Rojbin Perişan: Toprağın Şarkısı bellek kırıma karşı küçük bir direniş halidir

img

DİYARBAKIR - Cizre'de sokağa çıkma yasağı sırasında yaşananları konu edinen "Toprağın Şarkısı"nın yazarı Rojbin Perişan, "Anlamlandırma çabası yeniden yaşayabilme, direnebilme gücünü de cesaretini oluşturur. Kitabım, anlatı geleneğinde olduğu gibi bu çabaya bir katkı yapmaya yöneliktir" dedi.

Bölge kentlerinde ilan edilen yasaklarda yüzlerce kişi yaşamını yitirdi, onbinlerce kişi göç ettirildi, evler, sokaklar, mahalleler, kentler yerle bir edildi. Hastaneye götürülmek istenirken vurulan bebekler, ölen çocuklarını kokmasın diye buzdolabında bekleten anneler, bodrumlarda yakılan yaralılar... Yazar Rojbin Perişan "Toprağın Şarkısı" kitabıyla Cizre'de yaşanan tüm bu süreçleri edebi bir dille okuyucuyla buluşturdu. Güncel tarihi kaleminin zarif tınısıyla edebiyata aktaran Perişan ile "Toprağın Şarkısı" kitabını konuştuk. Yazar Perişan, tutuklu bulunduğu Gebze M Tipi Kadın Kapalı Cezaevi'nden mektup aracılığıyla sorularımızı yanıtladı.
 
* "Toprağın Şarkısı" kitabınızın ana temasını, sokağa çıkma sürecinde diğer kentlerde yaşananları da ötelemeden Cizre'de yaşananlar oluşturuyor. Yazmaya karar verme sürecinizi anlatabilir misiniz?
 
Özyönetim süreçleri yaşanırken çok şey yazılıp çizildi. Destekleyenler oldu, karşı duranlar, saldırganca suçlayanlar, görmezden gelenler kriminalize edenler... Ancak özyönetim kentlerinin tamamen yakılıp yıkılınca o sokaklarda gençlerin, kadınların, çocukların; umutlu, hayalci, kararlı, şen sesleri tamamen susturulduktan sonra toplumun üzerine de sessizlik kurşun gibi çöktü. Devlet şiddetinin sadece direnişçilere değil, direniş mekanlarına, o mekanların yapabileceği tanıklığa da yönelmesi bir o denli korkunçtu. Sur, Cizre, Şırnak, Nusaybin gibi kentlerde direnişin yaşadığı sokaklar, caddeler, evler, tarihsel mekanlar yerle bir edildi. Öyle ki üzerinden geçen buldozerler adeta direnişin belleğini silmeye çalışan bir sembole dönüştü. Yani yalnızca direnişçiler yok etmek değildi dertleri, direnişe ait en küçük bir anıyı, izlenimi, çağrışımı bile yok etmeliydiler. Şiddetin vardığı en uç en pervasız karanlık nokta... O süreçlerde yakalanan gençlere, çocuk yaştakiler de dahil en ağır hapis cezalarının verilmesi de bu karanlık yönelimin bir parçası. "Direnişe nasıl cesaret ettiler"in intikamıydı. Duyguda, düşüncede bile cesaret edilemeyeceğinin hukuki ilanıydı cezalar... Oysa o kentlerde çağın görmezden geldiği Kürt halkının en cesur, en masumane ve en devlet-dışı varoluş hikayesi yaşandı. Karanlığın toplumsal belleği karartma yönelimleri bu yüzdendi. Kitabım bu bellek kırıma karşı küçük bir direniş hali, bir karşı koyuş çabasıdır. Bilinir halk geleneğimizde bir dengbêjlik kültürü vardır. Resmi- yazılı tarihin karşısında duran bir anlatı geleneği aşklar, savaşlar, ihanetler, ölümler, acılar bu anlatı geleneğiyle toplumsal hafızaya katılır ve sürekli canlı tutulur. Bu geleneğin aynı zamanda bir sağaltım yünü de var. O günlerde katıksız saf bir acıydı tepeden tırnağa duyumsadığımız. Bodrum yıkıntıları arasında, Surların gölgesinde, Dicle'nin kıyılarında her birimiz öldüğümüzü hissetmedik mi? O yüzden yeniden yaşayabilme gücü diyorum. Yine karanlık hala devam ediyor. O yüzden, yeniden direnebilme gücü diyorum. Bizden sonraki kuşaklar salt karanlığı tek bir gerçeklik olarak bilmesinler diye. Aslında bu süreci yazmaya iten çok neden var. Belki de en önemlisi, her biri bir ülke olan o güzel direnişçilerin sesi olmaya cesaret edebilmek...
 
