ETHA muhabirleri ve EHB avukatlarının duruşması başladı 2018-07-16 13:19:50 İSTANBUL - Gazeteci ve avukatların da aralarında bulunduğu 13'ü tutuklu 23 kişinin yargılandığı davanın duruşması başladı. Mahkeme heyeti, avukatların gizli tanık ifadeleri ve imajı alınmayan dijital verilerin dosyadan çıkartılması taleplerini reddetti. Tutuklu avukat Özlem Gümüştaş, savunmasında "Bu davalar özgürlük ve adalet arayışına tehdit" dedi.   ETHA muhabirleri İsminaz Temel ve Havva Cuştan ile avukatlar Özlem Gümüştaş ve Sezin Uçar’ın tutuklu, avukat Gülhan Kaya ve Ali Haydar Doğan'ın da tutuksuz olarak toplam 13’ü tutuklu 23 kişinin, "Örgüt üyeliği" ve "örgüt propagandası" iddialarıyla yargılandığı davanın ilk duruşması İstanbul 27'nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı.    Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ'ın, Yargıtay üyeliğine atanması üzerine duruşmanın mahkeme heyeti değişti. Mahkeme başkanlığına, heyetin kıdemli üyesi Halit İçdemir getirilip, dışarıdan bir üye hakim atandı.   Duruşmaya gazeteciler Temel ve Cuştan, avukatlar Uçar ve Gümüştaş ile tüm tutuklular getirildi. Bazı tutuksuz yargılananların da hazır bulunduğu duruşmada, içerisinde Özgürlükçü Hukukçular Platformu (ÖHP), Ezilenlerin Hukuk Bürosu (EHB), KHK ile kapatılan Çağdaş Hukukçular Derneği'nden (ÇHD) avukatların da olduğu çok sayıda avukat hazır bulundu.    Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Gülistan Kılıç Koçyiğit, Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Züleyha Gülüm ve Musa Piroğlu ile çok sayıda kişi duruşmayı izledi.    AVUKATLARLA ASKERLER ARASINDA TARTIŞMA   Duruşmada kimlik tespiti yapıldığı sırada salona gelen aileler, tutuklulara selam verdi. Bunun üzerine jandarma görevlisi ailelere müdahale etmek istedi. Avukatların jandarmaya tepki göstermesiyle kısa süreli gerginlik yaşandı. Sonrasında tutuklu sanıkların etrafında oturan askerler, ayağa kaldırılarak, ailelerinin yakınlarını görmesi engellenmeye çalışıldı. Mahkeme heyetinin salonda yerini alması ile askerler yerlerine geçti. Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada, avukatlar izleyici sıralarında yer alan polislerin duruşma salonundan çıkarılmasın istedi.    Avukatlar, polislerin yargılananların sorgusuna katıldığını dile getirerek, "Bir tehdit olarak görülebilir" dedi. Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ, itirazlar üzerine "Burada açık bir yargılama yapılıyor" dedi. Mahkeme heyeti sonrasında avukatların itirazlarını talep olarak kabul etti. Daha sonra heyet talebi reddetti.     'EL KOYMA, YAKALAMA, GÖZALTI İŞLEMLERİ HUKUKA AYKIRI'   Savunmalar öncesi duruşma avukatları söz alarak, taleplerde bulundu. Avukat Bilgin Aydın, dosya kapsamında dört avukatın yargılandığını dile getirerek, avukatların soruşturmaya dahil edilebilmesi için Adalet Bakanlığı'ndan izin alınması gerektiğini kaydederek, bu yönlü bir iznin alınmadığını söyledi. ÖHP İstanbul Eşsözcüsü Avukat İlknur Alcan, "Soruşturma ilk aşamadan itibaren hukuka aykırı. Arama, yakalama, el koyma, gözaltı işlemlerinin tamamı kanuna aykırı olarak yapıldı. İddianameye de dayanak olan deliller 2013, 2014, 2015, 2016 yıllarında gösteri ve cenazelerdeki fotolar ve tespitlere dayanıyor. Bu kayıtlar yapılırken bir soruşturma yok, savcılık talebi hakimlik