Yüksekdağ: Demirtaş için tahliye istiyorum 2018-05-17 13:24:46 ANKARA  - HDP eski Eş Genel Bakanı Figen Yüksekdağ, “Seçim sürecini yöneten YSK başta olmak üzere Demirtaş'ın ve bizlerin yargılandığı mahkemeler; ben bugün kendim için tahliye istemiyorum ama Demirtaş için tahliye istiyorum” dedi. Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ tutuklu yargılandığı Ankara 16. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 5'inci duruşması görülmeye başlandı. Sincan Kampüs Cezaevi duruşma salonunda yapılan duruşmaya gazetecilerin telefonları ve bilgisayarları alınmadı. Duruşmayı HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Kadın Meclisi Sözcüsü Dilan Dirayet Taşdemir, Eş Genel Başkan Yardımcıları Ayşe Acar Başaran, Garo Paylan, Grup Başkanvekili Filiz Kerestecioğlu ile HDP'li vekiller Bedia Özgökçe Ertan, Ertuğrul Kürkçü, Mahmut Celadet Gaydalı, Mehmet Ali Aslan, Mizgin Irgat ve beraberinde HDP PM, MYK ve Kadın Meclisi üyeleri takip etti.   Öte yandan duruşmayı izlemek üzere gelen İsveç Büyükelçisi ve uluslararası heyet duruşmaya yine alınmadı. Yüksekdağ, izleyicileri ve avukatları selamlayarak, savunmasına başladı.   'GÖREVİMİ YAPMAKTAN ALIKONULDUM'   Yüksekdağ, bahse konu klasörlerdeki içeriği ve iddianamenin birleştirilip, birleştirilmediğini, dosyanın geneli fezlekelerin ayrıntısını da göremediğini belirterek, bundan sonraki süreçte tek tek fezlekelerin içeriği hakkında kapsamlı savunma yapacağını söyledi. Şuanda bu konuyla ilgili savunma yapmayacağını sözlerine ekleyen Yüksekdağ, şöyle devam etti: "Bugün yanılmıyorsam devam eden davamın 5'inci duruşması. Bir buçuk yıldır tutuklu yargılanıyorum. Vekilliğim düşürüldü ve kesilmiş hapis cezaları devriye konuldu bu benimle sınırlı bir yaklaşım değil partimden tutuklanan 5 bine yakın arkadaşım aynı manzarayı yaşıyor ben hala somut bir suç isnadı olmaksızın tutuklu yargılanmaya devam ediyorum. Bir siyasetçi olarak görevimi yapmaktan alıkonuluyorum. Bizler suç işlediğimiz isnadı ile başka bir hak ihlali ile karşı karşıya kalıyoruz bizlere karşı suç işleniyor."    'SUÇ İŞLEYEN MERCİ SİYASİ İKTARDIR’   Türkiye'nin kritik bir aşamada baskın seçim kararı aldığını vurgulayan Yüksekdağ, "Ülkemiz çok hayati bir dönemden geçiyor iktidar ehliyetini eline almış olanlar bir beka sorunundan bahsediliyor ya bu demokratik siyasetin varlığı seviyesinde yaşanıyor. Bizler bu kritik süreçte görevimizi yapmaktan alıkonuluyoruz. HDP’nin milletvekilleri, cumhurbaşkanı adayımız Demirtaş bu zamana kadar sadece siyaset yaptığımız için yargılandık. Bizlerin siyasetteki görevimizden alıkonulması bütün bir seçmen kitlesine karşı siyaset kurumuna karşı işlenmiş bir suçtur. Bu suçu yargıyı kendi güdümü altına aldığına dair somut örnekleri gördüğümüz iktidardır bu suçun birinci müsebbibi. Seçmene karşı suç işleyen merci siyasi iktidardır. Ama bu suçun parçası olan merciler de var. Yargı kurumu da bunlardan birisidir. Yargı kurumu haksız tutuklulukları sürdürerek siyasi erk tarafından işlenen suçun payandası haline dönüştürülmeye çalışılıyor" ifadelerinde bulundu.   'İKTİDAR KAMU DÜZENİNİ BOZDU’   "Siyasi iktidar suç işleyebilir" diyen Yüksekdağ, şöyle dedi: "Ama yargı kurumu içinde tek evrensel ölçünün hukuk kurallarının geçerli olması gerekir. Bizi neyle yargıladılar bugüne kadar kamu düzenini bozmakla ama siyasi iktidar bugün kamunun en temel mekanizmalarına müdahale ederek kamu düzenini bozmuştur. Bu toplumun kayışını koparmıştır. Bugün Türkiye kayışı kopmuş bir kriz içinden çıkmaya çalışıyor. Acaba çıkabilecek miyiz? Temel kurumlar bu kadar tahrip edildikten sonra baskın seçim kararı almak, panik seçim kararı almak toplumu bu krizden kurtarmaya yeter mi yetmeyeceği çok açık. Biz bu ülke seçime giderken mahkeme salonlarında yargılanıyor. Sözde özgür seçim. Nasıl özgür? OHAL koşullarında seçime gidiyoruz.”    