Taşları elbirliğiyle döşenen cinayetin üzerinden 12 yıl geçti 2019-01-19 12:33:08 İSTANBUL – Tarihsel arka planı olan düşmanlıkla siyaset, yargı ve medya elbirliğiyle taşları döşenen bir cinayet ile katledilen Hrant Dink, 12'nci yıldönümünde bugün öldürüldüğü yerde anılacak. Tetiği çeken isimle birlikte, eline silah tutuşturan ve işleyeceği cinayete göz yuman kamu görevlilerinden oluşan 85 kişi hakkında açılan üç ayrı davada bugün sadece 4 isim tutuklu. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in, İstanbul Şişli'de 19 Ocak 2007 tarihinde uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamanı yitirmesinin üzerinden 12 yıl geçti. Siyaset, yargı ve medyanın elbirliğiyle taşlarını döşediği cinayete ilişkin süren yargılama ise, ağır aksak sürüyor. İşlenen cinayete dair bugüne kadar üç ayrı iddianame hazırlandı. İlk iddianame işlenen cinayette doğrudan yer alanlara açılırken, ikinci iddianame sorumluluğu bulunan kamu görevlilerine dönük oldu. Sonuncusu ise, yine cinayette sorumluluğu bulunan askeri yetkililere dair hazırlandı. Her üç iddianame kapsamında 4'ü tutuklu 85 sanık bulunuyor.   Dink'in ölümüyle sonuçlanan olaylar, 6 Şubat 2004 tarihinde Agos Gazetesi'nde yayınlanan "Sabiha Hatun'un Sırrı" başlıklı röportaj ile başladı. Sözkonusu haber sonrasında Agos kaynak gösterilerek 21 Şubat tarihli Hürriyet gazetesinde Ersin Kalkan'ın imzasıyla "Sabiha Gökçen mi Hatun Sebilciyan mı" başlığıyla yayımlandı. Dink'in konuyla ilgili kişisel yorumunu da içeren haber, geniş yankı uyandırdı. Bu yazı sonrasında yargı, siyaset, medya eliyle Dink’i hedefe konuldu.   Genelkurmay Başkanlığı’nın "milli birlik, beraberlik ve değerler açısından tehlikeli" bulduğu bu yazı sonrası 24 Şubat 2004 günü İstanbul Valiliği'ne çağrılan Dink, iddialara göre Vali Yardımcısı Ergün Güngör ve yanındaki iki kişi tarafından tehdit edildi. Ertesi gün de Mehmet Soykan isimli bir kişi tarafından verilen şikayet dilekçesi üzerine Şişli Cumhuriyet Savcılığı tarafından Hrant Dink hakkında başka bir yazısı dolayısıyla "Türklüğü aşağılamak" suçlamasıyla TCK'nin 301. maddesinden dava açıldı.   Adalet Bakanlığı’ndan gerekli iznin alınmasıyla Şişli Cumhuriyet Savcısı Turgay Evsen, düzenlediği iddianame ile Dink hakkında Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi’ne iddianame sundu. İddianamede Dink'in işlediği iddia edilen suç ise, “Türklüğü neşren tahkir ve tezyif etmek” oldu.    “Türklüğe hakaret" suçlaması sonrası Hrant Dink’e yönelik yaratılan linç atmosferi her geçen gün büyümeye başladı. Yeni davaların ardı arkası kesilmedi. Duruşmalar sırasında adliye önünde eylemler yapıldı, saldırı girişimleri yaşandı.   ‘BEYAZ BERELİ’ TETİKÇİ   Tüm bu olaylar silsilesiyle açıkça hedef haline getirilen Dink, 19 Ocak 2007'de Agos yakınlarındaki bir bankadan çıktığı sırada “beyaz bereli” bir tetikçi tarafından katledildi. Kalabalık caddede Dink'i ensesinden vurarak kaçan katilin görüntüleri de kısa sürede televizyonlarda yayınlanmış, katilin Ogün Samast isimli bir kişi olduğu ortaya çıktı. Tetikçi Ogün Samast'ın olay günü yalnız olmadığı görüntülerden anlaşılıyordu. Samast, yıllar sonra verdiği ifadesinde, “Olay günü Şişli’ye gittim ve adresi buldum. İki şahsın beni takip ettiğini gördüm. Oradaki ankesörlü telefondan Yasin Hayal’i aradım, ‘Abi beni takip edenler var polis var sanki arkamda’ dedim. Yasin de kendinden emin bir şekilde bana ‘olabilir onlar bizden’ dedi” sözlerini sarf etmişti.   