‘Özgür baretlileriz’ diyerek kuruluşlarını deklare ettiler 2019-12-14 15:00:09 ANKARA - Özgürlükçü Mühendis Mimar Şehir Plancıları Platformu, düzenledikleri basın toplantısı ile ‘Özgür baretlileriz’ diyerek kuruluşlarını deklare etti. Yurtsever, devrimci, demokrat ve özgürlükçü birçok mimar, mühendis ve şehir plancısı, insanın insana, insanın doğaya tahakkümünü körükleyen, toplumu ekonomik, sosyal, psikolojik kriz ve savaş politikaları ile yıkıma sürükleyen kapitalist politika ve uygulamaları ile daha aktif mücadele etmek amacıyla Özgürlükçü Mühendis Mimar Şehir Plancıları Platformu oluşturdu.   Oluşturulan Platform, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine (TMMOB) bağlı Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Ankara Şubesi’nde düzenlenen basın toplantısı ile kamuoyuna deklare edildi.   Hazırlanan kuruluş deklarasyonunu Platform adına Yekbun Sevdalı okudu.   Mücadeleyi büyütmek ve mücadelelerini toplumsal mücadeleyle bütünleştirmek iddiasıyla bir araya geldiklerini söyleyen Sevdalı, “Bizler, Özgürlükçü Mühendis Mimar Şehir Plancıları olarak hem mesleki hem de toplumsal alanda bu ekonomik, sosyal, psikolojik ve ekolojik krizden çıkışın kadın özgürlükçü, ekolojik ve demokratik siyaset ekseninde tutum ve uygulamalarla sağlanabileceğini öngörmekteyiz” dedi.   Özgürlükçü Mühendis Mimar Şehir Plancıları Platformu’nun kendisini deklare ettiği basın açıklama şöyle:    “İşsiziz, işçiyiz, emekçiyiz, kadınız, genciz, ötekiyiz, renkliyiz, sınır tanımayanlarız, özgür baretlileriz. Özgürlükçü Mühendis Mimar Şehir Plancılarıyız. Kapitalizmin sömürü ve baskı aygıtları, şiddetini günbegün arttırırken mühendis, mimar ve şehir plancıları olarak mücadelemizi büyütmek ve toplumsal mücadeleyle bütünleştirmek iddiasıyla bir araya geldik.    Diyarbakır’dan İstanbul’a, Van’dan İzmir’e, Ankara’dan Mardin’e, Urfa’dan Mersin’e ve daha birçok ilde, mühendislik ve örgütlenme başlıklarını tartışarak Özgürlükçü Mühendis Mimar Şehir Plancıları Platformu fikriyatını pratiğe geçirme kararı aldık.   ÇOK BOYUTLU ŞİDDET YÖNTEMİ İLE TOPLUM SİNDİRİLMEYE ÇALIŞILMAKTA   Kapitalist sömürünün en yoğun halini yaşadığımız, ‘insanın değeri, fiyatıdır’ söyleminin kabul gördüğü zamanlardayız. Canlı, cansız tüm varlıkları sömürme esasına dayanan kapitalizm, bireyi ahlaki ve politik ilkelerinden kopararak her türlü kurnazlık ile özünden de uzaklaştırmaktadır. Yabancılaşma, militarizm ve sistem için artık amaçsallaşan çok boyutlu şiddet yöntemleriyle toplumu sindirerek yönetebilmeye çalışmaktadır. Aşırı kar hırsıyla sömürünün zirveye taşındığı, insanların bireycileştirildiği, tüketim olgusunun hızla arttığı, iklimlerin değiştiği, doğanın talan edildiği günümüzde tüm canlılar tehdit altındadır. İnsanın insana, insanın doğaya tahakkümünü körükleyen bu sistem her kriz döneminde kaos ile bir çıkış noktası aramakta ve toplumu ekonomik, sosyal, psikolojik kriz ve savaş politikaları ile yıkıma sürüklemektedir.   İKLİM KRİZİ   Kapitalizmin, ihtiyaç fazlası kaynak tüketimi ve üretimine dayalı enerji politikaları, tüm canlılığı ve bütün bir toplumsal yaşamı topyekûn bir yok oluş krizi olan iklim kriziyle baş başa bırakmıştır. Gelinen noktada canlı geleceğini tehdit eden iklim krizi ne yazık ki birkaç hükümetin ‘davranış değişikliği’ ile ortadan kaldırılabilecek bir kriz değildir. İklim kriziyle mücadelenin yolu fosil yakıt kullanımının yaşamsal zararlarının teşhirinden ve bertaraf edilmesinden geçtiği kadar savaş karşıtlığından, mevcut egemen sistemin reddiyesinden, alternatif enerji kaynaklarına yönelinmesinden, iklim krizinin en çok yoksulları etkilediği bilincinin örgütlenmesinden geçmektedir.   