Temel: Çözümü öngörmeyen hiçbir siyaset Türkiye’de başarılı olamaz 2019-06-27 10:17:06 ANKARA - AKP’nin İstanbul seçimleri için Öcalan’ın mektubunu manipüle ettiğini ve toplumun büyük bir kesiminin AKP’nin ne yapmaya çalıştığını anlayarak manipüle olmadığını belirten HDP’li Tayip Temel, “HDP’siz, Kürtsüz ve Kürt sorununun çözümünü  öngörmeyen hiçbir siyaset, Türkiye’de başarılı olamaz" dedi.   Kutuplaşan bir siyasal ve toplumsal atmosferde gidilen 31 Mart’ta yerel seçimlerde birçok önemli büyükşehir ve kent ile birlikte İstanbul’u da kaybeden AKP-MHP ittifakı, itirazlar üzerine YSK kararıyla 23 Haziran’da yenilenen İstanbul seçimlerde bu kez daha büyük bir farkla sandıktan yenik çıktı. Son yıllarda ‘beka’ üzerine oturtulan politikalar ve başvurulan söylemlerden rahatsız Kürtlerin oyları olmadan seçimi kazanamayacağını anlayan AKP-MHP ittifakı, Kürtlere dönük ılımlı mesajlar verip, yine açlık grevleri sonucunda kısa bir süre önce üzerindeki tecridin kaldırılmak zorunda kalındığı PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinden bu ittifaka kaymayacağı artık anlaşılan Kürt oylarını hiç olmazsa nötr bırakma hesabı içerisine girdi.    Bu amaçla seçime üç gün kala Öcalan’ın HDP’ye gönderdiği bir mektup, devletin resmi kurumu Anadolu Ajansı (AA) eliyle bağlamı dışında kamuoyuna servis edilip, sonuç alınmak istendi. Ancak girişilen bu çaba da İsanbul’un kaybedilmesinin önüne geçemedi. Kürt oylarının belirleyici olduğu seçim sonuçlarının ardından merak konusu olan hem Cumhur hem de Millet ittfaklarının Kürt sorunu etrafında toplanan demokrasi, hak ve özgürlükler sorununa nasıl yaklaşacağı.    Halkların Demokratik Partisi (HDP) Van Milletvekili Tayip Temel, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları aracılığıyla gönderdiği mektubu, İstanbul seçimlerinin sonuçlarını ve partilerinin bundan sonraki yol haritasını Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.   PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatları aracılığıyla HDP’ye gönderdiği mektup, sizden önce devletin ajansı üzerinden kamuoyuna sızdırıldı. Gelen mektubu nasıl değerlendirdiniz, kurullarınızda tartışıldı mı ve ne zaman paylaşacaktınız. Bu süreci biraz anlatır mısınız?   Sayın Öcalan’ın avukatlarıyla haftalık görüşme yaptığı ve HDP’nin seçim taktiğine yönelik bazı önerilerinin içinde bulunduğu bir mektubun varlığını avukatlar bize iletir iletmez, biz parti kurullarımızla bu mektubu nasıl değerlendirmemiz gerekir, nasıl ele almamız gerekir hazırlığına girdik. Bilindiği gibi HDP aslında çok bileşenli bir parti. HDP’nin bileşenleri ve kurullarının bu durumu ele alıp değerlendirmesi bir günü alacaktı. Zaten mektubun Anadolu Ajansı (AA) tarafından sızdırıldığı günün sabahında bu mektup HDP’ye ulaştı. Dolayısıyla bir sonraki gün HDP kendi değerlendirmesini yapıp, ertesi gün sabah mektup kamuoyuna  avukatlar aracılığıyla açıklandıktan sonra HDP de tavrını ve tutumunu buna göre açıklayacaktı.   