Öcalan 27 yıl önce 'şiddetle ihtiyaç var' dedi: Kadın Kurtuluş İdeolojisi 2025-08-15 09:01:38   ANKARA - Abdullah Öcalan'ın 27 yıl önce 8 Mart'ta açıkladığı Kadın Kurtuluş İdeolojisi yarattığı dönüşümle dünyayı etkisi altına alırken, yeni süreçle birlikte Abdullah Öcalan bir kez daha kadınlara bu ideolojinin etrafında örgütlenerek, özgürleşme çağrısı yaptı.    Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat'ta açıkladığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” yeni gelişmelerle önemli bir yol alıyor. Süreçle birlikte yeni dönemin ruhuna göre kendini örgütleme ve yeniden inşa etme üzerine birçok konu başlığı tartışılıyor. Kürt sorunun çözümü ekseninde tüm sorunların çözümü için önemli adımlar atılıyor, tarafların yapması gerekenler hakkında ise çalışmalar sürüyor.   SÜRECİN ÖZNESİ KADINLAR   Sürecin başladığı günden bu yana kendisiyle yapılan tüm görüşmelerde kadın öncülüğü ve özgürlüğüne dikkat çeken Abdullah Öcalan, sürecin öncüsü tanımladığı kadınlara Kadın Kurtuluş İdeolojisi ile yeniden örgütlenme çağrıları yapıyor. Paradigmasının temeline kadın özgürlüğünü koyan ve bunun için çözüm üreten Abdullah Öcalan, yeni süreç bağlamında ortaya koyduğu bu tutumuyla özgürlük isteyen tüm kadınlarda büyük heyecan yarattı.    ATÖLYELER BAŞLADI    Abdullah Öcalan’ın çağrılarını yanıtsız bırakmayan kadınlar ise, Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA) ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Kadın Meclisi öncülüğünde Kadın Kurtuluş İdeolojisi atölyeleri başlattı. Atölyeler, Kürdistan ve Türkiye'nin birçok kentinde büyük bir ilgiyle sürüyor.    Çağrı ile birlikte sıklıkla gündeme gelen ve yarattığı etkiyle dikkat çeken Kadın Kurtuluş İdeolojisi'nin önemi ve doğurduğu sonuçları ele aldık. Abdullah Öcalan, Kadın Kurtuluş İdeolojisi'nin neden ihtiyaç olduğu ve ilkelerini 8 Mart 1998 tarihinde katıldığı Med TV’de kamuoyuna açıklamıştı.    MÜCADELE SÜRÜYOR   Kadın Kurtuluş İdeolojisi, kadın özgürlüğünü tüm toplumsal sorunların çözüm anahtarı olarak merkeze aldı. Bu ideolojinin ateşini yakan ise Sakine Cansız’ın Diyarbakır Cezaevi’nde işkenceye karşı dimdik duruşu oldu. Sakine Cansız’dan devralınan kadının mücadelesi, Bese Hozat’ın PKK’nin Süleymaniye’de düzenlediği silah yakma törenine kadar uzandı. Kadın Kurtuluş İdeolojisi ile Kürt kadınlar siyasi, askeri ve sosyal alanlar başta olmak üzere her alanda kendisini geliştirerek, dönüşüm yarattı. Kürt kadınların mücadelesi dünya kadınlarına rol-model olmaya devam ediyor.    NEDEN KADIN KURTULUŞ İDEOLOJİSİ?    Abdullah Öcalan'ın 8 Mart 1998'de Kadın Kurtuluş İdeoloji'ne dair yaptığı açıklama şöyle; “Partimizin de, sosyalizmin güncelleşmesiyle birlikte salt Kürdistan’daki kurtuluşla sınırlı kalmayıp; başta Ortadoğu olmak üzere dünyadaki yeni sosyal mücadelelere de, kadın boyutunda oldukça hem iddialı hem de yaratıcılığı içeren bir yaklaşımı büyük önem taşımaktadır. Ve her şeyden önce bir Kadın Kurtuluş İdeolojisi'nden bahsetmek gerekiyor. Biz bu ideolojiyi yaratma peşindeyiz. Böyle sıradan bir-iki olay, bir-iki eylemle, yorumlamakla bu işin altından çıkılamaz. Çok yoğun bir biçimde Kadın Kurtuluş İdeolojisi'nin gelişimi sağlanmadan her şey kendini kandırmaktan öteye gidemez. Ve inanıyorum ki, çok ciddi bir Kadın Kurtuluş İdeolojisine ihtiyaç var.   FEMİNİST BİR YAKLAŞIM DEĞİL   Bu salt cins kurtuluşu anlamında bir ideoloji değildir. Sosyalist öğretinin ve hatta toplumun bilimsel analizinin bizi getireceği bir nokta, kadın eksenli bir kurtuluş ideolojisinin büyük önem taşıyacağını önümüze koyacaktır. Benim şahsen daha çok üzerinde yoğunlaştığım hususlardan birisi budur. Bu şüphesiz feminist bir yaklaşım değildir. Zaten ben kendim bir kadın değilim. Ama kadın boyutlu, kadın eksenli bir düşünme giderek bir ideolojiyi ve buna dayalı bir örgütlenmeyi geliştirmeyi oldukça önemli bulmaktayım.    