KAMERA KAYITLARI YOK EDİLDİ   Ayrıca polis tarafından toplanan cinayet anına ilişkin kamera ve mobese kayıtlarının önemli bir kısmının yok edildiği, dosyaya konmadığı yargılamanın sonraki aşamalarında yine ortaya çıktı. Tıpkı, istihbarat “yardımcı eleman” olan Erhan Tuncel ve Yasin Hayal'in eniştesi Coşkun İğci'nin emniyet ve jandarma görevlilerine cinayetin işleneceği yönünde bilgi vermelerine rağmen gerekli önlemlerin alınmadığı gibi.    Üstelik Erhan Tuncel, Dink'in öldürüleceği bilgisini cinayetten önceki son bir yıl içerisinde tam 17 kez emniyet yetkililerine ilettiği de, “F4” denilen istihbarat raporlarında ortaya çıktı.   TALAT PAŞA CİNAYETİ İLE BENZERLİK GÖSTERİYOR   Cinayetin işleniş biçimi de neredeyse bir asır önceki bir suikastla çarpıcı şekilde benzerlik taşıyordu. Ermeni tehcirinden sorumlu Talat Paşa, Berlin’de 15 Mart 1921 günü Ermeni Sogomon Tehliryan tarafından, tıpkı Dink gibi ensesinden vurularak öldürülmüştü. İşleniş şekli “önceden belli” olan cinayetle açık bir mesaj veriliyordu. Nitekim Trabzon Emniyeti’nde görevli polis Muhittin Zenit'in cinayetten hemen sonra “yardımcı eleman” Erhan Tuncel'le yaptığı konuşmada “Ne oğlum, direkt kafaya sıkmışlar...Tek farklılık, kaçmayacaktı ama bu kaçtı” dediği tespit edildi.   ANKARA VE İSTANBUL’A FARKLI F4   Ayrıca Trabzon'dan İstanbul ve Ankara'ya gönderilen “Dink'in açıkça öldürüleceği” bilgisini içeren F4 raporunda farklı ifadeler kullanıldığı, İstanbul’a gönderilen raporda “ses getirici bir eylem”den bahsedildiği, Ankara’ya gönderilen raporda ise, “Hrant Dink’in öldürüleceği” bilgisi olduğu belirlendi. İstihbarat raporu, Emniyet İstihbarat Dairesi'ne terfi ettirilen dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç'in imzasını taşıyordu. Trabzon jandarması tarafından, Samast'ın yakalanmasından 1 buçuk saat önce hazırlanan raporda ise, cinayet silahının Ardeşen el yapımı olduğu bilgisi açıkça yer alıyordu. Başbakanlık müfettişlerince, dönemin Jandarma Komutanı Albay Ali Öz'e bunun nasıl olabileceği sorulacak, ancak Albay Ali Öz bu soruya cevap vermeyecekti.   HİÇBİR ÖNLEYİCİ ÇALIŞMA YAPILMAMIŞ   Trabzon Jandarma, Emniyet ve İstanbul Emniyet görevlileri, Dink cinayetinin işleneceğini ayrıntılarıyla bildikleri halde hiçbir önleyici çalışma yapmadıkları gibi cinayetten sonra belgeleri eksik gönderdikleri, bazı deliller üzerinde tahrifat yaptıkları, sahte belgeler düzenledikleri, arşivlerde temizlik yaptıkları da işlenen cinayet sonrasında karşılaşılan bir diğer önemli detay oldu.    Soruşturmanın ilerleyen aşamalarında İstanbul Emniyeti’nde de sahte rapor düzenlendiği ortaya çıktı. Emniyet personelinin, Trabzon'dan gelen ihbar üzerine “Yasin Hayal'i araştırdık” demelerine rağmen, cinayetten sonra 22 Ocak 2007 tarihinde bu araştırmanın yapıldığı müfettişlerce tespit edildi.   