Demirel: 'Umut hakkı' sürecin temel taşlarından biridir 2025-03-11 09:09:03 İSTANBUL - Abdullah Öcalan’a verilen “umut hakkı” kararının uygulanması gerektiğini belirten ÖHD İstanbul Şubesi Eşbaşkanı İshak Demirel, “Umut hakkı bu sürecin en temel yapı taşlarından birisidir” dedi. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nde 27 yıldır tecrit koşulları altında ve “özel infaz” rejimiyle tutuluyor. Abdullah Öcalan, 27 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı" gündemdeki yerin koruyor. Bir taraftan çözüm tartışmaları devam ederken öte yandan sürecin sağlıklı yürütülebilmesi için Abdullah Öcalan’ın “umut hakkı” kararının uygulanması gerektiği vurgulanıyor. 2014 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Abdullah Öcalan’a ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilmesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) işkenceyi yasaklayan 3’üncü maddesine aykırı olduğunu belirterek, ihlal kararı verdi.    Avrupa Konseyi (AK) Bakanlar Komitesi de 17-19 Eylül 2024 tarihleri arasında yaptığı toplantıda, AİHM’in ihlal kararını görüşerek, Türkiye’ye gerekli önlemlerin geciktirilmeden alınmasını bildirdi. Komite, Eylül 2025 tarihine kadar Türkiye’ye gerekli adımların atılması konusunda süre vererek, ilk kez ara karar vereceği uyarısında bulundu.   "Umut hakkı" Abdullah Öcalan ile birlikte cezaevindeki binlerce tutsağı da ilgilendiriyor.      Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şubesi Eşbaşkanı İshak Demirel, Abdullah Öcalan’ın çağrısı ve bu bağlamda “umut hakkı”na ilişkin değerlendirmelerde bulundu.   ‘ASRIN ÇAĞRISI’   Çağrı öncesi herkeste olduğu gibi kendilerinde de bir heyecan olduğunu belirten Demirel, heyecanının “Asrın çağrısı” olmasından kaynaklı olduğunu vurguladı. Demirel, “Çağrı yapıldıktan sonra da aynı heyecan devam etti. Sayın Öcalan tarafından ele alınan mektup ve çağrı olarak deklare edilen metne baktığımızda içerik olarak çok önemliydi. Heyetteki kişiler tarafından da bu açıklandı. Sayın Cengiz Çiçek ve heyet üyelerinin de dediği gibi '50 yılın manifestosu’ idi. Metnin ilk kelimesinden sonuna kadar baktığımızda derin bir analiz yapılmış. Kürt ve Türk ilişkisine ilişkin, örgütün oluştuğu ortamdan, gelinen ortama, örgüte yönelik eleştiriler, reel sosyalizm değerlendirmesi, daha önceki süreçlere ilişkin neden başarısız olduğu konular ele alınmıştı. En sonunda da çözüm önerisi dile getirilmişti. Sayın Öcalan tarafından kendi örgütüne yönelik bir çağrı vardı. Çağrının başlığı her şeyi anlatıyor. Bu yeni bir tasvir değil, yıllardır düşünülen bir şey. Demokratik ulus ve bu temelde barış ve demokratik toplum çağrısı yapıldı. Bu çağrı aslında bir başlangıçtır ve bütün topluma yöneliktir. Toplumdaki değişim bu çağrıdan sonra başlayacaktır” dedi.    Çağrının sadece Kürtleri kapsamadığına işaret eden Demirel, Türkler, Araplar ve bütün toplumlar ile kesimleri kapsadığını söyledi. Demirel, “Ben de bu çağrıyı bir manifesto olarak değerlendirebilirim. Ama dediğim gibi bu çağrı bir başlangıçtır. Önemli olan toplumun çağrıya vereceği cevaptır” diye belirtti.    UMUT HAKKI NEDİR?   Çağrı sonrası artık devletin adım atması gerektiğini ifade eden Demirel, “Umut hakkı”nın uygulanması gerektiğinin altını çizdi. Demirel, “Umut hakkı ÖHD ve demokratik hukukçular olarak daha önce defalarca kez dile getirdiğimiz bir terimdir. Ama Sayın Bahçeli’nin Meclis’te gündeme getirmesiyle herkesin dikkatini çekti. Sayın Bahçeli de Sayın Öcalan için tecridin kaldırılıp, 'umut hakkı'nın kullanılabileceğini söyledi. 'Umut hakkı' aslında Türkiye hukukunda tam olarak yerleşmiş değildir. Ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararıyla ve Roma statüsüyle uluslararası mevzuatta yer alan bir terim. Daha önce AİHM Birleşik Krallığa karşı Vinter kararında vardı. 