YIKIMLARIN SUÇ ORTAĞI OLUNDU    Mühendisliğin sermayeye hizmet eder hale getirildiği gerçekliği ile mühendis, mimar ve şehir plancıları da bu yıkımların suç ortağı olmuştur. Daha fazla kar elde etmek için nükleer silahların yapımından tutalım, HES projelerine, kültürel, tarihsel ve sosyal ilişki kodları göz ardı edilerek yok edilen toplumsal yaşamı sisteme hizmet edecek şekilde dizayn eden kentsel dönüşüm projelerinde, çevreyi katleden ve tarihi kültürel değerleri tahrip eden tüm projelerde mühendis ve mimarların da payı olduğu unutulmamalıdır. Toplum yararına yapılan mühendisliğin, doğanın organik bir parçası, sürdürülebilir ve alternatif modelle yaşanabilir bir dünya ortaya çıkaracağı açıkken, günümüzde mühendisliği meslek olarak tercih etmek daha fazla ürün üretmekle, daha çok kar elde etmekle bağdaşır hale gelmiştir. Betonlaşmış devasa kentler her geçen gün yayılmaktadır. Mevcut mühendislik anlayışı doğa talanı ve kapitalizmi güçlendirmekten başka bir anlam ifade etmemektedir. Bu konuda köklü tartışmalara ve mühendislikte devrime ihtiyaç olduğunu düşünen biz Özgürlükçü Mimar, Mühendis ve Şehir Plancıları, mevcut mühendislik anlayışını, toplum için mühendislik şiarı ile aşma gayreti içerisinde olacağız.   EKOLOJİK AHLAKİ-POLİTİK TOPLUM MÜHENDİSLİĞİNİ HEDEFLİYORUZ   Günümüzde bilgi, toplumdan giderek kopartılarak iktidarların hizmetine sunulmuş, üniversiteler içleri boşaltılarak işlevsizleştirilmiş ve sermayenin hizmet araçları haline gelmiştir. Bilimin sermayeleşmesi, toplumsallaşmanın da önündeki engellerden biri olmuştur. Mevcut pozitivist bilim anlayışı, kapitalist ideolojiyi, erkek egemen zihniyeti en yaygın örgütleyen araçların başında gelmektedir. Bu pozitivist bilim anlayışı çerçevesinde bizlere dayatılan mesleki anlayışların, yaklaşımların aksine, bilimin ve tekniğin doğayla iç içe bir toplumsal yaşamın öz değerleri üzerinden şekillendiği, geliştiren ve dönüştüren bilimle sıkı ilişkiler içinde olan ekolojik, ahlaki-politik toplum perspektifini ana ilke edinmiş mühendisliği hedeflemekteyiz.           KADINLAR MÜHENDİSLİKTE DE İKİNCİ SINIF OLARAK GÖRÜLMEKTE   İnsanlık tarihinde kapitalist sistemin, çok az bir zaman diliminde yaşandığı ve yaşamaya devam ettiği, geçmişimizin çok büyük kısmında ise kadın eksenli, eşitlikçi ve ahlaki bakış açısına sahip bir sistemin olduğu bilinmektedir. Tarihin ilk eşitsizliğine maruz kalan, toplumunun ilk ve son köleleri kadınlar, mühendislikte de ikinci sınıf olarak görülmektedir. Kadına mühendislikte tanınan rol, mevcut erkek egemen zihniyetin kadına toplumsal yaşam içinde tanımladığı rol kadardır. Erkek meslektaşıyla eş değer işi yapan ancak eşit ücret almayan kadınların bu durumu kabul etmesi mümkün değildir. Krizde ilk gözden çıkarılan, kayıt dışı çalışmaya en çok maruz kalan mimar, mühendis, şehir plancısı kadınlar, bugün sadece kariyer sitelerinde değil meslek örgütleri aracılığıyla da cinsiyetçi iş ilanları ile karşılaşmaktadır. Kadınlar üye sayısı fazla dahi olsa ne meslek örgütlerinde ne de diğer sivil toplum örgütlerinde erkeklerle eşit temsil edilmemektedir. Kadın mühendis ve mimarlar ulaşım ve sağlık hakkından, hijyenden, işçi sağlığı ve güvenliğinden yoksun, mobbinge, tacize, kazalara açık bir şekilde, liyakat ve beceriye bakılmadan erkek alanı olarak kodlanan çalışma hayatında tutunmaya çalışmaktadır. Özgürlükçü mimar, mühendis ve şehir plancı kadınlar olarak sadece içinde bulunduğumuz bu tabloya sahip çalışma alanlarında değil, toplumsal yaşamın her alanında tüm kadınlarla dayanışma ağlarını örerek bu erkek egemen zihniyete karşı mücadele edeceğiz.   