'Elazığ Cezaevinde ihlaller sistematik bir biçimde sürüyor' 2020-01-24 14:16:04 DİYARBAKIR  - Elazığ Cezaevi’nde inceleme yapan İHD heyeti, ihlallerin 3 yıldır sistematik bir biçimde sürdüğüne dikkati çekerek, "İhlalleri gerçekleştiren fail konumundaki cezaevi personelinin herhangi bir soruşturmaya tabi tutulmamasını bir cezasızlık politikası olarak değerlendiren heyetimiz, fail bu politikadan cesaret aldığı kanaatine ulaşmıştır" tespitine yer verdi.   İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi, tutukluların ve tutuklu yakınlarının yaptığı hak ihlali başvurularına ilişkin Elazığ 1 ve 2 No'lu ile Kadın Ceza İnfaz Kurumunda 17 Ocak'ta yaptığı incelemeleri raporlaştırdı. Rapor, şube binasında düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı. İHD Şube Başkanı Abdullah Zeytun, Elazığ Cezaevi İnfaz Kurumlarının kurulduğu 3 yıldan beri ihlallerle gündeme geldiğine dikkat çekti. Söz konusu cezaevinde yaşanan hak ihlallerini Meclise, Adalet Bakanlığına ve uluslararası kuruluşlara sunduklarını kaydeden Zeytun, hak ihlallerinde azalma olmadığı gibi sistematik bir şekilde devam ettiğini kaydetti.   Cezaevinde yapılan incelemelerde yer alan ve İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Gurbet Yavuz, hazırladıkları ihlal raporunu paylaştı. Yavuz, cezaevinde incelemelerin 3 Ocak'ta Elazığ 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda bulunan Yaşar Kırmızı, Metin Tanrıverdi, Bahri Dağ, İbrahim Al, Sinan Amaç, Necmettin Efe, Barzani Aşkan, Erol Çetin, Düzgün Aydın, Ogır Topdemir, Mustafa Geylan, Abdurrahman Dinç, Yusuf Alicioğlu, Düzgün Kemal Akçiçek, Metin Erdem, Şerif Güngen, Nihat Bakırtaş, Soner Öz isimli mahpusların yaşadıkları hak ihlallerini kendilerine mektupla bildirilmesiyle incelemelere başladıklarını söyledi.  Tutukluların gönderdiği mektuplarda, tedavi taleplerinin uzun süre yanıtsız bırakılması, hastanelere sevkte kötü muamele, kelepçeli tedavi dayatması, sürekli aramalar, aramalarda darp edilme, keyfi disiplin cezaları, eşyalara el koyma, kültür, sanat ve spor aktivitelerine izin verilmemesi, tek kanal radyo dayatması, kitapların sınırlandırılması, gazete ve dergilerin verilmemesi, aile ziyaretlerinde sohbet ve sarılma hakkının engellenmesi, kantin fiyatlarının fahiş düzeyde olması, tek başına hücrelerde tutulma konularında hak ihlali yaşadıklarını kendilerine bildirildiğini dile getiren Yavuz, yapılan görüşmelerde tutukluların anlatımlarına yer verdi.   ‘2 BUÇUK YILDIR TEK KİŞİLİK HÜCREDEYİM’   Raporda, heyetin Elazığ 1 ve 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu ile Elazığ Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu görüştüğü tutuklulardan bazıları, yaşanan hak ihlallerini şöyle anlattı:    “Elazığ 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’nda kalan Ercan Aslan:  Yaklaşık 2,5 yıldır tek kişilik hücrede tutulmaktayım. Tek kişilik hücrelerde kalan 3 kişi ile birlikte sadece ayda 1,5 saat sohbet, 3 saat de spora çıkabilmekteyiz. Gazeteler çok kısıtlı verildiği için bu konuda Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundum. Sürekli olarak psikolojik baskı ve işkenceye maruz kalmaktayım. 