'Öcalan'ın deklarasyonu halkların eşitliğine dayalı bir çözüm perspektifidir' 2019-05-16 09:02:06 İSTANBUL - Öcalan’ın bütün görüşme süreçlerinde ezilen halkları temel muhatap olarak gördüğünü vurgulayan HDP İl Eşbaşkanı Cengiz Çiçek, açıklanan metni de, "Ortadoğu’da yerel demokrasi, demokratik ulus, halkların kardeşliğine ve eşitliğine dayalı bir çözüm perspektifidir" diye tanımladı.   PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın avukatları 8 yıl aradan sonra 2 Mayıs’ta müvekkilleriyle bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmenin ardından avukatların yaptıkları basın toplantısından Öcalan ve yanında bulunan 3 tutuklunun imzasını taşıyan metni kamuoyuyla paylaştı. Dört ayrı başlık altında ifadelerin yer aldığı metni ve görüşmeyi Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul İl Eşbaşkanı avukat Cengiz Çiçek, değerlendirdi.    ‘DEMOKRASİ GÜÇLERİNİN SABRI KALMADI’   Öcalan’ın 8 yıl boyunca avukatlarıyla görüşmemesinin Türkiye’deki hukukun ne kadar düştüğünün göstergesi olduğunu belirten Çiçek, böyle bir durumla hukuk devletinde karşılaşılamayacağını söyledi.  8 yıl aradan sonra yapılan görüşmenin Kürt sorununun seyriyle doğrudan alakalı olduğunu dile getiren Çiçek, “Bu görüşme devletin Kürt meselesinin çözümsüzlüğüyle ne kadar zorlandığının da göstergesidir. Fakat Kürt sorununun çözümsüzlüğü üzerinden kendi iktidarını pekiştirmeye çalışan ulus devletçi, tekçi zihniyet her sıkıştığı dönemde Kürt sorununda göstermelik bir çözüm havası yaratıp, kendisini iktidarda tutmanın yollarını arıyor. Gelinen aşamada aslında bu bir defaya mahsus olan avukat görüşünün de bir oyalama olduğunu iktidarın içine düştüğü zor durumdan çıkmak için bir zaman kazanma taktiği olarak kullandığını görmek gerekiyor. Ama şunu belirtmeden de geçmemek gerekiyor; Sayın Öcalan üzerindeki mutlak tecrit sitemi ve işkence sistemine ne Kürt halkının ne de demokrasi güçlerinin sabrı kaldı. Kürt sorunun çözümsüzlüğü artık Türkiye’nin ve Ortadoğu’nun kaldıramayacağı bir pozisyona geldi” dedi.     ‘MESAJI YOL HARİTASI OLARAK OKUNMALI’   Öcalan’ın yapılan bütün görüşme süreçlerinde ezilen halkları temel muhatabı olarak gördüğünü vurgulayan Çiçek, dünyadaki demokratik devrimci mücadelelerin öncülüğünü hem fikri düzeyde hem pratik düzeyde Öcalan’ın yaptığına işaret etti. Öcalan’ın Türkiye’deki demokrasi mücadelesine HDP ve HDK fikriyatıyla soluk kazandırdığını ifade eden Çiçek, konuşmasını şu şekilde sürdürdü: “Bu yönüyle ele alındığında aslında Sayın Öcalan’ın çözüm paradigmasının ana muhatabı Türkiye’deki halklardır. Hiçbir zaman iktidar sahipleri olmamıştır. Sayın Öcalan özetle toplumsal müdahalecidir, aşağıdan müdahale eder, dönüştürücüdür, yukarıda da müzakere eder. Sayın Öcalan o yüzden aslında bu açıklamada siyasal bir hamle yapmıştır. Türkiye halklarının, ezilenlerinin, demokrasiden, özgürlükten yana bütün kesimlerin 7 maddelik deklarasyonuna vereceği cevabı beklemektedir. Çünkü halklar nezdinde verilecek yankı Sayın Öcalan’ın elini güçlendirecektir. Yani ‘bu ne mutabakat ne de müzakere metnidir’ şeklinde ortaya çıkan metnin mantığı budur. Buradan doğru bir dönüşüm, bir büyüme, bir mücadele hattı örüldüğü zaman zaten iktidarlar bu toplumsal mücadele hattına ve büyüme sürecine kayıtsız kalamayacaktır. O yüzden Öcalan ve yanında yer alan diğer 3 yoldaşının ortak kaleme aldığı bu metni aslında Türkiye halklarının demokratik mücadelesine dönük bir çağrı, bir yol haritası, bir mücadele hattı olarak okumak gerekiyor.”    ‘KİMSE KÜRT’E AKIL VERMESİN’   Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) İstanbul seçimlerini yenileme kararının Öcalan’ın mesajının okunmasıyla aynı güne denk gelmesini AKP’nin bir oyunu olarak değerlendiren Çiçek, “Bu bize o klasik oyunu tekrardan hatırlatıyor. Neydi o klasik oyun; Kürt sorununa bir çözüm süsü ver, bir görüşme havası yarat, sanki İmralı’da bir müzakere ve mutabakat havası varmış gibi bir algı yarat ve bu şekilde Kürt halkının kafasını karıştırmaya çalış. AKP bununla kitleler zemininde daha fazla yan yana gelen demokrasi cephesini parçalamaya, kafaları karıştırmaya çalıştı” dedi. YSK’nin seçim iptal kararıyla, AKP-MHP iktidarının hizmetine girdiğini dile getiren Çiçek, “AKP’nin bu zamanlama ayarı üzerinden Kürtlerin stratejik yaklaşımını, demokratik direnişini teste tabi tutmak aslında Türkiye’deki demokrasi güçlerinin de standardını gösteriyor. Yani her defasında Kürdü tartışan, Kürdün demokrasi mücadelesinden geri duracağını düşünen, CHP şahsında ortaya çıkan beyaz Türkçülükle AKP şahsında ortaya çıkan yeşil Türkçülüğün içinde bulunduğu şovenizm havuzu Kürt sorununu çözmekten uzak olduğunu gösteriyor. Kürt halkı 40 yıllık mücadele döneminde fazlasıyla sınanmış ve fazlasıyla politikleşmiş bir halk. Kimse bu saatten sonra Kürde akıl vermesin, kendi aklını başını alsın” diye konuştu.    ‘MUAZZAM BİR ÇÖZÜM PERSPEKTİFİ VAR’   Kürt sorununun çözümsüzlüğünün Türkiye’deki bütün halkların başına bela olduğunu ifade eden Çiçek, “Kürt sorununun demokratik çözümünü sahiplenmek ve dillendirmek için Kürt olmak gerekmiyor. Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne çözümsüz bırakılan bu sorun artık demokratik kısaslarla çözülmesi gerekiyor. İşte Sayın Öcalan’ın temel perspektifi budur. Dikkat ederseniz Sayın Öcalan’ın açıklamasında herhangi güncel bir gelişme yok. Tarihten ve günümüzden süzülmüş Ortadoğu’yu ve Suriye’yi de içine katan muazzam bir çözüm perspektifi var. Buna gözünü, kulağını kapatanlar Türkiye halklarını en büyük düşmanıdır. Bizler böyle okuyoruz. Ülke adına üzülüyoruz” ifadesinde bulundu.   Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 7 Mayıs’ta partisinin grup toplantısının çıkışında gazetecilerin sorularına verdiği yanıtta  “8 yıl oldu mu ya? Avukatları için öyle olabilir de avukatların dışındaki aile için? Daha geçenlerde kardeşini gönderdik. Biz müsaade ettik ona” sözlerini hatırlatan Çiçek, Erdoğan’ın bu sözlerinin Cumhuriyetin iflası anlamına geldiğini söyledi.    'TECRİT HUKUKSUZLUK GETİRMİŞTİR'   Ülkeyi yöneten bir Cumhurbaşkanı'nın kullandığı dilin bu olmaması gerektiğini belirten Çiçek, şu ifadelerle konuşmasına devam etti: “Erdoğan’ın oradaki ifade biçimi ‘Türkiye’nin tek sahibi, tek yetkilisi benim, gerisi teferruattır’ biçimindedir. Kendisini yargının yerine koyan bir Cumhurbaşkanı'ndan bahsediyoruz. ‘Biz göndermemiş miydik’ açıklaması bile aslında dolaylı bir itiraftır. ‘Biz yargıya talimat verdik, gönderdik’ ya da ‘yargıya talimat verdik, göndermedik’ diyor. Yaptığı bu açıklama aslında ya ciddiyetsizlik itirafı ya da tek adam diktatörlüğünün itirafıdır. İkisi de bu ülkenin sonu demek. İmralı Cezaevi Britanya’da, İskandinavya’da değil Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları içerisinde bir ada cezaevidir. Burada yasalar geçerli değilse ah vah etmesi gerekenler sizlersiniz. Sizin yasalarınız orada hükümsüz kaldı. İmralı’daki hukuksuzluk bugün bütün toplumsal kesimlere yönelik bir hukuksuzluk haline gelmiştir. İşte Diyarbakır’daki, Cizre’deki, bugün İstanbul’daki kayyum gerçeğini doğurmuştur.”   ‘DEKLARASYON TÜRKİYE HALKLARINA ÇAĞRIDIR’   Artık Türkiye’deki demokrasi mücadelesini şahıslara kilitlemekten ziyade ilkelere, tarihe, kültüre ve kurumların kendi birikimlerine kilitlemek gerektiğini dile getiren Çiçek, “Özellikle kendisine demokrat, sosyalist, devrimci, muhalif ya da AKP karşıtı olarak kodlayan insanlara sesleniyoruz. Söz hakkı elinden alınmış, nasıl yaşadığını, sağlık durumunun nasıl olduğunu bilmediğimiz bir insanın yıllar sonra Türkiye kamuoyuna dönük deklarasyonu üzerinden bu kadar spekülasyon yapmak aslında demokratik çözümü ıskalamak demektir. Bu değeri herkesin bilmesi gerekiyor. Bu değerin sesi kısılırsa, bu değerin iradesi kırılırsa Türkiye’de demokrasi cephesi kaybedecektir. Varın o zaman sonunuzu, geleceğinizi siz düşünün. O yüzden beyaz tülbentliler hareketi Türkiye’nin demokrasi hareketidir, Türkiye’nin özgürlük hareketidir. Kendisine demokratım diyen hiç kimse bu sese, bu temizliğe bu onura, bu vicdana kayıtsız kalamaz kalmamalıdır. Kaldığınız sürece herkes bu sürecin altında ezilecektir. O yüzden Sayın Öcalan’ın deklarasyonunda ortaya çıkan çağrı Türkiye halklarına, ezilenlerine çağrıdır. Sadece Türkiye’de değil, Ortadoğu’da yerel demokrasi, demokratik ulus, halkların kardeşliğine ve eşitliğine dayalı bir çözüm perspektifidir. Bize savaşı, yoksulluğu, yolsuzluğu ve ahlaki çürümüşlüğü dayatanlara karşı ahlakın, demokrasinin, özgürlüğün eşitliğin adaletin çağrısıdır” diye konuştu.   MA/ Ferhat Çelik