Babaoğlu'nun kaybedilmesinin üzerinden 31 yıl geçti: Mezar yeri açıklansın 2025-03-11 09:09:43   RIHA - Haber için gittiği Sewêreg’ten bir daha dönemeyen gazeteci Nazım Babaoğlu'nun kaybedilmesinin üzerinden 31 yıl geçti. Ağabey Cemal Babaoğlu, "Savaşın bir mağduru olarak çözüm noktasında Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın çağrısını destekliyoruz" dedi.    Özgür Gündem gazetesi Riha muhabiri Nazım Babaoğlu’nun kaybettirilmesinin üzerinden 31 yıl geçti. Babaoğlu, 12 Mart 1994'te haber için gittiği Riha’nın Sewêreg (Siverek) ilçesinden bir daha dönmedi. Bucak aşireti ve 1990’lı yıllarda birçok faili meçhul cinayetler işleyen JİTEM’in Babaoğlu’nu katlettiğine dair şüpheler olmasına rağmen, etkin bir soruşturma yürütülmedi. Aradan geçen yıllarda bütün tanıklara rağmen dava sonuçsuz bırakıldı.    Nazım Babaoğlu’nun kaçırıldığı gün gazete dağıtımcılığı yapan Murat Yoğunlu'nun Özgür Gündem gazetesinin Riha bürosunu aradığı ve “Siverek’e bir muhabir gönderilmesini istediği” belirtilse de, sonraki süreçte Yoğunlu, bu iddiaları reddetti. Daha sonra İstanbul’a taşınan Yoğunlu, Dönemin Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) İl Başkanı Mustafa Avcı’ya "Ben bunların hepsini açıklarım ama benim can güvenliğim yok. Gizli tanık olmamı kabul ederlerse, hepsini anlatırım" dedi. Buna rağmen Yoğunlu da dinlenilmedi.    1993’te Riha’da JİTEM için çalışan Aydın Sevinç, 2011 yılında Erzirom Cezaevi’nden Riha Barosu'na gönderdiği faksta, 1994’te Nazım Babaoğlu’nun kaçırılarak katledildiğini ve gömüldüğünü itiraf etti. Bunun üzerine harekete geçen İnsan Hakları Derneği (İHD) Amed Şubesi yetkilileri, Sevinç ile görüşmek için Erzirom’a gitti, ancak görüşme gerçekleşmedi.    SONUÇSUZ BIRAKILDI   Bütün tanık ve itiraflara rağmen Nazım Babaoğlu’yla ilgili dosyada etkin bir soruşturma yürütülmedi. 1990’lı yıllarda Kurdistan’da gerçekleşen birçok "faili meçhul" cinayet gibi, Nazım Babaoğlu ile ilgili soruşturma dosyası da 2014 yılında zamanaşımına uğrayarak sonuçsuz bırakıldı. Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) yapılan başvuruda da bir sonuç çıkmadı. AYM, Babaoğlu’nun nüfus kayıt incelemesinde yaşadığını öne sürerek, yaşam hakkı ihlalinin olmadığına karar verdi.    Urfa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, 31 yıldır kayıp olan ve 2015 yılında esas numarası değiştirilen soruşturma dosyasına “maktul” olarak eklenen Nazım Babaoğlu hakkında, 2021’de “örgüt üyeliği” iddiasıyla soruşturma başlattığı 18 Mart 2024 tarihinde ortaya çıktı. Kısıtlama kararı bulunan dosyanın içeriğine dair bir bilgi aile ve avukatları ile paylaşılmadı.    ‘PERVASIZCA SALDIRILAR GERÇEKLEŞTİRİLDİ’     Nazım Babaoğlu’nun ağabeyi Cemal Babaoğlu, 31 yıl önce kaybedilen kardeşini anlattı. Nazım Babaoğlu’nın Ticaret Lisesini bitirdikten sonra bir yandan Özgür Gündem’de çalışıp bir yandan da üniversiteye hazırlandığını dile getiren Cemal Babaoğlu, “1994 sürecinde deyim yerindeyse ateş yağıyordu. Kürt ve demokratlık adına faaliyet yürüten herkes hedefteydi. Özgür Gündem ‘Gerçekler karanlıkta kalmayacak’ şiarı ile yola çıkmıştı. Tansu Çiler döneminde yaşanan hukuksuzluklar, katliamları gazete korkmadan yazıyordu. Bu nedenle gazete hedef haline getirildi. Siverek’te Mehmet Ağar tarafından oluşturulan koruculuk sistemi, hukuk tanımayan, pervasızca saldırılar gerçekleştirdi. Gazetede bunları teşhir etti. Kendilerince ‘birkaç muhabiri katledersek diğerleri de geri çekilir. Gazeteye muhabir bulmazlar’ dediler” diye konuştu.   ‘HİÇBİR GELİŞME OLMADI’   Nazım Babaoğlu’nun 12 Mart tarihinde haber için Sewêreg’e çağrıldığını hatırlatan Cemal Babaoğlu, “Nazım Siverekli olmasından kaynaklı orayı bildiği için kendisi gitti. Bir daha haber alamadık. Sonra anlaşıldı ki bir tezgah kurulmuş. Oradaki bir gazete satıcısı, Nazım’ın da bildiği tanıdığı biri gözaltına alınmış ve onun üzerinden güven ortamı verilmiş. Sonra bu ortaya çıktı. Kim gözaltına almış hepsi biliniyor ve bunların hepsi özel yetkili savcıya verildi. Dönemin Bakanı Cemil Çiçek o zaman açıklama yaptı ve ‘kim yaptıysa bulacağız’ dedi. Devlet Bakanı bunları söyledi. Görgü tanıkları bu açıklama üzerine Diyarbakır’a gitti ve o dönem ne gördülerse tek tek anlattılar. Hepsi kaydedildi. Ancak hepsi kaydedilmek ile kalındı. Dosya tozlu raflara gönderildi. Hiçbir gelişme olmadı. Soruşturma da yürütülmedi” ifadelerini kullandı.    '27 YIL SONRA ÖRGÜT ÜYELİĞİ DAVASI’   Aradan geçen 31 yılda dava dosyasında her hangi bir gelişme yaşanmadığına dikkati çeken Cemal Babaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Annemin adına 2001’de ‘terör mağdurları’ adı altında yapılan bir çalışmaya başvurduk ve davacı olduğumuzu belirttik. Ancak 5 yıl sonra mahkeme reddetti. Danıştay’a gönderdik 10 yıl sürdü reddetti, Anayasa Mahkemesi’ne başvuru yaptık, ancak o da reddetti. Ret gerekçeleri ise ‘delil yetersizliği’ olarak gösterildi. Şu an dava Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) bekliyor. Geçen yıl bu dönemde bir gelişme yaşandı. İHD’nin dava dosyasını sorgulaması sonucunda Nazım ile ilgili 2021 tarihinde Urfa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ‘örgüt üyeliği’ ile ilgili hakkında dava açıldığını öğrendik. Dosyanın içeriği ile ilgili bir bilgimiz yok, gizlilik kararı var. Savcılar bir dosya açmış ama ne üzerine açmışlar bilmiyoruz. 2015 yılında yine Nazım’ın kaybedilmesi ile ilgili iki şüpheli hakkında bir soruşturma açılmış, ancak o dosyada da ne yaşandığını bilmiyoruz, bizimle bir bilgi paylaşılmıyor. Bizimle bu şüphelilerin kim olduğuna dair bilgi paylaşılırsa, kimler olduğu, olay ile ne alakaları olduğu hakkında bir fikir yürütebiliriz. Ancak bize hiç bir bilgi verilmiyor.”   ‘SAVAŞIN MAĞDURU OLARAK ÇAĞRIYI DESTEKLİYORUZ’   Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yaptığı Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı'nı desteklediklerini belirten Cemal Babaoğlu, “Savaşın bir mağduru olarak ortaya çıkan sorunların çözümü noktasında çağrıyı destekliyoruz. Bir Nazım gitti ama başka Nazımlar gitmesin. 17 bin 500 faili meçhul, 50 binden fazla insan yaşamını yitirdi. Halklar büyük bedeller verdi. En kötü barış en iyi savaştan iyidir. Barışın olmasını istiyoruz. Artık acıların konuşulmadığı bir Türkiye’den bahsetmek istiyoruz. Toplumsal bir barış olacaksa geçmiş ile de hesaplaşmak lazım. Nazım gibi mezarı olmayan bir çok kişi var. Anneler ve babalar bir mezar isteyerek yaşamını yitiriyor. Bu mezar yerleri devletin arşivinde var. Nazım’ın nasıl kaybedildiği ve ya nereye gömüldüğü Urfa Emniyeti ve Siverek ilçe Emniyeti arşivlerinde mevcuttur. İstenirse bulunur. Bize mezar yeri gösterilse hukuksal boyutu ile bazı şeylerden vazgeçebiliriz. Yeter ki toplumsal bir barış olsun. Bir daha acılar yaşanmasın. Yüreğimize taş basarız. Mezar yerini bulmak en büyük talebimizdir” şeklinde konuştu.    MA / Emrullah Acar