İLK DAVA AÇILDI   Cinayete dair ilk dava, Nisan 2007’de İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “tetikçi” Ogün Samast, azmettiriciler Erhan Tuncel ve Yasin Hayal’in de aralarında bulunduğu 18 kişi hakkında dava açıldı. Ogün Samast’ın dosyası yaşı küçük olduğu için İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilirken mahkeme, Samast'a “tasarlayarak adam öldürmek” ve “ruhsatsız silah bulundurmak” suçlarından toplam 22 yıl 10 ay hapis cezası verdi.   MAHKEMEDEN SANIKLARA BERAAT   5 yılda görülen 25 duruşma sonunda 17 Ocak 2012’de mahkeme, bütün sanıkların ''silahlı terör örgütüne üye olmak'' suçundan beraatine karar verdi. Yasin Hayal, “Hrant Dink’i tasarlayarak öldürmeye azmettirmek” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Erhan Tuncel, “patlayıcı madde imal etmek, kullanmak” suçlarından 10 yıl 6 ay hapse mahkum oldu. Aynı gün tahliye edildi.   Dink ailesi avukatlarının cinayette “örgüt bağı” bulamayan mahkemeye tepkisi ise, "Olayın üzerinden 5 yıl geçti. 5 yılda, Arat Dink’in de dediği gibi bizimle dalga geçtiler. Meğer dalganın büyüğünü en sona bırakmışlar. Meğer Hrant büyük bir planın parçası olarak değil, 3-5 kendini bilmez tarafından öldürülmüş. Bu kadarını beklemiyorduk. Gerçekten bu kadarını beklemiyorduk'' oldu.   SAVCI İTİRAZ ETTİ   Mahkemenin kararını savcı Hikmet Usta'nın “Örgüt de var, delil de var” diyerek temyiz etmesinin ardından Yargıtay, sanıkların "silahlı terör örgütü" değil, "suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt" üyesi olduklarına karar verdi. Yargıtay’ın bozma kararına uyan İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesi, sanıkları “suç işlemek için örgüt kurmak, yönetmek ve kurulan örgüte üye olmak” suçlarından yeniden yargılamaya başladı. Ogün Samast'ın "suç örgütüne üye olmak" suçlamasıyla yargılandığı İstanbul 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dava da ana dava ile birleştirildi.   SORUMLULAR TERFİ ETTİRİLDİ   Cinayette ihmal ve sorumlulukları olan kamu görevlisi isimler soruşturulmak bir yana, çeşitli görevlere terfi ettirilerek ödüllendirildi. Dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler, Kamu Güvenliği Müşteşarlığı'nın ardından İçişleri Bakanı yapıldı. Dönemin İstanbul İl Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ise, Osmaniye Valiliği'ne atandı. Dink 2007’de öldürüldüğünde İstihbarat Daire Başkanlığı görevinde bulunan Ramazan Akyürek, Emniyet Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığı’na, Hrant Dink'in “ölüm fermanım” dediği Yargıtay kararında imzası bulunan Mehmet Nihat Ömeroğlu da, Türkiye'nin ilk ombudsmanlığına atandı.Suikast istihbaratını ilk alan isim olduğu iddia edilen dönemin İstihbarat Şube Müdürü Engin Dinç, Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı’nın başına getirildi. Dinç, aynı zamanda Erhan Tuncel'i “yardımcı eleman” olarak emniyet bünyesine alan isimdi.   İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer ise, 1. Sınıf Emniyet Müdürü oldu. İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler emniyet müdürlüğü sırasına girdi. Dink cinayeti sorumlularından dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü Amiri Ercan Demir ise, Cizre Emniyet Müdürlüğü'ne atandı. Dink'in katili Samast ile hatıra fotoğrafı çektiren polis Yakup Kurtaran, Malatya Emniyet Müdür Yardımcılığı'na kadar yükseldi.   