Beştaş: İçişleri Bakanı'nın saldırganlığı tedavi edilmesi gereken bir problem 2018-11-15 15:05:19   ANKARA - Meclis’te devam eden bütçe görüşmelerinde, İçişleri Bakanlığı Bütçesi üzerine söz alan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, “İçişleri Bakanı'nın saldırganlığı tedavi edilmesi gereken bir problem” dedi.   HDP Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, Mecliste devam eden bütçe görüşmelerinde İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerine konuştu. Bütçeden İçişleri Bakanlığı'na ayrılan payın son iki yılda yüzde 60 arttığını kaydeden Beştaş, söz konusu bütçeye ayrılan payın, özgürlüklere değil güvenliğe yatırım olduğunu ortaya koyduğunu belirtti.    ‘HUZURSUZ VE MUTSUZ BİR SOYLU DÖNEMİNDEN GEÇİYORUZ’   Huzur ile refahın ortadan kalktığına dikkat çeken Beştaş “yoksullaşıyoruz” dedi. Beştaş, “Sağlık Bakanlığı'nın verdiği bilgilere göre antidepresan kullanımı yüzde 700 artmış. Huzursuz, mutsuz bir Soylu döneminden geçiyoruz. Hak ihlallerinde, ölümlerde, kadına yönelik şiddette rekor artış var. İktidardan yana olmayan herkes düşman hukuku anlayışıyla terörize ediliyor” dedi.      ‘NÜFUSUN YÜZDE 40’I SEÇTİKLERİ TARAFINDAN YÖNETİLMİYOR’   Konuşmasını kayyum atanan belediyeler üzerinden sürdüren Beştaş, “Bizim belediye başkanlarımıza yöneltilen, hırsızlık, yolsuzluk suçlamaları algı yönetimidir. Kayyumlar halka karşı halk iradesinin gasp edildiği bir politikanın tezahürüdür. Kayyum politikanızla ne kadar büyük bir nüfusun iradesinin gasp edildiğini söylemek istiyorum: Ülke nüfusunun yüzde 40’ı kendi seçtikleri yöneticiler tarafından yönetilmiyor” şeklinde ifadeler kullandı.   ‘BAKANLIĞINIZ TAHİR ELÇİ’DEN NE İSTİYOR’   Beştaş, “Bu iktidarın en önemli uygulama alanlarından biri Kürt karşıtlığı, teklik politikası. 54 kadın merkezinin kayyumlar eliyle kapatıldığını, kadın çalışanların görevden uzaklaştırıldığını biliyoruz. Bakanlığınız Tahir Elçi’den ne istiyor. Tahir Elçi Parkı’nın adını değiştirdi kayyumlar. Ehmedê Xanî büstü yıkıldı kayyumlarca. 34 çocuğun öldürüldüğü Roboskî’de failler serbest, Diyarbakır’da Roboskî anıtı yıkıldı. Yüzlerce örnek var” dedi.    ‘KAYYUMLAR HIRSIZLIĞIN RESMİNİ ÇİZMİŞLER’   Kayyumların hırsızlığın ve yolsuzluğun resmini çizdiğinin altını çizen Beştaş, devamla şu ifadeleri kullandı: “Dediniz ki kayyumlar önemli hizmetler yapıyor, yolsuzluk yok. Bizim bu konudaki önergemiz reddedildi. Kayyumlar yolsuzluğun, hırsızlığın resmini çizmişler. Bunu sadece biz söylemiyoruz. Geçen hafta Sayıştay raporları açıklandı. Sayıştay’ın iktidarı koruma güdüsünü de göz önünde bulundurursanız durum çok vahim. Kayyumların gelmesiyle belediyelerin borcu yüzde 85 artmış, bu da Sayıştay’ın tespiti. Yine Çevre ve Şehircilik Bakanı’nın açıkladığı verilere göre kayyumlara 2 milyar 197 milyon TL kredi ve hibe desteği verilmiş. Kayyumlar halk iradesini gasp etmekle kalmamış, borcu artırmış, halka hizmet yerine kasalarını doldurmuş, alışkanlıklarını devam ettirmiş.”   ‘BELEDİYELER YETMEDİ MUHTARLIKLARA DA KAYYUM ATADINIZ’   Muhtarların yerine atanan kayyumlara ilişkin de konuşan Beştaş, “Siirt Bağlıca köyünde 28 oy HDP’ye, 3 oy AKP’ye çıkmış. Demirkaya köyünde 60 oy HDP’ye 9 oy AKP’ye çıkmış. Bu iki örnek muhtarlara neden kayyum atandığını gösteriyor. Bu bir seçim çalışmasıdır. Siz HDP’ye oy veren belediyelere kayyum atadığınız gibi muhtarlara da kayyum atıyorsunuz. Seçim döneminde ne kadar vahim uygulamaların olduğunu da anlatabilirim. Düşünün ki vali, müftü, kaymakam bir köye helikopterle gidip seçim çalışması yapıyor. Kayyum atanan belediyelerde kayyumları da görevden aldınız. Silopi’de kayyum yardımcısı, sonra da kaymakam yolsuzluktan görevden alındı. Bizim belediye eş başkanlarımız boyun eğmedikleri için, halktan yana politika yürüttükleri için rehin tutuluyorlar” dedi.   ‘BAKAN TARAFINDAN CİNAYETLER İŞKENCELER SAHİPLENİLİYOR’   Beştaş, doğrudan bakanlık tarafından doğrulanan hak ihlallerinin olduğunu söyleyerek, “Geçmişte devlet, hükümet faili meçhulleri reddeder, sahiplenmezdi. Ama bu dönem bizzat bakan tarafından cinayetler, işkenceler sahipleniliyor, cezasızlık özendiriliyor. Suruç meselesi çok vahim. Hastanede herkesin gözü önünde cinayet işlendi. 3 kişi (Şenyaşar ailesi) vahşice öldürüldü ve şu ana kadar tek kişi gözaltına alınmadı. Bu da yetmemiş gibi milletvekilinin kardeşine devlet töreni yapıldı. Diğer tarafta gaz bombaları eşliğinde cenaze töreni yapıldı. Bu pervasızlığı tarif edeceğim bir dil yok. Bununla da kalmadınız Diyarbakır İHD, MAZLUM-DER, Baro; hepsini terörist ilan ettiniz. Siz böyle bir şey yapamazsınız. Baro başkanı ve yönetimini avukatlar belirler. Bütün sivil toplumun yönetimini oradaki üyeler belirler” diye konuştu.   O ZAMAN “ANNELERİNİZDİ”   Konuşmasında Cumartesi Anneleri’nin yasaklanan eylemlerine de değinen Beştaş, “Cumartesi Anneleri'ne yönelik saldırıları biliyoruz. Size yüz yüze sormak istiyorum: Evlatlarının kemiklerini arayan annelerden devlete nasıl bir tehdit gelebilir. Siz nasıl bir hadle onlara paçoz diyorsunuz? Bu insanlar kaçırıldılar, öldürüldüler, cenazeleri yok. Böyle bir dil annelere nasıl yöneltilebilir. Zamanında Berfo Ana Cumhurbaşkanı ile görüştü; o zaman ‘annelerimiz’di, şimdi ‘paçoz’a dönüştü. Bu dil sizin siyasi yaklaşımınızın ürünü” şeklinde ifadeler kullandı.   ‘TEDAVİ EDİLMESİ GEREKEN BİR PROBLEM’   Beştaş, devamla şunları aktardı: “Bizim Eş Genel Başkanımıza yönelik dilinizi nasıl açıklayayım bilemiyorum. Sayın Pervin Buldan, sizin basına yansıttığınız tehdidiniz karşısında itidalli bir dil kurdu. Siz Türkiye’nin 3’ncü büyük partisi olan, 20 milyonluk nüfusu temsil eden bir şahsiyete yönelik bu tehdit dilini hangi yetkiyle kullanıyorsunuz. Sayın Pervin Buldan halkı temsil ediyor. Bu saldırganlık gösterisi bırakın normal bir ülkede bakanlık yapmayı kesinlikle tedavi edilmesi gereken bir problem. Biz sizinle hep görüşürdük, telefonlarımıza çıkardınız. O tehdidinizden sonra hiçbir HDP milletvekili sizi aramadı. Çünkü siz tarafsız bir bakan değilsiniz. Olmadığınızı ilan ettiniz. HDP benim karşımda dediniz. O yüzden sorunları talep konusu bile yapmıyorsunuz.   ‘BİR DE MEZARLIK MESELESİ VAR’   Bir de mezarlık meselesi var. Bundan mutluluk duymayın, üzülün. Tatvan’da 267 cenaze mezarlardan çıkarıldı. Türkiye tarihinde mezarlardan çıkarılıp gönderilen, ailelerin kemiklerin peşine düştüğü başka bir örnek yok. Ölü üzerinden hüküm kalkar. Ölüler arasında bile eşitsizlik yaratan, mezarlıkları yıkan, bombalayan, taziyelere gaz bombası atan bir yönetim anlayışını tanımıyoruz. Bir de bakan ‘o sahte mezarlar şimdi nerede’ diyor. Mezarın sahtesi nasıl oluyor?”