Kadınlar salgınla artan şiddete karşı dayanışma ağı örüyor 2020-04-08 09:18:34   ANKARA - HSK’nin 6284 Sayılı Kanun’a ilişkin aldığı ek kararın, “Şiddet uygulayan erkekler evlerine dönsünler” anlamına geldiğini ve bunun kadınlarda isyan yarattığını dile getiren Kadın Savunma Ağı Üyesi Buse Üçer, artan şiddete karşı dayanışmayı ağı ördüklerini söyledi.   Koronavirüs (Kovid-19) salgının ardından “evde kal” çağrılarının yapıldığı Türkiye’de kadına yönelik şiddet arttı. Hakimler Savcılar Kurulu’nun (HSK), kadına yönelik şiddetin önlenmesine dair 6284 Sayılı Kanun’a ilişkin 20 Mart’ta aldığı ek kararda, “6284 sayılı kanun kapsamında verilen tedbir kararlarının yükümlülerin koronavirüs kapsamında sağlığını tehdit etmeyecek şekilde değerlendirilmesi gerektiğine” ifadeleri yer aldı. Kadın örgütleri alınan bu karara karşı “6284 sayılı kanun karantinada yaşatır” diyerek, kendi aralarında dayanışma ağları örmeye devam ediyor.   KARAR İSYAN YARATTI   Kadın Savunma Ağı Üyesi Buse Üçer, kadınlar arasında başlattıkları dayanışma ağına dair konuştu. Yayınlanan genelgenin “Şiddet uygulayan erkekler evlerine dönsünler” anlamına geldiğini ifade eden Üçer, “Kadınlar öldürülme tehdidi hissediyor. Bu ucu açık karar, kadınlarda gerçekten büyük bir isyan yarattı. Özellikle 6284 sayılı kanunun işletilmesi yönünde bir baskı oluşturmaya çalıştık. Pandemi günlerinde kadınlara yaptığımız çağrılarda, ‘umutsuzluğa kapılmayacağız, kalabalığımızı hatırlayacağız’ dedik. Bize çok sayıda telefon yoluyla ulaşan kadınlar oldu. Biz dayanışmayı bir ağ şeklinde örgütlüyoruz. Örneğin; hastanede bir hemşire kadın Savunma Ağı’nda ise oradaki kadınların tamamının problemini diğer kadınlara iletiyor. Özellikle sağlık emekçisi ve işçi kadınlardan çok fazla geri dönüş aldık bu dönemde” dedi.   DAYANIŞMAYI BÜYÜTMEK   Süreci en iyi şekilde atlatmak için dayanışmayı büyüten çalışmalar yaptıklarını belirten Üçer, “Farklı şeyler talep eden kadınlar oldu. Örneğin bir kadın arkadaş yoga atölyesi yapmak istediğini söyledi. Salı ve cumartesi sabahları 70’e yakın kadın hep beraber yoga yapıyorlar. Bu bile kadınlar arasında bir dayanışma hissi oluşturuyor. Masal atölyeleri düzenleyen bir arkadaşımızın yürütücülüğünde, çocukların görüntülü iletişim platformları üzerinden birbirleriyle sohbet edebileceği bir çalışma yapmayı planlıyoruz. Belediyelerden özel olarak kadın dayanışma merkezlerinin çok daha yaygın öne çıkartılması konusunda taleplerimiz oldu” şeklinde aktardı.   SIĞINMA EVLERİNE ALINMIYORLAR   Kadına yönelik şiddetle ilgili alınması gereken önlemlerin salgın bahanesiyle aksatılmaması gerektiğinin altını çizen Üçer, “Kadın sığınma evlerinde kalan kadınların durumu hakkında bilgi alamıyoruz. Kendine şiddet uygulayan erkeğin eve döneceğini bilen kadın, şu an sığınma evlerine gitmek istese, alınmıyorlar. Sığınaktaki kadınların koronavirüse yakalanıp yakalanmadığına dair de bir bilgi alamıyoruz. Hukukçu arkadaşların bu noktada girişimleri var ama bilgi verilmiyor. Kısacası kadınlar bu dönemde ne sokağa çıkınca yaşayabiliyor ne evde ne de işte. Kadınlara ‘sizin fıtratınızda ölmek var’ deniliyor. Kesinlikle kabul etmiyoruz ve yasaların uygulanması için her şeyi yapacağız” diye konuştu.   ‘KADINLARA SOSYAL MESAFELİ BİR DEVLET’   İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun açıkladığı verilere göre; geçen yıl kadınların yüzde 73’ünün ev içinde öldürüldüğünü hatırlatan Üçer, “İçişleri Bakanlığı, durumu çok iyi biliyor. Buna rağmen iktidar gereken tedbirleri almıyor, yasaları uygulamıyor, kadınlara ‘ölün’ diyor. Soylu’ya göre, ‘sosyal devlet’ olan bu devlet, aslında kadınlara ‘sosyal mesafeli’ bir devlet. Bunun düzelmesi için sistemin düzelmesi gerekiyor” diye belirtti.   Kriz dönemlerinde mevcut sistemin de teşhir olduğunu dile getiren Üçer, “Devlet kendini geri çekti, mesaj atıp, para istiyor. Eğer sistemi değiştirmek istiyorsak, bu yaşadığımız dönem aslında bir şiddet dönemidir. Ekonomik şiddet ve kitlesel kırım dönemidir. Bu dönemde hayati olmayan üretimler dışında tüm üretimlerin durdurulması gerekiyor” ifadelerini kullandı.    ‘YAŞAMSAL DEĞERLERİ SAVUNUYORUZ’   Salgın döneminde kadına yönelik şiddetin tüm dünyada arttığına dikkati çeken Üçer, “Örneğin Arjantin’de kadınlar şiddete karşı tencere tava çalıyor. Biz de burada yapıyoruz. Bu gerçekten ortak bir aklın artık bir araya geldiğini, örgütlendiğini gösteriyor. Kadınlar, ‘ölün’ diyen devlete karşı, artık yaşamdan yana olan kadın örgütlerine daha çok güveniyorlar. Çünkü biz kadınlar olarak yaşamsal değerleri savunuyoruz. ‘Yaşamak istiyoruz’ derken, aslında yaşamın bütün güzelliklerini de istiyoruz. Şiddetten korunma hakkımızı talep ediyoruz. Ev içi şiddetin arttığı bu dönemde İstanbul Sözleşmesi’nin, 6284 sayılı kanunun uygulanmasını istiyoruz. Ve çok acil bir şekilde kadına yönelik şiddet ile ilgili dayanışma hattının 7/24 işletilmesini istiyoruz. Sığınma evleri ile ilgili şeffaf bilgi istiyoruz” taleplerinde bulundu.   MA / Zemo Ağgöz