* Bizler de gazeteciler olarak Cizre'de yaşananları takip ettik ancak belki de bu denli içeriden bakma şansına sahip olamadık. Siz ise o dönemde hiç orada bulunmamış bir yazar olarak dışarıdan anlatılanlar üzerinden değil, barikatın ardındakilerin dillinden, gözlerinden o günlerde yaşananları aktarıyorsunuz. Böyle bir tercihte bulunma nedeninizi anlatır mısınız? 
 
Biliyorsunuz, ordunun operasyonel güç olarak konumlandığı günlerde direnişin sürdüğü mekanları tecrit edecek yöntemler geliştirdiler; sokağa çıkma yasağı, keskin nişancılar, tankların yerleştirilmesi  bu yöntemlerdendi. Bir bakıma cehennemi bir çembere alındı direnişçiler. Çemberin bu yanı direnişçilere ulaşamayanlar, çaresizce bekleyenler, hiç bir şey olmamış gibi hayatlarına devam edenler, seyredenler yani dünyanın geri kalanıydı. Ve o çember dünyanın geri kalanıyla ayrılan bir sınırdı. Kuşatmanın içinde onlarla birlikte olmak gerekliydi. Özellikle direnişin son günlerini anlatabilmek için bu gerekliydi. Tarihi değiştirmek isteyen "Çağın tanrılarına" kafa tutan o özgür ruhlu direnişçileri, umutlarıyla, korkularıyla verebilmek için sınırın öte tarafına geçmek gerekirdi. Sıradan denebilecek insanların özgürlük uğruna, teslim olmamak, diz çökmemek adına nasıl da büyüdüğünü, kahramanlaştığını göstermek için. Daha farklı bir tercih olamazdı.
 
* Cezaevinden diğer bir tabir ile dört duvar ile dışarıdan izole edilen bir yerde güncel tarihe dair bir roman kaleme aldınız. Bu süreçte ne gibi zorlanmalar yaşadınız? Örneğin bir okur olarak kitap sayfalarında ilerlerken Cizre sokaklarında dolaştığımı hissettim. Daha önceden Cizre'de yaşadınız mı ya da yaşamadıysanız nasıl anlatabildiniz?
 
Onları yeniden yaratırken, onların yaralarını tenimde hissederken şunu hiç unutmamaya çalışıyordum. Diz çökmeyen bir halkın evlatları olarak inandıkları gibi öldüler. Teslimiyet dışında başka bir tercih konulmamıştı önlerine. Onların büyüklüğü ölümü onurlandırmalarıydı.
 
İçeride yazmanın zorlukları her zaman vardır. Üstelik yıllardır içerideyseniz... Özyönetim direnişleri yaşanırken; "Tutsaklık ülkeye varamamaktır" demiştim. Televizyon ekranlarından, gazetelerden takip edip ölümler, yıkımlar karşısında hiç bir şey yapamamak, annelerin çığlıklarını gözyaşlarını izleyip çare olamamak... Sanırım o duyguları anlatmak hiçbir zaman kolay olmayacak. Cizre'yi yazmaya karar verdiğimde öncelikle bilgi toplamaya yöneldim. Cizre'ye hiç gitmedim, yalnızca anlatımlardan biliyordum. Görmediğin, dokunmadığın, havasını solumadığın bir şehrin mahallelerini, sokaklarını, evlerini nasıl anlatacaktım? Bazen bir mahalleyi, bir evi tasvir ederken, bir yolu anlatırken küçük bir ayrıntı bile önem kazanabiliyor. Ben ayrıntılardan yoksundum. Şehre dair, şehirde yaşayan halka dair bilgi toplamada cezaevindeki arkadaşların yardımı oldu. Sağ olsunlar, mektup üzeri de olsa desteklerini sunmaya çalıştılar. Mektup üzeri sınırlı bilgiler. Direniş sürecine ilişkin ise dışarıdan beklediğim bilgi desteğini bulamadım. Belki OHAL'in de etkisi vardı, belki de kırılamayan sessizliğin... Bu yüzden topladığımız gazete haberlerinden, köşe yazılarından - ki birkaç taneyi geçmezdi- ya da sadece bir iki fotoğraftan derlediğim kıt bilgilerle yeniden kurdum direnişin son zamanlarını. 
 