TÜM İDEOLOJİLER ERKEK DAMGALI   Savaş sorunlarına çözüm getirmekten tutalım özgürlüğe dayalı bir barışı mümkün kılmaya kadar böylesine bir ideolojik gelişmeye ihtiyaç vardır. Şimdiye kadar ki tüm ideolojiler erkek damgalı, erkek ağırlıklı ideolojilerdir. Şüphesiz sınıf boyutu vardır yine emperyalist sömürgeci boyutu vardır. Ama çok çarpıcı bir biçimde erkek egemenlikli boyutu da vardır. Bunu hiç kimse inkar edemez. Her ne kadar topluma hakim olan erkek egemenlikli yaklaşım, bunu yüzyıllardan beri sürekli gizlemişse de biraz, bilime saygı, biraz da kadının kurtuluşuna, dolayısıyla çok sıkı bağlantılı temelde de halk, bir halkın kurtuluşuna yüksek ilgi duyan birisinin bunu görmemesi mümkün değildir. Ve dolayısıyla düşüncesinde de kadın eksenli bir ideolojinin yaratılması gereğini önemli görür.   SOSYALİST ÖNDERLER DE AİLEDEN ÖTEYE GİTMEDİ   Diğer komünist ve sosyalist önderliklerde bu az-çok işlenmiştir. Ama oldukça sınırlıdır ve erkek egemenlikli anlayışları aşamamıştır. Ve bizzat kendi yaşamlarında da esas itibarıyla mevcut aile içindeki egemenlik anlayışının çok ötesine geçememişlerdir. Bu sosyalizmin de bir eksikliği olarak düşünülebilinir. Bizim burada dile getirmek istediğimiz, daha fazla bir şeydir.    KADIN EKSENLİ BİR İDEOLOJİ   Aslında bu zorlama bir ideoloji değildir. Tarihin ilk toplumsal örgütleniş aşamasında, ideoloji esas itibariyle kadın eksenlidir. Mesela büyük İştar tanrıçası vardır. Dilimizde Star-Sterk, Yıldız anlamına geliyor ve ilk tanrıçadır. İlk tanrı, tanrıçadır aslında. Erkek tanrıları daha sonra çıkmış veya tanrılar daha sonra erkek tanrıları biçiminde kendilerini ortaya koymuşlardır. Tabi bu da kadının üreticiliği ile oldukça bağlantılıdır. Yani kısaca kadın ideolojisi aslında bir sosyal ideolojidir, cins ideolojisi değildir.   TOPLUM KAYBEDİYOR   Eğer bu sorunlara bu çerçevede yaklaşırsak-ilkesel, ideolojik boyutlu-sanırım şimdiye kadar ki bütün yaklaşımları, bütün ideolojileri dolayısıyla onlara dayalı örgütlenmeleri-ekonomik, kültürel, siyasal, askeri örgütlenmeleri-gözden geçirmek gerekecek. Neden? Çünkü erkek egemenliklidir ve dolayısıyla içinde savaşı içerir, eşitsizliği içerir, baskıyı içerir. Bu da cinsin düşüşünü beraberinde getirir. Cinsin düşüşü de tabi ki yaşamın düşüşü demektir. Yaşamda düştükten sonra ki kadın boyutunda bu çok çarpıcıdır-cinsin tutsaklığının bütün toplumu tutsaklığa doğru götürmesi çok çarpıcıdır. Ve genelde toplum kaybeder ve azgın savaşların yolu baştan sona kadar açılmış olur. Nitekim Türkiye’de bugünkü savaşın çok azgın bir karakterde gelişmesinin sınıfsal özü var, emperyalizmle bağlantısı vardır, ama çok şoven hakim bir erkek anlayışıyla da bağlantısı çok somuttur.   KADIN İDEOLOJİSİNE İHTİYAÇ VAR   Bu nedenle diyorum ki ‘öyle zamanı değildir, daha sonra olabilir’ biçiminde bir yaklaşım son derece hatalıdır. Herhangi bir devrimci akım hatta herhangi bir ciddi sosyal faaliyete girişmek istiyorsak; giderek kadınlık boyutunu esas alan bir ideolojik faaliyete şiddetle ihtiyaç vardır.”   5 TEMEL İLKE   Kadın Kurtuluş İdeolojisi ilkelerini yurtseverlik, özgür düşünme, özgür irade, örgütlülük, mücadele bilinci ve estetik ilkeleri üzerinde kavramlaştıran Abdullah Öcalan, 5 temel ilkesini şu başlıklar altında açıkladı:   * Kürdistan söz konusu olacaksa eğer veya ana topraklar diyelim, o ananın da bahsettiği gibi yani o topraklarda yaşamak en güzeli diyorsak, her şeyden önce kadın ideolojisi topraksız olmaz. Hatta toprağın ekine açılması, üretime açılması, biraz da kadın sanatıyla bağlantılıdır. Demek ki kadın ideolojisinin birinci ilkesi, doğduğu topraklarda yaşamaktır. Yani günlük deyimle yurtseverlik.   