Belli ki daha çok tarihsel gelişim içerisinde Türkiye siyasetinin kutuplaşma zemininden çıkmasına dönük bir çağrı olan ve yine Sayın Öcalan aslında ‘Üçüncü Yol’ diye tanımladığı ve  HDP’yi kurma fikrini ortaya koyarken de, bir proje olarak geliştirmeye çalışırken de esas aldığı bir fikir olan kutuplaşmadan uzak, toplumun bütün dışlanmış kesimlerine hitap eden bir siyasi üslubun ve tarzın gelişmesini öngören önerileri bu mektup içerisinde çok sade, çok somut hiçbir yoruma yer vermeyecek şekilde yer alıyordu.     Mektubun bahsettiğiniz süreçten sonra avukatlar aracılığıyla kamuoyuna paylaşılması beklenilmeden sizce neden sızdırıldı?    İktidar İstanbul seçimleri endeksli bir  hazırlık ve motivasyon içerisinde olduğu için o metnin içeriğinden istediğini alamamıştı. Alamadığı için manipülasyon gerekçesiyle sızdırdı kamuoyuna. Şöyle bekliyordu aslında iktidar; bu mektubu bu biçimiyle servis ederse AA ve hala teyit edilmemişse de Sayın Öcalan ile görüştüğü söyleyen akademisyen de bunu desteklerse,  aslında HDP’nin bu konuda söz söyleyeme, düşünce belirtmesine gerek kalmaz ve söz konusu manipülasyon sonuç verir diye düşündü.   İktidar İstanbul seçimleri endeksli bir  hazırlık ve motivasyon içerisinde olduğu için o metnin içeriğinden istediğini alamamıştı. Alamadığı için manipülasyon gerekçesiyle sızdırdı kamuoyuna. Şöyle bekliyordu aslında iktidar; bu mektubu bu biçimiyle servis ederse AA ve hala teyit edilmemişse de Sayın Öcalan ile görüştüğü söyleyen akademisyen de bunu desteklerse,  aslında HDP’nin bu konuda söz söyleyeme, düşünce belirtmesine gerek kalmaz ve söz konusu manipülasyon sonuç verir diye düşündü. Ve dolayısıyla Kürtler, HDP seçmeni Sayın Öcalan’ın tutumunu dikkate alan toplumsal kesim bu konuda tarafsız ve tutumsuz kalır hesabı yapmış. Yani o metni sızdırmak tamamen o metnin içeriğinden istediğini alamamış olmanın telaşıydı iktidar açısından. Yoksa aslında HDP basının karşısına geçecekti, Eş Genel Başkanlarımız bu metni nasıl ele aldıklarını kamuoyuna paylaşacaktı ve Sayın Öcalan’ın avukatları kamuoyuna bu mektubun arka değerlendirmelerini de ön değerlendirmelerini de bağlamından koparmadan kamuoyuyla paylaşacaktı. Nitekim paylaştılar.   Hükümet bizim açıklamamızı biliyordu. Bizim açıklayacağımız saati de biliyordu. Çünkü bilmemesi mümkün değil, kurullar açık yaptı bunu. Fakat hükümet aslında bizim değerlendirmemizi, ele alma biçimimizi etkisiz kılmak; kendi manipülasyonunu hakim kılmak, Sayın Öcalan’ın değerlendirmelerini  güncel seçim değerlendirmesiymiş gibi topluma yansıtmak için bu müdahaleyi, bu manipülasyonu yaptı.   Sayın Öcalan’ın tam da dediği şu: AKP, bu haliyle bırakılamaz. Bu haliyle demokratik değerlerinden uzaklaşmış, otoriterleşmiş haliyle bırakılıp, kabul edilemez. Ama CHP’nin de klasik devlet siyasetinin dışına çıkmayan politikasını kabul etmeyecek, onu bir şekilde değişime, dönüşüme tabi tutacak bir siyasete, politikaya ihtiyaç var. Bunun adresi HDP’dir, ‘Üçüncü Yol’ siyaseti budur. Demokratik değerler temelinde toplumu, demokrasiye duyarlı hale getirerek, devletin dışında bütün kesimleri içinde barındıran üçüncü yol siyasetidir. İşte Sayın Öcalan’ın mesajının kaynağında yatan mesajının kilit yaklaşımı buydu. Biz böyle okuduk. Hükümet bilerek bir özel savaş operasyonu düzenleyerek, psikolojik propagandasına  dönüştürdü işi. HDP’nin açıklaması, Sayın Öcalan’ın avukatlarının açıklaması ve Kürt hareketinin genel tutumu bu oyunun ve manipülasyonun önüne geçmek.   