'Duyarlılık çağrıları değil pratik adımlar atılmalı' 2019-01-20 09:05:33   ADANA – Leyla Güven ve açlık grevinde olan tutuklular için duyarlılık çağrılarının pratik adımlara dönüşmesi gerektiğini dile getiren Wernicke Korsakofflular ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Girişimi Sözcüsü Bekir Sıtkı Keçeci, haklı taleplerin karşılanmasını istedi.   PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki ağırlaştırılmış tecridin kaldırması talebiyle Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven’in başlattığı süresiz -dönüşümsüz açlık grevi, 74’üncü gününe girerken, en az 239 tutukluyla eylem yayılıyor.    2000’de ölüm orucu eylemine katılıp 273 gün sürdüren Wernicke Korsakofflular ve Eski Mahpuslarla Dayanışma Girişimi Sözcüsü  Bekir Sıtkı Keçeci, Güven’in ve tutukluların taleplerinin haklı ve meşru olduğunu dile getirerek, eylemlerinin pratik adımlarla sahiplenilmesi gerektiğini söyledi.    ‘BU EYLEM BİÇİMİ DOĞRUDUR’   Tutukluların elindeki tek pasif direnişin açlık grevi olduğuna ve bu şekilde bedenlerini açlığa, ölüme yatırdığını ifade eden Keçeci, “Mahpusların cezaevinde iki seçenekleri var. Bir fiili direniş; ikincisi bedeni açlığa ve ölüme yatırmaktır. Cezaevinde bu iki direniş dışında hak almanın seçenekleri yok. Şimdi Leyla Güven ve mahpuslar, hak alma seçeneklerini açlık grevi eylemiyle kullanıyor” dedi. Tecridin hem cezaevlerinde hem de toplumsal yaşamın her alanında kaldırılması gerektiğini dile getiren Keçeci, “Bu eylem biçimi doğrudur. Başka yapabilecekleri bir şey yok” diye belirtti.    ‘B1 ALSALAR BİLE KALICI HASARLAR OLABİLİR’   Güven ve tutukluların talepleri karşılanmazsa cezaevlerinden her an tabutların çıkabileceğini söyleyen Keçeci, tutukluların sağlık durumlarına dikkat çekerek, “82, 84 ve 96 süresiz açlık grevi ve ölüm oruçlarında ölümler 63’üncü günde başladı. 72’lere kadar sürdü. Çünkü o zaman Tiamin denilen B1 vitaminleri alınmıyordu. Duyduğum kadarıyla bir iki gün öncesine kadar Leyla Güven ve diğer mahpusların B1 vitamini almadıklarını öğrendim. Bu da ölüm sınırı demektir. Şuandan itibaren B1 (B kompleksleri) vitaminini alsalar bile başta karaciğer ve böbrekler olmak üzere birçok organlarında hasarların kalacağı aşikardır. Gelinen aşamada saf Tiamın (B1) almaları yaşam sürelerini uzatacaktır. Bugün eylem sonuçlansa dahi açlık grevcileri, bedensel ve zihinsel bütünlüklerini yitireceklerdir. Yani Wernicke Korsakofflular arasına katılacaklardır” diye konuştu.    'HAKLI TALEPLER KABUL EDİLMELİ'   Keçeci, şöyle devam etti: “Tamda bugünlerde ölüm sınırına yaklaşan açlık grevleri gerekli düzenlemeler yapılmazsa yani tecridin kaldırılması, mahpusların bir arada daha fazla toplu zaman geçirmesi, el işi becerilerinin gelişme ortamının hazırlanması, avukat ve aile görüşmelerinin üzerindeki baskıların kaldırılması, hasta mahpusların serbest bırakılması ve çocuklu annelerin çocuklarıyla dışarı ortamında birlikte olabilme zemini hazırlanmazsa her an ölümler çıkabilir. Bu talepler insani ve doğal haklı taleplerdir. Bunların kabul edilmemesi için de hiçbir neden yoktur. Ancak baskı politikasını esas alan ve her seçim öncesinde askeri seferleri gündeme getiren zihniyetin, mahpusların haklı taleplerini görmezden geleceği açıktır.”   ‘SESLERİNİ DUYURALIM’   Bugün ölüm sınırına yaklaşan açlık grevcilerinin cezaevlerinde ölmemesi için, dışarıdaki herkesin bu insanlarla açıkça dayanışması gerektiğini vurgulayan Keçeci, şunları dile getirdi: “Yoksa bu durum devletin umurunda olmaz. Artık duyarlılık çağrıları yapmak değil, pratik adım atmanın zamanıdır.  Demokratik bir kamuoyu oluşturmak için; bulunulan her alanda demokratik kitle örgütlerinin ortaklaşa olarak basın açıklamaları, il ve ilçelerde valilikler ve insan hakları komisyonlarına dilekçeler vermesi, açlık grevi sürdürülen cezaevlerinin önlerine gidilmesi, medyada programlar yapılması, sosyal medyada durumun aciliyetinin ifade edilmesi ve en önemlisi de mahpusların seslerinin her alanda duyurulması gerekir. Aksi halde peş peşe ölümler kaçınılmazdır.”    MA / Hamdullah Kesen