21 Aralık 2019’da sayımda gardiyanlardan biri kapıyı tekmeledi. Ben neden kapıyı tekmelediğini sorduğumda gardiyanın bana  ‘seni öldüreceğim, kafanı koparacağım’ şeklinde hakaret ve tehdit içeren sözler sarf etti. Bu konuyla alakalı olarak ayın 23 ünde idare ile görüşme gerçekleştirdim. İdare tarafından bana bu konuyu halledeceğiz şeklinde sözler söylendi. 25 Aralık 2019 tarihinde tekrar aynı gardiyan sayıma gelerek kapıyı tekmeledi. Ben de sakin bir şekilde bu hareketi yapmasının sebebini sordum. Bunun üzerine başka bir memur ile birlikte odaya gelerek fiziksel ve sözel olarak saldırıya uğradım. Bu eyleme karşı ben de slogan atarak tepkimi gösterdim. Bunun üzerine hastaneye götürüldüm. Ancak kelepçeli muayeneyi kabul etmediğim için muayene edilmeden tekrar cezaevine getirildim. Cezaevine geldiğimde memurlar ayakkabım, hırkam ve pantolonumu çıkartarak süngerli odaya attılar. Burada bir saat kaldım. Sahip olduğum kronik rahatsızlıklardan dolayı süngerli odada kalmam hayati risk oluşturmuştur. Darp olayı ile ilgili olarak suç duyurusunda bulundum. Cezaevinde yazdığımız bütün talep ve dilekçelere idare genel olarak dilekçelere cevap vermemektedir. Gönderdiğimiz mektuplar alıcılara ulaşmadığı gibi bizlere iade alarak verilmemektedir. Son dönemlerde kütüphaneden bize kitap verilmemektedir.    KÜRTÇE KİTAPLAR VERİLMİYOR   Yücel Kaya: Kimi gardiyanlar tarafından sürekli olarak tahrik, provoke edici ve hakaret içeren sözler duymaktayız. Mahpuslara verilen kitap sayısı 7, dergi sayısı ise 4-5 olarak sınırlandırılmıştır. Kütüphanedeki, mahpuslara ait kitap sayısı artınca mahpuslardan habersiz olarak bu kitaplar ailelerine gönderilmektedir. Kürtçe içerikli hiçbir kitap, mektup, sözlük, gramer kitabı vs. mahpuslara verilmemektedir. Yemekler hijyen koşulları göz ardı edilerek hazırlanmaktadır. Yemeklerde taş, kıl gibi farklı maddeler çıkmaktadır.    20 KİŞİ TEKLİ ODALARDA KALIYOR   Sadık Aslan: Elazığ 1 Nolu Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna getirildiğim yaklaşık 2 yıldır tekli odada kalıyorum. Tekli odada bulunmamı gerektiren yasal dayanak olmamasına rağmen bu kötü muameleye maruz kaldım. Benimle birlikte yaklaşık 20 kişi daha tekli odada kalıyor. Bu hususa ilişkin yaptığımız tüm başvuru ve girişimler sonuçsuz ve cevapsız kalmış durumdadır.    TECRİTTEYİM   Elazığ 2 No’lu Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu’nda kalan Hüseyin Keser: Yaklaşık 7,5 yıldır cezaevinde hükümlü olarak kalmaktayım. Buradaki cezaevine Mardin Midyat Cezaevinden 5 Aralık 2019 tarihinde geldim. İlk geldiğim vakit çıplak arama dayattılar, kabul etmedim, beni tehdit ettiler. 5 Aralıktan beri tek kişilik koğuşta kalmaktayım. 31 Aralık 2019 tarihinde buradaki gardiyanlar tarafından darp edildim. ‘Biz devletiz, sen kendini ne zannediyorsun, her gün gelip seni döveriz’ dediler. Bu darptan sonra beni hastaneye götürmediler. Haliyle darp raporu almadım. Bu darp ile ilgili Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundum. Halen bir dönüş olmadı bana. Sosyal aktivitelerden yararlanamıyorum. Tek kişilik koğuşta kalıyorum. Bir haliyle tecritteyim. Kimse ile görüşemiyorum, yıllardır ilk kez böyle bir uygulama ile karşı karşıyayım.    