Özgür Ülke'nin bombalamasının üzerinden 25 yıl geçti: O ateş herkesi yakıyor 2019-12-02 09:00:53 İSTANBUL - Özgür Ülke Gazetesi'nin bombalanmasının üzerinden 25 yıl geçti. O günün tanıklarından gazeteci Hüseyin Aykol, “Eskiden binalar bombalanıyordu. Şimdi ise onlarca çalışanı hapse atıp gazeteleri kapatmaya çalışıyorlar” derken, gazeteci Tuğrul Eryılmaz, “O ateş şimdi herkesi yakıyor” dedi.  Halk Gerçeği, Yeni Halk Gerçeği, Yeni Ülke, Özgür Gündem, Welat ve tekrardan Özgür Gündem gazetelerinin ardından sansür ve saldırı tehditleri altında 28 Nisan 1994’te yayın hayatına başlayan Özgür Ülke’nin bombalanmasının üzerinden 25 yıl geçti. 2 Aralık'ı 3 Aralık'a bağlayan gece gazetenin İstanbul Kadırga'da bulunan teknik binası, Cağaloğlu'nda bulunan merkez bürosu ve Ankara bürosu aynı anda bombalı saldırıya uğradı. Saldırıda gazetenin ulaştırma görevlisi Ersin Yıldız hayatını kaybederken, onlarca çalışanı yaralandı. Olayın faillerine dair hiçbir şey yapılmazken, saldırıda yaralananlar hastanede gördükleri tedavilerinin ardından gözaltına alındı. Saldırıya dair açılan soruşturmada ise hiçbir sonuç çıkmadı.    ‘BU ATEŞ SİZİ DE YAKAR’   Bombalamaya rağmen ertesi gün okuyucuyla buluşan Özgür Ülke Gazetesi, “Bu ateş sizi de yakar!” manşetiyle bombalanmanın talimatını verenlere yanıt verdi. Yine aynı sayıda "Devletin en yetkili ağızları tarafından hedef gösterilen ve kapatılmak için çare aranan gazetemiz, Çarşamba günü toplanan Milli Güvenlik Kurulu'nun (MGK) en önemli gündem maddeleri arasında yer almıştı. Gazetemizi susturma kararının alındığı toplantıda konuşulanlar, gazetemizin ismi anılmadan basına yansımıştı. MGK'nin gazetemize ilişkin son kararının ne olduğu üç gün sonra ortaya çıktı ve Özgür Ülke bombalandı” denilerek faillerin kim olduğuna işaret edildi.    GAZETEYE DESTEK YAĞDI    Özgür Ülke Gazetesi'ne yapılan bombalı saldırının ardından gazeteye adeta destek yağdı. Kimi aydınlar saldırıya yönelik tepkilerini Özgür Ülke'nin köşelerine yazdıkları yazılarla gösterirken, aralarında yazar Orhan Pamuk, Ahmet Altan, Latife Tekin, Murathan Mungan ve Lale Mansur'un da yer aldığı bir grup aydın, sokağa çıkarak gazetenin "Ülke'ne Sahip Çık” manşetli sayısını dağıttı.    BELGE 15 GÜN SONRA YAYINLANDI   Gazetenin bombalanmasından sadece 3 gün önce, gazetenin bombalanması kararının alındığı MGK toplantısı gerçekleştirilmişti. Toplantıda Özgür Ülke, “bölücü yayınların susturulması” şeklinde hedef gösterilmişti. Miting alanlarında “ölüm listeleri” ve “bertaraf edilecekler” listesiyle açıklamalar yapan dönemin Başbakanı Tansu Çiller'in imzasının bulunduğu “Gizli” ibareli belge, bombalanan Özgür Ülke tarafından saldırının üzerinden 15 gün geçmeden yayınlandı. Belgede doğrudan Özgür Ülke gazetesinin ismi verilerek şu ifadelere yer veriliyordu: "Bölücü ve yıkıcı faaliyetlere destek verecek şekilde yayın yapan yayın organlarının faaliyetleri son günlerde devletin bekası ve manevi değerlerine açıkça saldırı şeklini almıştır. Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne yönelik bu önemli tehdidin bertaraf edilmesi maksadıyla Adalet Bakanlığı'nca bu kadar suç duyurusu olmasına rağmen hukuken etkili bir şey yapılamamasının nedenlerinin belirlenerek, giderici önlemlerin alınmasına…"  Saldırıya dair yaptığı açıklamada “bertaraf edin” emrini, doğal emir olarak karşıladığını söyleyen dönemin Hükümet Sözcüsü Yıldırım Aktuna ise gazetenin bombalanmasını, “Türkiye'yi zor durumda bırakmak için kendi kendilerini bombaladıklarını düşünüyoruz" şeklindeki sözlerle açıklamıştı.    