AİHM TÜRKİYE’Yİ MAHKUM ETTİ   14 Eylül 2010'da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), ölümünden önce Hrant Dink'in ve daha sonra ailesinin yaptığı 5 ayrı başvuruyu ele aldığı davayı ortak bir karara bağladı ve Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) “yaşama hakkı”, “ifade özgürlüğü” ve “etkili başvuru” hakkıyla ilgili maddelerini ihlal ettiğine yer verdi. 14 Aralık 2010'da kesinleşen kararda, "Hrant Dink'in koruma başvurusunu beklemeksizin kendisinin yaşamını korumak, cinayet planlarından haberdar olan resmi makamların ödeviydi" ifadeleri kullanıldı ve Türkiye, Dink ailesine 113 bin Euro tazminat ödemeye mahkum edildi.   YENİDEN YARGILAMA YOLU AÇILDI   Aile, kararla beraber Trabzon Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu ve dosya yeniden açıldı, kamu görevlileri için soruşturma izni istendi. HSYK 3. Dairesi, 26 Temmuz 2014’te Dink’in ölümünde görevlerini ihmalden Ramazan Akyürek, Reşat Altay, Engin Dinç, Faruk Sarı, Ercan Demir, Özkan Mumcu, Muhittin Zenit, Mehmet Ayhan için soruşturma izni verdi. Yine Dink ailesinin şikayeti üzerine dönemin Vali Yardımcısı Ergun Güngör, Celalettin Cerrah, Ahmet İlhan Güler ve 6 polis hakkında soruşturma izni istendi. Uzunca bir sürenin ardından kamu görevlisi 9 isme de yargılama yolu açıldı.   2014 yılında soruşturmada kamu görevlilerinin ifadelerinin alınması ve tutuklama kararıyla yeni bir sürece geçildi. Cinayet döneminde Trabzon İstihbaratı’nda görevli Muhittin Zenit ve Emniyet Amiri Özkan Mumcu 13 Ocak’ta tutuklandı. Yine dönemin Trabzon İstihbarat Şubesi'nde amir olan ve Cizre Emniyet Müdürlüğü'ne terfi ettirilen Ercan Demir ise, 19 Ocak'ta tutuklandı.     27 Şubat'ta ise, eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek mahkeme tarafından tutuklandı. “Paralel Yapı” soruşturmasında tutuklu bulunan Ali Fuat Yılmazer'le birlikte soruşturma kapsamında tutuklu kamu görevlisi sayısı böylelikle 5'e yükselmiş oldu.   20 Ekim'de soruşturma savcısı Gökalp Kökçü tarafından aralarında Celalettin Cerrah'ın da olduğu 26 kamu görevlisi hakkında iddianame hazırladı. İki kez iade edilen iddianame, üçüncü seferde kabul edildi. İddianamede Gülen Cemaati yapılanmasının emniyet içindeki oluşumunu tamamlamak için cinayeti önlemediği belirtildi. Savcının "yol verilen cinayet" diye tanımladığı cinayet ile Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarının da önünün açıldığı ifade edildi. Kamu görevlilerinin ihmaline yönelik soruşturmada son dönemlerde oldukça önemli bilgilere ulaşıldı. Bunlardan biri tetikçi Ogün Samast’ın İstanbul’a gittiği sırada Trabzon İstihbarat Şubesi’nden çok sayıda görevlinin terminalde bulunduğunun ortaya çıkmasıydı. Ayrıca Dink'in öldürüldüğü sırada çevrede 5 jandarma görevlisinin bulunduğu telefon kayıtlarından tespit edilmesiydi.   Dink’in Bakırköy’deki evinin bulunduğu bölgenin HTS kayıtları incelemesinde jandarmaya ait bazı telefon numaralarının Dink’in evinin bulunduğu bölgede sinyal verdiği tespit edildi. Bazı jandarma görevlilerinin Dink’in evinin çevresini de cinayetten önceki dönemde izledikleri ortaya çıktı.   