Köyden kente taşınan toprak! 2019-07-16 09:31:55 ANKARA - Kars’tan 32 yıl önce Ankara’ya göç eden Neziha Ercan, geleneksel kır yaşamını terk etmeyerek, tandır yapıyor, örgü örüyor, hayvan besleyip, evinin etrafını ağaçlandırıyor.   Kars'ın Selim ilçesine bağlı Çaybaşı köyünden 32 yıl öne Ankara’ya göç eden Naziha Ercan (71), kent yaşamına rağmen geleneksel kültürünü yaşatıyor. Çok katlı binalarda yaşayamayacağını anlayınca köyüne benzettiği için Elmadağ ilçesine bağlı Hasanoğlan’a yerleşiyor. 32 yıldır yaşadığı Hasanoğlan’da kentleşmeye karşı kültürünü sürdüren Ercan, yorgan açıyor, tandır yapıyor, dikiş dikiyor ve örgü örüyor.   Kaldığı evin bahçesine gelir gelmez çeşitli meyve ağaçları diken, ektiği bostanı ve tavuklarıyla köydeki havayı Ankara’ya taşıyan, “Hayvanlarım olmasaydı yaşayamazdım” diyen Ercan, 32 yıl geçmesine rağmen hala Ankara’ya alışamadığını söylüyor.    KÖYÜNE DÖNMEK İSTİYOR   Ankara’ya göç ettikten sonra geçim sıkıntısı çeken Ercan, yıllarca farklı işlerde çalıştığını bir yandan da köyden edindiği el becerilini devam ettirerek para kazandığını belirtiyor. Ercan, “Buradaki komşularımın hepsi köylerinin terk edip gelen insanlar. Ekonomik krizle birlikte ekmek almaya bile zorlanıyorlar. Kendi ekmeğimizi kendimiz yapıp pişiriyoruz. 5 TL verip iki ekmek alacağıma kendim pişirip kendim yiyeceğim. Şu an bekar oğlum yanımızda olmasaydı yine köyüme gitmek isterdim. Köyde bir emekli maaşıyla tabii ki de geçinebilirdik. Köy yerinde bir inek alsam bize yeterdi” diyor.   Köyden edindiği alışkanlığa maddi imkansızlıklar da eklenince ekmeğini uzun yıllar komşularının tandırında pişiren Ercan, "Sonunda tandır için uygun toprağı ve uygun yeri buldum ve kendi tandırımı yapma kararı aldım” diyor. Ercan, köyde tandır yaparken iki tane fazla ekmek yapıp komşularına verdiğini, şimdi de aynı geleneği devam ettireceğini dile getiriyor.    TANDIR YAPIMI   Ercan, tandır yapımını şöyle anlatıyor: “Toprak her yerde bulunmuyor. Ben toprağı damarından tanıyorum. Bulduğum toprağı önce getirip denedim doğru toprak mı diye. Doğru toprak olduğunu anlayınca tekrar gidip getirdim. Toprağın içine saman, kum, tuz, gübre, biraz ineklerin kuyruk kılından ve biraz da çimento kattım, iyice karıştırdım, çamur haline getirdim. 3 gün boyunca yaptığım çamuru ayaklarımla çiğnedim. Çiğneme bitince bu sefer de çamurun üzerine poşet örterek, 3 gün boyunca ekşimesi için beklettim. Sonra başladım tandırı yapmaya. İlk dört sırayı koyduktan sonra dışarıdan getirdiğim bir çubukla genişliğini ölçtüm. Her gün sadece 4 sıra ekleyerek genişliğine tekrar baktım. Bitene kadar aynı ölçüde gitmesi gerekiyor. Ara ara ıslak bir bezle yaptığım kadarıyla tandırın etrafını siliyorum. Tandır yapımı bittikten sonra kapalı bir yerde kurumaya bırakacağım. Direkt güneş ve rüzgarı görmemesi lazım yoksa çatlar. Kuruması bitince tandır için açtığım çukura yerleştirip önce etrafında ateş yakacağım ardından etrafın toprak ile doldurup içinde ateş yakarak ekmeğimi pişireceğim.”   MA / Zemo Ağgöz