Tabi onların son günlerini, son anlarını bilemeyeceğiz. Son anlarında neler düşündüler, neye acılandılar, neler hissettiler? Neyi, kimi anımsadılar? Hangi geçmiş anıların gelecek zaman düşlerinin dalgalarına saldırılar kendilerini? Bilemeyeceğiz. Yine de gerçeğe bağlı kalmaya çalıştım. Elimde gazetede çıkan şehitler listesi, bir kaç ailenin anlatımları ve bir kaç fotoğraf. Ne yapabilirdim? Mesela o listede bazı şehitlerin sadece kodları vardı; gerçek isimleri yoktu. Nereli oldukları, nasıl doğup büyüdükleri, yaşadıkları yoktu. Listedeki her bir isim üzerinde durup düşündüğümü zihnimde canlandırmaya çalıştığımı hatırlıyorum. Onları yeniden yaratırken, onların yaralarını tenimde hissederken şunu hiç unutmamaya çalışıyordum; Diz çökmeyen bir halkın evlatları olarak inandıkları gibi öldüler. Teslimiyet dışında başka bir tercih konulmamıştı önlerine. Onların büyüklüğü ölümü onurlandırmalarıydı. Axin'in kız kardeşiyle son konuşmasında söylediği gibi; Zulüm neredeyse onlar orada olmaya devam edecekler. Ve şarkıları dilden dile dolaşıp duracak. 
 
Kitapta kamuoyunun o dönem haberler üzerinden tanıdığı kişilerin yaşadıklarına yer vermenin yanı sıra asıl olarak Axin isimli savaşçı ve Cizreli bir sağlıkçı olan Eylem'in dilinden o günleri anlatıyorsunuz. Bu isimler özel bir tercih mi?
 
Evet, özel bir tercihti. Axin ve Eylem arkadaşları cezaevinde tanıdım. Axin Derya Karahan'la o ilk tutuklandığında karşılaştım. Henüz 18 yaşına yeni basmıştı. Yerinde duramayan, sürekli gülen, hayatı kendi masumiyetinden ve naifliğinden geçirerek dolu dolu yaşamak isteyen bir arkadaştı. Çok kısa süre birlikte kaldık. Eylem yani Gülistan Üstün'le de bu cezaevinde karşılaştım. Tahliyesine çok kısa süre kala bana bir gün, "Sana hayatımı anlatacağım sen de not alacaksın, belki bir gün lazım olur" dedi. Şaşırarak fakat gülerek kabul ettim istemini. Çocuk yaşta cezaevine girmiş, içeride büyümüştü. "Ünlü olmak mı istiyorsun?" diye takıldığımı hatırlıyorum. Çocukluğundan itibaren başladı anlatmaya. Ben de not alıyor, ara-sıra sorularla Cizre şehrini betimlemesine yardımcı oluyordum. Cizre'nin sokaklarını, Cudi Mahallesi'ni, Dicle Nehri'ni dedesinin köyünü anlatıyordu. Not ediyordum ben de. Sonrasında sahiden de o notlara döneceğimi, şahadetinin ağrılı gölgesi altında anlattıklarını gözden geçireceğimi bilemeden... Anlatımını tamamlayamadan tahliye oldu. Giderken kalan kısımlarını dışarıdan yazıp yollayacağını söyledi. Yollayamadı galiba. Bir kaç ay sonra Kobanê savaşı başlamıştı. Savaş sırasında sınırdan bu tarafa getirilen yaralılarla ilgilendiğini duyduk. Savaştan sonra da Cizre'de Kültür Merkezi'nde çalıştığını. Sesi çok güzeldi. Cizre bodrumlarında ölümsüzleştiğini duyduğumda yaşadığım acının sarsıcılığı bir yana; "Acaba hissetmiş miydi?" düşüncesi dolanıp durdu zihnimde. Artık bir vasiyet, bir borç olarak ele alıyordum. İki ana karakteri bu gerçeklikler üzerinden şekillendirdim. Direnişin sorumluluğunu üstlenen bir kadın komutan ve giderek açık bir yaraya dönüşen bir şehrin sağaltıcısı genç bir kadın. Bir de hem savaşçı, hem de halk cephesini anlatabilmek önemliydi. Tabi ne kadar anlatabilmişsem. 
 
