Kaçıran araç soruşturulmadı, 3 ay sonra asılı bulundu 2020-04-04 10:16:49 ADANA - Gazete dağıtımcısı Metin Alataş, 10 yıl önce açık plakalı 5 kişilik bir araç tarafından alıkonuldu, işkence edildi, açılan soruşturma takipsizlikle sonuçlandı; üç ay sonra cansız bedeni bir portakal ağacında bulundu. Anne Hatun Alataş, "Oğlum intihar etmedi, devlet öldürdü" dedi.  Kanun Hükmünde Kararname’yle (KHK) kapatılan Azadiya Welat Gazetesi Adana Bürosu çalışanı Metin Alataş'ın yaşamını yitirmesinin üzerinden 10 yıl geçti. Çalıştığı süre boyunca sürekli baskılara maruz kalan Alataş'ın, üzerinde baskıların arttığı bir süreçte 4 Nisan 2010 tarihinde Seyhan ilçesine bağlı Hadırlı Mahallesi’nde bir portakal bahçesinde ağaca asılı halde cansız bedeni bulundu. Aradan 10 yıl geçmesine rağmen Alataş'ın fail veya failleri bulunmazken, Alataş'ın ölümüne dair Adana Cumhuriyet Başsavcılığı'nca "intihar" iddiasıyla açılan soruşturma dosyası kapatılıp, faili meçhul dosyalar arasına bırakıldı. Her yıl mezarı başında anılan Alataş, bu yıl koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle mezarı başına gidilmeyecek.    'POLİS ÖLDÜRDÜ'   Oğlunun 2005'te özgür basın geleneğiyle tanışıp, Adana'da Azadiya Welat Gazetesi'ni dağıttığını anlatan Alataş'ın annesi Hatun Alataş, oğlunun herkes tarafından sevilen ve yardımsever biri olduğunu dile getirdi. Anne Alataş, oğlunun kendisini mücadeleye ve işine adadığını söyledi. Oğlunun sık sık polislerin tehdit ve baskılarına maruz kaldığını ifade eden Alataş, oğlunun dosyasının "intihar" olarak kapatılmasına tepki gösterdi. Oğlunun intihar edecek bir kişi ve psikolojiye sahip olmadığını belirten Alataş, "Bizim bir düşmanımız yoktur. Farz edelim, intihar etti. Ben ve diğer oğullarım evde değildik, gelip evinde intihar ederdi, gidip portakal bahçesinde mi ederdi? Onu sürekli takip edip, darp eden polisler öldürdü" dedi.   GAZETECİLERİN FAİLLERİ BULUNMADI   Oğlunun öldürülmeden 3 ay önce Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Adana İl Örgütü binası önünde zorla alıkonularak, işkence gördüğünü hatırlatan Alataş, bu olaydan sonra oğlunun avukatı aracığıyla savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu ancak olayın takipsizlikle sonuçlandığını belirtti. Olaydan sonra oğluna “Gazeteye ara ver” dediğini belirten Alataş, oğlunun kendisine “Anne sen ne diyorsun? Ben ara vermiyorum. Ne öldürülmekten ne de tutuklanmaktan korkuyorum. Millete, 'Metin korktu, kenara çekildi' dedirtmem. Çalışmaya devam ederim. Ne baskı ve işkence ne cezaevi ne de ölüm bizi korkutmaz" dediğini aktardı. Ne Musa Anter'in ne Kadri Bağdu'nun ne de oğlunun katillerinin açığa çıkarılıp yargılanmadığını söyleyen Alataş, savcıya katilin polis olduğunu söylediğini ancak dosyayı kapattığını anlattı. Alataş, "Kim ne derse desin oğlum intihar etmedi, öldürüldü. Öldüren de devlettir. Ölünceye kadar da bunu söyleyeceğim" dedi.    PLAKA SORUŞTURULMADI    10 yıldır Alataş'ın faillerinin bulunmadığını ifade eden Alataş ailesinin avukatı Şiar Rişvanoğlu ise, savcının soruşturmayı "intihar" olarak açıp, dosyayı takipsizlikle kapatarak, faili meçhule bıraktığını söyledi. Alataş'ın ölümüne dair Adana Adli Tıp Kurumu tarafından verilen raporda ölümün intihar olduğunun belirtildiğini aktaran Rişvanoğlu, Alataş'ın ölümü üzerindeki sis perdesinin hala aydınlatılmadığını kaydetti. 22 Aralık 2009'da Alataş'ın BDP Adana İl Örgütü binası önünde 01 SD 443 plakalı araçtan inen kimliği belirsiz sivil giyimli 5 kişi tarafından alıkonularak, darp edilip hastaneye kaldırıldığını hatırlatan Rişvanoğlu, savcılığın o plakayı soruşturma gereği duymadan takipsizlik kararı verdiğine dikkat çekti. Alataş'ın hem ailesine hem de arkadaşlarına sürekli olarak takip edilerek ölümle tehdit edildiğini söylediğini dile getiren Rişvanoğlu, Alataş'ın can güvenliğine dair savcılığa yaptığı başvurulara rağmen 4 Nisan'da katledildiğini ifade etti.   Avukat Rişvanoğlu, "Alataş ölü bulunduktan sonra savcılık yetkilileri, Alataş’ın ailesini değil, gazetenin basılmakta olduğu matbaayı aradı. Savcılık etkin bir soruşturma yürütseydi Alataş'ın faili veya failleri bulunup yargılanırdı" dedi.    MA / Hamdullah Kesen