ÖZGÜR DÜŞÜNCE    * İkinci husus, kadın eğer yaşamda yer bulacaksa, bugün dolayısıyla diyorsunuz ki konuşmamız gereken gün. Sadece konuşma değil, özgür düşüncesi, özgür iradesiyle yaşama katılması gerekiyor. Eğer bu ideoloji gerçekleşecekse, en somut bir ifadesi kadın istediği gibi yaşar, kararlaştırır. Onun düşüncesine güveneceğiz, onun iradesine saygılı olacağız. Bu ideolojinin vazgeçilmez bir ilkesi de budur. Bu ben bile olsam şunu diyecek yani. Ben seninle şu temelde yaşayabilirim. İrademle, düşüncemle birlikte çok ilkeli, çok projeli-planlı olacak. Öyle lafta, ‘bilmem ben kadını kandıracağım, bilmem o beni kadınlığıyla kandıracak, ucuz cinselliğiyle, ben bilmem bazı avantajlarımla… İlkede buna yer yoktur.   ÖRGÜTLÜLÜK   * Tabii bunun olabilmesi için, özgürlüğe dayalı bir yaşam paylaşımı için örgütlülük gerekir. Örgütsüz insan bir hiçtir. İlk örgütlenme kadınla başlamıştır. En çok örgütlenmeyi esas alması gereken güç kadındır. Erkek belki örgütsüz olabilir veya erkeğin örgütü çoktur zaten. Kadının kendi özgün örgütünü “bugün YAJK diyoruz” YAJK’ın genelleştirilmesi gerekir. Bütün toplumsal alanlara duyargalarını yayması gerekir. Kadının örgütlü olması gerekiyor. Taktığıız küpelerinize örgütlülüğü yazmalısınız. Öyle başka anlama gelmemeli bu küpeler.   MÜCADELE    * Örgütlülükle birlikte bütün yaşamınızı mücadeleden ibaret görmeniz gerekir. Çünkü kadın kimliği mücadelesizlikten ötürü dört duvar arasına alınmıştır. Hamur işleri verilmiştir kendisine, basit işlerle oyalanmıştır. Yani boş işler kişiliği gibi bir dayatma içinde bulunmuştur. Dolayısıyla ideolojik-politik esaslar başta olmak üzere, örgütselliğe ilişkin, kültüre ilişkin velhasıl kendisini güçlendirebilecek her alana ilişkin tam bir mücadeleci olması gerekiyor. Çocuk bakmak, bilmem hamur işleriyle kendi kendini ömür boyu mahkûm etmek için değil, ben bayağı örgütçü olacağım demesi lazım. İşim-gücüm mücadele etmek.   ETİK-ESTETİK   * Güzel yaşamın büyük ve kutsal ilkeleri kadar, onun gergef işlemesi gibi ilmik ilmik dokunması gereği vardır. Gözle, davranışlarla her şeyin estetik yani güzellik sınırlarında yürütülmesi gerekir. Büyük yaşamın özü örgüt ise örgütlülük düzeyi ise bunun elbisesi de güzel nakışlardır. Veya böyle bir dokunmayı gerektirir. Nedir bunlar? Dildir, davranış güzelliğidir. Böyle olunmadan, büyük sayılır, büyük sevilir bir yaşamın sahibi olunamaz. Bana göre kadınla yaşamanın estetik-güzellikle de ilişkisi vardır. Şimdiki yaşamın çirkinlik düzeyinin baskıyla ilişkisi olduğu için, sömürüyle ilişkisi çok çarpıcı olduğu için, yaşamak isteyen kadının sanatı, kültürü, estetiği kesin göz ardı etmemesi gerekiyor. Fiziğinden tutalım düşünce güzelliğine, hitabından tutalım ruhsal aydınlığına kadar bir estetik kurama-ilkeye bağlı olması gerekir.   Bu beş tane ve daha da bunun ayrıntılarına girilebilecek maddeler halinde, ilkeler halinde bir yaşamı kendinize esas alırsanız, bana göre en büyük kurtuluş silahını elinize geçirmişsinizdir. Bu silahlarla ‘bu kadın günü dolayısıyla vurguluyorum’ bugünü en iddialı bu silahla dize getirmeyeceğiniz hiçbir erkek ağırlıklı kurum yoktur. Yine dize getiremeyeceğiniz hiçbir erkek de yoktur ve bana göre yaşamın en değerlisi de budur. Bugüne bağlantı diyorsak, bugüne saygı diyorsak, bu ilkeler temelinde, bir kadın örgütlenmesi ve onun bu ilkeler temelindeki mücadelesi herhalde insanlığa da, kirli savaşa karşı da, özgür yaşama karşı da en büyük yanıtı vermiş olacağız."   MA / Semra Turan