Eylem'in "Rıfat amca"ya hitaben tuttuğu notlar üzerinden Kobanê ve o dönem sınırında yaşananlarla bir bağ kuruyorsunuz. Kobanê ile Cizre arasındaki bağı kurma nedeninizden söz eder misiniz? 
 
 Sadece devletler arası sınırların değil; halklar, kuşaklar arası sınırların belirsizleştiği coğrafyaydı Kobanê ve Cizre. Onurun, vicdanın, düşlerin namluya sürüldüğü iki toprak parçası.
 
Eylem'in Rıfat amca diye seslendiği arkadaş Kobanê savaşı boyunca sınırda savaşçıları destekleyen, zaferden sonra ise inşaya katılıp hayali olan kütüphane-müzeyi Kobanê'de kurmaya çalıştığı zamanlarda IŞİD saldırısıyla şahadete ulaşan Arnavut kökenli yaşlı bir devrimci. Hani ihtiyar delikanlı denilir ya öyleydi Rıfat Horoz arkadaş. Savaştan önce görüşümüze gelip giderdi. Eylem de dahil gençler ona; "Rıfat amca" diye seslenirdi. Eylem tahliye olduktan sonra görüştüler mi bilemiyorum. Ama karşılaşmışlardır, farklı kuşaklardan yüreği büyük, iki özgürlük sevdalısının karşılaşması olmuştur diye düşündüm. Sadece devletler arası sınırların değil; halklar, kuşaklar arası sınırların belirsizleştiği coğrafyaydı Kobanê ve Cizre. Onurun, vicdanın, düşlerin namluya sürüldüğü iki toprak parçası. Eylem'in seslendiği kişi aylar önce şehit düşmüştü ve kendisi de kısa bir süre sonra şehit düşecekti. Bir bakıma şehitlerin birbirine çağrısı gibi. Çünkü her şey dünyanın gözleri önünde yaşandı. Yalnız bırakıldıklarının farkındaydılar. Yaşayanların dünyasının dışına atılmışlardı. Bir şehide sesleniş bir bakıma kesin bir hakikate sesleniştir. Buradaki kesinlik özgür ve eşit bir dünya hayalidir. Kobanê olduğu gibi... Sur'da, Nusaybin'de, Gever'de, Hezex'te olduğu gibi...
 
Kitaptaki karakterlerden biri "Toprak altındaki canlılar, toprak üstündeki ölüler" diyor. Bu söz dışarıdaki sessizliğe bir gönderme miydi?
 
Sadece sessizliğe değil, iç içe geçen bir çok gerçekliğe gönderme var. Tabi öncelikle sessizliğe bir serzeniş, bir ağıt, bir yadsıma. Diğer yönüyle Kürde reva görülen gerçekliğe gönderme. Hatırlarsanız direnişin son günlerinde sokaklar, caddeler ölülerle doluydu. O sokakların özgürlüğünü sanki kendi ölümleriyle kazanmışlardı. Zira devlet nezdinde Kürtlük buydu; kimliğinle, kültürünle, iradenle toprağın üzerinde var olamazsın, yaşamak istiyorsan toprağın altına, kimsenin göremeyeceği, duyamayacağı yerlere çekilmek zorundasın. Toprağın altında da yaşam hakkı verilmedi zaten. 
 
Yaralıların bodrumda bekledikleri dönemde bir kişi "Ölüm yetkisini onların elinden almak"tan söz ediyor. İnsanlar bodrumlarda beklerken bir taraftan söylenen türküler, her şeye rağmen bir dayanışma ve yaşama-yaşatma çabası. Bu durumu bu söylemle birlikte ele aldığımızda o bodrumda yaşananları bir direniş biçimi olarak yorumlamak mümkün mü? 
 