BAZI HABERLER KESİLEREK GAZETELER VERİLİYOR   İrfan Sarı: 15.10.2019 tarihinde gözaltına alındım. İlk gece Hakkâri Cezaevinde kaldım. Ertesi gün Van T Tipi Kapalı Cezaevine götürüldüm. Yaklaşık 15-20 gün gibi Van Cezaevinde tek kişilik koğuşta kaldım. 5 Kasım 2019 tarihinde buraya getirilip tek kişilik hücreye konuldum. 60 gün boyunca hiçbir gerekçe gösterilmeden tek kişilik hücrede kaldım. Bu süre zarfında spora çıkmadım. Talebi üzerine sadece 7 tane kitap alabildim. 60 gün sonra yani 5 Ocak 2020 günü başka bir hücreye alındım. Şu anda Hakkari Belediye Eşbaşkanı olan Cihan Karaman ile birlikte kalmaktayım. Cihan da 60 gün boyunca tek kişilik hücrede kaldı. Benim yaşadığım sıkıntıların aynısını yaşadı. Hafta sonları hariç gazete alıyoruz. Ancak gazetelerde bazı haberler kupürleri kesilerek veriliyor.    EŞYALARIMIZI DAĞITIP EL KOYUYORLAR    Elazığ Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda kalan Diclenur Özdemir: Ben yaklaşık 1 yıldır bu cezaevinde bulunuyorum. Burada her şey çok kısıtlı ve engellemeye dönük. Yasadan kaynaklı haklardan dahi yararlanmak istediğimizde karşımıza disiplin cezası tehditlerine maruz kalıyoruz. Kısaca önemli bazı ihlaller şunlardır. Genel anlamda itiraz ettiğimiz, hakkımızı aradığımız her durum için tutanak tutulmaktadır. Burada sayıca hükümlü mahpus sayısı çok fazla. Hükümlü mahpuslara sürekli olarak tutanak tutmaları disiplin cezaları sonuçlanmaktadır. Bu durum ise mahpusların iyi halinin olmadığını ve denetimden yararlandırılmamalarına sebebiyet vermektedir. İdare tutanak tutma uygulamasını son derece keyfi uygulamaktadır. Sürekli olarak bizleri tahrik ederek tutanak tutulması için neden yaratılmaktadır. Özellikle haftada iki üç kez gerçekleşen aramalarda memurlar bütün eşyalarımızı dağıttıkları ve büyük kısmına el koydukları zaman tepki gösterdiğimizde tutanak tutulmaktadır. Bu durum psikolojik olarak bizleri rahatsız etmektedir. Mahpusların böylesi bir baskı ortamında yaşaması büyük bir hak ihlalidir. Bu cezaevinde uygulanan elbise kotası erkek cezaevlerinde uygulanan kota gibi uygulanıyor. Diğer cezaevlerinde kadın mahpuslar için dört pantolon, 1 etek, bir elbise olarak geçen kota bu cezaevinde toplamda 4 adet olarak uygulanıyor. Bu durum bizi zorlamaktadır.”   ‘SİSTEMATİK HAK İHLALLERİ’   Yavuz, raporda heyetin yaptığı şu tespitlere dikkat çekti: "Heyetimiz, mahpuslarla görüşme ve şubemize yapılan başvurularda yer alan iddiaların 2017, 2018, 2019 ve 2020 yıllarında farklı zamanlarda aynı içeriklerle yapılmış olması ve süreklilik arz etmesi nedeniyle, başvurularda ifade edilen insan hakları ihlallerinin sistematik ve yaygın olarak gerçekleştiği kanaatine ulaşmıştır."   Heyetin tespitlerini, "Heyetimiz, hapishanelerdeki bulunan mahpusların, işkence ve kötü muamele, tehdit, tecrit ve izolâsyon, sağlığa erişim hakkının engellenmesi, sosyal-kültürel-sportif haklardan mahrum bırakma, iletişim ve haberleşme haklarının engellenmesi, keyfi disiplin soruşturmaları şeklinde ihlallere maruz kaldığı kanaatine ulaşmıştır" sözleriyle sürdüren Yavuz, "mahpusların politik görüşleri dikkate alınarak personelin ayrımcı muamelesine maruz kaldığını tespit" ettiklerini anlattı.   ‘PERSONEL CESARET ALIYOR’   Mahkemelerce yasaklama ve toplama kararı bulunmayan kitap ve yayınların cezaevi idaresinin keyfi tasarrufuyla yasaklandığını, mahpusların basın ve haber alma özgürlüklerinin ağır şekilde ihlal edildiğini bilgisini paylaşan Yavuz, heyetin şu tespitlerine yer verdi: "Cezaevi idaresi tarafından, mahpusların kısıtlanan hakları hususundaki talepleri görmezden gelindiği ve mahpuslara yönelik keyfi bir şekilde disiplin soruşturmalar açılıp ceza verildiğini tespit etmiştir. Heyetimiz, OHAL sürecinde yaşanılan ihlallerin OHAL sonrası da devam ettiğini, ihlallere ilişkin hem Cezaevi Savcılığı’nın hem de cezaevi idaresinin önleyici tedbirler almadığı ve ihlalleri yaygın ve sistematik olarak devam etmesinde kusurlu oldukları tespitine ulaşmıştır. İhlalleri gerçekleştiren fail konumundaki cezaevi personelinin herhangi bir soruşturmaya tabi tutulmamasını bir cezasızlık politikası olarak değerlendiren heyetimiz, fail konumundaki görevlilerin ihlallerin sürdürülmesi hususunda bu politikadan cesaret aldıkları kanaatine ulaşmıştır."   ‘ORANTISIZ DİSİPLİK CEZALARI VERİLİYOR’   Kültürel ve sosyal etkinliklerinin sürelerine uygun davranılmayarak keyfi kısıtlamalara gidildiğini taraflarınca tespit edildiğine işaret eden Yavuz, farklı bloklarda olan mahpusların ortak bir şekilde spora çıkmalarının engellendiğini dile getirerek, bunun 2006 sayılı Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tavsiye kararına aykırı olduğunun altını çizdi.   "Uygulanan haksız, hukuksuz ve keyfi muameleler karşısında mahpusların verdiği en küçük insani tepkinin dahi gerçeğe aykırı ve abartılı şekilde tutulan tutanaklarla orantısız disiplin cezaları verildiği gözlemlenmiştir" diyen Yavuz, "Bu disiplin cezalar birbirine eklenmek sureti ile hak yoksunluğunda süreklilik sağlanmaktadır. Verilen disiplin cezaları, mahpuslara yönelik tecridi derinleştiren iletişim ve görüş yasaklarıyla birlikte hücre cezalarını da içermektedir" diye konuştu.   ‘ÖNLEMLER ALINMASI GEREKİYOR’   İnfaz rejimi ve politikasının insan haklarına uygun hale getirilmesi gerektiğini vurgulayan Yavuz, şu çağrı ve önerilerde bulundu: "Mahpuslara yaşatılan işkence ve kötü muamele uygulamalarından derhal vazgeçilmeli, mahpuslara uluslararası hukukun emrettiği şekilde insana yaraşır bir muamele gösterilmelidir. Mahpuslar üzerindeki tecrit ve izolâsyonun derhal kaldırılması ve insani yaşam şartlarının oluşturulması gerekmektedir. Mahpusların sağlığa erişim haklarının sağlanması, koruyucu sağlık hizmetlerine önem verilmesi, hastalığı olanların tedavi olanaklarından yararlanmaları için gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir. Heyetimiz, Elazığ 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu, Elazığ 2 No’lu Ceza İnfaz Kurumu ve Elazığ Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda mahpuslara yönelik yaşanan insan hakları ihlallerinin etkin bir şekilde soruşturularak sorumluluğu bulunan personellerin cezalandırılması için yargı mensuplarını göreve davet etmektedir."   "Heyetin cezaevi rejimi, fiziki koşullar ve uygulanan muameleler hakkında etkili bir idari ve yargısal denetim sağlanması gerektiğini tespit ettiğini aktaran Yavuz, "Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezanın Önlenmesi Sözleşmesi Seçmeli Protokolüne" uygun şekilde bağımsız ulusal denetim mekanizmalarının oluşturulması için hükümeti derhal gerekli çalışmaları başlatmaya davet etti.