Şiddet uygulayanın sağlığı, şiddet görenin yaşam hakkından üstün tutulamaz! 2020-04-09 09:14:01   VAN - “Evde Kal” sürecinde şiddet uygulanın sağlığının, şiddet görenin yaşam haklarından üstün tutulmaması gerektiğini vurgulayan Van Barosu Kadın Hakları Komisyonu Üyesi Hülya Çelik Sönmez, “Şiddete maruz kalan kadınlarla ilgili hiçbir yasal süreç askıya alınmamalıdır" dedi.    Koronavirüs salgını nedeniyle “Evde kal” tedbirleriyle birlikte toplum izole olmaya başladı. Bu süreçte kadına yönelik şiddet artarak devam ediyor. “Evde kal” sürecinde daha fazla şiddete maruz kalan kadınlarla ilgili hiçbir yasal süreç veya uygulamanın askıya alınmaması gerektiğini vurgulayan Van Barosu Kadın Hakları Komisyonu Üyesi Avukat Hülya Çelik Sönmez, sürece dair Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu.    ŞİDDETTE ARTTIŞ VAR   Salgın nedeniyle insanların evde daha fazla zaman geçirmesinden kaynaklı şiddetin artığını ifade eden Çelik, sürecin uzaması durumunda şiddetin de artabileceğine dikkati çekerek, “Bu durum içinde yaşadığımız coğrafyada, özelin de Van’da kadının bir birey olarak görülmediği, adeta yok sayıldığı bir süreçte, karantina günlerinde kadına daha fazla yük getirmiştir. Eril zihniyetin hâkim olduğu coğrafyamızda, kadının daha fazla baskılanması karantina sürecinde ivme kazandırmıştır” dedi.    ‘HİÇBİR YASAL UYGULAMA ASKIYA ALINMAMALI’    Kadına yönelik şiddeti önleyici tedbirlerin alınması gerektiğini dile getiren Çelik, “Şiddetin miktarını artırdığı tartışmasızdır. Mart ayında 29 kadının katledilmesinin nedeni, bu ortak alan paylaşımın artmış olmasından kaynaklanmıştır. Uygulanması gereken elbette ki özelde şiddete maruz kalanın, kadının ‘duy’ çağrısında bulunma cesareti gösterip sesini yükseltmesine bağlıdır. Öncelikle şiddet mağduru kadın sesini yükseltmeli, daha sonra bu sesin yankısı ile ilgili kurum ve kuruluşlarla iş birliği arayışına girip bunun mücadelesini vermelidir. Şu günlerde yaşadığımız koronavirüs salgını nedeniyle yaşanan olağanüstü durumlarda bile yargı sürecinin durma noktasına geldiği, bu zaman da ‘Evde kal’ çağrısı ile evde kalıp daha fazla şiddete maruz kalan kadınlar ile ilgili hiçbir yasal süreç veya uygulamanın askıya alınmaması gerektiğidir. Hatta şiddet mağduru kadınlar bu süreçte daha fazla desteklenmeli, önleyici ve koruyucu tedbirler artırılmalıdır” diye belirtti.     6284 SAYILI YASAYLA TEDBİR ALINIYOR   6284 Sayılı Kanun’un 8 Mart 2012 yılında yürürlüğe girdiğini anımsatan Çelik, kanunun “Şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesi amacıyla alınacak tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.  6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunu, şiddete karşı kadınların korunmasının yasal bir güvencesidir. Ancak 6284 Sayılı Kanun sadece şiddet sonrası dönemde yapılan başvurulara yöneliktir”  dedi.    6284 Sayılı Yasa’nın neden gerekli olduğuna vurgu yapan Çelik, “Çünkü bu yasa,  şiddete uğrayan kişinin beyanı yeterli görülerek gerekli önlem ve tedbirler alınabiliyor. Bu da hukukumuzda delil aranmaksızın önlem alınmasını, kolaylaştırıcı etkisi olduğundan dolayı bu yasa oldukça önemlidir” diye konuştu.   