'Cezaevlerinde Sağlığa Erişim Hakkı' konuşuldu 2019-12-13 21:37:00   ANKARA - İnsan Hakları haftası etkinlikleri kapsamında İHD, ÇHD, ÖHD ve ATO’nun birlikte düzenledikleri ortak panelde "Cezaevlerinde Sağlığa Erişim Hakkı" konuşuldu. Ankara’da İnsan Hakları haftası etkinlikleri kapsamınsa İnsan Hakları Derneği (İHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ve Ankara Tabip Odası (ATO) "Cezaevlerinde Sağlığa Erişim Hakkı" panelinde bir araya geldi. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Ankara Şubesi’nde düzenlenen panelde hasta tutukluların sağlığa erişim hakkı üzerine konuşmalar yapıldı.  'LİSANSÜSTÜ EĞİTİM VERİLMELİ' Moderatörlüğünü İHD Ankara Şube Başkanı Fatin Kanat'ın yaptığı birinci oturumda konuşan ATO Yönetim Kurulu üyesi Ramazan Akcan, cezaevlerinde doktora erişim, bakımda eşitlik, hastanın onayı ve gizlilik, önleyici sağlık hizmetleri gibi çok sayıda başlık hakkında bilgi verdi. Bir hekimin cezaevlerinde sağlık hakkını sağlama noktasında neler yapması gerektiğine dair de Akcan, şunları söyledi: “Cezaevinde görev yapan bir hekim, mesleki olarak bağımsız olması gerekir, idareye bağlı olmamalı. Hekimler tıbbi konularda karar vereceği zaman herhangi bir baskı altında karar almamalı.” Cezaevlerinde görev yapan hekimlere “lisansüstü eğitim verilmesi” gerektiğine dikkati çeken Akcan, tahliye talepleri ret edilen hasta tutukluların yaşamlarını yitirdiğini belirtti.  'SİYASİ TUTUKLULAR ‘ONURSUZ’ BİR ŞEKİLDE ARAMA DAYATILIYOR' Hasta tutukluların yaşadığı hak ihlallerini anlatan ÇHD üyesi Teoman Özkan, “Hasta mahkumlar hem hekimlerin hem avukatların ortak alanları” dedi. Hiçbir mahkumun diğerinden farkının olmadığının altını çizen Özkan, “6 milyon kişinin oyunu alan partinin eş genel başkanı bir hafta boyunca hücresinde tedavi edilmeden bırakılması bu devletin bir ayıbıysa diğer mahkumlara neler yapılıyordur düşünmek gerekiyor” diye belirtti. Genel olarak hasta tutukluların devlet politikasından nasıl pay aldığını anlatan en somut delilin Selahattin Demirtaş örneği olduğunu söyleyen Özkan, “Siyasi tutsaklar rahatsızlıklarını dile getirdikleri zaman dikkate alınmıyor dikkate alınmadığı gibi uzun süreli bir keyfi uygulamadan dolayı randevular uzak tariflere veriliyor” şeklinde konuştu. Siyasi tutuklulara “onursuz” bir şekilde arama dayatıldığını belirten Özkan, tutuklular karşı çıktığı zaman darp edildiğini söyledi. ‘ATK POLİTİK KARARLAR ALIYOR’ İkinci oturumda konuşan İHD Merkezi Yönetim Kurulu (MYK) üyesi Nuray Çevirmen hasta tutukluların yaşadığı hak ihlallerini anlattı. Devletin cezaevlerinde mahkumların bedeni üzerinde tahakküm kurma peşinde olduğunu belirten Çevirmen, "Cezaların en ağırı cezaevinde yaşamaktır" dedi. Kamuoyun toplumsal ve siyasal olarak cezaevlerinden uzak olduğunun altını çizen Çevirmen, hasta tutukluların İHD’ye gönderdikleri mektuplarda, “Türkiye’de idam yok hasta tutsaklara yavaşlatılmış ölüm dayatılıyor” dediğini belirterek şunları söyledi: “ATK politik kararlar vermekte, bunun önüne geçmek için ATK karar veren tek kurum olmaktan çıkartılmalı. Tam teşekküllü hastaneler ve üniversite hastaneleri de cezaevinde kalamaz raporu dikkate alınmalı. Hasta mahpuslar için ‘Toplum güvenliği’ bahane edilerek hasta tutsaklar tahliye edilmiyor. Birçok hasta tutsağın cezaevinde kalma nedeni toplum güvenliğidir.”    ‘HAK İHLALLERİNİN SONU GELMEYECEK’ “Cezaevlerinde hak ihlalleri cezaevi müdürlüğü, jandarma ve maalesef Hipokrat yeminini unutmuş veya umursamayan bazı hekimlerin eliyle gerçekleşiyor” diyen ÖHD üyesi Alişan Şahin, “Bu hak ihlalleri cezasız kaldıkça hatta ödüllendirildikçe, dün yaşadık, bugün yaşıyoruz, yarın da yaşamaya devam edeceğiz. Bunun sonu gelmeyecek” diye belirtti. İki oturumdan oluşan panel soru cevap kısmı ile devam etti. Panelin sonunda katılımcılara “BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi” Kürtçe ve Türkçe olarak dağıtıldı.