kararı yok. Polis kendince görüntü alıp arşiv oluşturuyor. Sonra 2017'de tespit diyor. Kolluğa böyle bir tespit emrini kim verdi? Hakimlik kararı yok. Sadece burada yargılanan 23 kişi tespit ediliyor. Görüntüler delil olarak sunuluyor. Bu hukuka aykırı. Bu görüntü ve kayıtlarla suç isnat etmek, sorgulamada bunların sorulması yargılamayı hukuksuz hale getirecek. Bunlar dosyadan çıkarılmalı" dedi. Gizli tanık ifadelerinin beyanlarının da delil olarak kabul edilemeyeceğini söyleyen Alcan, bu beyanların dosyadan çıkartılmasını talep etti.    'DİJİTAL DELİLLER DOSYADAN ÇIKARTILMALI'   Müvekkillerin evlerinde yapılan aralamalarda dijital malzemelere imajları alınmadan el konulduğuna dikkat çeken Alcan, imajların alınarak dijitallerin avukatlara teslim edilmesi gerektiğini belirterek, "Yargılanan meslektaşlarımız var. Müvekkillerine ait dokümanlara da el konuldu. Üzerinde çok kolay oynanacak veri. İmaj alınmadığından kontrol edemeyiz. Bu delillerden elde edilecek hiçbir veri hukuki değildir, bunlar kirlenmiş delillerdir" dedi. Alcan, dijital delillerin de dosyadan çıkartılmasını talep etti.     TALEPLERE RED   Avukatların talepleri ardından mahkeme heyeti, talepleri değerlendirmek üzere duruşmaya kısa bir ara verdi. Mahkeme heyeti verdiği ara kararında tüm taleplerin reddine karar verdi.    Mahkeme heyeti tarafından iddianame özetinin okunmasının ardından duruşma, tutuklu Avukat Özlem Gümüştaş'ın savunmasıyla başladı.      TUTUTUKLU AVUKAT GÜMÜŞTAŞ SAVUNMA YAPTI   Gümüştaş savunmasına "2006 yılında avukatlığa başladım. Diyarbakır'da kayıplar ve toplu mezarlar üzerine çalışmalar yaptım. Tahir Elçi'nin bürosunda JİTEM'i çalıştım. Bizler yıllardır bu adliyenin tozunu soluyan biz avukatların bugün sanık olarak burada bulunmamız tesadüf değil. Adalet için ortaya çıkmaktan sakınmayan bir duruşa sahibiz. Önce Tahir Elçi'yi anıyorum ve selamlıyorum" sözleriyle başladı.   Yargılamanın siyasi olduğunu söyleyen Gümüştaş, tutuklanmalarının tek gerekçesinin ise İstanbul 5. ve 8. Sulh Ceza Hakimliklerinin kararında yer alan "Tutuklamaya engel bir durum olmadığına" cümlesi olduğunu belirtti.    ‘BU DAVALARIN TOPLUMUN ÖZGÜRLÜK VE ADALET ARAYIŞINA TEHDİT’   Adalet ve özgürlüğün sözünü etmek için neşeyle, dirençle burada olduklarını ve boyun eğmeyeceklerini söyleyen Gümüştaş, "Özgürlük ve demokrasi mücadelesi yürütenler olarak bizler bu davaların siyasi davalar olduğunu ve toplumun özgürlük ve adalet arayışına tehdit olduğunu düşünüyoruz" diye konuştu.    Dosyada delil olarak ileri sürülen iddiaların tümünün 2013 ve 2016 arasını kapsadığını hatırlatan Gümüştaş, "Sorgu hakimi ve soruşturma savcısına göre bundan iki yıl önce olmuş olayların delillerini hem karartabilir, hem de kaçabiliriz" dedi.     ‘ADALETİN HANGİ SAC AYAĞINDAN TUTACAĞIZ?’   Yargılamalarda siyasetin belirleyiciliğinin çok net görüldüğünü belirten Gümüştaş, "Bu süre içinde adli makamlar ölçülerinin dışına çıkarıldı. Bireyler güvenliği suç unsuru haline getirilerek, düşman ceza hukuku uyguladı. Savcılar ve sulh ceza hakimlikleri hükümet karşıtlarını baskılamak ve kontrol etmek için çalıştılar. Biz bu tablo içinde adaletin hangi sac ayağından tutacağız?   