Elbette! Direniş yalnızca barikat başlarında yürütülmedi. Orada o barikatların, hendeklerin gerisinde bir hayal paylaşıldı. O hayali gerçek kılmak için yaşayıp savaştılar. Tarihin kendisi oldular bir bakıma. Kendi kararlarını kendileri aldılar, bir parça ekmeği, bir yudum suyu paylaştılar. Bir şarkıda birlikte hüzünlenip coştular. Biri korktuğunda diğeri güç vermeye, biri acı çektiğinde diğeri teskin etmeye çalıştı. Gün be gün an be an ölüme yaklaştıklarını bildikleri halde gülmekten, özlemekten, düş kurmaktan, sevmekten, inanmaktan vazgeçmediler. Son ana kadar o ölümlerin, tankların, kurşunların, bombaların, kavurucu susuzluğun, açlığın, soğuğun tam ortasında vazgeçmemek muazzam bir direnişi ifade ediyor. Hiç kimsenin yadsıyamayacağı bir gerçeklik. 
 
Ortadoğu ve özelde bölgemizde yaşananlar birçok kesim tarafından 3'üncü Dünya Savaşı olarak tarif ediliyor. Kitabınıza konu olan Cizre'de yaşananlar da bu süreçten çok bağımsız değil. Sizce günümüzdeki bu savaş edebiyat tarafından yeterince ele alınıyor mu ya da bu süreç ne şekilde edebiyatın konusu yapılmalı?
 
Edebiyat, nasıl yaşamalının bir anlatısıysa, nasıl yaşamamak gerektiğini ve nedenlerini de yeni anlamlar etrafında üretebilmeli. Geleceğin kazanılması ve şekillenmesinde edebiyatın katkısı bu düzeyde olabilir.
 
Bu savaş süreci yeteri kadar edebiyat konusu mu? Emin değilim. İçeriden takip etmenin pek olanağı yok. Ancak yansıyan boyutuyla yeteri kadar işlendiğini söyleyemem. Mesela 1'inci ve 2'nci dünya savaşlarını anlatan külliyatlar oldukça fazla. Hala da edebiyat konusu, sinema ve belgesel konusu olmaya devam ediyor. Savaşın etkilerini, sonuçlarını, eski politik - toplumsal dengelerin sarsılmasını, yani göç dengelerini, haklılığı-haksızlığı, faşizmi, özgürlük değerlerini, ölümü, aşkı, hayalleri sorgulayan ve sorgulatan, yeniden şekillendiren bir miras oluşturdular. Bu çağın dinamikleri elbette daha farklı. Üstelik günümüzde bu dinamikleri oluşturan halkların kendisi. Var olma - yok olma savaşı denebilecek kıyasıya bir savaştır yaşanan. Bu çağın edebiyatı da yıkım kadar yaratılanı da, çatışmaları kadar yerleşen değerleri de ele almalı. "Doğu cephesinde yeni bir şey yok!" diyemeyecek denli tarihin ve tarihsizliğin, özgürlüğün ve köleliğin, komünalliğin ve toplumsuzluğun, kültürün ve kimliksizliğin savaştığı bir cephe Ortadoğu ve özelde de Kürt coğrafyası. Edebiyat , "Nasıl yaşamalı?"nın bir anlatısıysa, nasıl yaşamamak gerektiğini ve nedenlerini de yeni anlamlar etrafında üretebilmeli. Geleceğin kazanılması ve şekillenmesinde edebiyatın katkısı bu düzeyde olabilir. Takip edebildiğim kadarıyla yetersiz kaldığımız yön de bu. 
 
Bundan sonrası için elinizde başka bir proje var mı?
 
Birkaç konu var aklımda. Fakat henüz fikir aşamasında. Bir projeye dönüşür mü zaman gösterecek. Oldukça belirsiz oldu farkındayım. Son olarak ilginiz için teşekkürlerimi sunuyorum. 
 
ROJBİN PERİŞAN KİMDİR?
 
Rojbin Perişan, 1973 yılında Diyarbakır'ın Lice ilçesinde dünyaya geldi. İlk ve orta öğretimini Diyarbakır'da tamamlayan Perişan, Dicle Üniversitesi Siirt Eğitim Fakültesi'ni kazandı. Okulu devam ederken 1991 Newroz'unda PKK'ye katılan Perişan, bir yıl sonra tutuklanarak müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
 
Cezaevinde şiir ve öykü çalışmalarına ağırlık veren Perişan, öyküleriyle Hüseyin Çelebi ve İsmet Baycan şiir ve öykü yarışmalarında birincilik ödülü aldı. "Saçlar ve Gölgeler" isimli öykü kitabının yanı sıra "Gözyaşımın Ağıdıydı Seni Beklemek" ve "Bakır Sesli Kadınlar" isimli romanları Aram Yayınevi tarafından basıldı. Perişan yazım çalışmalarına halen tutuklu bulunduğu Gebze M Tipi Kapalı Kadın Cezaevi'nde devam ediyor. 
 
