Öngör: Hakların pazarlığı olmaz 2019-03-24 09:33:05   ADANA – Açlık grevinde olan tutukluların ağır yaşam hakkı ihlaliyle karşı karşıya olduğuna dikkat çeken İHD Cezaevi İzleme Komisyonu Sözcüsü İlhan Öngör, “Hiçbir şey yaşam hakkından daha değerli değildir. Bireylerin temel hakları siyasi pazarlık meselesi yapılamaz” dedi.   İnsan Hakları Derneği (İHD) Merkezi Cezaevi İzleme Komisyonu Sözcüsü ve Adana Şube Başkanı Avukat İlhan Öngör, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridi protesto etmek için yaşamlarına son veren Zülküf Gezen ve Ayten Beçet ile açlık grevindeki tutukluları durumuna dikkat çekti. Öngör, İHD olarak 9 Şubat’ta açlık grevleriyle ilgili kamuoyuna paylaştıkları raporda, Aralık ve Ocak’ta toplam 313 tutuklu-hükümlünün süresiz-dönüşümsüz açlık grevine girdiğini hatırlattı.   ‘AĞIR YAŞAM HAKKI İHLALLİ’   1 Mart itibariyle cezaevlerinde bulunan binlerce tutuklu-hükümlünün süresiz-dönüşümsüz açlık grevine başladığını anımsatan Öngör, “Özellikle 16 Aralık 2018 ve 5 Ocak 2019 tarihinde süresiz-dönüşümsüz açlık grevine giren bazı mahpusların sağlık durumlarının hayati risk taşıyacak duruma geldiğini tespit ettik. Bu süreçte açlık grevcilerinin hukuki ve insani temelde olup Türkiye’nin iç hukuk mevzuatına göre de haklı bir talep olan tecridin kaldırılmasına yönelik talebin kabul edilmemesi ileri ki süreçlerde maalesef açlık grevcilerinin daha ağır yaşam hakkı ihlali ile karşı karşıya kalabileceklerini kaygısını taşımaktayız” dedi.    ‘ULUSLARARASI SÖZLEŞMELER YERİNE GETİRİLMİYOR’   “Son bir hafta içerisinde Edirne Cezaevi’nde Zülküf Gezen’in tecridin kaldırılmasına yönelik talebi nedeniyle yaşamına son vermiş olması yine dün de Gebze Cezaevi’nde aynı gerekçelerle yaşamına son veren kadın mahpus Ayten Beçet’in yaşamına son vermiş olması aylardır; kamuoyuyla paylaştığımız kaygılarımızı daha da derinleştirmektedir” diyen Öngör, tecridin kaldırılmasına yönelik talebin yasal bir hak olduğunu vurguladı. Öngör, “Yine yıllarca tecridin uygulanıyor olması hukuki boyutuyla beraber insani ve vicdani bir taleptir. Yine Türkiye’nin tarafı olduğu Evrensel İnsan Hakları Bildirgesinin 1’inci Maddesi’nde; tüm insanların haklarda ve onurda eşit olduğu yazılıdır. Yine Türkiye’nin tarafı olduğu Birleşmiş Milletler Medeni ve Siyasi Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu Maddesi’ne göre; özgürlüğünden yoksun bırakılan herkesin insani muamele ve insanın doğuştan sahip olduğu insanlık onuruna saygı görme hakkı vardır. Birleşmiş Milletler 14 Aralık 1990 tarihli Mahpusların Islahı İçin Prensiplerde; ırk, renk, cinste, dil, din, siyasal veya başka bir fikir, ulusal veya toplumsal köken, mülkiyet, doğum veya başka bir statüyle mahpuslara hiçbir ayrımcılık yapılamayacağını belirtmiştir. Türkiye; tarafı olduğu uluslararası sözleşmelerinin gereğini bugün yerine getirmemektedir” diye konuştu.    ‘SES VERELİM’   Öngör, sözlerini şöyle tamamladı: “İnsan hakları savunucuları olarak talep ettiğimiz şey bu uluslararası sözleşmeler gereği ve Türkiye’nin ceza infaz hukukuna uygun davranarak, tecridin kaldırılmasıdır. Hiçbir şey yaşam hakkından daha değerli değildir. Bireylerin temel hakları siyasi pazarlık meselesi yapılamaz. Maalesef bugün hak talebi nedeniyle mahpuslar yaşamlarına son vermekle karşı karşıya kalmışlardır. Bir daha bu acıların yaşanmaması için yetkili olan kurumları sorunun çözümü için derhal girişimlerde bulunmalarını ve kamuoyunun bu konudaki duyarlılık iradesini ortaya koyması gerekmektedir. Buradan tüm duyarlı kamuoyuna sorunun çözümünü noktasında ses vermeye çağırıyoruz.”    MA / Hamdullah Kesen