Öcalan’ın ilk avukatlarından Kanar: Yargılama baştan sona hukuka aykırıydı 2020-02-14 09:13:36 İSTANBUL – Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesiyle başlayan yargılamasının her açıdan hukuka aykırı sürdürüldüğüne dikkati çeken avukat Ercan Kanar, kararın yargılamadan önce verildiğini ve buna rağmen komployu hazırlayanların amaçlarına ulaşamadığını söyledi.  PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat 1999 tarihinde devletlerarası bir komplo ile Türkiye’ye teslim edilmesinin üzerinden 21 yıl geçti. Öcalan, o tarihten bu yana dış dünyadan tamamen yalıtılan İmralı Cezaevi’nde tutuluyor. Öcalan'ın teslim edildiği tarihte Mart, Nisan ve Mayıs aylarında 13 defa Öcalan'la görüşen ve avukatlığını yapan Ercan Kanar, o süreci değerlendirdi.    Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilmesinden sonra davasının ilk duruşmasının Ankara’da görüldüğünü belirten Kanar, yargılamanın üzerinde Genelkurmay Başkanlığı'nın baskısının olduğu ve sözlü kurallarla bu davanın yürütülmek istendiğini söyledi. Öcalan’ın en başından beri korsan yöntemlerle kaçırılıp Türkiye’ye teslim edildiğini dile getiren Kanar,“Buna benzer bir durum beyaz rejim zamanında Güney Afrika’da bir ulusal kurtuluş savaşçısına uygulanmıştı. Yüksek Mahkeme o tür bir kaçırmanın hukuka aykırı olduğu yönünde karar vermişti.  Biz o konudaki kararı Öcalan’ın yargılandığı mahkemeye sunmuştuk” dedi.   ‘HER AÇIDAN HUKUKA AYKIRI’   Öcalan’ın yargılanma sürecinin her açıdan hukuka aykırı olduğunu dile getiren Kanar, şöyle devam etti: “Ankara’da görülen ilk duruşmada ‘Yazılı hukuk kuralları tamamen ayaklar altına alındı’ dedim. Çünkü daha önce Öcalan, hakkında 4 ayrı gıyabi tutuklama kararı olmasına rağmen gözaltı uygulaması yapıldı. Hâlbuki yazılı hukuk uygulamasına göre gıyabi tutuklama kararı olan kişi gözaltına alınmaz. Bu ilke Öcalan şahsında çiğnenmişti. Davadaki bir başka hukuksuzluk ise davanın başka bir yerde görülmesiydi. Yani Öcalan İmralı’da tutuluyordu. İmralı Cezaevi de Marmara’da yer alıyor. Ama dava Ankara’da görüldü. Bu hukuka aykırıydı. Biz duruşmada bu davanın iddia edilen fiillerin en fazla yaşandığı yer olan Diyarbakır’da görülmesi gerektiğini söyledik. Benim ağzımdan Diyarbakır kelimesi çıkar çıkmaz salonu dolduranlar üstümüze çakmak, kibrit, madeni para ve ölen askerlerin fotoğraflarının çerçevelerini kırarak üstümüze atmaya başladılar. Ankara’da heyet korkudan salonu terk ederek odasına kaçtı. Polisler güya bizi korumak kaydıyla bizi nezarete aldı. Daha sonra koltuğu olmayan çok eski bir emniyet minibüsü getirip bizi ona bindirdiler. Binerken polisler ayaklarımıza vurmaya başladılar. Ondan sonra Ankara’da MHP’lilerin yoğun olduğu bir semtte bıraktılar. Bırakırlarken de polislerden dayak yedik. Yani her şey karşılıklı bir plan dahilinde uygulandı."   Yaşanan hukuksuzlukları İmralı’daki ilk duruşmada da dile getirdiklerini belirten Kanar, “Ben orada mahkemenin tavrını protesto ederek mahkemeden ayrılmıştım. Sonra Öcalan, beni çağırdı ve Roma’daki duruşmaya gitmemi istedi. Ben Öcalan’ın Roma’daki iltica duruşmasına katıldım. Öcalan, ondan sonra beni tekrar çağırdı ve Yargıtay’daki savunmasını yapmamı istedi” diye anlattı. Yargıtay’da hem kendilerinin hem de Öcalan’ın çok uzun bir savunma yaptığını ifade eden Kanar, “Ben yine de 100 sayfalık bir yazılı savunma verdim. Öcalan, yaptığı savunmada ‘İdam edecekseniz de edin’ diye bir vurgu yapmıştı. Fakat o savunma gününde çok enteresan şeyler oldu. Bütün dünya basını Yargıtay’daki duruşma salonunu doldurmuştu. Tam savunmanın ortasında Ahmet Taner Kışlalı’nın öldürüldüğü haberi geldi. O duruşma gününde o olayın olması çok ilginçti. Bu haber gelince salonun yarısı boşaldı. Eğer o olay olmasaydı basında hem Öcalan’ın savunması hem de bizim savunmamız geniş yer tutacaktı. Fakat o olay yaşananları gölgeledi. Yargıtay savunmamızda esas sorunun Kürt sorunu olduğunu, yargılamanın ceza yargılaması hukukunun temel ilkesini ayaklar altına alınarak yapıldığını bunun düşmanla savaş hukukunun pratik bir yansıması olduğunu uzun uzun anlattık” ifadelerini kullandı.   ‘KARAR YARGILAMADAN ÖNCE VERİLMİŞTİ’   Bülent Ecevit’in o dönem “Bu yargılamayı bir ayda bitireceğiz” sözlerini hatırlatan Kanar, şu ifadeleri kullandı: “Siyasi iktidar yargılamayı tamamen kendi tekelinde yönlendirmişti. Zaten Türkiye’de yargı hiçbir zaman izafi olarak bağımsız ve tarafsız olmamıştı. Öcalan, için de karar yargılamadan önce verilmişti. Örneğin davanın bir ay içinde bitirilmesi kararı alınınca doğal olarak biz Bursa’da kalacak otel aradık. O zaman Kemal Yazıcı, Bursa Emniyet Müdürü’ydü. Yazıcı, bütün otellere talimat verdi ve ‘Öcalan’ın avukatlarına ver vermeyeceksiniz’ dedi. Kürt otel sahipleri dahi hiç kimse bize yer vermedi. Sonrasında ise Öcalan’a davanın önemli dosyaları verilmedi. Biz duruşmadan yaklaşık 10 gün önce mahkeme başkanının yanına gittik. Orada dedik ki ‘Bir hırsıza tanınan en basit bir suçtan yatan kişiye tanınan haklar müvekkilimize tanınmıyor. Bu siyasi ve önemli bir dava’ dedik. Mahkeme başkanı ‘Bununla ne demek istiyorsun’ diye sordu. Ben, ‘60 klasörlük dosya var ama bize fotokopisi dahi verilmedi’ dedim. Başkan ‘Bizde okumadık. Bakın çuvalların içerisinde duruyor. Hepsi birbirinin aynısı zaten’ dedi. Ben o zaman arkadaşlara ‘çıkalım, iş bitmiş’ dedim. Yaşananlar bir engizisyon yöntemiydi. Yani ilk başta karar verilmişti ardından yargılama yapıldı. Öcalan, asla adil bir yargılamayla karşılaşmadı. Adil yargılama hakkının bütün ilkeleri Öcalan, şahsında ayaklar altında çiğnendi.  Zaten her şey baştan ayarlanmış ve çizilmişti. Kamuoyunu tatmin etmek için yapılan bir yargılamaydı.”   AİHM’İN KARARINA KARŞILIK ‘ÖCALAN YASALARI’   Davanın daha sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) gittiğini dile getiren Kanar, AİHM’in 6’ncı maddesinin ihlal edildiği yönünde karar verdiğini hatırlattı. AİHM’in kararından sonra yeniden bir yargılanması olması gerektiğine vurgu yapan Kanar, “Fakat Türkiye, Öcalan’ın yeniden yargılamaması için acilen özel bir yasa değişikliği yaptı. O yasa değişikliğine belli tarihler kondu ve ‘Bu tarihler arasında ceza alanlar hariç daha sonraki süreçte AİHM yeniden yargılama kararı verirse yargılama yapılır’ gibisinden bir düzenleme yapıldı. Yani Öcalan’a ilişkin ‘1 Haziran yasaları’ dediğimiz özel yasa değişikliği yapıldı. Halbuki kişiye özel yasa yapılmaz. Kişilere ilişkin yasa ancak faşist ülkelerde, diktatörlüklerin olduğun ülkelerde yapılır” diye belirtti.   ‘BİRÇOK MADDE İHLAL EDİLDİ’   Öcalan şahsında AİHM’in birçok maddesinin ihlal edildiğine vurgu yapan Kanar, “AİHM’in bir kişinin üç aydan fazla bir odada tek başına kalması işkenceyi oluşturduğunu, yaşam hakkını tehlikeye soktuğunu vurgulayan kararları var. Ama karşımızda 21 yıllık bir hücre uygulaması var. Ceza infaz kurulunun temel bir kuralı vardır. Suç ve ceza ne olursa olsun infazda eşitlik ilkesi uygulanır. Yani iki tane, üç tane infaz yasası olmaz” dedi.   AMAÇLARINA ULAŞAMADILAR   Öcalan’a 21 yıldır İmralı’da dünyada eşine az rastlanan çok katı bir tecrit sisteminin uygulandığına dikkat çeken Kanar, “Buna rağmen komployu hazırlayanlar amaçlarına ulaşamadı. Artık Öcalan, serbest bırakılmadır. Türk ve Kürt halkının dostça birlikte yaşamasının yolu kalıcı bir barıştan geçer. Ama maalesef mevcut iktidar giderek MHP’ye teslim olarak savaş politikalarını daha da artırıyor” ifadesinde bulundu.    MA / Ferhat Çelik