'12 yıldır Hrant için adalet talep ediyoruz' 2019-01-18 10:19:09   İSTANBUL - Hrant Dink cinayetine ilişkin konuşan Pakrat Estukyan, failin devlet olduğu cinayetlerin aydınlatılmadığını, sadece yem olacak kişilerin yargılandığını söyleyerek, toplumunun bunu bilince çıkararak 12 yıldır Hrant için ısrarla adalet talep ettiğini söyledi.    Irkçılığa ve Milliyetçiliğe DurDe Platformu, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesinin yıl dönümünde, "12 yıl oldu: Hala Adalet Arıyoruz" şiarıyla dün akşam Beyoğlu’nda bulunan Cezayir Toplantı Salonu’nda panel gerçekleştirdi. Panele Gazeteci Canan Coşkun, gazeteci-yazar Pakrat Estukyan konuşmacı olarak yer aldı.   İlk söz alan Gazeteci Canan Coşkun, Dink'in öldürülmesine ilişkin olarak kamu görevlilerinin 2016 yılının Nisan ayında yargılanmaya başlandığını belirterek İstanbul-Trabzon jandarma, emniyet ve istihbarat görevlilerinin yargılamasının devam ettiğini söyledi. Coşkun bu kişilerin,“Yöneltilen suçlamalara ilişkin, bu kişilerin FETÖ üyesi olmak ve kasten öldürmekle ve Hrant Dink cinayetinin tasarısına yol vermek ve kolaylaştırmak" ile suçlandıklarını söyledi.    ‘HERKES BİRBİRİNİ SUÇLUYOR’   İstanbul 14'üncü Ağır Mahkemesi'nde görülen davada şimdiye kadar 3 heyetin değiştiğini de hatırlatan Coşkun, yaklaşık 500’ün üzerinde dava dosyasının olduğunu değişen heyetlerin bu dosyaları okuduğundan bile emin olmadığını kaydetti. Savunmalarda herkesin birbirini suçladığını dile getiren Coşkun, “Cinayetin işleneceğinden herkesin haberi var ama herkes kafasını çevirmiş durumda ve inkar ediyor” ifadesinde bulundu.    Davanın Fetullah Gülen Cemaati'ne ilişkilendirilmesi nedeniyle sadece 2 sanığın tutuklu olduğunu dile getiren Coşkun, bunlardan bir tanesinin dönemin İstanbul İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek diğerinin ise İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer olduğunu aktardı.    ‘BU DAVADA MİLLİ MUTABAKAT VAR’   Her yıl gazetecilerin Dink'in ölüm yıl dönümünde cinayete dair hatırlatma haberler yaptıklarını ve bunun da önemli olduğunun altını çizen Coşkun, "Çünkü bu davada sorumluların kim olduğuyla ilgili bir unutma veya unutturmaya yönelik bir engel olduğunu düşünüyorum. Bu davada çıkan sonuçlara bakınca inkar var bu davada ve bir milli mutabakat var. Herkes aslında inkar ederken birbirlerini koruyor. Adalet yok, yüzleşme yok” dedi.    ‘TÜRKİYE TOPLUMU CİNAYETİ KİMİN İŞLEDİĞİNİ BİLİYOR’   Pakrat Estukyan, cinayet yaşandığı andan itibaren perde arkasının herkes tarafından anlaşıldığını dile getirerek, “Türkiye toplumu; 19 Ocak'ta cinayetin işlendiği saatte, yaşananlar televizyonlara düşerken bu cinayetin ne koşullarda hangi niyetlerle ve kimin işlediğini biliyordu” dedi.   Binlerce kişinin "Hepimiz Ermeniyiz, hepimiz Hrant'ız" sloganıyla Taksim’den Agos Gazetesi'ne kadar yürüdüğünü hatırlatan Estukyan, “Türkiye tarihinin en kitlesel katılımlı cenaze törenini gördük. Bunların hepsinin arka planında cinayetin işlendiği anda Türkiye kamuoyunu bu cinayetin neden işlendiğini bilmesi, sezmesi, algılaması ve değerlendirmesi vardı” diye konuştu.    ‘12 YILDIR ADALET TALEP EDİYORUZ’   “Halen yargılanmakta olan 85 kişinin tamamına yakını devlet memurlarıdır” diyen Estukyan,  gazetecilerin devletin cinayet geleneğinin bir sonucu olarak öldürüldüğünü ve hepsinin faillerinin karanlıkta bırakıldığını ifade etti.    Devletin asla kendi işlediği cinayetin faillerini kimsenin önüne yem etmediğini sözlerine ekleyen Estukyan, "Burada yem ettikleri iki tane sokak serserisi diyebileceğimiz çocuk Yasin Hayal ve Ogün Samast. Yaptığının ne olduğunu bilincinde olmayan kişilerdi. Ama Türkiye toplumu yapılanın ne olduğunun bilincine hemen vardı. O yüzden 12 yıldır ısrarla Hrant Dink için adalet talep ediyoruz” diye konuştu.     ‘O DUVARI ÖRENLER ALTINDA KALACAKTIR’   Estukyan sözlerini şöyle tamamladı: “İnsan hakları diyorsun onlar senin karşına beka sorunu diye karşılık veriyor. Peki, niye senin bekan başkalarının haklarının tecavüze uğramasıyla sağlanıyor? Nasıl bir bekadır bu? Nasıl bir duvar inşa ettin? Neyin üzerine inşa ettin ki; cinayetleri aydınlatılacak bir tuğlayı çektiğimizde bütün duvarın yıkılacak ve bu duvara saygı duymamızı istiyorsun. Bu duvarın isminin devlet olduğunu söylüyorsun. Devlet dediğimiz mekanizma sol pencereden baktığımızda çok matah bir şey değildir. Egemenlerin çıkar birliğinin korunmak için oluşturdukları organizasyona denir. Duvar yıkılırsa o duvarın altında biz kalmayacağız. Ama o duvarı örenler, iktidar kuranlar, servet edinenler ve bir düzen oluşturanlar o duvarın altında kalacaklar.”