'Umut hakkı', her tutsağın bir gün dışarı çıkabileceğine dair umut etme hakkının olmasıdır. Türkiye’de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanlar için böyle bir düzenleme yok. ‘Ölünceye dek’ şeklinde bir müddetname yazılır ve hiçbir şekilde dışarı çıkılmayacaklarına dair kanuni düzenleme vardır. Ancak AİHM, bunun hukuka uymadığını ve işkence yasağının ihlali olduğun söylüyor. Vinter, Öcalan ve Gurban kararlarında bu belirtilmişti. AİHM, kararlarda süre vermiyor fakat iç düzenlemelerde yapacağınız değişikliklerle bir süre belirlemeniz gerektiğini söylüyor” diye konuştu.    ‘DÜZENLEME YAPILMASI GEREKİYOR’   AİHM kararına rağmen Türkiye’nin bugüne kadar herhangi bir adım atmadığını hatırlatan Demirel, “Hatta Türkiye, Sayın Öcalan üzerindeki tecrit koşullarını daha da ağırlaştırdı. Burada 'umut hakkı'ndan önce infaz koşulları da Türkiye’deki kanuna uygun yürütülmüyor. 2011’den 2019’a kadar herhangi bir avukat görüşü yapılmadı. 2019’daki sadece birkaç kez avukat görüşü sonrası da görüşmeler kesildi. 1999’dan beri İmralı Ada Hapishanesi’nde farklı bir hukuk uygulanıyor. Ancak özellikle 2011 sonrası Türkiye’nin kendi İnfaz Hukuku’na da uygun değildi. Sayın Öcalan’a volta atması gibi basit gerekçelerle avukat, aile, telefon görüş yasağı veriliyordu. Şu an İmralı heyetiyle görüşmeler yapılıyor. Bizce öncelikle İmralı Ada Hapishanesi’ndeki koşullarının en azında umut hakkına ilişkin bir düzenleme yapılıncaya dek koşullarında düzenlenmesi gerekiyor. Avukat, aile, telefon görüşlerinin düzenli olarak yapılması gerekiyor. Bir hükümlü ne şekilde haklarından faydalanıyorsa, Sayın Öcalan da haklarından faydalanmalı” ifadelerini kullandı.   ‘İLETİŞİM KANALI SAĞLANMALI’   Abdullah Öcalan ile PKK arasında bir iletişim kanalının olması gerektiğini aktaran Demirel, “Çünkü Sayın Öcalan, örgütüne çağrı yaptı. Ancak çağrının yerine getirilebilmesi için kongrenin kurucu tarafından yapılması gerektiğini bildirdiler. Bu süreçte Sayın Öcalan ve örgüt arasında bir iletişim kanalı kurulmalı. Özgürlüğünün sağlanması ya da başka bir yolla bu düzenlemenin yapılması gerekiyor” diye konuştu.   ‘FİZİKİ ÖZGÜRLÜĞÜ SAĞLANMALI’   “Umut hakkı”na ilişkin Avrupa Birliği Bakanlar Komitesi’nin (AB BK) bir toplantı gerçekleştirdiğini ve Türkiye’ye 1 yıllık süre verdiğini hatırlatan Demirel, “Türkiye’nin süreçten bağımsız umut hakkına yönelik bir düzenleme yapması gerekiyordu. Ancak bu süreç çok hızlı ilerliyor ve ilk adım Sayın Öcalan tarafından atıldı. Artık devletin de bir adım atması gerekiyor. İlk adımlardan biri de Sayın Öcalan’ın umut hakkına ilişkin bir düzenleme olmalıdır. Zaten 26 yıllık bir süre de dolmuştur. Koşullu ‘salıverme’ dediğimiz şartlar Sayın Öcalan için AİHM kararı dikkate alındığında gündeme getirilebilir ve kendisinin fiziki özgürlüğü sağlanabilir. Sayın Öcalan’ın attığı adım sonrası devletin de bir güven tazeleyici adım olarak umut hakkı kapsamında bir düzenleme lazım. Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğü sağlanmalıdır” ifadelerini kullandı.    ‘DEVLETİ ZORLAMAZ’    Demirel, demokratik kamuoyunun ve tüm kesimlerin bu sürece sahip çıkması gerektiğini belirterek, “'Umut hakkı' da bu sürecin en temel yapı taşlarından birisidir. Toplum da Sayın Öcalan’ın fiziki özgürlüğünü istiyor. Sayın Öcalan’ın fikirlerinin toplumla buluşması, barış ortamının oluşması için fiziki özgürlüğü istiyor. 'Umut hakkı' devleti zorlayacak bir mesele değil. Zaten yıllardır yapması gerekeni bu süreçte yapmış olacak. Toplumun diğer kesimlerinin de bunu seslendirmesi gerekiyor ve bu düzenlemeye sahip çıkması gerekiyor” dedi.    MA / Ömer İbrahimoğlu