İktidarın ‘metnin içinden istediğini alamadığını’ söylediniz. İktidarın Öcalan’dan nasıl bir beklentisi vardı?    Stratejimiz bir partiye kazandırıp, bir partiye kaybettirmek üzerine değildi. Biz açık, aleni bir şekilde AKP’nin toplumdan ciddi bir tokat yemedikçe, tepki görmedikçe ve toplumca terk edilmedikçe bu karakterinin daha feci olacağını düşünüyoruz.   Muhtemelen bu mektuptan İstanbul seçimlerine yönelik Kürtlerin, HDP seçmeninin tavırsız ve tutumsuz kalmasını devşirmeye çalıştı hükümet. Oysa bu mektup öyle bir mektup değildi. Bu mektubun öyle bir bağlamda ele alınıp yazıldığını düşünmüyoruz, inanmıyoruz. Mektubun bağlamı ‘HDP bu kutuplaşma, karşıtlık siyaseti, sorunları ağırlaştıran siyasi tarzın asla ve asla tarafı ve taraftarı olmamalı’ diyor. Bu yönlü kilit bir cümle de vardı mektupta, o da şu: ‘Şu ana kadar ki bağımsız çizgisini sürdürmeli’. Zaten HDP’nin öngörülen şeyi buydu. İstanbul seçimleri açısından da öyle. Yani hiçbir zaman HDP’nin ağzından şunun çıktığı görülmemiştir; ‘CHP’ye ya da başka bir partinin adayına oy verelim’ diye bir propaganda tarzı yok HDP’nin.   Son 5 yıldır HDP’ye yönelik tutuklama ve gözaltı furyası dahil AKP güç topladıkça  demokratik değerlerden, insan haklarından, hukuktan, adaletten uzaklaşıyor. Buna birileri ‘güç zehirlenmesi’, birileri ‘iktidarın bir siyasi anlayışı bozma hali’ diyebilir, bir kısmı da AKP’nin karakterinin bu olduğuna inanabilir. Ama biz şunu düşünüyoruz. Türkiye’de, AKP örneğinde çok somut gördük ki bir iktidar güç topladıkça, tek siyasi muhatap haline geldikçe bütün kuruluş felsefesinden, kuruluş üslubundan uzaklaşıp oligarşik diktatörlüğe evirilen, neredeyse faşist uygulamaları alenen savunan bir pozisyona geliyor.     Bizim 31 Mart ve sonrasında yenilenen 23 Haziran seçimlerindeki tutumumuz şudur; Bu iktidar kesinlikle ama kesinlikle daha çok baskı, zorbalık ve zulüm politikaları yürütmemesi açısından zayıflatılmalı. Stratejimiz bir partiye kazandırıp, bir partiye kaybettirmek üzerine değildi. Biz açık, aleni bir şekilde AKP’nin toplumdan ciddi bir tokat yemedikçe, tepki görmedikçe ve toplumca terk edilmedikçe bu karakterinin daha feci olacağını düşünüyoruz. Dolayısıyla zayıflatma politikamız temelinde AKP iktidarı açısından da büyük  bir fırsat yarattığını düşünüyoruz. O da şudur; Esas değerlere tekrar geri dönüş, demokratik insan haklarına, demokratik anayasa, toplumsal uzlaşma, adalet bu kavramlara tekrar dönüş çağrısıdır. AKP’nin böyle bir karaktere dönüşeceğine dönük toplumdaki  umudu zayıftır.   Seçimlerde izlediğiniz bu taktik, muhalefet açısından nasıl bir çağrı içeriyor?   CHP’nin öncülüğünü yaptığı ittifak korkak, ürkek, milliyetçi ve şoven duygulara dayanan, dolayısıyla Kürt sorununu, Kürtlerin yaşadığı sorunlar başta olmak üzere Türkiye’de yaşayan diğer halkların sorunlarını görmezden gelen, yok sayan ve adeta iktidara karşı bloklaşırken toplumun en dinamik, en etkili, en demokratik değerlere sahip olan kesimleri dışında tutarak hareket etme gafletini yaşayan bir ittifak. Biz bu ittifaka şunu anlatmak istedik; HDP’siz, Kürtsüz ve Kürt sorununun çözümünü öngörmeyen hiçbir siyaset, Türkiye’de başarılı olamaz.   