ANKARA – Baskı ve tehdit yöntemiyle ifade alma, ajanlaştırma ve kaçırma yöntemlerine dair 10 ayda 67 başvuru aldıklarını belirten İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu’nu göreve çağırdı ve uygulamadan derhal vazgeçilmesini istedi.
İnsan Hakları Derneği (İHD) hazırladığı “Baskı ve Tehdit Yöntemleriyle İfade Alma, Mülakat Yapma, Ajanlaştırma ve Kaçırma Olaylarıyla” adlı özel raporu kamuoyuna duyurdu. Genel Merkezi’nde yapılan basın toplantısında konuşan Eş Genel Başkan Öztürk Tükdoğan, bu sabah İstanbul’da akademisyenlere yönelik gözaltılara değinerek, akademisyen Turgut Turhanlı, Çiğdem Mater ve diğer akademisyenlerin soruşturma dosyasının 2014 yılında açıldığını öğrendiklerini belirtti.
Akademisyenlerin ifadeye çağrılması halinde savcılığa gideceğini vurgulayan Türkdoğan, “Bu yapılanlar artık bizi şaşırtmıyor. Hukuk Fakültesi dekanına yapılmayacak bir uygulama ile gözaltı işlemi gerçekleştirildi. Tüm arkadaşlarımızın serbest kalmasını istiyoruz. Umarım Hukuk Fakülteleri, Barolar bu duruma sessiz kalmaz” diye konuştu.
‘AİLELER İLE TEHDİT EDİLİYORLAR’
Türkdoğan, başta İstanbul, Ankara, Diyarbakır ve İzmir olmak üzere pek çok ilde üniversite öğrencileri, gazeteciler ve aktivistlerin kayıt dışı ifadeye zorlandığını, baskı ve tehdit yöntemleriyle ajanlaştırılmaya çalışıldığını, kimilerinin aileleri üzerinden tehdit edildiğini kaydetti.
Türkdoğan, şöyle devam etti: “Bunu kabul etmeyenler ya kaçırılarak kaybedildi, ya ‘örgüt üyeliği’ iddiasıyla tutuklandı ya da kaçırıldıktan bir süre sonra çeşitli işkence ve kötü muamelelere maruz kaldıktan sonra bırakıldı. Şikâyetlere baktığımızda, kendisini polis olarak tanıtan kişiler önce kişilerle ‘sohbet etmek, arkadaş olmak’ gibi ifadelerle bir araya gelmeye çalışıyor, bu sohbete katılan fakat isteklerini kabul etmeyen kişileri ailesiyle, işiyle, sağlık durumuyla, özel hayatıyla tehdit ediyor, bazen gözaltı ve tutuklamayla bazen de ölümle korkutuyor.”
KAYITDIŞI İFADE UYGULAMALARI
Gözaltı merkezlerinde ise gözaltındaki kişilerin de yasal ifade alma işleminden önce ve avukatı olmaksızın belirli aralıklarla mülakat odasına götürülüp kayıt dışı ifade vermeye zorlandığına dikkat çeken Türkdoğan, şunları aktardı: “Gözaltındaki kişiler, tutuklanmakla veya dışarı çıksa bile her an peşinde olacakları ve kendisini rahat bırakmayacakları tehdidi ile korkutuluyor. Bazen de bu keyfi uygulamalar, kişinin kaçırılması, işkence ve kötü muameleye maruz kalması, hakaret ve tehdide uğramasıyla sonuçlanıyor, kişi tanımadığı insanlarca bir otomobile bindirilerek, gözleri kapalı bir şekilde kaçırılıyor, günlerce darp ediliyor ve tenha bir yerde salıveriliyor.”
‘JİTEM’İ HATIRLATIYOR’
15 Temmuz 2016 askeri darbe girişiminden sonra sonrası Ankara’da yaygın olarak gerçekleşen bu vakaların 1990’lı yıllarda bölge kentleri olmak üzere Türkiye’nin birçok yerinde “Beyaz Toros” araçlarla yapıldığını hatırlatan Türkdoğan, kendilerine yapılan başvurulara konu olayların JİTEM’i hatırlattığını söyledi.
‘67 KİŞİ BU UYGULAMALARA MARUZ KALMIŞTIR’
2018 yılının son 10 ayında İHD Ankara, İstanbul, İzmir ve Diyarbakır şubelerine gelen başvuruların verilerini açıklayan Türkdoğan, “Buna göre, İstanbul Şube’ye 14, Diyarbakır Şube’ye 7, İzmir Şube’ye 19, Ankara Şube’ye 4 kişi başvurmuş, Genel Merkez Dokümantasyon Birimi ise bunların haricinde 23 vakayı basın yoluyla tespit etmiştir. Bu başvurulardan Genel Merkez’e yapılan yalnızca bir başvuru kaçırılma ve kaybedilme başvurusu olup ailesiyle yapılan görüşmelerde kişinin bulunduğu ancak can güvenliği için bu bilginin basınla paylaşılmadığı öğrenilmiştir. Diğer başvurular ise kişilerin baskı ve tehdit yöntemleriyle ajanlığa zorlanması, gözaltında tehdit veya korkutma amacıyla kısa süreli kaçırma vakaları olup tümünde işkence ve kötü muamele yasağı ihlal edilmiştir” dedi.
