CHP’li Aydoğan: Polis şiddetinin nedeni siyaset dilidir 2020-05-29 09:15:08 İSTANBUL - Son dönemde giderek artan polis şiddetinin kullanılan siyaset dilinden kaynaklandığını ifade eden CHP Milletvekili Turan Aydoğan, “Bu olay rüzgar gülü meselesidir. Rüzgar devletin başında nerede eserse, aşağısında da aynı şekilde eser” dedi.   Sokakta giderek artan polis ve bekçi şiddetine hemen her gün bir yenisi ekleniyor. Salgın nedeniyle insanların evlerine kapandığı bir dönemde daha da görünür olan şiddetin ilki, Mardin’in Nusaybin ilçesinde yaşandı. İlan edilen yasak sırasında sokakta oynayan küçük yaştaki çocukları silahla kovalayan bir polis, zihinsel engelli bir çocuğu gözaltına almaya çalıştı. Ramazan Bayramı’nı kapsayan 4 günlük sokağa çıkma yasağı süresince de İstanbul’un Sultangazi, Eyüp, Sultanbeyli, Zeytinburnu, Kadıköy ilçelerinin yanı sıra Tekirdağ Çorlu ve Edirne Keşan gibi merkezlerde kolluk şiddeti sürdü.    Polis şiddetinin yurttaşlar tarafından kayıt altına alınıp, sosyal medyada paylaşılmasından sonra oluşan tepkiler üzerine kimi yerlerde sorumlular görevlerinden uzaklaştırılırken, birçoğunda da herhangi bir girişimde bulunulmadı.    Polis şiddetini önceki gün Meclis gündemine taşıyan Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan, ajansımıza konuştu.    ‘DİL ŞİDDETE KAPI ARALIYOR’   Aydoğan’a göre, artan polis şiddetinin nedeni siyasetçilerin kullandığı dil. Siyasetçilerin şiddet dili kullanmaya devam etmeleri halinde şiddeti uygulayanların da buradan aldıkları aksiyonla hareket etmeye devam edeceklerini belirten Aydoğan, “Yani siyasetçiler hukuk devleti çağrısı, kurallara uyma çağrısı, özgürlüklere sahip çıkma çağrısı yapsalardı devletin diğer kademelerinde görev yapanlar da buna göre hareket edip, ona göre refleks belirlerlerdi” dedi.   ‘KENDİLİĞİNDEN OLMAZ’   Emniyet teşkilatında ortaya çıkan bu tip olayların kendiliğinden olmadığını belirten Aydoğan, siyasetçilerin nefret ve düşmanlık dili kullanmaya devam etmeleri halinde sadece emniyette değil, devletin diğer kurumlarda da benzer şeylerin yaşanabileceği uyarısında bulundu. Aydoğan, “Siz eğer böyle bir olay söz konusu olduğunda bu olay nedeniyle darp edilen, özgürlüğü kısıtlanan ya da insani anlamda onuru rencide edilmiş insanların uğramış oldukları muameleyi telafi etmek amacıyla doğru düzgün önlemler alırsanız, bu muameleyi yapanları bir şekilde kamu görevlerinden mesafeli tutmayı bilirseniz bu muameleler olmaz” diye konuştu.   RÜZGAR GÜLÜ BENZETMESİ   Türkiye’de yaşanan şiddetin devletin yukardan aşağıya vatandaşına olan bakışının son yıllarda çok değişmiş olmasından kaynaklandığına dile getiren Aydoğan, Şunları söyledi: “Vatandaşı iteleyen, kakalayan hak ve özgülüklerinden mahrum bırakan bir yönetme anlayışı doğal olarak emniyet teşkilatında ya da güvenlik güçlerinde böyle bir reflekse neden olur. Bu tüm emniyet teşkilatında yaygın mıdır? Hayır. Böyle bir iddiada bulunmak doğru değil. Farklı farklı yerlerde benzer biçimlerde görülse de bu olayların tamamının bu yapılanmalara mal etmek mümkün değil. Ama tekrar ediyorum bu olay rüzgar gülü meselesidir. Rüzgar devletin başında nerede eserse aşağısında da aynı şekilde eser. Bu nedenle bu yaşananların şiddet dili nedeniyle olduğunu düşünüyorum.”   