14 cenazeden haber yok: Neler görmedim ki? 2019-12-11 09:03:07 ŞIRNAK – Cizre’de 4 yıl önce sokağa çıkma yasakları döneminde hayatını kaybeden 14 kişinin cenazesine hala ulaşılamadı. Ailelerin tek isteği, bir mezar taşları olması. Kızı Hacer Aslan’ın cenazesini arayan anne, yaşadıklarını “Neler görmedim ki?” diye özetliyor.    Şırnak’ın Cizre ilçesinde 14 Aralık 2015 tarihinde ilan edilen ve 177 kişinin üç ayrı binanın bodrum katında diri diri yakılarak yaşamını yitirdiği sokağa çıkma yasaklarının üzerinden 4 yıl geçti. Ailelerin verdiği bilgiler ve yaptıkları başvurulara göre, 79 gün süren yasaklar döneminde 288 kişi hayatını kaybetti. Bu süreçte kimi cenazeler karıştırılarak yanlış defnedildi, kimisi de ailelerine 3 yıl sonra teslim edildi. İnsan hakları örgütlerinin hazırladıkları raporlarda, ateşli silah yaralaması sonucu öldürüldüğü tespit edilen cenazelerin yanı sıra birçok ismin de ya öldürüldükten sonra ya da henüz hayattayken yakılarak öldürüldüğü tespit edildi.   Yasakta öldürülenlerden 14 kişinin cenazesine ise bugüne kadar ulaşılamadı. Feride Yıldız, Sakine Durmiş, Mardin Çelebi, Hacer Aslan, Osman Gökhan, Hüseyin Derviş, Servet Aslan, İdris Susin, Ali Aslan, Cemal Pürlek, Emrah Aşkan, Osman Esmeray,  Mustafa Keçanlu ve Emrah Aşkın’ın ailelerinin kan örneği vermesine rağmen haber alınamazken, cenazelerin 7 ayrı kentte kimsesizler mezarlıklarında olduğu tahmin ediliyor.    4 YILDIR CENAZE ARIYOR!   Haber alamadığı kızı Hacer Aslan’ın cenazesini arayan Hezne Aslan, yasak sırasında oğlu Mehmet Sait ile birlikte kardeşi 3 çocuk babası Selim Turay’ı kaybeden bir anne. Yasağın 43’üncü gününde öldürülen kardeşi Selim Turay’ın cenazesi günlerce sokak ortasında kaldı. Ambulanslara izin verilmemesi nedeniyle alamadığı kardeşinin cenazesinin ardından Aslan’ın acısı, “vahşet bodrumları” olarak anılan bodrumlarda 177 kişinin yakılarak katledilmesinin ardından katlandı. Bodrumlarda olduğunu bildiği kızı Hacer’den haber alamayan anne Aslan, Habur, Urfa ve Mardin’deki morglarda kardeşi ile kızının cenazesini teşhis etmek için gitmedik yer bırakmadı. Aylar sonra kan örneğinin uyuştuğunun haber edilmesi üzerine Urfa’ya giden anne Aslan’a kardeşi ve kızının değil, hiç beklemediği oğlunun cenazesi teslim edildi. Kardeşi Selim Turay’ın cenazesini de günler sonra Habur Sınır Kapısı’ndaki geçici Adli Tıp Kurumu’nda bulan anne Aslan, 4 yıldır cenazesini bulamadığı kızının bir mezar taşı olması için mücadele ediyor.    BODRUMLARIN YAKILMASI   Hezne Aslan, sağlık lisesi öğrencisi olan kızı Hacer’in hemşire olmak istediğini söyledi. “Tankın ateş açması sonucu evimiz yıkılınca mecbur 3 sokak sonrasındaki kardeşimin evine gittik” diyen Aslan, sonrasında yaşanılanları şöyle anlattı: “Hacer’in ismi televizyonda birinci bodrumda diye geçiyordu. Her 3 bodrumunda yakıldığını duyduktan sonra Hacer’in de öldüğünü anladım. İlk önce Mardin’deki ATK’de kan verdim. Morgda gösterilen fotoğraflarda Hacer’in cenazesini tespit edemedim. Ardından Habur Sınır Kapısı'ndaki geçici Adli Tıp Kurumu'na giderek kan verdim. Orada kardeşim Selim Turay’ın cenazesini buldum. Kan örneği de uyuşunca kardeşimi alıp defnettik. Kardeşimi sadece 2 kişi defnetti. Başka kimseye izin vermediler. Televizyonlarda o kadar çağrı yapıldı. Selim Turay’ın cenazesinin alınması için, ama izin vermediler.”   ‘NELER GÖRMEDİM Kİ?’   Kızının cenazesi diye gittiği Urfa’da yakınlarının cenazeyi görmesine izin vermediğini dile getiren anne Aslan, “Tabutların olduğu odaya gittim. Yakınlarımız bana tabuta bakma dediler. Bende bir ayak ve el dahi kalsa kızıma bakacağımı söyledim. Sonra tüm engellemelere rağmen yerde emekleyerek, zor bela tabuta gittim. Tabutu açtığımda neler görmedim ki; tabuttaki oğlum Mehmet Sait’ti” dedi.    ‘PEŞİNİ BIRAKMAYACAĞIZ’   Yasağın üzerinden bir yıl geçtikten sonra halen cenazesini bulamadığı Hacer’den bir haber beklerken, evlerine “Cenazeniz elimizde değil” diye yazan resmi bir yazı geldiğini hatırlatan anne Aslan, şunları kaydetti: “Ardından bir daha dilekçe vererek cenazemiz için başvuruda bulunduk. Kızımın cenazesi ya suya atılmış ya yıkılan bodrumlarda üzerine yeni evlerin yapıldığı yerdedir. Orada evler yapıldı ve oturanların vicdanı rahat. Çocuklarımızın kanlarının döküldüğü yerde oturuyorlar. Ben halen Nusaybin Caddesi’ne gidemiyorum. Bizim yüreğimiz yandı. Ne olursa olsun ben Hacer’in cenazesini arama davasından vazgeçmeyeceğim. Ölene kadar da bu cenazeyi aramaya devam edeceğim. Ben oğlumun mezarına her hafta gidiyorum ve keşke kızım Hacer’in de bir mezarı olsa diyorum. Bir Fatiha okuyacak mezar taşı olsaydı belki biraz daha rahatlardım.  Onu aramaktan asla vazgeçmeyeceğim. Kızım sivil ve öğrenciydi. Hacer’im dünyada bensiz bir yere hiç adım atmamıştır. Yaktılar, yıktılar ‘Biz terörden temizledik’ dediler. Biz hepimiz de biliyoruz öldürülenler bu şehrin insanlarıydı. Hepsi bu ülkenin ve buranın insanlarıydı. Ömür boyu da olsa cenazemizi almayı bekleyeceğiz. Peşini asla bırakmayacağız.”    KENT KENT CENAZE ARIYOR    7 çocuk annesi Taybet Gökhan ise, yasak sırasında 52 yaşındaki eşi Osman Gökhan’ı kaybetti ve 4 yıldır cenazesini arıyor. Şırnak, Malatya, Urfa, Antep, Diyarbakır ve daha birçok şehirde eşinin cenazesini arayan Gökhan, bugüne kadar bir sonuca ulaşamadı. Gittiği morglarda kendisine yanmış bedenler gösterilerek, tespit etmesi istenen Gökhan, beklediği kan testinden de sonuç alamadı. Cenazesini arayan ailenin evini defalarca kapılarını kırarak basan polisler, Osman Gökhan’ın nerede olduğunu “Halen gelmedi mi” diye sorup durdu.    Taybet Gökhan, “Allah 7 çocuğumun hakkını bırakmasın. Eşim öldü, cenazemizi arıyoruz ama üzerimizdeki baskılar da dinmedi. Davalar da açtık. Cenazenin verilmesi için başvuruda da bulunduk. Cenazemizi istiyoruz, hakkımızın yerde kalmasını istemiyoruz. Bulana kadar da aramaya devam edeceğiz” dedi.    MA / Ahmet Kanbal – Müjdat Can