‘UYGULAMALARDAN VAZGEÇİN’
Türk Ceza Kanunu (TCK) madde 77’ye atıfta bulunan Türkdoğan, “Kişiyi özgürlüğünden yoksun kılma fiilinin, siyasal, felsefi, ırksal veya dinî saiklerle toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi ‘insanlığa karşı suç’ oluşturacaktır” diye hatırlattı.
Savcılıklara yapılan suç duyurularında da sonuç alamadıklarını da ifade eden Türkdoğan, gözaltında hukuk dışı ifade almanın da anayasada düzenlendiğini hatırlatarak, bu uygulamalardan vazgeçilmesini talep etti.
AB üyelik sürecinde kurulan Kolluk Gözetim Komisyonu’nu da göreve çağıran Türkdoğan, bu yapının İçişleri Bakanlığı’na bağlı olduğunu polis ve jandarma da kanuna aykırı uygulamalarda bulunanlar ilgili işlem yaptığını hatırlatarak, “Bu komisyon özerk olması gerekir ama kanuna açık bir şekilde hukuksuzluklar var ve görevini yapmaya davet ediyoruz” diye konuştu.
MECLİS’E ÇAĞRI
Kendilerine gelen tüm başvuruları aynı zamanda TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonlarına gönderdiklerini ifade eden Türkdoğan, bu komisyonunda sadece iddiaları ilgili kurumlara soran dilekçeler yazma dışında bir görev üstlenmediği eleştirisinde bulunarak, “Dilekçe komisyonuna dönen bu kurum biran önce araştırma komisyonları oluşturarak, iddiaları kendileri araştırmalıdır” diye belirtti. Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu’nun da denetleme yetkisi olduğunu ancak kendilerinin yaptığı başvuruları kişinin kendisinin yapması gerektiği yönünde beyanlarla kabul edilmediğini vurgulayan Türkdoğan, “Bu kabul edilemez” diye ekledi.
TBMM Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu’nu da göreve çağıran Türkdoğan, Ankara’da artan kaçırma vakalarının incelenmesi talebini yineledi. Özellikle darbe sonrasında siyah Tranporter model araçların kullanıldığı kaçırma vakalarının araştırılmasının önemli olduğunu belirten Türkdoğan, “Tüm bu uygulamalar işkence ve kötü muamele kapsamındadır. Cumhuriyet savcılıkları bir şey yapamıyor ancak bunları denetleyecek tek kurum TBMM’dir. Bu yüzden denetimlerin yapılması gerekiyor” diye konuştu.
İHD TALEPLERİ
Türkdoğan, taleplerini şöyle sıraladı:
* Tehdit, baskı ve zorla kaçırmaya yeltenme uygulamasıyla karşılaşan kişiler, tüm bu girişimlerin kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı ile işkence ve kötü muamele yasağının ihlali olduğunu bilerek, bu baskı yöntemlerine boyun eğmemeli, yasak sorgu ve ifade işlemlerine iştirak etmemeli, bu girişimlerde bulunan görevliler hakkında başta savcılığa şikâyet olmak üzere tüm hukuki süreçleri işletmelidir.
* Cumhuriyet Başsavcılıkları başta olmak üzere İçişleri Bakanlığı, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Kamu Denetçiliği Kurumu, TİHEK, Valiliklerin İnsan Hakları Kurulları insan hakları ihlalleriyle ilgili kuruluş amaçlarını yerine getirmeli, resen bu ihlallerin takibini yaparak etkin bir adli ve idari soruşturma yürütülmesine katkı sunmalıdır.
* İçişleri Bakanlığı’na bağlı olarak kurulan Kolluk Gözetim Komisyonu BM ve AK kriterlerine uygun biçimde faaliyete geçmeli, kolluğun hesap verebilirliğini sağlamalıdır.
* Güvenlik ve istihbarat birimleri faaliyetlerini hukuka uygun bir biçimde sürdürmeli, kişilerden baskı ve tehdit yöntemleriyle delil elde etme yönteminden vazgeçmeli, TBMM Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu alt komisyon kurarak istihbarat örgütlerinin yasa dışı faaliyetleri konusunda araştırma yapmalıdır.