Açlık grevlerinde Wernicke-Korsakoff Sendromu tehlikesi 2019-05-15 09:33:34 DİYARBAKIR - Açlık grevi ve ölüm orucu eylemlerinin Wernicke-Korsakoff Sendromu tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu aktaran TTB Merkez Konsey Üyesi Halis Yerlikaya, “Sürecin sonlanması için herkes çaba göstermeli” dedi.   İmralı tecridine karşı cezaevlerinde 16 Aralık 2018’de başlatılan ve 1 Mart itibariyle tüm cezaevlerine yayılan açlık grevi eylemleri 151 günü geride bırakırken, kamuoyu ve devletin sessizliği üzerine 30 Nisan itibariyle ölüm orucu eylemi başlatıldı. Hükümetin bu konuda sessizliği devam ederken, tutukluların sağlık durumunda ciddi sorunlar baş gösteriyor.   Açlık Grevlerini Takip ve İzleme Platformu’nun topladığı veriler üzerinden tutukluların sağlık sorunlarına dair bilgi veren Türk Tabipler Birliği (TTB) Merkez Konsey Üyesi Halis Yerlikaya, açlık grevi eylemlerinin bir hak arama yöntemi olarak sıkça başvurulduğunu aktararak, açlık grevlerini B1 vitaminin alındığı ve alınmadığı şeklinde ikiye ayırmak gerektiğini söyledi. Açlık grevleri için B1 vitaminin hayati önem taşıdığını aktaran Yerlikaya, dünya ve ülkemizdeki açlık grevlerinde 40-50’nci günlerden sonra ciddi sağlık sorunlarının baş gösterdiği ve 60’ıncı günlerden sonra ise ölümlerin yaşandığına değinerek, B1 vitaminin alınmasıyla grevlerin uzadığına dikkat çekti.   AÇLIK GREVİNİN ETKİSİ    Kimi cezaevlerinde B1 vitaminiyle ilgili sıkıntıların yaşandığına değinen Yerlikaya, kişilerin sağlık durumları ve açlık grevini yapma koşullarıyla ilgili kritik günün değişebildiğini belirterek, genel olarak 40'ıncı günden sonra bu zamanın başladığını kaydetti. Yerlikaya, “Açlık grevi sadece sıvı, B1 vitamini, belli miktar şeker ve karbonat alımıyla sınırlanan bir süreçtir. Protein, mineral ve yeterli kalori alımı yoktur. Her kişinin metabolizması farklı, greve girdiği zamanki kilosu farklı olabiliyor. Ancak süren açlık grevlerinde yaşamı tehdit edecek boyutlara varacak ciddi tehlikelerin oluştuğunu biliyoruz” diye belirtti.   WERNİCKE-KORSAKOFF TEHLİKESİ   B1 vitamini alınmadığı zaman 40’ıncı günlerden sonra sinir sisteminde ciddi harabiyetlerin oluştuğuna dikkat çeken Yerlikaya, “B1 vitamini açlık grevi sırasında alınmış olan şekerin, glikozun metabolizmasında önemli rol görüyor. Beyinin korunmasında ciddi bir işlev görüyor. B1 vitamini alınmadığı zaman 50’inci günlerden sonra Wernicke-Korsakoff Sendromu dediğimiz ciddi bir beyin hasarı ve kişilerin felç olmasıyla sonuçlanan bir sürecin yaşanmasıyla karşı karşıyayız. Kimi cezaevlerinde vitaminin yetersiz alındığını biliyoruz” ifadelerini kullandı.   Bir bireyin günlük 500 miligram B1 vitaminin alması gerektiğini vurgulayan Yerlikaya, Türkiye’de saf B1 vitamini olmadığını belirterek, piyasada bulunan kompleks tablet içerisinde iki tane alındığı zaman 500 miligrama denk gelen yeterli B1 vitamini sağlanmış olacağını kaydetti.   