DİYARBAKIR - Tutuklularla Dayanışma İnisiyatifi Sözcüsü Mehmet Temizyüz, Türkiye'deki cezaevlerinin İsrail'in Guantanamosu olarak tanınan Camp 1391'den daha kötü olduğunu söyledi.
Olağanüstü Hal’in (OHAL) yanı sıra çıkarılan son KHK ile getirilen tek tip kıyafet zorunluluğu ile birlikte cezaevindeki tutuklulara yönelik saldırılar ve hak ihlalleri artmaya başladı. Son örnek olarak Elazığ T Tipi Kapalı Cezaevi’nde kalan tutuklulara dönük ayakta ve askeri nizamda sayım verme dayatması sözkonusu. Pazartesi gününden bu yana her sabah ve akşam yapılan sayımlarda, bu uygulamaya karşı çıkan tutuklular gardiyanlarca darp ediliyor.
Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin önemli bilgiler veren Tutuklularla Dayanışma İnisiyatifi Sözcüsü Mehmet Temizyüz, hukuksuz uygulamalara itiraz eden tutuklulara keyfi disiplin soruşturmaları açıldığını, cezası bitmesine rağmen disiplin cezasından dolayı cezaevinde bulunan birçok kişinin olduğunu söyledi.
Temizyüz, Türkiye'de cezaevlerinin, İngiliz mandasının sömürge yönetimine karşı gelen Araplar ve Yahudiler için inşa ettiği hapishane ve halen faaliyette olup İsrail'in Guantanamosu olarak da tanınan Camp 1391 Cezaevi’nden daha kötü olduğunu ifade etti.
'KAFES SİSTEMİNE GEÇİLDİ'
Öyle ki tutukluların gökyüzünü görmemekle bile cezalandırıldığını belirten Temizyüz, şu örnekleri verdi: “Tokat Cezaevi’nde, telefon görüşmelerinde ailelerden önce tekmil vermeleri isteniliyor. Bolu Cezaevi’nde görüşme salonlarına devasa Türk bayrakları asılmış. Tarsus Cezaevi’nde tüm tutuklulara tek tip saç tıraşı dayatılıyor. Trabzon Cezaevi’nde havalandırma yerlerinin üzeri tel ile kapatılmış. Kafes sistemine geçilmiş, tutuklular gökyüzünü görmesin diye."
KİTAP VE RADYOLARA EL KONULUYOR
Temizyüz, idarenin denetiminden geçip tutuklulara teslim edilen kitaplara, cezaevinde yapılan aramalar sırasında el konulduğunu ve bu kitaplar için tutuklular hakkında disiplin soruşturmaları açıldığını da söyledi. Temizyüz, yine koğuşlardaki tüm radyoların toplatıldığını, bazı cezaevlerinde tek kanal üzerinde televizyon yayını yapıldığını, onun da A Haber kanalı olduğunu paylaştı.
‘AİLELER GÖRÜŞE ELBİSE DEĞİŞTİREREK GİDEBİLİYORLAR'
Açık ve kapalı görüş sürelerinin ise keyfi olarak kısıtlandığını aktaran Temizyüz, eskiden haftada bir yapılan telefon görüşü ve kapalı görüşün 15 günde bir yaptırıldığı, ayda bir olan açık görüşün ise 2 ayda bir yaptırıldığına dikkat çekti. Temizyüz, "Koğuşlarda kalan tutuklular ortak alana çıkartılmadığı gibi hobi faaliyetlerine keyfi yasaklama getiriliyor. Oda içlerine, avluya hatta bazı cezaevlerinde tuvalet ve banyoyu dahi görecek kameralar yerleştirilmiş" dedi.
Diyarbakır'dan Edirne'ye yakınını görmek için giden ailelere zorluklar çıkarıldığını ifade eden Temizyüz, “Tutuklulara yapıldığı gibi ailelere karşı da keyfi uygulamalar yapılıyor. X-ray cihazının hassaslaştırılmasından dolayı pantolon üzerindeki zincire dahi alarm veriyor. Bolu Cezaevi’nde yanlarında bulundurdukları elbiseleri ailelere veriliyor. Elbiseler giyilmeden cezaevine almıyorlar" dedi.
MEKTUP 1 YIL SONRA VERİLDİ
Yine birçok mektubun “örgüt propagandası içerdiği” gerekçesiyle gönderilmediği veya içeriğinde herhangi bir suç unsuru olmadığı halde tutuklulara disiplin cezası verildiğini aktaran Temizyüz, Tekirdağ Cezaevi’nde bulunan kardeşine gönderdiği mektubun bile 1 yıl sonra teslim edildiği örneğini verdi.
CEZAEVLERİNİN NÜFUSU 2 KAT ARTTI
Temizyüz, ülkenin yarı açık cezaevine dönüştüğü son yıllarda cezaevlerinin nüfusunun iki kat arttığına da dikkat çekti. Temizyüz, bu konuda şu bilgileri verdi: "Başta Diyarbakır, Siirt ve Urfa cezaevleri olmak üzere, cezaevinde bulunan tutuklu sayısının, kapasitenin üstünde olması, hatta bazı cezaevlerinde kapasitesinin iki katı fazla tutuklu bulunması nedeniyle ciddi sıkıntılar yaşanıyor. Kış aylarında birçok cezaevinde ısınma sorunu yanında sıcak su ihtiyacının haftada bir iki gün ve birkaç saat ile sınırlandırılması hastalıklara davetiye çıkarıyor."
