Kemal Can: CHP'deki kaos fiili kopmalara dönüşebilir 2018-08-11 09:09:41 ANKARA – Gazeteci yazar Kemal Can, seçimler sonrası iç tartışmalara giren CHP’deki gelişmeler için, “Bu kaos, moral kopmaların, fiili kopmalara dönüşmesine neden olabilir" dedi.  Cumhuriyet Halk Partisi'nde (CHP) 24 Haziran seçimleri sonrası başlayan kurultay isteği, parti yönetimi tarafından reddedildi. Muhalifler ise, sürecin devam ettiğinde ısrarlı. CHP'yi yakından izleyen gazeteci-yazar Kemal Can, Mezopotamya Ajansı’nın (MA) sorularını yanıtladı.   Seçimlerin artından CHP’de başlayan kurultay tartışmaları sürüyor. Bu haldeki CHP’nin muhalefet pozisyonunun nasıl değerlendiriyorsunuz?   Daha önceki seçim ve referandum dönemlerinde de, muhalefet partileri ve özellikle de CHP yüksek bir beklenti oluşturdu. Seçmende "bu sefer tamam" havası yaratmanın yeterli olacağını düşündü. Bu tavır, iktidarın siyaseti seçime, seçim sonuçlarını da sadece sayısal dengeye indirgemesine razı olan bir sınırda durmak demekti. 24 Haziran seçiminde de benzer bir havada gidildi ve yine seçmendeki beklentiler karşılıksız kaldı. Üstelik bu sefer, seçim sonrasında halkın karşısına çıkılıp açıklamalar yapmak yerine, şaşkınlık ve suskunluk hakim olduğu için, muhalefet seçmenindeki moral bozukluğu daha büyük oldu. Seçim sonrasını yönetemeyen CHP, yaşanan rahatsızlıkları da hızla kendi içine dönerek çözmeye yöneldi. Özellikle, CHP'nin aldığı oyun hayli üzerinde bir destek sağlamış olan Muharrem İnce'nin öncülüğünde bir kurultay tartışması başladı. Aslında, sadece seçim endeksli siyaset düşünme zaafı, ortaya çıkan problemlerle ilgili olarak da yine bir iç seçim sürecini tetikledi. Seçim odaklı siyaset ve muhalefet yaklaşımı her bakımdan çok zayıf bir siyasi pozisyon. Bu hem aktörleri sürekli bir yenilgi döngüsüne sokuyor, hem de siyaseti sığlaştırıyor.   CHP yönetimi, salt çoğunluğu sağlayıp sağlamasına bakılmaksızın bu talepleri dikkate alınması gerekirdi. Diğer yandan, kurultay talep eden muhalifler, meseleye fazla bir derinlik kazandırmayı denemeden ve neyi değiştirmek istedikleri konusunda bir tartışmayı açmaması sürecin böyle sonuçlanmasında etkili oldu    Kurultay isteyenler ile yönetim arasındaki tartışma delege sayısında kitlendi. Arada konuşulan fark, 53 gibi bir rakam. Tartışmanın burada takılı kalmasını parti içi demokrasi açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?    Siyasetin basit aritmetik ve iktidarın getirdiği yeni siyaset düzeni içinde yüzde 51'e sıkıştırılmasının ana muhalefet partisi içine de sirayet ettiği anlaşılıyor. Seçim sonuçları, sadece salt çoğunluğu kimin kazandığı, yüzde elliyi kimin geçebildiği üzerinden değerlendirilemez. Seçimlerde ortaya çıkan sayısal sonuçlar çoğunluğu sağlayamasa da belirli talep ve iddiaların ağırlığını ve yönünü gösterir. Sadece bu açıdan bakıldığında bile, CHP yönetiminin, kurultay taleplerine karşı ‘yüzde elliyi bulamadınız öyleyse yoksunuz’ tavrı, aslında sürekli eleştirmekte olduğu iktidarın siyaset tavrıyla aynı. Sadece ilkesel düzeyde bir fark göstermek için bile başka türlü davranılması, salt çoğunluğu sağlayıp sağlamasına bakılmaksızın bu taleplerin dikkate alınması gerekirdi. Diğer yandan, kurultay talep eden partideki muhaliflerin büyük çoğunluğunun da yine meseleye fazla bir derinlik kazandırmayı denemeden ve aslında neyi değiştirmek istedikleri konusunda bir tartışmayı açmadan konuyu bir iç seçim havasına sokmaları da sürecin böyle sonuçlanmasında etkili oldu. Kurultaya gidelim Muharrem İnci'yi seçelim, sonrasına bakarız havası güçlü bir dalga oluşturmaya yetmedi.    Size göre kurultay süreci devam eder mi, edip ya da etmemesi kime yarar?    