MA / Dicle Müftüoğlu
 

Diğer başlıklar

13/04/2024
16:08 Başkaya’nın ‘Uygarlık Paradigmasını Değiştirmek’ kitabı okuyucuyla buluştu
16:02 Edirne'de bir kadın katledildi
15:57 Adalet Nöbeti: Abdullah Öcalan'ın özgürlüğünde ısrarcıyız
15:52 DEM Parti Kadın Meclisi’nden uzman çavuş tacizine ilişkin açıklama
15:14 Pakistan’da silahlı saldırı: 10 kişi katledildi
15:06 İHD, hasta tutsak Demir, Güvel ve Zoraslan’ın tahliyesini istedi
14:49 Uzman çavuş tacizi yürüyüşle protesto edildi: Fail korumaya alındı
14:28 3 kişiyi katleden Cihan Oral hala yakalanmadı
14:08 Kayıp yakınları 3 kentte kaybettirilenlerin akıbetini sordu
13:55 Mexmûr’da yeni belediye eşbaşkanları belirlendi
13:54 Cumartesi Anneleri Ali İhsan Dağlı’nın faillerinin yargılanmasını istedi
13:32 Makine Mühendisleri Odası'ndan 'teleferik' açıklaması: Kontroller yapılmadı
13:28 Teleferik direği heyelan nedeniyle kırılmış!
13:00 Fransa’nın Türkiye’ye teslim ettiği kişi cezaevine konuldu
12:56 Avustralya’da alışveriş merkezine saldırı: 5 ölü
11:43 Eynerce Deresi fabrika atıkları nedeniyle köpüklü akıyor
11:30 Teleferik faciasında tahliye çalışmaları sürüyor: 128 kişi kurtarıldı
10:58 Mêrdîn'de ekmeğe yüzde 33 zam
10:51 MKM’de tenbûr atölyesi
10:03 İsrail’le ticarete dair paylaşıma gözaltı
09:44 Tutsaklar ‘Abdullah Öcalan’a özgürlük’ eyleminde
09:42 Gazeteci Ahmet 172 gündür KDP istihbaratının elinde
09:37 Ege Denizi’nde deprem
09:25 Çand Ma'dan kitap ve tembur kampanyası
09:11 Gazeteci Işık: Erdoğan uluslararası görüşmelerle tutunacak dal arıyor
09:08 Depli besiciler dertli: Günü kurtarıyoruz
09:06 Tecavüze uğrayan kadın: Dayanışma güç verdi, artık korkmuyorum
09:02 Beşiktaş yangın faciası: 29 kişi denetimsiz çalışma sonucu yaşamını yitirdi
09:01 13 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
00:10 Bir kadını taciz eden uzman çavuş darp edildi
00:04 Antalya'daki teleferik kazasıyla ilgili soruşturma başlatıldı
12/04/2024
23:47 Serhat Gültekin Fransa tarafından Türkiye’ye teslim edildi
23:29 THY'nin Varşova-İstanbul seferinde bomba ihbarı
22:54 Amed-Êlih yolunda kaza
22:44 Antalya’daki teleferik kazasında 184 kişi kurtarılmayı bekliyor
21:27 BM: Gazze’de su yoluyla bulaşan hastalıklar yayılıyor
19:08 Mayın patlamasında 3 kişi yaşamını yitirdi
18:58 YSK, 22 itirazı reddetti
17:18 Licê’de eşbaşkanlar mazbatalarını aldı
17:12 HES’e karşı Uzungöl için mücadele çağrısı
16:45 Hatimoğulları: Konutlar depremzedelere ücretsiz teslim edilmeli
16:16 Av. Medet Serhat'ın mezarına dönük saldırı protesto edildi: DAİŞ zihniyeti
16:08 30 yıllık tutsak Şen’in tahliyesi ikinci kez ertelendi
15:12 Adalet Nöbeti'ne mesaj gönderen tutsak: Direnişiniz bize umut veriyor
13:25 DEM Parti'den Kobanê Davası'na çağrı: Özgürlüklerden yana tutum alın
13:04 Yaşamını yitiren Filistinli sayısı 33 bini geçti
12:52 Hatimoğulları Hatay’daki aileleri ziyaret etti
12:28 Bayram tatilinin 6 günlük bilançosu: 48 kişi yaşamını yitirdi