Siyasi iktidar için de iç ve dış tehditler tartışılır. Ama bunların sonuçları da politik yönelimler içinde değerlendirilir. Fakat yargının böyle bir esnekliği yok. Yargının böyle siyasi bir yönde şekillenişi tüm kamuoyu adına geri dönülmesi güç zararlara sebep olur" ifadelerini kullandı.   'BURADA MÜKERRER YARGILAMA VAR'   İlk defa yargılanmadığını dile getiren Gümüştaş, "İddianame fezlekeyle aynı. Tutuklanma gerekçemiz de fezlekeyle kopyala yapıştır. TEM karakolunda oluşturulmuş bir belgeyle karşınıza çıkmış durumdayım. MLKP ile ilgili iddiaların hiçbirine somut dayanak bulamadığı halde ESP-MLKP arasında bağlantıdan söz ediliyor. ESP eylemlerine katıldığımız için 'yasadışı örgüt üyesi' olmaktan sorgulandık.   Partinin yöneticisi ve hukukçusu olarak, ESP 2010'da Yargıtay'a başvurarak kurulmuş yasal bir parti. İddianamede ESP'den terör örgütü yaratılmaya çalışılıyor. Biz bu ülkede inandığımız değerleri, ilkeleri bombalara, tutsaklığa, ölüm ve yaralanmalara rağmen koruyoruz, direne direne siyaset yapıyoruz.   Ben mesleğimin tüm dönemlerinde toplum yararını ne gerektiriyorsa, cüppemi o tarafta giydim.   Yeliz Erbay'ın cenazesine katılanlar, MLKP çağrısıyla hareket eden değil, insanların bu şekilde katledilmesine itiraz edenlerin kalabalığının çığlığı. 4 bin kişi vardı orda. Orda fotoğraflanan şey polis operasyonuna karşı duruştur. Burada mükerrer yargılama var. Fezlekenin iddianame yapılmasını 5 ay bekledik. Yeni bir delil ya da başka bir şey yok. Sonra önünüze gelmek için 4 ay daha bekledik.    Adresimiz değiştiği için tüm mahkeme kararları, celpleri hapishaneye geldi. 9 aylık süreçte resmi avukatlığıma devam edemedim. Mesleğimin on ikinci yılındayım. 12 yıldır yılmadan, bükülmeden ceza avukatlığı yapıyorum. Çok inanarak yapıyorum mesleğimi. 12 yılda sayısız kanun değişti, sayısız mahkeme kuruldu. Hiçbiri daha sonra 'doğru yapmışız' demedi.   Ben tüm bu zamanlar boyunca kendi kararlarım doğrultusunda hareket ettim, açıklayamayacağım hiçbir şey yok" diyerek savunmasını sonlandırdı.    Duruşma verilen aranın ardından tutuklu avukat Sezin Uçar'ın savunması ile devam edecek.    DURUŞMA ARASINDA MAHKEME HEYETİ DEĞİŞTİ   Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ'ın Yargıtay üyeliğine atanması üzerine duruşmanın mahkeme heyeti değişti. Mahkeme başkanlığına, heyetin kıdemli üyesi Halit İçdemir getirildi. Heyete dışardan üye hakim atandı.   Heyetin salonda yerini alması ile tutuklu avukat Sezin Uçar savunma yaptı. Uçar, 9 aylık tutukluluklarının ardında mahkemeye çıkabildiklerini söyledi. Uçar, "Vereceğiniz karar da, 9 aydır tutuklu oluşumuz da siyasidir" dedi. Uçar, Ezilenlerin Hukuk Bürosu'nun faaliyetlerini tek tek anlattı.   Uçar, "Bizler bugün tutuklanan avukatlar olarak baskıları kendimizden başlatmıyoruz. Mesleğimiz geçmişten bugüne iktidar tarafından bir tehdit olarak görülmüştür" dedi. Uçar, OHAL kalksa bile bunun sadece ismen bir değişiklik olacağını dile getirdi.   BAŞKAN SÖZLERİNİ KESTİ   Uçar'ın savunması sırasında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun politikalarını eleştirmesi üzerine heyetin yeni başkanı Halit İçdemir, "Artık burayı geçelim" demesi dikkat çekti. Uçar, "Erdoğan bugün avukatları da kendisini ayakta alkışlayanlar arasında görmek istiyor. Ama biz ne Yargıtay Başkanı gibi çay toplarız ne de Anayasa Mahkemesi Başkanı gibi önümüzü iliklemeyeceğiz. Bizler baskı, tutuklamalara karşı mücadelemize devam edeceğiz" diye konuştu. Bir kez daha Uçar'ın sözünü kesen mahkeme başkanı İçdemir, "Bu kadar yeter. Artık hakkınızdaki iddialara gelelim" dedi.   