Diyarbakırlılar: Tecrit kalksın, ölümler dursun 2019-04-19 09:38:38   DİYARBAKIR - PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük tecride karşı süren açlık grevine ilişkin konuşan Diyarbakırlı yurttaşlar, daha fazla ölüm yaşanmadan açlık grevi eylemcilerinin taleplerinin kabul edilmesini istedi.   Kürt sorununun çözümüne dönük başlatılan sürece AKP Hükümeti tarafından son verilip, yeniden şiddet politikalarına dönülmesiyle İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’nde bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik devreye sokulan tecrit politikası sürüyor. Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve HDP Milletvekili Leyla Güven’in uygulanan tecrit politikasına son verilmesi talebiyle cezaevinde başlayıp, tahliyesi sonrası sürdürdüğü açlık grevi eylemi 163’üncü gününe ulaştı. Yine cezaevlerinde bulunan binlerce siyasi tutuklu ile HDP’li 3 milletvekili daha dışarıda tecride son verilmesi için açlık grevinde.    Hükümetin sürdürdüğü tecrit politikası ve kritik aşamaya gelen açlık grevleri konusunda ne düşündüklerini Diyarbakırlılara soruduk.    Cezaevlerinden cenaze çıkmaması için herkesin sorumluluk alması gerektiğini söyleyen kent sakinleri, tecride derhal  son verilmesini istedi.   ‘KİMSE ONURSUZ BİR YAŞAMI BİZE DAYATMASIN’   Açlık grevlerine, Kürt sorununa dair çözümsüzlük politikalarından kaynaklı başlandığını dile getiren Yusuf Demir, Leyla Güven ile birlikte cezaevlerindeki açlık grevlerinin 4 ayı aşkındır sürdüğüne dikkat çekti. Bugün toplum üzerinde uygulanan zulüm politikaları konusunda 12 Eylül dönemini hatırlatan Demir, “Hiçbir kötülük karşılıksız kalmaz ve sahibini bulur. Daha önce Kenan Evren’de aynı şeyleri yaptı. O dönemde de insanlar yaşanan zulme karşı açlık grevlerine girdi onurlu bir yaşam için. Sonrasında yaşananları herkes biliyor. Çünkü kimse onursuz bir yaşamı kabul etmez. Bize kimse bunu dayatmasın” diye belirtti.   ‘ZİNDAN DİRENİŞİ AYDINLIK YARINLARI GETİRECEKTİR'   Kürtlerin ve siyasi önderleri olan Abdullah Öcalan’ın uzun bir süredir tecrit altında olduğunu ifade eden Bahri Bilen de, “Uzun bir süredir Kürtler dört parçada tecrit altındadır. Leyla Güven, direnişiyle halkına öncülük etti. Bugün 7 bin insanımız açlık grevinde ve kritik bir merhaleye gelmiş noktadalar” dedi.   Açlık grevi direnişinin herkes tarafında sahiplenilmesi gerektiğini belirten Bilen, “Sayın Abdullah Öcalan, sadece Kürtlere öncülük etmiyor bütün ezilen halklara hitap ediyor. Umut ediyorum ki demokrasiye inanan Türk, Kürt, Arap, Süryani ve hatta Avrupalı halklar ele ele verip bu karanlık süreci bertaraf eder ve tecrit kalkar. Bu direniş tüm halklara aydınlık yarınları getirecektir” ifadelerini kullandı.   ‘YAŞANAN VE YAŞANACAK ÖLÜMLERDEN BÜTÜN İNSANLIK SORUMLUDUR’   Daha önce fahri imamlık yaptığı belirtip, soy ismini vermek isteyen Emin (64) ise, ülkede yaşanan sorunların temelinde adaletsizlik ve hukuksuzluğun yattığı görüşünde.   “Adalet ve hukukun olduğu yerde hiçbir sorun yaşanmaz. Ama adalet ve hukukun olmadığı yerde insanlığa zarar veren her fil ortaya çıkar” diyen Emin, “Ekonomik kriz, yoksulluk, savaş ve perişanlığın nedenlerinden tutalım da bugün binlerce kişinin girdiği açlık grevlerine kadar hepsinin temelinde adaletsizlik ve hukuksuzluk yatıyor. Herkesin öncelikle bu kadar insanın neden cezaevinde bulunduğunu sorması gerekiyor. İnsanlar iki yolla yönetilir. Birincisi; hukuk ve adalet anlayışıyla, ikincisi ise zorbalıkla. ‘Sadece ben bilirim, ben yaparım’ denilirse, işte o zaman buna ‘dur’ diyecek insanlar çıkacaktır” diye belirtti.   Açlık grevlerinde bulunan ve insanların yaşamanı yitirmesi durumunda herkesin bundan sorumlu olacağını vurgulayan Emin, şunları söyledi: “Yaşanan ve yaşanacak ölümlerden bütün insanlık sorumludur. Bugün mümin olduğunu ifade eden herkes sorumludur. Çünkü ölüme karşı sessiz kalmak dinimize göre de büyük günahtır ve ahirette ‘Neden sormadın, neden engel olmadın’ diye hesabı sorulur. İdarecilerin sessiz kalması, açlık grevi eylemcilerin ölümünü beklemesi iktidarı birinci derecede sorumlu kılar. Bugün ‘müminim’ diyenlerin hiçbiri ses çıkarmıyor. Çünkü barış ve kardeşlik onların işine gelmiyor, kaçıyorlar. Bu müminlik değil, münafıklıktır.”    ‘KORKUNUN OLDUĞU HER YERDE TECRİT VARDIR’   Kent sakinlerinden Engin Köse de, cezaevlerinde süren açlık grevlerinin kritik aşamaya ulaşması dolayısıyla can kayıplarının yaşanmasından endişeli.   Bugün tecridin sadece Öcalan üzerinde değil, bütün Kürdistan’a yayılmış durumda olduğu üzerinde duran Köse, “Dışarısı da şuan açık bir cezaevine dönüştürülmüş durumda. Bugün eğer insanlar konuşurken, ‘başıma bir şey gelir’ diye kaygılanıyorsa, burada ifade özgürlüğünden bahsedilemez. Korkunun hakim olduğu her yerde tecrit vardır. En ufak bir itirazı dahi terörize etmek adalet değildir. Biz onlardan bir lütuf yada bir armağan istemiyoruz sedece kendi hukuklarını uygulamalarını istiyoruz” diyerek, tecride biran önce son verilmesini istedi.   Köse, tecridin sonlandırılarak ölümlerin önüne geçilmesi için ise, barış ortamının oluşturulması gerektiğini ifade etti.   Uluslararası kurumların tecrit ve açlık grevleri konusundaki sessizliğini de eleştiren Köse, “İnsanlar şu an ölümle burun burana gelmiş durumda ama bütün dünya üç maymunu oynuyor. Vicdanlı olan tüm kesimlerin adım atması ve ölümlerin önüne geçilmesini istiyoruz” dedi.    ‘KEYFİ CEZALARLA ÇOCUKLARIMIZ ZİNDANLARA ATIYORLAR’   Ölümler yaşanmadan açlık grevi eylemcilerinin taleplerinin kabul edilmesini isteyen Nazime Çakır da şunları söyledi: “Yeter artık, çocuklarımız zindanlarda ölüyor. Binlerce gencimiz bugün cezaevlerinde, keyfi cezalarla zindanlarda çürütüyorlar onları. Tecrit kalksın diye eylemdeler. Leyla Güven, bir milletvekilidir ve artık durumu kötüye gidiyor ama onun bile dinlemiyorlar. Daha dün Milletvekili Remziye Tosun’u su sıkıtılar yere düştü ve yaralandı. Başka bir partinin milletvekiline böyle yapamazlar ama Kürtleri temsil ettiği için onu saymıyorlar. Allah bırakmasın” diye konuştu.    Ünzile Barut ise, açlık grevlerinin sonlanması için hükümet yetkililerinin tecrit konusunda adım atması gerektiğini vurguladı.   Kürtlerin taleplerinin barış ve eşitlikten yana olduğunu söyleyen Barut, “Tek temennimiz cezaevlerinden herhangi bir ölümün yaşanmaması. Kürt anneleri bu topraklarda yeterince evladını kaybetti. Bir kişinin dahi yaşamını yitirmesi bizim için büyük bir acıdır. Bu acıların artık yaşanmasını istemiyoruz” dedi.