Dr. Gül: Adalet Bakanlığı TTB’ye derhal davette bulunmalı 2019-05-19 09:06:26   İZMİR – “Mahpushanelerde insanlar açlık grevi ve ölüm orucundayken hiçbirimiz sağlıklı olamayız” diyen Dr. Zeki Gül, taleplerin yerine getirilmesi gerektiğini belirtti ve ekledi: “Adalet Bakanlığı TTB’ye derhal davette bulunmalıdır.”    Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) bünyesinde 1995 yılından bu yana insan hakları mücadelesi veren ve son 20 yıldır cezaevleri bağımsız izleme süreçlerinde yer alan Doktor Zeki Gül, Leyla Güven ve tutukluların taleplerinin yerine getirilmesi çağrısında  bulundu. Geçmiş dönemdeki deneyimlerinden yola çıkarak açlık grevlerinin gün itibarıyla kritik bir aşamada olduğunu dikkat çeken Gül, Adalet Bakanlığı’nın derhal cezaevlerine TTB’nin de içinde bulunduğu bir heyet göndermesi gerektiğini kaydetti.    AÇLIK GREVLERİNİN EN ÇOK YAŞANDIĞI ÜLKE    Türkiye’nin dünyada en fazla açlık grevlerinin yaşandığı bir ülke olduğunu ifade eden Gül, “Açlık grevlerini bir protesto biçimi olarak ölüm orucuna dönüştürüldüğünü görmek, yaşanan durumunun vahametini ve ciddiyetini gözler önüne seriyor. Açlık grevleri ve ölüm oruçları tıbbı bir süreç değildir. Ama sonuçları tıbbı neticeler doğurur. Evrensel hukuk ve uluslararası bildirgelere bakıldığında bunun bir sivil itaatsizlik olduğunu görebiliriz. Bir hak arama, bir talepte bulunma yöntemidir, meşrudur” diye belirtti.   ‘BAKANLIK TTB’Yİ DAVET ETMELİ’   Açlık grevlerinin tıbbileştirmeden bunun sonlandırma yöntemlerini aramak gerektiğine vurgulayan Gül, “İlk etapta vakit kaybedilmeden görüşmelerin başlaması lazım. Adalet Bakanlığı ve hükümetin bu kurumları, bağımsız heyetlerin içinde yer aldığı, geçmişte olduğu gibi Türk Tabipler Birliği’nin de içinde olduğu bağımsız izleme heyetlerinin ivedilikle, hatta saatler içerisinde davet etmesinde yarar vardır. Dünya örnekleri de gösteriyor ki güven eksenli süren bir süreç ve arabuluculuk olarak değil, bir kolaylaştırıcı olarak hekimlerin üye olduğu heyetler son derece değerlidir. 1995’ten bu yana ülkedeki açlık grevlerini gerek Tabipler Birliği, gerek insan hakları, gerek izleme heyeti olarak yapılan gözlemlerden şunu söylemek mümkün; bağımsız heyetlerin olmadığı her süreç bir handikaptır ve risklere açıktır. Bu yüzden Adalet Bakanlığı geçmişte olduğu gibi TTB’ye derhal davette bulunmalıdır. Özelikle kritik cezaevlerinde yüz yüze mahpus görüşleri dahil olmak üzere cezaevi hekimleriyle TTB’nin bu konudaki deneyimli hekimlerinin buluşturması bu sorunları azaltacaktır” ifadelerini kullandı.     ‘TEK KİŞİLİK HÜCRE İŞKENCEDİR’   Açlık grevindekilerin tek kişilik hücrelere alınmasının kaygı verici olduğuna dikkat çeken Gül, şunları söyledi: “Uluslararası etik bildirgede, evrensel hukuk normunda bu işkencedir, kötü muameledir. Aylarca açlık grevinde olan kişilerin tek başına bir mekanda yaşanmaya zorlanması gündelik mekansal temizliği dahil olmak üzere her işi tek başına yapmak zorluğunu getirir. O yüzden açlık grevinde bulunan kişinin tek hücrede bulunmasına son verilmesi ve uluslararası bildirgeler ve tıbbi etik çerçevesinde zorunludur. Yine cezaevlerinde bulunan sağlıkçı ve hekimlerin bu tür uygulamalara onay vermemesi gerekiyor. Çünkü bir hekimin aylarca aç olan bir kişiye kendi işini kendi yapar ve kalori harcar demesi, açlık grevinde olan kişinin sıkıntılarını hızlandıran bir etkiye sahiptir.”    ÇOK KRİTİK AŞAMA   Son yıllarda açlık grevi sürecinde B1 vitaminlerinin alınması kişinin sorun yaşanmadan açlık grevini atlatacağı anlamını taşımadığının altını çizen Gül, “Açlık grevlerinde beyin kompleks vitaminleri aldığı için grevlerin süresi arttı. Kanıta dayalı gittiğimizde 180 güne gelen bir kişi ne olabileceğini ön görmek çok zordur. Bir hekim ve bir insan olarak onları açlık grevlerine yönelten sorunların ortadan kaldırılması, taleplerinin müzakere yoluyla çözülmesi bir tedavi ve sağlatıcı özeliği olduğunu söyleyebilirim. Kalbin ani durmasında, karaciğer yetmezliğine kadar her sorun açlık grevinin uzaması halinde insan yaşamına mal olması mümkündür. Açlık grevine girenler tam kontrolden geçerek, açlık grevine başlamıyor; içlerinde şeker hastası, tansiyon hastası olan var, hastalıklarını bilen ve bilmeyen var. Açlık grevi her birey için öngörülemez. Ama gün itibariyle son derece kritik aşamada olduklarını söylemek mümkündür” vurgusunda bulundu.    ‘HİÇBİRİMİZ SAĞLIKLI OLAMAYIZ’   Sağlığın bireysel bir süreç olmadığını bedensel, ruhsal, sosyal ve siyasal iyilik hali olduğunu belirten Gül, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Bu yüzden açlık grevi ve ölüm orucunda olanların sağlık risklerini konuşurken eksik bırakılan şudur; mahpushanelerde insanlar açlık grevi ve ölüm orucundayken hiçbirimiz sağlıklı olamayız. Ya da hangi tutuklunun annesi, kardeşi, eşi veya bu ülkedeki vicdan sahibi insan huzurlu olabilir? Açlık grevleri bir bütün olarak toplumu etkileyen ve ilgilendiren bir süreçtir.”   MA / Esra Solin Dal