'SURUÇ'U SORUŞTURMAYANLAR BİZE DAVA AÇTI'   Savunmasına devam eden Uçar, "Ankara katliamı sonrasında meslektaşlarımızla bir araya geldik. Ankara'da arkadaşlarımız savcıların yapmadığını yaptı. Delilleri arkadaşlarımız topladı. Biz de burada durumu protesto ettik. Suruç'ta Ankara'da etkin soruşturma yapmayan savcılar bizim hakkımızda dava açtı" diye konuştu.   Cizre'de yaşananları hatırlatan Uçar, Cizre'de insan haklarının ihlal edildiğini ve başta AİHM ve BM olmak üzere ulusal ve uluslararası tüm yargının yaşananlara gözünü kapadığını söyledi.   'CENAZELERİ ALMAK İÇİN ÇABA GÖSTERDİM'    İddianamede katıldığı iddia edilen cenazelere katıldığını dile getiren Uçar, "Ben avukat olarak orada bulundum. Müvekkillerimin otopsisine de katıldım, cenazesine de gittim" diye konuştu. Rojava'da IŞİD'e karşı savaşmak için 7 kıtadan insanlar geldi. Bu insanların cenazeleri ülkelerinde resmi törenle karşılanıyor. Bu insanların cenazesini almak için çaba gösterdim" dedi. Uçar, "Tutuklandıktan sonra ne ideolojim değişti ne fikrim. Yarın yine avukatlığımı aynı düşünce ile yapacağım. Bu gün müvekkillerimle aynı koğuştayım. Cezaevleri sadece farklı bir deneyim oldu bizim için" diyerek savunmasını sonlandırdı.    'GERÇEĞİN İZİNDE GİDEN GAZETECİLERİZ'    Uçar'ın ardından gazeteci İsminaz Temel savunma yaptı. Temel, Musa Anter, Hrant Dink, Metin Göktepe, Ferhat Tepe, Deniz Fırat’ı anarak savunmasına başladı. Temel, toplumun tüm kesimlerinin OHAL'den nasibini aldığını ama en çok baskıya maruz kalan, hedef alınanların gazeteciler olduğunu belirtti. Temel, "Bu ülkede gazetecilik bedellerle bugüne geldi. Geçmişte öldürülüyorduk bugün ise tutuklanıyoruz. Gerçeğin izinden giden gazetecileriz. Özgür basın dayanışma ile mücadelesini devam ettiriyor. İnandığımız değerler için bedel ödüyoruz. Gücümüzü medya patronlarından değil halktan alıyoruz" diye konuştu.   'ELİMDE KALEMİM BOYNUMDA MAKİNEM VAR'    ETHA'nın özgür basın geleneğinin devamı olduğunu ifade eden Temel, ETHA'nın tüm toplumsal kesimleri kucaklayan bir haber ajansı olduğunu dile getirerek "İddianamede belirtilen birkaç haberden ibaret olmadığını ve tarihinin iddianamede belirtilenden ibaret değil" dedi. İddianamede yer alan tüm eylemleri takip ettiğini dile getiren Temel, "Bütün eylemlerde elimde kalemim ya da fotoğraf makinem boynumdadır. Ben orada haber takip ettim" dedi.    Temel, "Sosyalist bir gazeteciyim. Ajansımın yayın politikasından kaynaklı yargılanıyorum. Haber yapmak suç değil. Dünyada en fazla tutuklu gazetecinin bulunduğu ülke de bu ülke" diyerek savunmasını sonlandırdı.   'TAHLİYE EDERSENİZ KARDEŞİMİN ANMASINA KATILACAĞIM'    Tutuklu Suruç ailesinden Özgen Sadet savunmasında Suruç'un faillerinin değil, Suruç'ta bedel ödeyenlerin duruşma salonlarında yargılandığını söyledi. Sadet, "Eğer yarın tahliye kararı verirseniz 4 gün sonra kardeşimin anmasına katılacağım" diyerek savunmasını sonlandırdı.   Sadet'in ardından ETHA muhabiri Havva Cuştan savunma yaptı. Cuştan, gazetecilik faaliyetlerinden kaynaklı tutuklandığını söyledi.   Yapılan savunmaların ardın duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi.