Avukat Özdemir: Sürecin yürümesi için ‘umut hakkı’ düzenlemesi yapılmalı 2025-03-06 09:06:02   AMED - Abdullah Öcalan’ın çözüm noktasında garantör konumunda olduğuna işaret eden avukat Mehdi Özdemir, sürecin sağlıklı yürütülebilmesi için “umut hakkı”na dair düzenlemenin ivedilikle yapılması gerektiğini ifade etti.    Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın yaptığı asrın çağrısı, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İmralı Heyeti tarafından 27 Şubat’ta kamuoyuna açıklandı. Çağrının ardından PKK tarafından ateşkes ilan edildi, iktidar kanadı tarafından henüz adım atılmış değil.    Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Amed Şubesi üyesi avukat Mehdi Özdemir, Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrıya dair değerlendirmelerde bulundu.    Abdullah Öcalan’ın yapmış olduğu çağrının yeni bir başlangıcı içerdiğini dile getiren Özdemir, bu yeni başlangıçla, herkes açısından demokratik siyasetin güçlendirilmesi, barışın hukuk temelinde güvence altına alınması ve toplumsal barışın örülmesinin amaçladığını kaydetti. Özdemir, toplumun tüm kesimlerinin önümüzdeki sürece ilişkin yeni bir yol haritasına içeren bu barış çağrısına ayak uydurması gerektiğini de sözlerine ekledi.   ABDULLAH ÖCALAN ÇÖZÜMDE GARANTÖR   Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununun barışçıl çözümünde garantör konumunda olduğuna dikkati çeken Özdemir, “Bu sürecin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesi için Sayın Abdullah Öcalan’ın fiziki koşullarının özgür bir şekilde sağlanabilmesi lazım. ‘Umut hakkı’ kendi içerisinde kesinleşmiş bir hapis cezası bağlamında, bir kişinin ölünceye dek hapishanede kalması noktasında temel hakkın ihlali boyutuyla değerlendirilmekte. Nitekim AİHM’nin Sayın Abdullah Öcalan’a ve diğer 3 mahpusa ilişkin olarak vermiş olduğu ihlal kararı hali hazırda Türkiye’de bir yasal değişikliğin gerekli olmasından kaynaklı uygulanamamaktadır. Bu açıdan bu barış süreci bağlamında değerlendirdiğimizde, Sayın Abdullah Öcalan’ın özgür bir şekilde fiziki koşullarının sağlanabilmesi için ‘umut hakkı’nın uygulanması ve bu anlamda yasal değişikliğin ivedi bir şekilde ortaya konulması lazım” şeklinde konuştu.   YOL TEMİZLİĞİ    Anayasa ve yasal düzenlemelerin devletin yüz yıllık ayrıştırıcı ve ötekileştirici politikalarıyla şekillendiğine işaret eden Özdemir, anayasal değişikliklerle birlikte, bir yol temizliği mahiyetinde pek çok yasal düzenlemenin değiştirilmesi, dönüştürülmesi veya yürürlükten kaldırılması gerektiğini vurguladı. Devletin anayasal değişikliklerin hangi kapsamda ve ne şekilde yapılabileceğini noktasında değerlendirmeyle bir yol haritası içerisinde olması gerektiğini vurgulayan Özdemir şöyle devam etti: “Gerek anayasanın başlangıç hükümlerindeki belli etnisiteler üzerinden kimlik tanımının yapılmasının önüne geçilmesi, gerek anayasal vatandaşlığın bir etnisite bağlamında değerlendirilerek farklı kimliklerin dışlayıcı, ötekileştirici, pozisyonundan kurtulması, gerekse de anadilde eğitim boyutuyla 42’nci maddedeki yasak hükmünün ortadan kaldırılması gerekir. Anadilde eğitimin yaygınlaştırılması noktasında belirli düzenlemelerin ivedilikle yapılabilmesi için çalışma yürütülmesi lazım.”     EŞİT YURTTAŞLIK VURGUSU    Türkiye’de pek çok mevzuat hükmünün esasında Kürt meselesinin barışçıl çözümünün önünde engel oluşturduğunun altını çizen Özdemir, şunları söyledi: “İnfaz kanunundan tutun da Türk Ceza Kanunu’na (TCK), TCK’den tutun da kültürel hakların engellenmesine dair pek çok yasal mevzuat hükümlerinin bir yol temizliğiyle değiştirilmesi, düzenlenmesi veya başka bir kanun hükmünün ihdas edilmesi gerekmekte. Bu açıdan toplumun bütün kesimlerinin bu anlamda Kürt meselesine ilişkin olarak söz kurması, bu sürecin bir parçası olması, sorumluluk üstlenmesi ve hukuki güvencenin sağlanabilmesi adına da çeşitli öneriler geliştirerek, yasama organın yapabileceği düzenlemeler karşısında sorumluluğunun gereğini yerine getirmesi lazım. Bu açıdan bakıldığında eşit yurttaşlık, yerel yönetimler, kültürel haklar bağlamında pek çok anayasal, yasal değişikliklerin yapılması noktasında da adım atılması gerekir.”   SÖZLEŞMELERE KONULAN ÇEKİNCELER KALDIRILMALI    Uluslararası sözleşmeler bağlamında Birleşmiş Milletler (BM) Çocuk Hakları Sözleşmesi’nden Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’ne kadar, anadilde eğitim ya da anadilin kamusal alanda kullanılmasına yönelik pek çok idari ve yasal düzenlemeler içeren sözleşme hükümlerini hatırlatan Özdemir, Türkiye’nin bu sözleşme hükümlerine çekince koyarak, uygulanabilmesinin önünde engel oluşturduğuna dikkat çekti. Özdemir, süreç açısından bu sözleşmelere konulan çekincelerin kaldırılarak, sözleşme hükümleri noktasında adım atılması gerektiğini vurguladı.   Yargı üzerindeki tehdide de dikkat çeken Özdemir, “Bu açıdan yargının kendisini, hak temelli pratiğe dönüştürmesi ve bağımsızlığını sağlanması noktasında da gerekli adımlar atılması lazım. Eğer ki biz Kürt sorununda barışçıl bir çözüm amaçlıyorsak, temel hakların kullanımı önünde engel oluşturan veya tehdit oluşturarak caydırıcı bir etki yaratan bu tarz hareketlerin, uygulamaların da önüne geçmemiz gerekiyor” diye belirtti.     MA/ Rukiye Payiz Adıgüzel