KADINLARA ULAŞMAKTA SIKINTI YAŞANIYOR   Kentte yaşayan birçok kadınların kendi haklarından habersiz olduğunu belirten Çelik, şöyle devam etti: “Ancak bu durum bizler için yeterli ve meşru bir neden olarak görülmemelidir. Günümüz teknolojisi ile iletişim sağlamak aslında çok kolay; ama buna rağmen maalesef toplumumuzda şiddete uğrayan kadınlara ulaşmakta ciddi sıkıntılar yaşanmaktadır. Hatta şiddete uğrayan kadın, şiddet olayı meydana geldikten sonra, tabiri caiz ise iş işten geçtikten sonra haberdar olmamız ayrı bir vahameti de beraberinde getirmektedir. Van ilinde kadınlar ulaşacakları kurum ve kuruluşları bilmediğinden veya bilse bile buralara başvuru cesareti gösteremiyor. Çünkü yaşadığı çevre şiddeti meşrulaştıran bir tutum içinde olduğundan sessiz kalmaktadır. Bu durum toplum içinde şiddeti normalleştirme rolüne katkı sağladığı gibi şiddet olaylarını artırmaya neden olmaktadır.”    STÖ VE YEREL YÖNETİMLERİN DESTEĞİ    Kadınlara yasal haklarını konusunda bilgilendirme yapılmasının ve kadınlara ulaşmanın önemine işaret eden Çelik, yerel yönetimlerin, sivil toplum örgütlerinin, kamu kurum ve kuruşların sorumluluğuna işaret etti. Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunun için en önemli kuruluşlardan olan Yerel Yönetimlerin, STK’lerin veya bütün kurum-kuruluşların desteği ile şiddet mağduru kadınlara ulaşılmalıdır. Kentteki kadınlara 6284 Sayılı Kanun ile ilgili eğitimler düzenlenmeli ve kadınların bunlara katılımı sağlanmalıdır. Şiddet mağduru kadına yalnız olmadığının hatırlatılması için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Öznesi şiddet mağduru olan bir durumdan bahsettiğimiz için; kadının şiddet gördüğü kişiden ve ortamdan uzaklaştırıp bunun normalleşmesinin önüne geçilmelidir.”    ‘YAŞAM HAKKINDAN ÜSTÜN TUTULMAMALI’   6284 Sayılı Kanun’da sayılan tedbir kararlarının, şiddet faillerinin sağlığı göz önünde bulundurularak düzenleme yapılmaması gerektiğini belirten Çelik, devletin, karantina günlerinde 6284 Sayılı Kanun’da sayılan tedbirleri azami olarak yerine getirmek yükümlülüğünde olduğunu yineledi. Çelik, şiddet uygulayanların sağlığı, şiddet görenlerin yaşam haklarından, fiziksel ve ruhsal bütünlüklerinden hiçbir şekilde üstün tutulmaması gerektiğini vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu anlamda doğrudan ya da dolaylı olarak şiddete maruz kalan, şiddete maruz kalma tehlikesi altında bulunan ya da şiddetten etkilenenin korunması yükümlülüğü, koronavirüs salgını kapsamında alınacak tedbirler ile ortadan kaldırılamaz. Bu tedbirler göz önüne alınarak değerlendirilemez. 6284 Sayılı Kanun şiddet mağduru olanlara koruyucu ve önleyici tedbirler alınmasını sağlar. Bu tedbirlerden bazıları hâkim kararı olmadan doğrudan mülki amirler tarafından verilebileceğinden önemlidir. Çünkü hâkim kararı almak yoğun yargı yükünü düşündüğümüzde bu tedbirlerin alınması zaman alacağı için sakıncalı durumların ortaya çıkmasına neden olabilir. Bu kanun şiddete maruz kalanın talebi ile gerekli tedbirlerin alınmasını mümkün kılmaktadır.”   ‘ŞİDDETİN HER TÜRLÜSÜ YAŞANACAK’   Kadına yönelik şiddetin en çok görülen şeklinin eşi, erkek arkadaşı, akrabası veya sevgilisi tarafından istismar edilmesi durumu olduğunu ifade eden Çelik, bu tür şiddetin bütün toplumlarda görüldüğü gibi Van’da da görüldüğünü söyledi. Şiddetin farklı şekillerde olabileceğini söyleyerek bunların; sözel şiddet, fiziksel şiddet ve psikolojik şiddet olduğunu aktaran Çelik, şunları dile getirdi: “Psikolojik şiddet mağduru, şiddet altında olduğunu çoğunlukla fark edememektedir veya fark etse bile bilinçaltına etkisi olduğundan tahribat etkisini ortadan kaldırmak zor olmaktadır. Psikolojik şiddet sonucunda şiddet mağduru, bir süre sonra faile ihtiyaç duymadan kendine dönük olan şiddet türü olan ‘intihar’ olayına neden olan bir şiddet gösterir. Bu şiddet coğrafyamız da ne yazık ki şiddet olarak algılanmadığı gibi, farkındalık da yaratmamaktadır. Yukarıda bahsettiğim şiddet türleri; bu karantina sürecinde bir bütün olarak yaşanacaktır. Bu da durumun ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Bu süreçte Van Barosu Kadın komisyonu olarak, sosyal medyada yapılan çalışmalarımız artmış olmasına rağmen komisyonumuza bir başvuru olmamıştır.”    ‘HUKUKSAL DESTEK SAĞLAYACAĞIZ’   Koronavirüs salgını sürecinde hayata geçirdikleri “Kadına Yönelik Şiddete Hayır” kampanyası kapsamında sosyal medya ağlarını daha aktif hale getirdiklerini, şiddete maruz bırakılan kadınların ulaşabilecekleri komisyon hatlarının oluşturulduğunu belirten Çelik, şu çağrıda bulundu: “Van Kadın Hakları Komisyonu olarak, şiddete maruz bırakılan kadınların ulaşabileceği bir komisyon hattımız mevcuttur. Bu hat veya sosyal medya üzerinden bize ulaşanlara, durumuna göre gerekli birimlere yönlendirip, hukuksal desteği sunuyoruz. Bu süreçte de komisyonumuza başvuran mağdurlardan hiçbir karşılık beklemeden, elimizden geldiğince hukuksal desteği sağlayacağız. Sosyal iletişim ağlarımızı bir kez daha sizlerin aracılığıyla paylaşmak istiyorum. Şiddete uğrayan, uğramış olan veya uğrama ihtimali olanlara her türlü hukuksal desteği sağlamak için Van Barosu Kadın Hakları komisyonuna, instagram adresinden ve komisyon telefonundan 7/24 ulaşabilirler. @vankadinhaklari, Tel: 0530-673 84 84” diye belirtti.    ‘ŞİDDET ORTAK ÇALIŞMAYLA ENGELLENEBİLİR’   Kırsal bölgelerde yaşayan kadınların durumuna da değinen Çelik, bu kişilere ulaşma yöntemlerini şöyle anlattı: “Yerel yönetimlerin desteği veya STK’ların çalışmaları ile sosyal ağlar oluşturulup, gerekli birimlere bilgilendirilmesi sağlanabilir. Böylelikle yakın olan birimlere ulaşılarak 6284 Sayılı Kanun kapsamında koruyucu ve önleyici tedbirler alınabilir. Kadına yönelik şiddet ancak bütün birimlerin birlikte çalışması ile engellenebilir. Örneğin Şiddet; Sağlık birimleri, kolluk birimleri, adalet birimleri ve sosyal hizmetler gibi pek çok birimin ortak çabaları ile önlenebilir. Bu birimlerden sağlık birimlerin uzantısı olan sağlık ocakları ile iş birliği yapılarak kırsal kesimde şiddete maruz bırakılan kadınlara ulaşım sağlanabilir. Devamında ise diğer birimler ile gerekli iletişim sağlanarak destek sunulabilir. Ne yazık ki şiddet mağduru olan kişiler toplum içinde kendilerini saklama eğiliminde oldukları için bu durum elbette ki işleri daha da zorlaştırmaktadır. Kırsal kesimlerde bu saklanma oranı daha da yüksektir.”    ‘KADININ GÜVENLİĞİ SAĞLANMALIDIR’   Kadınların nasıl korunması gerektiğine de değinen Çelik, şöyle sıraladı:    “* Öncelikle toplumda eşler arasında yaşanan şiddetin hoş görülmediği bir ortamın yaratılması gerekir.   * Kadınların eğitim düzeyi yükseltilmeli,   * Kadınların yerel ve ülke düzeyinde politik aktivitelere katılımı sağlanmalıdır.   * Kadını, cinsel meta olmanın önüne geçilecek önlemler alınmalı (Kadın bilinçlendirilmelidir)   * Kadınlara boşanma, nafaka alabilme olanakları artırıcı yasal düzenlemeler yapılmalıdır.   * Toplumun değer yargılarında değişiklik oluşturacak önlemler alınmalıdır.   * Kadına yönelik şiddet konusunda yapılan çalışmalar desteklenmelidir.   * Şiddete maruz kalan kadının güvenliği sağlanmalıdır.   * Ülkemizde kadın barınma ve dayanışma evlerinin sayısı az, ihtiyaca cevap vermekte yetersiz kalmaktadır. Bunların sayılarının önümüzdeki dönemlerde artırıcı çalışmaların yapılması gerektiği kanısındayım.”   MA / Özlem Yayan