İstanbul seçimleri için çokça söylüyorlar ya ‘Kürtler sayesinde, HDP sayesinde CHP belediyeyi aldı.’ Kürtlerin de HDP’nin de CHP’ye ve ortağı olan küçük milliyetçi parti dediğimiz İYİ Parti’ye şudur çağrısı: Biz siyasetinizi onaylamıyoruz, biz politikanızı onaylamıyoruz ama biz sizin otoriterliğe, faşizme giden bir rejime karşıtlığınıza bir şekilde güç katarak, aslında sizi Kürt sorununa, Kürtlerin yaşadığı sorunlara, Kürt kimliğine karşı duyarlı kılıyoruz. Duyarlı olmazsanız hiçbir toplumsal kesimi yanınızda göremezsiniz. Belki kemik kitleniz sizin yanınızda durur ama demokratlar, sosyalistler, Kürtler, feministler durmaz. Sizi bu haliyle kabul edemeyiz.   Öcalan’ın mektubunu bugün ortaya çıkan seçim sonucu ile birlikte okuduğunuzda nasıl tablo var?   Özel savaş oyunları yanlışa ve yalana dayalı olduğundan sahibini vurur. AKP’nin Sayın Öcalan’ın mektubu üzerinden oynadığı oyun, şüphesiz çok amatörce, gerçeğe o kadar aykırıydı ki toplumun büyük bir kısmı AKP’nin ne yapmaya çalıştığını hızlıca anladı ve  dolayısıyla manipüle olmadı.    Bu açıdan aslında esas olarak mektubun muhalefeti ve demokrasi güçlerini güçlendirdiğini, bu iki blok arasında üçüncü yolu tercih eden ve aslında bir şekilde Sayın Öcalan’a bağlı, Sayın Öcalan’ın düşüncelerini önemseyen seçmeni bir nebze daha AKP’ye karşı öfkelendirdi, uzaklaştırdı, bir taraftan da motive etti. Çünkü çok aleni bir oyundu o mektup. AKP’nin aslında Kürtleri kandırmaya yönelik bir argümanı kalmamıştır, AKP’nin  Kürt sorununa dair uyguladığı feci politikalar nedeniyle Kürt sorununa dair söyleyeceği sözü kalmamıştır, söyleyeceği  sözün bir karşılığı da kalmamıştır. Kalmadığı gibi pratikte adımlar atarsa belki  Kürtler bir nebze inanır.   AKP belirttiğiniz yönde pratik adımlar atar mı? AKP’nin Kürt sorununa ve Kürtlere karşı yaklaşımına dair öngörüleriniz nedir?   Seçim geride kaldı. Toplumun tamamını bir taraf haline getirerek bir seçim politikası, dili ve üslubu  yürütüldü. Bu geride kaldı. İktidarda olan AKP’dir. Eğer AKP demokratik reformlar yaparsa, yasal düzenlemeler yaparsa, Sayın Öcalan’la yürütülen görüşmeler sürdürülüp yeni bir evreye taşır ise bugüne kadar yürüttüğü politikalarında Türkiye’ye gerçekten çok ciddi bir özeleştiri temelinde, Türkiye’nin bütün sorunlarına eğilip muhataplarıyla çözüme yönelik bir siyaset izlerse, bunu da pratikte gerçekleştirirse hepimiz ‘AKP bu seçimin sonuçlarını doğru değerlendirdi, doğru bir yerden baktığı için de artık AKP bu ülkede faşizmle, diktatörlükle anılmaz’ diyeceğiz. Bu yolu terk edip esas değerlere dönerse. Bu kolay mı zor tabi ki. Çünkü bir kere ortağı olduğu siyasi anlayışın buna izin verip vermeyeceğini söylemlerden çıkarabiliyoruz. Bu açıdan bahsettiğim tabloya ve çözüm perspektifine gelen bir AKP’den bahsetmek için muazzam bir dönüşü, değişimi sağlaması gerekiyor. Seçim sonuçları bunun çağrısıydı.   Aksi halde peki. Yani AKP mevcut politikalarını yürütmeye devam ederse ne olur?   Aksi çözülmedir. Otoriter iktidarların bir büyüsü var. Bir manipülasyonla kendilerini sürekli ayakta tutarlar, kinle, nefret oluşturarak, kendilerine sürekli yapay düşmanlar üreterek toplumu motive ederler ve bir dönem götürürler. AKP’nin yaptığı gibi… Fakat bu büyü bozulup geri dönüş, zayıflama ve kaybetme süreci başladığında bunun önünü almak mümkün değil. Hem 24 Haziran hem 31 Mart hem de 23 Haziran seçimin esas mesajı AKP ve iktidar ortakları tarafından geriye dönük yolculuk başladı. Dolayısıyla bunun önünü alması kesinlikle mevcut politikaların terk edilesi ile mümkün. Aksi halde çözülmekten, yenilmekten, kurtulamayacak ve bu süreç daha sancılı olacak.   Seçimler bitti. Yeni dönemde ne konuşulacak, HDP’nin temel gündemleri ne olacak?    HDP’nin açık, aleni beklentisi şudur: Demokrasi güçlerinin artık bu zayıflayan otoriter iktidara karşı demokratik değerler ve demokratik anayasa çerçevesinde bir araya gelip, bunun Türkiye açısından hayati bir tercih olduğunu, bir ihtiyaç oluğunu ortaya koyup demokrasi cephesini örmesi.   HDP’nin bundan sonra iktidara çağrısı şudur; Bu karakterinden derhal vazgeçip bütün düşmanlaştırıcı, öteklileştirici, şiddet yöntemlerinin tümünü terk ederek, bir demokratik Anayasa ittifakıyla toplumun tümünün temsilini yapan kurul ve kuruluşların yeniden Türkiye’nin anayasasını yapması çağrısı. Bu toplumsal bir sözleşemeye dönüşmeli ve toplumsal sözleşme Türkiye’nin bütün sorunlarını çözebilecek çözüm olabilecek nitelikte ve kalitede bir anayasa olmalı.   HDP’nin açık, aleni beklentisi şudur: Demokrasi güçlerinin artık bu zayıflayan otoriter iktidara karşı demokratik değerler ve demokratik anayasa çerçevesinde bir araya gelip, bunun Türkiye açısından hayati bir tercih olduğunu, bir ihtiyaç oluğunu ortaya koyup demokrasi cephesini örmesi. HDP’nin. İşte üçüncü yol zaten budur. Ne ona ne diğerine eklenen, mütedeyyinden tutalım sosyalistine, cumhuriyetçisine, işçi sınıfına, kadınlara, gençlere  kadar herkesin ihtiyacını karşılayabilecek bir gündem ile toplumun bu sıkışmışlık, bu karşıtlaştırılmışlık ve dolayısıyla soruların, çatışmanın derinliğine yaşanmasına neden olan bu kamplaşmanın dışında üçüncü bir yol seçeneği olarak topumun örgütlendirilmesidir.    HDP bu konuda kararlıdır. Mahalleden, sokaktan başlayarak bütün mesleki alanlardan başlayarak  toplumu demokratik bir zeminde örgütlemeyi hedefliyor. Nitekim bizim seçimden sonraki temel tartışmamız budur. Sayın Öcalan’ın eleştirilerini dikkate almıştır. Bu projenin fikri mimarisinin Sayın Öcalan’ın olduğu bilincinde olarak eleştirilerini, önerileri ve yine eksik akalan taraflara yönelik değerlendirmelerini ciddiye alıyor ve bu konuda da çeşitli planlamaları kendi bileşenleri, kendi çeperindeki kurum ve kuruluşlarla yine muhalefetten tutalım iktidara kadar bu görüşmelere duyarlı kılarak bir süreci başlatma ve müzakere partisi karakterini geliştirmeye dönük bir hazırlık yapıyor. Toplumu örgütleyen, muhalefeti, iktidarı da gözeterek onların plan ve programlarına etki de bulunacak, onları duyarlı kılacak bir siyaset tarzı yürütüyor.   MA / Diren Yurtsever