TJA: Tuğluk’a verilen ceza eşbaşkanlığa saldırıdır 2020-02-27 13:38:51 DİYARBAKIR – TJA ve DTK, tutuklu Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk’a “örgüt yöneticisi olmak” iddiasıyla verilen 10 yıl hapis cezasının onanmasına tepki gösterdi. TJA, kararın Aysel Tuğluk sahsında büyük emek ve bedellerle ortaya çıkarılan eşbaşkanlık sistemine karşı geliştirilen saldırı olduğunu belirtti.    Kadın Özgürlük Hareketi (TJA), Yargıtay’ın Kocaeli F Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) eski eşbaşkanı ve HDP eski Eş Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk’a verilen 10 yıl hapis cezasını onamasına ilişkin yazılı açıklama yaptı. Tuğluk’a verilen cezanın aynı zamanda eşbaşkanlık sistemine bir saldırı olduğuna denilen açıklamada, “AKP-MHP iktidarı ve iktidarın erkek yargısı, siyasetçi ve kadın hakları aktivisti Aysel Tuğluk'a 'örgüt üyesi olmak' iddiasıyla verilen 10 yıl hapis cezasını onadı. Aysel Tuğluk kadınların Türkiye'de yönetim mekanizmalarının eşit temsiliyet noktasında tarihi adımı olan eşbaşkanlığın ilk temsilcisi olması itibariyle alınan karar Aysel Tuğluk sahsında büyük emek ve bedellerle ortaya çıkarılan, yasallaştırılan kazanımımız olan eşbaşkalnlık sistemine karşı geliştirilen saldırıdır. Alınan siyasi karar tüm kadınlara uygulanan cinsiyetçi ve  iradesiz bırakılma politikalarının somutudur” denildi.      ‘SİYASİ KADIN TUTSAKLARI SERBEST BIRAKIN’   Eşbaşkanlık sisteminin erkek egemen zihniyetin merkeziyetçi, tekçi ve nesneleştiren yaklaşımlarına karşı kadını özneleştiren, katılımcı demokrasiyi güçlendiren bir sistem olduğu kaydedilen açıklamada, “İlk eşbaşkanımız Aysel Tuğluk'a verilen cezayı kınıyoruz. Tek erkek sistemine karşı mücadelemizi yükselteceğiz. Eşbaşkanlık mor çizgimizdir. Yaşamın her alanında var olmaya devam edeceğiz. Kadınların iradesi, demokratik ekolojik kadın özgürlükçü ideolojisi asla cezalandırılamaz. Yargılanması  gerekenler kadınlar değil şiddet, taciz eden, tecavüz eden yaşamın her alanında soykırım uygulayanlardır. Siyasi tutsak kadınları derhal serbest bırakın” diye belirtildi.    DTK’DEN DE CEZANIN ONANMASINA TEPKİ   Tuğluk’a verilen cezanın onanmasına bir tepki de Demokratik Toplum Kongresi’nden (DTK) geldi.  DTK’den yapılan yazılı açıklamada, şu ifadelere yer verildi: “Sayın Tuğluk, Türkiye’de ilk eşbaşkanlık unvanı olan bir hukukçu ve siyasetçi olarak Sayın Ahmet Türk ile birlikte kongremizin eşbaşkanlığı başta olmak üzere, DTP’nin eşbaşkanlığı, HDP’nin eşbaşkan yardımcılığı, Amed ve Van milletvekilliği yapmış, kamuoyu tarafından bilinen ve tanınan saygın bir kadın, Alevi ve Kürt siyasetçidir. Çok kimlikli olması, kadın mücadelesi ve demokratik siyasetteki ısrarı diğer Kürt siyasetçilerde olduğu gibi kendisinin de hedef olmasına yetmiştir.   KRİZİ ATLATMAYA ÇALIŞIYORLAR   Sayın Aysel Tuğluk’la ilgili yargı kararı, 90’lı yılların çok gerisine düşen ve tamamen siyasallaşmış bir yargının Kürt halkının özgürlük, barış ve demokrasi talepleri karşısında içine düştüğü korku ve acizliğin bir yansımasıdır. Bu politika ile hedeflenen şey, bir taraftan Kürt halkının yılların emeği ile oluşturduğu meşru ve demokratik kurumları kriminalize ederek toplumu kurumsuz bırakmak, diğer taraftan Kürt halkının iradesi durumunda olan siyasetçileri bu kapsamda da yargı yoluyla siyasetin dışına itmektir. Ancak Kürt düşmanlığı ve demokratik siyaset alanına yönelik keyfiyete dönüşmüş olan baskı ve tutuklamaların geldiği aşama, Türkiye’yi siyaseten büyük krize sürüklediği gibi yargı sistemini de çökertecek duruma gelmiştir. İçerde ve dışarıda Kürt halkına saldırarak rejim krizini atlatmaya çalışan iktidar, gittikçe kaybetmeye devam edecektir.   İKTİDARIN STRATEJİSİ ÇÖKMEYE MAHKUMDUR   Kürt halkının kazanımlarına göz diken, bu kazanımlara ve iradeye saldırarak ömrünü uzatmaya çalışan her iktidarın siyaseten kaybetmesi kaçınılmaz olduğu gibi tarihsel olarak da deneyimlenmiştir. Bu hatalara her gün yenisini ekleyen iktidarın Kürt halkının kazanımlarını ortadan kaldırmaya yönelik stratejileri çökmeye mahkumdur. Türkiye barış ve çözüm sürecinden uzaklaştıkça Kürt meselesi uluslararası bir boyut kazanmıştır. Bizler hala Sayın Öcalan’ın son görüşmelerinde belirttiği gibi 2013 koşullarındayız. Kürt meselesinin geldiği nokta demokratik siyaseti, demokratik müzakereyi ve onurlu bir barışı zorunlu kılmaktadır. Bizler bunun mücadelesini vermeye devam edeceğiz. Bu anlamda tüm uluslararası toplumu, demokratik kitle örgütlerini, duyarlı siyasi partileri ve halkımızı tüm ülkeyi felakete sürüklemekten asla çekinmeyen bu kirli siyasete karşı tavır almaya, cezaevlerine kapatılan ve siyasal irademizi temsil eden siyasetçilerimizle, hukuksuz ve adaletsiz yargı kararlarıyla kriminalize edilmeye çalışılan kurumlarımızla dayanışma içinde olmaya çağırıyoruz. Bizler demokrasiden, barıştan ve özgürlükten vazgeçmediğimiz sürece onlar kaybedecektir.”