İSİG Gönüllüsü Odman: Bin 923 rakamı buzdağının görünen kısmı 2019-01-12 09:03:46 İSTANBUL – Geçen yıl iş cinayetinde yaşamını yitiren bin 923 işçinin "buzdağının görünen kısmı" olduğunu belirten İSİG Meclisi Gönüllüsü Aslı Odman, işçi sağlığı ve güvenliği için kaynak ayrılmadığı için her geçen yıl sayının arttığını söyledi.  İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi geçtiğimiz günlerde “Hangi savaşta bu kadar arkadaşımızı kaybediyoruz?” başlığıyla 2018 yılı iş cinayeti raporunu açıkladı. Buna göre 2018 yılında Türkiye’nin 81 ilinde 119’u kadın, bin 804’ü erkek olmak üzere toplam bin 923 işçi yaşamını yitirdi. Raporda, 14 yaş ve altı 23, 15-17 yaş arası 44 olmak üzere toplamda 67 çocuk işçinin de yaşamını yitirdiği belirtildi. Ayrıca raporda dikkat çeken bir diğer başlık ise en fazla iş cinayetlerinin yaşandığı illerin başında mega projelerin hayata geçirildiği İstanbul ve Kocaeli gibi illerin gelmesi oldu.   2018 iş cinayetleri raporunun içeriğine ilişkin konuşan İSİG Meclisi Gönüllüsü Aslı Odman, iş cinayetlerinin bu denli artış göstermesinin nedenlerini anlattı.    2011 yılından bu yana İSİG Meclisi’nin raporlar hazırladığını dile getiren Odman, raporda yaşamını yitiren bin 923 olduğunu ve bu rakamın "en az" üzerinden ele alındığını söyledi. Odman, “Özellikle en az kelimesinin altını çizmek gerekiyor çünkü yüzde 83 basından, yaklaşık yüzde 17 de kendi ağımızda bulunan işçi ailelerinden, hekimlerden aldığımız rakam bu. Buna, buzdağının görünen kısmı dememiz gerekiyor. Çünkü bunun üzerine iş cinayeti dememize rağmen basit trafik ve ev kazası olanların da eklenmesi gerekir ki gerçek bedelin ortaya çıkabilmesi için. Bunun içerisinde basına yansıyan birkaç örnek dışında hiç meslek hastalığı yok çünkü Türkiye’de meslek hastalıkları tamamen sigorta ve bürokratik sistemle örtülmüş durumda. Büyük ihtimalle bu sene de öyle olacak. İşyeri intiharlarını kanıtlamaktan uzağız. Buzdağının görünen yüzü bu en az 1923 rakamı. Günde 10-15 insanın çalışma kaynaklı işe giderken bu şekilde öldüğünden yola çıkacak olursak bu sayı sadece kayıt altına alınan ve elde ettiğimiz rakam” dedi.   ‘KAPİTALİZMİN BEDELİNİ KADINLAR ÖDÜYOR’   Geçen sene de en az 2 bin işçinin öldüğünü hatırlatan Odman, en fazla iş cinayetinin yaşandığı illerin başında İstanbul, Kocaeli gibi illerin geldiğini söyledi. Odman, raporda kadın işçi ölümlerine çok az yer verebildiklerini de ifade etti. Odman devamla bunun nedenlerine dair de şöyle konuştu: “İstihdamda bir düşüş yaşandı ve işsizlik sayısı arttı. İstanbul, Kocaeli Bursa Türkiye’nin ikinci sanayi sektörü burada. Bunları gizlemesi daha zor. Organize sanayi bölgeleri de burada. Yalnızca inşaat değil mega projeler de burada. Burada bunları gizlemek mümkün olmadığı için de öne çıkıyor. Onun dışında yaşamını yitiren işçi kadınların rakamı var. Bu kadınlar da görünmeyen kısım. Kadınların çalıştığı yerler daha görünmez, emekleri ekonomik olarak verimli addedilmediği ve işçi sayılmadıkları için onların hanelerde, sokaklarda çalışma kaynaklı ölümleri gözükmüyor. Ne zaman görünür oluyorlar peki? Birincil ölüm nedeni olan sektörlerden biri olan tarımda. Kamyonların arkasında onlarcası çocuklarıyla tarlalara sevk edildiklerinde görünür oluyorlar. Kadın işçi ölümlerinde yüzde 6-7’nin üzerine çıkamıyoruz. Esasında bu kapitalizmin bedeliyse bu bedeli katmer katmer evde, hanede, sokakta da kadınların ödediğini görürüz. Bu rapor aynı zamanda dışarıda bırakmak zorunda kaldıkları ile de tartışılması gereken bir rapor.”   ‘REKLAMLARA AYRILAN KAYNAKLAR İŞÇİLERE AYRILSA…'   İşçi sağlığı ve güvenliğine yatırım ayrılmadığı için iş cinayetlerinde artış yaşandığına dikkat çeken Odman, “Her iş kolunun ritmi farklıdır ama ortak diyeceğimiz Türkiye’de ister uzun zamana yayılmış meslek hastalığı olsun, ister ani iş kazaları olsun bunlar önlenebilir. Halkla ilişkilere, reklamlara ayrılan kaynaklar, devlet ihalelerinin uzun vadeli olarak hep aynı şirketlere peşkeş çekilmesiyle oluşan büyüklük, zenginlik, refah gerçekten işçi sağlığı ve güvenliği yatırımına dönüştürülse o zaman bu ölümler olmayacak” ifadesinde bulundu.     'İŞÇİ SINIFINA ÖFKE DEVAM EDİYOR’   İş ve çalışma yaşamında maruz kalınan ihmaller ve cinayetlerin aynı zamanda gizlenmesine en büyük örneğin 3’ncü Havalimanı’nda çalışan inşaat işçileri olduğunu dile getiren Odman, iktidarın bu bağlamda iş sınıfına olan hukuksuzluk ve öfkesinin de devam ettiği görüşünde. Odman bu görüşünü de “3'üncü Havalimanında 2013 yılından bu yana ölümlere dikkat çekiyorduk. Devlet şirketin mevcut iş hukukunda sınıfsal olarak yeri işverendir. Devletin bu ikili arasında aracı olması gerekir. Bu yok. Tek tarafı tuttuğunuz zaman tabi ki gözünüzü kapattığınız bu ölümlerin yargıya götürüldüğü zaman cezasız kalması da normal olur. Hukuksuzluktan ziyade başka türlü bir hak ihlali yaşıyoruz. Her türlü hak ihlali hukuk içerisine çekiliyor esasında. Önce yapılıyor. Gerek kent suçlarında gerek Kürt kentlerindeki suçlarda gerekse de emeğe karşı suçlarda olsun sonra hukuk içerisine çekildiklerini görürüz. Örneğin Sur bombalanıyor sonra kentsel dönüşüm projesi çıkarılıyor. Böyle bir şey” sözleriyle açıkladı.    ‘MÜCEDELEDEN BAŞKA YOL YOK’   "Bu tablo karşısında muktedirin hukukunu koruyan hukuk sistemini de konuşmaya gerek kalmıyor" diyen Odman, iş cinayetinde yaşamını yitirenler işçi ailelerin verdiği mücadelenin son derece önemli olduğunu kaydetti. Odman son olarak şöyle konuştu: “Bu ailelerin her ay Galatasaray Meydanı’nda verdiği mücadele emek boyutuyla haklar mücadelesini de tekrardan canlandırıyor. ‘Kaybettiğimin yasını adalet talep ederek savunacağım’ diyor aileler. Kamusal alanlar bu kadar elimizden alınırken verilen mücadele de çok önemli. Galatasaray sembolik bir meydan. Adalet nöbetini önce Cumartesi Anneleri başlattı. Bu mirası Pazar aileleri olan Adalet Arayan İşçi Aileleri devraldı. Bu ailelerden biri olan Hacer Erdem hep, ‘Biz burada duruyor nöbeti tutuyoruz, siz buradan geçenler bir daha burada durmayın diye. Biz bu nöbeti intikam için değil, siz kalanlar için tutuyoruz’ derdi.  Biz de işçi aileleri ve onlara destek olanlar olarak bu mücadeleyi sürdürmekte kararlıyız. Adalet istemenin başka yolu yok çünkü.”   MA / Necla Demir