12:20 Banka ATM’lerinde bayram sonrası yeni dönem
12:19 BM, Filistin'in üyeliği için mutabakat sağlayamadı
10:31 Ebex’de şüpheli kadın ölümü
10:26 MKG: Evrim Alataş'ın gösterdiği ışık bize rehber oldu
10:14 Mexmur’da belediye seçimleri
09:28 Meletî’de 4.1 büyüklüğünde deprem
09:10 Tutsaklar Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için eylemde
09:09 171 gün oldu: Gazeteci Ahmet’ten haber yok
09:08 Geçinemeyen üniversite öğrencileri: Sorumlusu iktidar
09:06 Siyaset Bilimci Aksoyoğlu: Wan, muhalefet için sınav iktidar için geri adım oldu
09:04 'Motivasyonu artmasın' diye yazdığı kitap kendisine verilmedi
09:02 Ekolojist Yanlıç: Madencilik talanına çözüm ekolojik bir sistem
09:01 Tecavüz, şantaj ve fuhuş: Fail korucu ve arkadaşları beraat ettirildi
09:00 12 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
11/04/2024
22:41 Gazze'ye yeni bir saldırı başlatıldı
21:51 30 yılın ardından tahliye oldu
20:56 Kürt partilerinin ortak siyasi tutum çalışmaları sürüyor
19:16 Adalet Nöbeti: Kürtler tarihi bir direniş gösteriyor
19:03 Demokratik kitle örgütlerinden Şenyaşar’a destek ziyareti
18:32 İsrail'den İran’a karşı hava tatbikatı
18:07 Amedspor’a para cezası
17:26 AP’de cezaevleri konferansı: Tecride karşı uluslararası bir ağ kurulmalı
16:23 YSK Başkanı Ahmet Yener: 4 yerde seçim yenilenecek
16:18 Bursa’da şüpheli kadın ölümü
16:09 1’inci Düsseldorf Kürt Film Festivali 25 Nisan’da başlıyor
15:59 Agirî’de dere taşınca evler su altında kaldı
15:19 Wan halkı çifte bayram kutluyor
14:46 Yurtsever Aşiretler: Kürdistan değerlerine ihanet edenlerin sofrasına oturmayın
13:57 DBP ve DEM Parti'nin bayramlaşma programında 'birlik' mesajı
13:56 Bakırhan: Kürtlere düşmanlık edenler kaybetti
13:36 Siyasi partilerden DEM Parti’ye bayram ziyareti
13:27 İki Êzidî çocuğu köleleştiren Iraklı çift Almanya’da tutuklandı
13:07 Hatimoğulları: Kürt sorunu için diyalog kapıları açılmalı
12:55 Amedspor maçı için kentte led ekranlar kurulacak
12:43 Üveyş Öcalan mezarı başında anıldı
12:19 Nikaragua, Berlin Büyükelçiliğini kapattı
11:57 Bayram tatilinin ilk 5 gününde trafikte 38 kişi öldü, 5 bin 26 kişi yaralandı
11:46 Ekrem İmamoğlu The Economist’e yazdı: Türkiye artık seçeneksiz değil
11:31 'Çocuk istismarı' suçundan 31 binden fazla dosya açıldı
10:56 AP mülteciliği zorlaştıran anlaşmayı onayladı
10:03 İsrail ile İran arasındaki gerilim yükseliyor
09:16 Akdeniz'de mülteci teknesi battı: 8 kişi yaşamını yitirdi
09:09 170 gündür kayıp Süleyman Ahmet'e dair başvurular yanıtsız
09:08 Abdullah Öcalan'ın 'İsyan tufanı': Üveyş Öcalan
09:06 HDP ve Yeşil Sol Parti binasına saldırı girişimiyle ilgili dava açıldı
09:04 Amed halkı belediyelerden nasıl bir hizmet bekliyor?
09:02 ‘Abdullah Öcalan’ın özgürleşmesi için herkes ayağa kalkmalı’
09:00 AKP’li yönetim belediyede okey masası kurmuş
09:00 11 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
10/04/2024