KADIN ÖZGÜRLÜKÇÜ EKOLOJİK VE DEMOKRATİK SİYASET   Yaşanan tablo, kapitalist, erkek egemen sistemin, başta kadına ve doğaya olmak üzere, politik, ekonomik, psikolojik çok boyutlu, topyekûn saldırılarla toplumsal yaşamı hedef aldığını açıkça ortaya koymaktadır. Tüm bu saldırıya uğrayan alanlar aynı zamanda meslek alanlarımızla örtüşmektedir. Bizler, Özgürlükçü Mühendis Mimar Şehir Plancıları olarak hem mesleki hem de toplumsal alanda bu ekonomik, sosyal, psikolojik ve ekolojik krizden çıkışın kadın özgürlükçü, ekolojik ve demokratik siyaset ekseninde tutum ve uygulamalarla sağlanabileceğini öngörmekteyiz. Bunun en önemli ayaklarından birinin, mevcut sorunların birçok boyutuyla tezahür ettiği Kürt sorununun demokratik barışçıl yollarla çözümüne bağlı olduğuna inanmaktayız.   İŞÇİLER HER AN ÖLMEKTEDİR   Yine, iş cinayetleri ve işçi intiharlarına baktığımızda ‘işçiler her an ölmektedir.’ Her gün kendini yenileyen ve yineleyen, emek sömürüsü üzerine kurulu olan mevcut sistemde yaşanan iş “kazaları” ve meslek hastalıkları önlenebilirdir ve bu nedenle de iş cinayeti olarak nitelendirilmektedir. Dönemsel olarak açıklanan raporlarda az sayıda işçiyle çok iş üretme, fazla mesailer, yeterli ve dengeli beslenmenin eksikliği ve çalışma ortamlarının uygunsuzluğu, sendikalaşmanın önündeki engeller ve daha birçok sebep iş cinayetlerinin başlıca nedenleri olarak belirtilmektedir. Dünyada her 15 saniyede bir işçi ölürken, Türkiye’de durum farklı değildir. Ard arda gelen Soma ve Şirvan faciaları, iş cinayetlerine yaklaşımdaki fütursuzluğu ve iktidar politikalarını ortaya koymaktadır. Bu anlamda, güvencesiz, sendikasız, kayıt dışı çalışmaya mahkûm olmanın, bizler için kıyımdan geçirilmek olduğu açıkça görülmektedir.   TMMOB TARİHSEL MİSYONUNU GERÇEKLEŞTİRMEK DURUMUNDADIR   TMMOB’a düşen görev de aslında burada başlamaktadır. Meslek etiğinin hiçe sayıldığı, bilimin ve tekniğin doğa talanı ve salt kâr amacıyla kullanımının pik yaptığı bu dönemde meslek örgütümüz TMMOB, gerek yaptırım gücüyle gerekse politik duruşuyla bu yozlaşmaya karşı göğüs germek, tarihsel ve toplumsal misyonunu gerçekleştirmek durumundadır. Gerek üyeleri ile kurulan ilişki biçimleri, gerek farklı coğrafyalarda yaşanan benzer olaylar karşısında takınılan tutum, yetersiz oluşunun yanı sıra 500 binin üzerinde üyesi bulunan bu dev meslek örgütümüzün tarihsel sorumluluğunu yerine getirmesine engel olmaktadır. Aynı zamanda üniversitelerdeki kontrolsüz kontenjan artışı ve bununla birlikte ortaya çıkan genç işsiz üyelere dair ciddi bir gündeminin olmadığı gibi KHK’larla ihraç edilen mühendislerin haklarını savunmada geride durduğu görülmektedir. 65 yıllık mücadele serüvenine sahip bu örgütün tespit ve çözüm önerileriyle mimar mühendis şehir plancılarının kapitalist yozlaşmaya karşı duruşunu net bir biçimde ortaya koymalıdır. Bizler, TMMOB ilkelerini savunan mimar mühendis şehir plancıları olarak örgütümüzün mesleki, kültürel, politik mirasına güç katma iddiasındayız.   ANADİLDE PARASIZ EĞİTİM   Toplumsal köklerimize geri dönüp baktığımızda gerçeklerle buluşmamız kaçınılmaz olacaktır. Zaman demokratik toplumu inşa etme, yine kadın duygusu ve zekâsı ile hakikate dönüşme zamanıdır. Biz Yurtsever, Devrimci, Demokrat ve Özgürlükçü Mimar Mühendis ve Şehir Plancıları olarak içinden geçtiğimiz bu zorlu dönemde mesleki haklarımıza ve yaşam alanlarımıza sahip çıkmak için, anadilde parasız, eşit, demokratik ve bilimsel eğitim için meslek örgütümüzü büyütmek, daha işlevsel hale getirmek için tüm meslektaşlarımızı birlikte yürümeye davet ediyoruz.   DEĞİŞİMİ DÖNÜŞÜMÜ ZORUNLU KILACAĞIZ   Örgütlülüğün gücünün farkında olan bizler, çalışma hayatının insan onuruna yaraşır bir alan olması, çalışmanın kendisinin yaşam hakkını ihlal eden bir eylem olmaktan çıkması için umutla mücadele edeceğiz. Dayanışmanın ve örgütlenmenin yaşattığı ve güzelleştirdiği mottosu ile sesimizi, sözümüzü uzanabileceğimiz her yere ulaştıracak, değişimi ve dönüşümü zorunlu kılacağız.”