'TEK TİP KİMLİKSİZLEŞTİRMEDİR'
Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile cezaevlerine tek tip kıyafet zorunluluğu getirilmesi üzerinde de duran Temizyüz, yaptıkları görüşmelerde tutukluların hiçbir şekilde hazırlanan elbiseleri giymeyecekleri konusunda kararlı olduğunu aktardı. Temizyüz, “Kişinin onurunu zedeleyerek, kişiliğini elinden almak suretiyle aşağılamak işkencenin bir çeşididir. Tutuklulara yönelik artan baskılardan anlıyoruz ki cezaevlerinde tek tip kıyafetin hazırlığı var. Ancak tutuklular hiç bir şekilde kendilerine dayatılan bu onursuzluğu kabul etmeyeceklerini net bir şekilde belirttiler” bilgisi verdi.
'KANUN CEZAEVİNDE ÖLMEK YOK DİYOR'
Kanunda adeta cezaevinde ölmenin engellendiğini anlatan Temizyüz, "5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirleri İnfazı Kanunu’nda tutuklunun hayatı için bir tehlike teşkil ediyorsa cezanın infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır yazılı. Yani ‘cezaevinde hastalıktan ölmek yok’ demek. Ancak, Adalet Bakanlığı’nın açıkladığı son verilere göre son 8 yılda cezaevlerinde 2 bin 300 tutuklu hayatını kaybetti” dedi.
Cezaevlerindeki 850 - 900 tutukluya bir doktor düştüğüne vurgu yapan Temizyüz, tedavilerin sürekli aksatıldığını belirtti ve ekledi: "Tutuklular revirde tedavi olmak için genellikle uzun süre beklemek zorunda kalıyor. Mesai saatleri dışında doktorların revirde olmaması uzun süre bekletildikten sonra hastaneye yapılan sevkler jandarma tarafından kelepçeli bir şekilde muayeneye zorlandıkları, ayrıca tutuklulara karşı cezaevinde gardiyanların hakaretlerine ve kötü muamelesi ile karşılıyorlar. Bunun yanında ağır kronik hasta tutukluların tedavisi aksatılıyor."
'ÖZEL PİLOT CEZAEVLERİNDE YAPTIRIMLAR DENENİYOR'
Bölge pilot cezaevlerinde sınama yaptırımları yapıldığına dikkat çeken Temizyüz, konuyla ilgili şunları söyledi: "Marmara bölgesinde Tekirdağ, Akdeniz bölgesinde Tarsus Cezaevi, Güneydoğu Bölgesinde Elazığ Cezaevi, İç Anadolu Bölgesinde Sincan Cezaevi, Karadeniz Bölgesinde Bolu gibi pilot cezaevlerinde önceden belirlenen bazı yaptırımlar uygulanır. Bundan sonuç alınırsa diğer cezaevlerine taşınıyor. Ya da diğer cezaevlerinde hukuksuzluğa karşı direnen tutuklular pilot cezaevlerine sürgün edilirler. Ve burada tekrar cezalandırırlar. "
'MAHKEME SALONLARI CİDDİYETTEN UZAK'
Temizyüz, mahkemelere SEGBİS üzerinden bağlanması ve tercüman bulundurulmaması sebebiyle sorun yaşandığını, bunun savunma hakkına doğrudan bir müdahale olduğunu da vurguladı. Temizyüz, “Mahkemeler ciddiyetinden uzak. Hakim ve savcıların tutuklara yönelik tavırları alaycı bir şekilde" dedi.
Cezaevlerinde kalan çocukların durumuna da değinen Temizyüz, “Herkesin gördüğü gibi doğum hastanelerinden yeni doğum yapmış kadınlar gözaltına alınarak cezaevine atılıyor. Hayata gözlerini yeni açmış çocuklarda cezalandırılıyor. İçerdeki sağlık ortamı çocuklar için uygun değil. Bu duruma herhangi bir çözüm arayışı da maalesef yok" ifadelerini kullandı.
'TÜRKİYE HAK İHLALLERİNDE SONDAN 7'NCİ'
Meclis İnsan Hakları İzleme Komisyonu’nun 2017 yılında sadece 2 kez cezaevine gittiğini dile getiren Temizyüz, yapılan bunca şikayete rağmen yeni yılda cezaevine giden bir komisyonun olmadığını söyledi. Sevk ve sürgünlerin devam ettiği, bu uygulamanın tutuklulara karşı bir yıldırma operasyonu olduğunu söyleyen Temizyüz, Birleşmiş Milletlerin insan hakları raporunda Türkiye’nin 120 ülke arasında sondan 7'nci olduğunu ortaya koyduğunu belirtti. Temizyüz, Türkiye’nin hak ve hukuk ihlallerinde karnesinin çok zayıf olduğunu, bu karnede cezaevlerinde yaşananların etkisinin büyük olduğunu sözlerine ekledi.
MA / Lezgin Akdeniz