DBP ve DEM Parti'nin bayramlaşma programında 'birlik' mesajı
13:56 Bakırhan: Kürtlere düşmanlık edenler kaybetti
13:36 Siyasi partilerden DEM Parti’ye bayram ziyareti
13:27 İki Êzidî çocuğu köleleştiren Iraklı çift Almanya’da tutuklandı
13:07 Hatimoğulları: Kürt sorunu için diyalog kapıları açılmalı
12:55 Amedspor maçı için kentte led ekranlar kurulacak
12:43 Üveyş Öcalan mezarı başında anıldı
12:19 Nikaragua, Berlin Büyükelçiliğini kapattı
11:57 Bayram tatilinin ilk 5 gününde trafikte 38 kişi öldü, 5 bin 26 kişi yaralandı
11:46 Ekrem İmamoğlu The Economist’e yazdı: Türkiye artık seçeneksiz değil
11:31 'Çocuk istismarı' suçundan 31 binden fazla dosya açıldı
10:56 AP mülteciliği zorlaştıran anlaşmayı onayladı
10:03 İsrail ile İran arasındaki gerilim yükseliyor
09:16 Akdeniz'de mülteci teknesi battı: 8 kişi yaşamını yitirdi