Genel seçim yenilgilerinde olduğu gibi, parti içi çekişmelerde de sayısal sonuçlar bir süreliğine siyasi hareketliliği bastırabiliyor. CHP yönetiminde değişiklikler yaparak tartışmaları yatıştırmaya yöneldi. Muhalefetteki isimler de yönü ve içeriği belirsiz olan ‘değişim’ tartışmasını devam ettirmeye çalışacaklar. Gelen ilk bilgiler, tüzük kurultayı arayışı gibi bazı şekli zorlamaların devreye sokulacağını gösteriyor. Ayrıca, bazı muhaliflerde de partiden kopma eğiliminin bile ortaya çıktığı anlaşılıyor. Ancak, yakın bir vadede yerel seçimlerin olması dolayısıyla, kısa bir sürede parti içindeki hareketlilik, yine seçim ve adaylıklar merkezli hale gelecek. Eğer seçim kampanyalarına kadar ilerletici bir ortak zemin yaratılamazsa, yerel seçim adaylıkları konusundaki çekişmeler ve olası taktik hamleler de beklenenden fazla reaksiyon alabilir.   Nasıl bir reaksiyon?    Normal şartlarda iktidara göre daha avantajlı olunması beklenecek yerel seçimlerde yeni bir seçim şokuna neden olabilir. Bu karmaşa ve kaos, moral kopmaların fiili kopmalara dönüşmesine bile neden olabilir.   CHP’deki iç tartışmalar genel muhalefete etkisi nedir?   Şu anda Türkiye'de yaşanmakta olan, çok sert baskıcı bir yönetim modeli yürürlükte. 16 Nisan referandumu ve 24 Haziran seçimleri sonrasında, bu durum hem yasal alt yapısı hem de uygulama alanı açısından çok daha sert sonuçlar yaratmaya aday. Zaten şimdiye kadar da OHAL düzeninde bunların neler olabileceğini uygulamalı biçimde gördük. Dolayısıyla, yaşanmakta olan çok sert baskı, hukuksuzluk, keyfilik ile bunları dengeleyecek kurum ve kuralların işleyemez halde olması, topyekun bir muhalefeti zorunlu kılıyor. Bu baskı ortamı ile baş etmek ve demokratik hakları, talepleri korumaya çalışmak bütün muhalefet aktörlerini tek tek ve birlikte önemli hale getiriyor.   CHP açısından…    En fazla seçmen desteğini içinde barındıran ana muhalefet partisinin içinde bulunduğu durum, yaşadığı iç tartışmalar, aldığı siyasi pozisyon elbette bütün ülkeyi ve özellikle de muhalefette yer alan demokrasi güçlerini yakından ilgilendiriyor. Oluşabilecek ortak bir siyasi direnç açısından CHP'nin temsil ettiği veya desteğini sağlayabildiği toplumsal taban hesap dışı tutulamaz. Bu tabanın siyasi motivasyonunun kırılması genel olarak bütün muhalefeti de önemli ölçüde etkileyecektir.    OHAL’in kalıcılaştırılması, ekonomik kriz, dış ve iç politikadaki kriz ve önümüzdeki yerel seçim süreci gibi temel gündemleri düşündüğümüzde CHP’nin yeni yönetiminin pozisyonu nasıl olmalıdır?   Sadece CHP'nin değil bütün siyasi aktörlerin, çok uzun zamandır iktidar lehine oluşmuş siyasi kilitlenmeyi kıracak, siyaseti derinleştirecek ve içerik kazandıracak çabaları yoğunlaştırması gerekir.    Öncelikli olarak yerelden başlayarak alanda siyaset yapılabilmeli, aktörlerin değil temel taleplerin ve tercihlerin tartışılabildiği platformlar oluşturulabilmeli   Peki bu nasıl sağlanabilir?   Öncelikle, seçmenlerin oy verme davranışında belirleyici olan kutuplaştırma siyasetinin etkisinin azaltılması gerekiyor. Bunun olması için, daha tanıdık gelen isimler bularak karşı bloktan oy çalma üzerine taktik hesaplardan vazgeçilip, başta ekonomi olmak üzere temel meselelerle ilgili tartışmaların açılabilmesi ve geniş bir alana taşınması lazım. Bunun için de öncelikli olarak yerelden başlayarak alanda siyaset yapılabilmeli, aktörlerin değil temel taleplerin ve tercihlerin tartışılabildiği platformlar oluşturulabilmeli.    Önümüzdeki yerel seçimlerde muhalefet bu süreci avantaja dönüştürebilir mi?   Aslında bu açıdan yerel seçimler genel seçimlere göre daha avantajlı zemin yaratır. Çünkü yerel seçimlerin doğası gereği genel blok tercihleri yerine yerel sorunlar öne çıkar. Önümüzdeki günlerde daha da keskinleşeceği anlaşılan ekonomik kriz konjonktürü, giderek daha yakıcı hale gelen baskı ve hukuksuzluk bu durumu yaratan bütün kaynak sorunlar işaret edilerek ortaya konulmalı. Bu pencereden bakıldığında CHP'nin de mevcut ekonomik - siyasi tercihleri daha iyi uygulama iddiasından daha fazlasını öneren, daha cesur bir çizgi ve program ortaya koyması gerekir. Ve muhalefet dinamiklerinin, demokrasi güçlerinin daha yüksek bir ortak zemin üretmesine imkan yaratması, içine kapanmak yerine, yeni alanlara açılması gerekir. Muhalefetin dar mutabakatlar için değil, geniş ortaklıklar için çaba göstermesi gerekli.    MA / Diren Yurtsever