22:32 Sele kapılan çocuklardan biri yaşamını yitirdi
21:25 Olağanüstü itiraz süreci 14 Nisan'a kadar sürecek
20:40 9. Amed Tiyatro Festivali başlıyor
19:30 CPT önünde başlatılacak 'özgürlük' talepli eyleme çağrı
19:13 Minbic kırsalı bombalandı
18:35 İsrail saldırısında Haniye'nin 3 oğlu hayatını kaybetti
18:07 Ev baskınlarında 15 gözaltı
17:43 Katledilen avukat Serhat’ın mezarına saldırı
17:13 Tayvan’daki depremde can kaybı 16’ya çıktı
16:47 Şenyaşar'ın 'adalet' direnişi bayramda da devam etti
16:30 Biden, 33 bin insan öldükten sonra Netanyahu için 'hata yapıyor' dedi
16:22 Pasur ve Ziyaret belediye eşbaşkanları mazbatalarını aldı
16:18 Riha’da fabrika yangını
14:52 Bayram tatilinin ilk 4 günündeki trafik kazalarında 26 ölü, 3 bin 870 yaralı
14:37 Tutsak yakınları Abdullah Öcalan’ın bayramını kutladı
14:31 Demirtaş’ın Kobanê Davası'ndaki savunması kitaplaştırıldı
14:18 Akçay Sulak Alanı'na kaçak hafriyat dökülüyor
14:09 MKG’den bayram mesajı
13:28 Özgürlük ve demokrasi mücadelesinde yaşamını yitirenler unutulmadı
12:35 37 vekilden Piroğlu için Sırbistan Hükümeti’ne acil çağrı
12:17 Ceyhan Belediyesi'nde 287 kişi işten çıkarıldı
12:00 Özgür Özel'den Bahçeli'ye yanıt
11:00 Wan’da heyelan nedeniyle yollar kapandı
10:47 7 gemi söküm için Aliağa'ya geliyor
10:31 Vedat Aydın mezarı başında anıldı
10:18 Aytun Çıray: Erdoğan, Meral Akşener'le 6'lı Masa'ya sızdı
09:47 DEM Parti, DBP ve DTK eş genel başkanlarından bayram mesajları
09:15 Polisin burnunu kırdığı müzisyen: Wan'daki irade gaspı sorumluluklarımızı hatırlattı
09:09 Tutsaklar Abdullah Öcalan için eylemde
09:06 Qoser Belediyesi kayyımı giderken personeli de beraberinde götürdü
09:05 Kaleme aldığı kitap 'sakıncalı' denilerek kendisine verilmedi
09:04 Kadın örgütleri: Seçim sonuçları kadınların kazanımı
09:03 Dîgor Belediyesi'nde hizmet yok, borç çok
09:02 Hasta tutsak Tanboğa 3 aydır ameliyat edilmeyi bekliyor
09:02 Gazeteci Ahmet'ten 169 gündür haber yok: Gazeteciler ses çıkartmalı
09:00 10 NİSAN 2024 GÜNDEMİ
08:37 Seçimlerin yenileneceği Curnê Reş Belediyesi'ne kayyım atandı
09/04/2024
22:56 Çıkan çatışmada 1 asker yaşamını yitirdi
22:38 Amed'de 2 yerleşim yeri günlerdir elektriksiz
22:13 Geçen ay 'en sıcak mart' olarak kayıtlara geçti
20:54 Anne Şenyaşar'ın 'adalet' talepli nöbeti 73'üncü gününde
20:42 Sorbonne Üniversitesi’nde Abdullah Öcalan savunmaları okundu
19:48 DBB sitesi bakıma alındı
19:40 DEM Parti’den YSK’ye bir itiraz daha
19:10 Cûdî ve Gabar'a girişler 15 gün yasaklandı
18:46 Reşid ile Erdoğan arasında telefon görüşmesi
18:01 Îdir Belediyesi eşbaşkanları mazbatalarını aldı
17:55 13 yılda en az 681 kolber katledildi
17:09 YSK'den Şirnex ve Çewlig kararı
17:04 Kendisini uzman çavuş olarak tanıtan K.K., bir kadına tecavüz etti
16:53 Tutuklu Grup Yorum üyesi Bahar Kurt'un kolu kırıldı
16:50 Xarpêt karayolunda kaza: 3 ölü
16:42 Bremen Cezeavi’ndeki tutsağa Özgür Politika gazetesi yasaklandı