HDP önünde oturan baba: Kameralar varken ayrı, yokken ayrı 2019-09-12 10:34:57   DİYARBAKIR – Usta birliğine giderken yolda alıkonulan çocukları için çaldıkları tüm kapılardan “sabredin” yanıtı alan Altıntaş ailesi, son çare olarak HDP Diyarbakır İl Örgütü binası önünde oturmaya başladı. Baba Şevket Altıntaş, devletin iki yüzlü yaklaşımını “Gitmediğimiz müracaat etmediğimiz kurum, kişi kalmadı. Çocuk gibi avutulduk, enayi yerine konulduk. Kameralar önünde ayrı, kameralar yok iken ayrı konuşuyorlar” sözleriyle dile getirdi.   Bir grup aile, dağa kaçırıldığını iddia ettikleri ya da polis-asker iken HPG tarafından alıkonulan çocukları için bir süredir HDP’nin Diyarbakır İl Örgütü binası önünde oturma eylemi halinde. Söz konusu bu eylem, 21 Ağustos'ta kaybolan oğlu Mehmet'in (21) HDP'liler tarafından dağa kaçırıldığı iddia eden Hacire Akar’ın partinin il binası önünde oturma eylemine geçmesi ile başladı. Ancak kaçırıldığı ileri sürülen Akar iki gün sonra ortaya çıkıp, zorla evlendirilmek istendiği için evden kaçtığını anlattı. Anne bunun üzerine eylemine son verirken oğlu Mehmet çıkarıldığı mahkemece ev hapsiyle cezalandırıldı.   Buna rağmen doğrudan Cumhurbaşkanı’nın çağrısı ve polislerin yönlendirmesi ile çocukları kayıp olan kimi aileler, 3 Eylül Salı gününden itibaren HDP önünde oturma eylemine başladı. Bu ailelere sonrasında çocukları HPG tarafından alıkonulan polis ve asker ailelerinin yanı sıra kayıp olmalarında hiçbir siyasal neden bulunmayan aileler bile dahil olmaya başladı.    ALTINTAŞ ÇİFTİ    Oturma eylemine katılan ailelerden biri olan Şevket-Songül Altıntaş çifti. Aile, usta birliğine giderken 2 Ekim 2015'te Dersim’in Pülümür ilçesinde HPG’liler tarafından alıkonulan oğulları Müslüm Altıntaş’ın (24) yeniden evine geri dönmesi için 5 Eylül’den bu yana orada.    MECLİS’İN KAPISINI 6 KEZ ÇALDI    Ellerinde çocuklarına ait fotoğrafla oturan çift, çocuklarının alıkonulduğu 2015’den bugüne tam 6 kez Meclis’in kapısını aşındırdı. Birçok siyasi parti yetkilisi ile görüşen anne ve baba, tüm bu girişimlerinden hiçbir sonuç elde edemedi.    Çocukları için bu çabalarda bulundukları sırada hiçbir medya kuruluşunun kapılarını çalmadığı Altıntaş ailesinin sesini Mezopotamya Ajansı (MA) olarak defalarca duyurmaya çalıştık.    SÜREKLİ ‘SABREDİN’ DENİLDİ    Baba Şevket Altıntaş, 6 Ekim 2017’de ajansımıza verdiği bir röportajında http://www.mezopotamyaajansi20.com/GUNCEL/content/view/1605 çocuğunun alıkonulduğu günden sonra 6 kez Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) giderek Cumhurbaşkanı dışında birçok üst düzey yetkili ile görüştüklerini, ancak yetkililerin kendilerine sürekli “sabredin” dediklerini aktarmıştı.   Baba  Altıntaş, o röportajda şunları ifade etmişti: “Ben oğlumu istiyorum. Doğrudur bir savaş süreci var. Ancak oğlumun hiçbir suçu günahı yok. Devlet çocuklarımızı geri getirmek için artık gerçekten çaba göstermelidir. Devlet yetkilileri fedakârlık etsin. PKK’nin elinde olan asker ve polislerden birisi yüksek düzey devlet yetkilisinin çocuğu olsaydı, devlet farklı davranırdı. Bizler halkız. Sadece kendi evladım için değil iki tarafta bulunan tüm esirler özgürlüğüne kavuşmalıdır. Devlet yetkilileri diğer büyük acıları kendi acımız ile kıyaslayarak yaramızı deşmekten vazgeçmelidir. Oğlum keyfinden değil, zorunlu olarak askere gitti.”   