SÜREC UZUYOR, VÜCUT SİSTEMİ ÇÖKÜYOR   Yerlikaya, açlık grevlerinde B1 vitaminin alınmamasıyla beyinde ciddi hasarların, bulantı ve kusmaların sonucunda sıvı alımının engellenmesiyle 70-80’inci günlere doğru gidildiğinde eylemcilerin yaşamını kaybettiğini anımsatıyor. Ancak 2000’li yıllardan sonra Türkiye cezaevlerinde B1 vitamini kullanılmaya başlanmasıyla bu sürecin uzadığını vurgulayan Yerlikaya, “Eylem devam ettiği sürece kişilerde çok ciddi kilo kaybı, kas yıkımı, hareketsizlik, kas eklem ağrıları, gözlerde ışığa ve kokuya karşı aşırı hassasiyet, zaman içerisinde bulantı ve kusma, bağırsak sistemi içerisinde kanamalar gerçekleşiyor. Ki bize ulaşan bilgilere göre kimi cezaevlerinde eylemcilerin bazılarında zaman zaman bağırsak kanamalarının olduğunu biliyoruz. Sürecin uzamasıyla birlikte bütün vücut sistemi üzerinde ciddi yan etkileri vardır” şeklinde konuştu.   ENFEKSİYON KAPMA ORANI ARTIYOR   Bağışıklık sistemi ciddi bir zayıflama gösterirken eylemcilerin enfeksiyonlara karşı güçsüz hale geldiklerini belirten Yerlikaya, “Özellikle bulantı-kusma da tetiklenirse ve aspirasyon dediğimiz mide içeriğinin akciğere kaçması gibi durumlarla karşı karşıya kaldığımızda bu enfeksiyonlar, ciddi bir takım sonuçlar doğurur. Geçmiş deneyimlerde bize gösteriyor ki açlık grevlerinde kaybettiğimiz eylemcilerin çoğunun enfeksiyonlar nedeniyle kaybedildiğini biliyoruz.  Bağışıklık sisteminin giderek zayıfladığı, çöktüğünü de biliyoruz. Onun için süreç ne kadar daha kısa süre içerisinde sonuçlanırsa vücut üzerindeki bu olumsuz yıkıcı etkilerin sonuçları daha az olur” diye konuştu.   UYARILAR   Açlık grevlerinin sonlanması durumunda eylemcilerin sağlık ve beslenme noktasında Yerlikaya, şu uyarıları yapıyor: “Özellikle B1 vitamini olmadan saf şekerli suyun verilmemesi konusu çok çok önemli. Doğrudan damara B1 vitamini katılmamış serumların verilmesi durumunda çok ciddi sıkıntıların olduğunu biliyoruz. Özellikle B1 vitamini almamış veya yetersiz almış kişilere bu serumlar verildiği zaman Wernicke-Korsakoff Sendromunun ortaya çıkma riskini artırır. Öncelikli olan saf dekstrozun, saf şekerli suyun verilmemesidir. Bir diğeri ise çok özenli bir tedavi yaklaşımı gerektiriyor. Her kişinin yapısına ve açlık grevinde kaldığı süreye, kişide var olan duruma ve gerekli tetkikler yapılarak belli bir özen içerisinde bir tedavinin yapılaması gerekiyor. Normal beslenme sürecine yavaş yavaş geçilmesi. Bir hafta 10 günlük süreç içerisinde sıvı besinlerle başlayarak bu sürecin tamamlanması gerekiyor. Açlık grevi bittiğinde uzun süre açlık grevinde olan kişilerin tedavisi çok özen gerektiriyor.”   ‘HERKES ÇABA GÖSTERMELİ’   Cezaevlerinde açlık grevi eylemlerini sağlık boyutuyla izlemek için yaptıkları başvuruların olumsuz karşılandığını hatırlatan Yerlikaya, “Türkiye cezaevlerinde 3 bine yakın kişinin açlık grevinde olduğunu biliyoruz. Tam olarak ne durumda olduklarını bilmiyoruz. Kamu otoritesinin de bu kadar yaygın açlık grevinin olduğu süreçte bunlarla baş etmesi ve takip etmesinin olanağı yok. Gelinen aşama itibariyle sürecin çok fazla uzadığını ve insanlar üzerindeki yıkıcı etkilerin ortaya çıkmaya başladığını, kimi yerlerde çok daha acı haberlerle de karşı karşıya olduğumuzu ifade etmek gerek. Daha fazla olumsuzluklar yaşanmaması açısından bir an önce bütün herkesin çaba göstermesi ve sürecin sonlanması gerekiyor” diye kaydetti.