TV EKRANLARINDAKİ ŞİDDET    CHP’li, vekil, yurttaşların sadece güvenlik güçleri tarafından değil, her gün televizyonlardan yapılan konuşmalarla da şiddete maruz kaldığını dile getirdi. Bu sebepten dolayı çok fazla televizyon izlemediğini paylaşan Aydoğan, televizyonlarda program sunan kişilerde, oralara çıkan siyasetçilerde ve yöneticilerde bir şiddet dilinin hakim olduğuna dikkat çekti.   Aydoğan, “Üstelik seçimle gelmemiş kişilerin seçimle gelmiş olanlara yönelik şiddet dili ve pozisyonu yaratma durumu var. Aslında bizim genel başkanımız tüm dünya için ortaya koyduğu alçak gönüllü uygarlık uygulamasının ülkemizdeki tüm birimlerde bulunanlar arasında hayata geçmesi gerekiyor. Fakat bu iktidar bunu hayata geçirir mi? Geçiremez. Çünkü iktidar bunun tam aksinden besleniyor. O yüzden bu dilin yerleşmesi ancak demokrasiye inanan çok geniş bir yelpazenin Türkiye’yi yönetebilmesiyle mümkün olabilir. Ama bugün bunun mümkün olmaması bizim bunun üzerine gitmemize, teşhir etmemize, sorgulamamıza ve bunun daha aza indirgenmesine yönelik çaba göstermemize engel değil” ifadelerini kullandı.   HER AÇIDAN ADALET SORUNU    İktidarın ayakta kalmasının koşulu olarak şiddeti gördüğünü söyleyen Aydoğan, bunun için güvenlikçi, baskıcı, otoriter ve tekçi politikaları uygulayarak ayakta kalmaya çalıştığını vurguladı. Türkiye’de çok büyük sorunlarının olduğunu belirten Aydoğan, bunları şöyle sıraladı: “Türkiye’de çok büyük bir adalet sorunu var. Her açıdan adalet sorunu var. Sadece ekonomik anlamda değil, eğitimdeki adaletten tutun sosyolojik olarak birçok şeyde adalet sorunu var. Bizler sadece Kovid-19 salgınına odaklanmış durumdayız ama Türkiye’nin ana sorunu bu salgından kaynaklı değildir. Bu salgın onların üzerine oturmuştur. Türkiye bitmiş ekonomi, bitmiş özgürlük, bitmiş adalet üzerinde tutunmaya çalışan tekçi bir iktidar tarafından yönetiliyor.”    İKTİDARIN VARLIĞI ŞİDDET   İktidarın Türkiye’ye nefes aldırmaktan çok kendisinin ve etrafındaki bir azınlığın varlığını sürdürmeye çalıştığının altını çizen Aydoğan, son olarak şunları dile getirdi: “İktidar varlığını bu şiddet dilinde buluyor. Kendi kitlesini bu şekilde konsolide etmeyi düşünüyor ve bunun üzerinden diğer kitlelere korku salarak ayakta kalmaya çalışıyor. Bunun örneğini bariz bir şekilde 2015 yılında Haziran ve Kasım seçimleri arasında gördük. Türkiye’nin birçok yerinden bombalar patladı, şiddet dili ortaya çıktı ve iktidar aslında kaybettiği iktidarını tekrar toparladı. İktidar bu sefer de öyle olacağını düşünüyor. Bu bir defaya mahsus Türkiye’de oldu. Ama bu her zaman olacak anlamına gelmez.”   MA / Ferhat Çelik