Soruşturma dosyasında yer alan görüntülerdeki üç kişinin “Ogün Samast’a yardımcı-gözlemci ve takipçi olan” jandarma görevlileri olma ihtimâli üzerinde durulurken, yine cinayet gününe ait silinen banka kamera kayıtlarına ilişkin tutulan tutanak bulundu. Bu tutanak cinayetten tam 9 yıl sonra ortaya çıkıyordu.   Soruşturma ile ilgili son gelişmelerden birisi de kamu görevlileri hakkındaki davayı açan ve jandarma hakkında kritik bilgilere ulaşan Savcı Gökalp Kökçü'nün soruşturmadan alınarak Genel Hazırlık Soruşturma Bürosu’nda görevlendirilmesi oldu.   OLAY YERİNDE JANDARMA OLDUĞU TESPİT EDİLDİ   Dink’in öldürülmesine ilişkin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosunca yürütülen soruşturmada Dink’in öldürüldüğü saatlerde olay yerinde jandarma görevlilerinin olduğu tespit edilmişti. Ancak savcı Gökalp Kökçü, jandarmayı kamu görevlileri ile ilgili hazırladığı iddianameye dahil etmemesi dikkat çekti.   ASKERLERE GÖZALTI   15 Temmuz darbe girişiminin ardından Kökçü, 26 Temmuz 2016'da yeniden soruşturmanın başına getirildi. 27 Temmuz'da İstanbul ve Trabzon’da 4 jandarma ve bir yayınevi sahibi tutuklandı. 31 Temmuz'da aralarında askerlerin de bulunduğu 20 kişi gözaltına alındı.   3 Ağustos'ta ise Fox TV Haber Müdürü Ercan Gün, Hrant Dink cinayeti soruşturması kapsamında gözaltına alındı. Aynı gün jandarma görevlilerinden Jandarma Uzman Çavuş Abdullah Dinç tutuklandı.   7 Ağustos'ta da dönemin Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlilerinden Ergün Yorulmaz tutuklandı. 9 Ağustos'ta eski astsubay Emre Cingöz, Hrant Dink cinayetinin olduğu gün olay yerinde olduğu gerekçesiyle, "Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, "Fetullahçı Terör Örgütü/ Paralel Devlet Yapılanması üyeliği” ve “kasten öldürmeye iştirak" suçundan tutuklandı. Aynı gün Şüpheli jandarma astsubaylar Mustafa Küçük, Mikdat Özbek, eski uzman çavuşlar Rahmi Özer ile Musa Yıldırım ise aynı suçlardan, adli kontrol uygulanarak tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.   16 Ağustos’ta Trabzon İl Jandarma Komutanı Albay Ali Öz, jandarma istihbarat görevlisi Astsubay Veysel Şahin, İstanbul İl Jandarma Komutanlığı’nda görevli Astsubay Ecevit Emir ve Uzman Jandarma Adem Sarıgöl tutuklandı. Hrant Dink cinayeti davasında “örgüt olmadığı”nı söyleyen ve iki kişi dışındaki sanıkları tahliye eden mahkemenin başkanlığını yapan hakim Rüstem Eryılmaz, 20 Ağustos’ta Gülen Cemaati soruşturması kapsamında tutuklandı. 25 Ağustos’ta ise gazeteci Ercan Gün ile Dönemin Trabzon Jandarma İstihbarat Müdürü Metin Yıldız tutuklandı. Davaya bakan bir çok mahkeme başkanı ve üyesinin yeri değişti. Son olarak 24 Eylül 2018 tarihinde Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) kararnamesiyle Mahkeme Başkanı Ali İhsan Horasan’ın görev yeri değiştirildi.   Dava kapsamında son görülen son duruşmada eski Tuğgeneral Hamza Celepoğlu ile Yavuz Karakaya’nın tahliyesine karar verildi. Bu kararla dava da Ali Fuat Yılmazer, Ramazan Akyürek, Muharrem Demirkale ve Ercan Gün tutuklu kalmış oldu.   Dink cinayeti ilk işlendiği dönemlerde failleri, “Ergenekon failleri” arasında arayan yargı, failleri bugün de darbe girişimi sonrası Gülen cemaati içerisinde arar durumda. Davanın duruşması 12, 13 ve 14 Mart günlerinde görülecek.   MA / Yasin Kobulan