Anne Songül Altıntaş ise, Anneler Günü’ne dolayısıyla 13 Mayıs 2018 tarihinde yine ajansımız aracılığıyla bir mesaj vermişti. http://www.mezopotamyaajansi20.com/tum-haberler/content/view/23495   ANNE: BARIŞ SÜRECİ İSTİYORUZ   Anne Altıntaş, o mesajında “Ben devletten ve  PKK’den oğlumu istiyorum. Devlete sesleniyorum. Ne zaman oğlumu istesem, bana ‘Şurada savaş var, Suriye’de savaş var’ diyorlar. Ne zaman sıra bu çocuklarımız kurtarmaya gelecek? Bir kez Sur’da savaş var dediler. Bir kez seçimler var dediler. Yeter sıra bize de gelsin. Barışsa barış olsun. Bir adım atsınlar bir şeyler yapsınlar. Ne oluyorsa anne ve babalara oluyor. Devlete bir şey olmuyor. Olan halka oluyor. Devletimizden barış süreci istiyoruz. Barış olsun da şu çocuklarımızı kurtarsınlar. PKK’ye sesleniyorum, sizden rica ediyorum, bu annenin ciğer acısını dindirin. Güveniyorum size inşallah çocuğumun sesini bana duyuracaksınız” sözleriyle hem devlete hem de PKK’ye çağrıda bulunmuştu.   ‘DEVLET YETKİLİLERİNİN ÇOCUĞU OLSA BU MESELE BU KADAR SÜRMEZDİ’   Aynı  haberde yine baba Şevket Altıntaş da, çabalarının sonuçsuz kalması nedeniyle devlet yetkililerine şu sözlerle isyan etmişti: “Bu savaş bitsin artık. Bu savaşı değil, barış istiyoruz. Barış süreci gelsin. Kim kiminle niye savaşıyor? Kavganın sonu yok. Biz de barışa açız. Bir müzakere, bir anlaşma, bir şeyler yapın. Devlete şunu söylüyorum; kardeşim bir adım atın. Devlet yetkililerine sesleniyorum, sizin kendi çocuğunuz olsa, ben de bu halkta biliyor ki, bu mesele kadar sürmezdi.”    SON ÇARE OLARAK HDP ÖNÜNE GELDİLER   Aşındırdıkları devlet kapısı ve yaptıkları çağrılardan sonuç elde edemeyen Altıntaş ailesi, son çare olarak HDP binası önüne gelip oturmaya başladı.   Eyleme dahil oldukları daha ilk gün “sadece çocuklarımızı istiyoruz” diyen aile, sonraki günlerde basına verdikleri röportajlarda da yine hiçbir siyasetçiyi samimi bulmadıklarını ve artık süslü kelimelerle avutulmak istemediklerini söyledi.    ‘KAMERALAR ÖNÜNDE AYRI, KAMERALAR YOKKEN AYRI KONUŞUYORLAR’   Yandaş medyanın taleplerini ve mesajlarını manipüle etme çabalarına rağmen baba Şevket Altıntaş, kendisine bir kez daha uzattığımız mikrofona hala ısrarla süslü kelimelerle avutulmak istemediğini; “Biz HDP’ye kaç defa gittik. Diğer partilerle  de görüştük. Bu ülkenin gözü önünde 13 tane asker ve polis 4 yıldır PKK’nin elinden alınamıyorsa yazıklar olsun, başka bir şey demiyorum. Hiçbir siyasetçinin sözüne inanmıyorum, güvenmiyorum. 13 tane ana kuzusu, 4 yıldır dağlarda PKK’nin elinde. Bizler süslü kelimelerle, politik kelimelerle avutulan insanlarız. Duyuyorlar sesimizi birleşsinler. Bu ülke için fedakarlık yapılacaksa yapılsın. Hiçbir siyasetçinin söylemleri bize inandırıcı gelmiyor. Sonuç olarak gitmediğimiz müracaat etmediğimiz kurum, kişi kalmadı diyebiliriz. Çocuk gibi avutulduk, enayi yerine konulduk. Kameralar önünde ayrı, kameralar yok iken ayrı konuşuyorlar” sözleriyle dile getirdi.