247 SAYIDAN 220'SİNE TOPLATMA    Yapılan bu açıklamalarla bombalama meşrulaştırılırken, 2 Şubat 1995 tarihinde gazete bu kez alınan kararla kapatıldı. Yayın hayatına başladığı günden beri sansürün hedefinde olan gazetenin 247 sayısından 220’si hakkında toplatma kararı verilmişti. Özgür Ülke gazetesinden sonra özgür basın geleneğinden 35 gazete daha yayın hayatına başladı. Bazıları günü birlik kapatılırken, bazıları da haftalar içerisinde kapatıldı. Son olarak yayın hayatına 23 Ağustos 2016 tarihinde başlayan Özgürlükçü Demokrasi gazetesi ise 28 Mart 2018 tarihinde İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliği’nin kararıyla kapatıldı. Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devredilen gazetenin çalışanlarının bir çoğu gözaltına alınarak, tutuklandı. Gözaltına alınanlar arasında gazete binasının görevlisi ve aşçısı da bulunuyordu.   ‘KÜRTLER KENDİ BASININI KURMAK ZORUNDA KALDI’   Özgür Ülke Gazetesi’nin bombalanması sonrası ortaya çıkan büyük dayanışmaya dikkati çeken dönemin tanıklarından Gazeteci Tuğrul Eryılmaz, 1990’lı yıllarda gördüğü baskılardan dolayı sesi çıkmayan Kürtlerin batı basınında kendilerine bir yer edinemediği için kendi basınını kurmak zorunda kaldığını ifade etti. Özgür Gündem Gazetesi’nin bu koşullar altında çıktığını hatırlatan Eryılmaz, gazetenin tüm maddi imkanlarını Kürt halkı tarafından karşılandığını ancak gazetenin sadece Kürtlere değil, Türklere de yer açtığını ve bu hareketinin çok şık olduğunu söyledi.   ‘BASIN TARİHİNDE İLK KEZ GAZETE BOMBALANDI’   Dönemin siyasal ikliminin bu tür gazetelerin yaşamasına izin vermediğini dile getiren Eryılmaz, “Özgür Gündem Gazetesi kısa bir süre içinde kapatıldı. Sonra Özgür Ülke kuruldu. Gazete, diğer gazeteler gibi kapatılmadı. Türkiye basın tarihinde belki de ilk defa bir gazete bombalandı. Bir sabah kalktık ki, Özgür Ülke bombalanmış.  Ersin diye bir arkadaş hayatını kaybetmişti. 20 küsur insan yaralanmıştı. Bombalama olayının ardından ciddi bir gazetecilik dayanışması yaptık. Herkes kalkıp oraya gidip ‘bizden ne istiyorsanız emredin’ sonuç olarak onaylarsınız, onaylamazsanız bir yayın organı bombalanmış ve hayatına kastedilmişti” dedi.     ‘FARKLILIĞI YARATMAK İSTEYENLER ÖZGÜR BASINDI’   Özgür Ülke Gazetesi’nin bombalanma olayıyla bugünü karşılaştıran Eryılmaz, “Oradaki güya gizli kalmış yazışmalara, dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in şimdi tıpkı yapıldığı gibi, Özgür Ülke gibi gazetelerin milli birlik ve beraberliğe aykırı bir beka sorunu yarattıklarını söylemişti. Şimdi ise bu sözlerden başka bir şey duymuyoruz. Türkiye’de maalesef bazı şeylere alıştık. Gazetelerin basılmasına, gazetecilerin hapse atılmasına, düşünsenize 120 kişi mi içeride 97 kişi mi içeride 45 kişi mi içeride hala bunun tartışması yapılıyor. Ama bir gazetecinin bile içerde olmaması gerekiyor. Bir ülkenin siyasi iklimi neyse, onun gazetelerinin de çok farklı olması kolay değil. Bu farklılığı yaratmak isteyenler özgür basındı. İşte bunun bedelini ödüyorlar” diye konuştu.    ‘O ATEŞ BİZİDE YAKIYOR’   1990’lı yıllardan bugüne “Beka” söyleminin sürdürüldüğünü ifade eden Eryılmaz, sağ iktidarların Türkiye’nin üzerine kabus gibi çöktüğünü söyledi. “Hem doğru söyleyeyim hem de başım yanmasın” şeklinde bir gazetecilik anlayışının olmadığını belirten Eryılmaz, “O dönem ben Özgür Ülke ile dayanıştığım için 15 ay hapis cezası aldım. Özgür Ülke bombalandıktan sonra ertesi gün ‘Bu ateş sizi de yakar’ başlığı ile çıkmıştı. Şimdi bakıyorum hakikatten o ateş bizi de yakıyor” ifadelerini kullandı.   