Deneyimli gazeteciler: Her yalan eninde sonunda iflas eder 2019-10-17 09:05:10 İSTANBUL – Kuzey ve Doğu Suriye savaşında ana akım medyanın kullandığı dil ve yayını eleştiren gazeteci Ragıp Duran, “Her yalan eninde sonunda iflas eder, gerçeğin önünde ezilir” derken, Nadire Mater ise “Savaşın yanlışlığını gösteren gazeteciler olalım” diye konuştu. Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik operasyonla birlikte en çok tartışılan konuların başında ana akım medyanın tutumu geliyor. Ana akım medyanın basın çalışanları, takip ettikleri operasyonda, halkın doğru haber alma hakkını ihlal ediyor. Savaşı destekler bir noktadan yayın yapan ana akım çalışanlarını eleştiren deneyimli gazeteciler Ragıp Duran ve Nadire Mater, gazetecilerin ayrımcı ve şiddet dilinden uzak durması gerektiğine işaret etti.    ‘GAZETECİ BARIŞ İÇİN ÇALIŞMALI’   1853 yılındaki Kırım Savaşından bu yana savaşlarda gazeteciliğin yapıldığını hatırlatan Ragıp Duran, gazetecinin öncelikli görevinin insan hayatının korunmasına katkıda bulunmak olduğunu ifade etti. Duran, “Gazeteci, savaş koşullarında, savaşın bir an önce bitmesi, barışın bir an önce tesis edilmesi için çalışmalı. Savaş ortamı, gazeteciliği mesleki olarak yaraladığı için gazetecilerin kişisel siyasi, ideolojik ve dini tüm farklılıklarına rağmen savaşa karşı çıkması önemli. Savaş ortamı haberciliğin öldürülmeye çalışıldığı bir ortam olduğu için gazetecilerin haber ile propaganda arasındaki kalın farkları çok iyi saptaması gerekir” dedi.     EGEMEN MEDYANIN MANİPÜLASYONU   Türkiye’de 1831 yıllından bu yana günlük gazete yayınladığını ve çıkarılan gazetelerin siyasi-askeri iktidarın propaganda aracı olarak işlev gördüğünü dile getiren Duran, Kore ve Kıbrıs savaşlarında Türk medyasının militarist yayınlar yaparak, saldırganlığı desteklediklerini anımsattı. Duran, “Bugün Türk egemen medyasının çok sık manipülasyona başvurması biraz da Suriye'ye yönelik harekatın yasal ve meşru bir dayanağının bulunmamasından kaynaklanıyor. Durum Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) aleyhine geliştikçe egemen medyadaki ajitasyon, propaganda ve manipülasyonlar artar ve artacaktır” diye belirtti.     ‘KÜRT KARŞITI YAYINLARI USULCA İZLİYORLAR’   “Türk toplumu eskiden beri öyle çok okuyan, çok soruşturan, araştıran ve eleştiren bir toplum değil” diyen Duran, şöyle devam etti: “Toplumun eğitim seviyesi ve kültürel değerleri de zaten buna pek müsait değil. İktidarın destekçisi yurttaşların yanı sıra Erdoğan'a karşı olduklarını söylemelerine rağmen Suriye harekatını destekleyen kesimler de milliyetçi, savaşçı, Kürt karşıtı yayınları herhangi bir çekince koymadan sakince ve usluca izliyor. Çünkü bu yayınlar ortalama Türk yurttaşının zihninde ve gönlünde zaten daha önce kabul edilmiş gerçekler. TSK darbe aldıkça ve sonunda başarısızlığa uğrayınca belki bir şok etkisiyle bu kesim,  milliyetçi, devletçi, savaşçı ve Kürt düşmanı reflekslerinden kurtulabilir. Yakın gelecekte pek kolay gerçekleşemeyecek bu öngörüyü akılda tutmakta yarar var.”    'ŞOV YAPIYORLAR’    Haberciliğin, özellikle neo-liberal çağda ve batı dünyasında eski geleneksel ciddiyetini ve formatlarını yitirip, giderek bir eğlence şovuna dönüştüğüne dikkat çeken Duran, “İnfotainement (bilgi-eğlence) diye bir sözcük bile üretildi. Tüm kriz dönemleri gibi savaş zamanlarında da insanlar her zamankinden daha fazla medyayı takip eder. ‘Hazır izleyici artmışken, kendimi göstereyim’ şehvetine kapılır kimi muhabir ya da haber sunucuları. Siyasi olarak değerlendirecek olursak, bu savaş döneminde egemen medyada görev yapan her kişi (bunlara gazeteci denemez) savaşı yürüten iktidara ne kadar bağlı, ne kadar sadık olduğunu göstermek için bu tür ucuz şovlara da girişir ve girişiyor” diye ifade etti.    ‘YALAN ENİNDE SONUNDA İFLAS EDER’   “Televizyon ekranlarında hep AKP yalancılarını görüyoruz” diyen Duran, bunların AKP tezlerini savunabilmek için büyük çaba sarf ettiklerini ve gazetecilikten uzak bir tutum geliştirdiklerini belirtti. Ana akım medya organlarının her ne kadar manipüle haber yapsalar da istemeyerek de olsa birbirini yalanladığını aktaran Duran, “Yalanın kötü huyları vardır. Yalan iki şeyle başa çıkamaz; gerçek ve zamanla. Yani her yalan eninde sonunda iflas eder. Yalan gerçeğin önünde sonunda ezilir. Yandaş medyanın da bir sıkıntısı var. Orada çalışanlar mesleki olarak pek çaplı olmadıkları için, doğru dürüst haber yapamadıkları gibi, asparagas ya da propagandayı da, uydurma haberi de becerikli bir şekilde yapamıyor” şeklinde konuştu.   ‘HABERCİLER AKÇAKALE’DE ÇIĞLIK ÇIĞLIĞA’   Gazeteci Nadire Mater ise, barış gazeteciliğini her zaman perspektif olarak rehber edindiğini söyledi. Yaşanan çatışmalı ve savaş ortamından dolayı daha sorunlu habercilik ortamı içinde olduklarını dile getiren Mater, “Türkiye’de gazetecisi, uzmanı, politikacısı, stratejisti, diplomatı birbirine karışmış durumda. Haberler de haber değil. Özellikle televizyonlarda haberciler Akçakale’den çığlık çığlığa. Sakin olun lütfen. Görmediğimizi, araştırmadığımızı, inanmakta zorlanacağımız şeyleri yazmayalım. Kaynaksız, öznesiz ve edilgen cümleler kurmayalım” dedi.   ‘YANLIŞLIĞI GÖSTEREN GAZETECİLER OLALIM’   Gazeteciler olarak ayrımcı ve şiddet dilinden uzak durulması gerektiğini vurgulayan Mater, “Medya sahiplik yapısı dahil her türlü iktidardan bağımsız olalım. Yaptığımız haberin sorumluluğunu bilelim. Dezenformasyonun, manipülasyonun öznesi olmayalım. ‘Savaşta ilk kaybolan hakikattir’ sözünü doğrulayan gazeteciler değil, yanlışlığını gösteren gazeteciler olalım” şeklinde konuştu.   MA / Naci Kaya