AYKOL: DORUK NOKTASINA ULAŞTI    O dönemin yakın tanıklarından biri olan gazeteci Hüseyin Aykol, özgür basın geleneği olarak bu güne kadar 52 gazete çıkardıklarını kaydetti. 1990’lı yıllardan bu güne gazetelerin çıkarılmasındaki zorluklara dikkati çeken Aykol, “90'lı yıllar faili meçhul cinayetlerin çok yükseldiği, köylerin boşaltılıp yakıldığı bir dönemdi. Kürt ilerinde gerçekten topyekun bir saldırı vardı. Bu saldırılardan bizde nasibimizi aldık. Arkadaşlarımız öldürüldü, tutuklandı. Bazı arkadaşlarımız sürgüne gönderildi. Musa Anter ve gazete dağıtımcılarımızla birlikte 50’den fazla şehidimiz var. Ancak Özgür Ülke’nin bombalanması, bu saldırıların doruk noktasıydı. Özgür Ülke’nin bombalanmasından sonrada baskılar azalmadı. Aynı yıl içinde bir dağıtımcı arkadaşımız öldürüldü” dedi.    ‘GÖZ YAŞARTICI DAYANIŞMA VARDI’   Gazetenin bombalandığı gün, “Özgür basın hayatımda ilk defa bu sefer başardılar galiba, biz artık gazete çıkaramayacağız” diye düşündüğünü anımsatan Aykol, şöyle devam etti: “Ben o gün gazeteye erken gittiğimde itfaiyeciler hala çalışıyorlardı. Bende çalıştığım dergiye gittim. Manşeti falan değiştirdim. O sırada telefonlar çok yaygın değildi. Bulunduğum dergiyi Gültan Kışanak aradı, beni çağırdı ve ‘gazeteyi yapıyoruz’ dedi. Hemen oraya gittim, çeşitli sosyalist derneklerin bürolarını kullanarak o gün gazeteyi yaptık. Ertesi gün 4 sayfa olarak hiç aksatmadan bayilerleydik. Aydın, yazar ve sanatçılar gazeteye makale verdiler. İstiklal Caddesi’ne çıkılıp gazete satıldı. Herkeste müthiş bir tepki vardı. Sağcılar bunun bizzat hükümet tarafından yapılan bir saldırı olduğunu öğrenince karalama kampanyası yapmışlardı. Onu da yapamaz hale geldiler. Böyle müthiş bir dayanışma oldu. Özgür Ülke’yi bombayla kapatamadılar ama daha sonra mahkemeyle kapattılar. Onlar kapattılar, biz çıkardık, onlar kapattılar, biz çıkardık. O günlerde göz yaşartıcı bir dayanışma vardı. Gerçekten sahip çıkma vardı. Bunu bugünlerde maalesef göremiyoruz.”    ‘O GÜNDEN BUGÜNE BASKILAR SÜRÜYOR’   Özgür Ülke’nin bombalanması döneminde öldürme politikalarının bugün tutuklama politikalarına dönüştüğünü dile getiren Aykol, “Gazeteciler doğrudan öldürülmüyor ancak tutuklanıyorlar. İçeride şuanda 21 arkadaşımız var. Bombalanmıyoruz ama o günden bugüne baskılar sürüyor. Gazetelerimiz bir şekilde kapatılmaya çalışılıyor. Bazen basacak matbaa bulamıyoruz. Özgür Ülke bombalandıktan sonra ertesi gün ‘Bu ateş sizi de yakar’ manşetiyle çıkmıştı. Bu saldırıların sadece bizimle kalmayacağını, diğer gazetelere de sirayet edeceğini söylemiştik. Bu gün on binden fazla gazeteci arkadaşımız işsiz, çünkü gazeteler tek elde toplandı ve daha fazla gazeteye ihtiyaç yok. AKP liderinin sözü manşet olmak üzere aynı haberi aynı havuzdan yapıyorlar” şeklinde konuştu.   ‘ÇOCUKLARIMIZ GURUR DUYACAK’    “Susturulmuş, kimliği tamamen elinden alınmış bir halk olmasaydı ve onlarla birlikte mücadele eden çeşitli sosyalist örgütler, partiler olmasaydı. Özgür basın diye bir şey de olmazdı” diyen Aykol, şunları söyledi: “Mücadele ne kadar yükselirse özgür basında yaşama tutunabiliyor. Genç arkadaşlar için şunu söyleyebilirim; halkımız hangi düzeyde yaşıyorsa, biz de o düzeyde yaşıyoruz. Meşhur olmak gibi bir çabamız yok. İhtiyaç olursa belki milletvekili olabilirsiniz, başka bir kurumda yer almanız söz konusu olabilir. Ama burada biz sadece haber üretiyoruz, bu haberler bütün dünya çapında okunan değerli haberler oluyor ve ürettiğimiz haberlerle, çıkardığımız haberlerle çocuklarımıza, torunlarımıza övünülecek, gurur duyulacak bir geçmiş bırakacağız. Böyle bir mirasımız olacak.”    MA / Erdoğan Alayumat