'BU KOŞULLARDA NASIL ÖZGÜR SEÇİM GERÇEKLEŞTİRİLECEK?'   Seçimlerin gerçekleştirildiği böyle bir atmosferde Türkiye toplumunun seçme hakkı ortadan kaldırıldığını dile getiren Yüksekdağ, "HDP’nin milletvekilleri DBP'nin belediye eşbaşkanları hapiste, halkın seçme ve seçilme hürriyetinin dört duvara hapsedildiği koşullarda nasıl özgür seçim geçekleştirilebilir. Bizler bu mahkeme salonlarında yargılanmaya devam ettiğimiz müddetçe bizlere esaret politikası uygulandığı müddetçe Türkiye toplumu kendisine dayatılan esareti aşamayacaktır. Bugün siyasi iktidar bir gün uyandığında KHK çıkartabiliyor, kanunları 10 dakika da değiştirebilir, baskın seçim kararı alabiliyor, kamu düzeni bir günde ayaklar altına alınıyor. Siyasi iktidara sorsanız parmağını ıklatsa Türkiye'yi başka bir atmosfere ulaştırır isterse Londra'yı Türkiye'nin başkenti yapar ama aynı siyasi iktidar toplumun en temel hakkını güvence altına almıyor. Siyasi iktidar kamusal gelişmenin önünde bir engele dönüşmüştür" dedi.   ‘SİYASETİN MERKEZİNDEYİZ'   "Bizi kamu düzenini bozmakla yargılanıyoruz ama bizim savunduğumuz değerler dört bir yandan yankılanıyor" diyen Yüksekdağ, "Bu sesi susturamıyorlar. Bizi sözde siyasetin dışına ittiler, bugün 1,5 yıldır hapishanede olan değerli yoldaşlarımızdan birisi cumhurbaşkanı adayımız Demirtaş yine siyasetin merkezindedir. Bu halkın temsilcisidir. Bizimle korktuğunuz o gerçek arasına sadece bir duvar çekeceksiniz başka bir şey yapamayacaksınız. Bizden korkuyorsunuz biliyoruz. Biz yine esaret altında tutulamayacağız. Biz her zaman görev bilinci ile hareket ettik. Görev görevdir. Halk verdi halk alır. Bu yıkıcı iktidar bizleri hapis edebileceğini düşünüyorsa tasfiye edebileceğini düşünüyorsa bizim görevimiz bunun aksini ispat etmektir. Bunu yaptık. 5,5 yıl geçse de başaramayacaksınız" diye belirtti.   'BİZ BU HALKIN İRADESİNİ TAŞIYORUZ'   Tasfiye edilemeye çalışılan Demirtaş'ın bugün cumhurbaşkanı adayı olduğunu vurgulayan Yüksekdağ, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir bakmışsınız ikinci tura çıkacak bir bakmışsınız kabusunuz gerçek olmuş cumhurbaşkanı olmuş. Tüm arkadaşlarımız sizin karşınızda gerçeği haykırmaya devam edecek. Biz gerçeğin aynasıyız. İster duruşma salonundan olsun ister seçim meydanlarında ister hapishanelerde olsun. Bizim sesimiz Amed’de, Mardin’de, İstanbul’da, Van’da, İzmir’de ve Antalya’da yankılanıyor. Bu sesi kısamazsınız. Bu sesi kısamazsınız. Bir kişinin sesini kısabilirsiniz ama milyonların sesini kısamazsınız milyonlar Demirtaş kılığında yine karşınızda. Bu siyasi iktidar kamu düzeni ile oynamaktan yargıya müdahale etmekten vazgeçmeli. Asıl kendi gerçeği ile yüzleşip bu gerçekten öz eleştirel sonuçlar çıkarıp, ülkemiz için ortak çıkar ne ise onu yapmalı. Biz hiçbir zaman umudumuzu kaybetmedik masaları devirmedik. Biz en kötü zamanlarda bile umudumuzu kaybetmedik. Beni içeride olmamın bir külfeti yok üzerimde. Onlar tutuklanırsak çökeriz zannediyorlardı ama çökmedik, dimdik ayaktayız. Biz kendi gövdemizi taşımıyoruz biz bu halkın iradesini taşıyoruz."   'KENDİNİ ÇÜRÜTTÜ, TOPLUMU ÇÜRÜTMEYE NE HAKKI VAR'   Siyasi iktidarın artık öfke, kibir ve cezalandırma saplantısından vazgeçmesi gerektiğini ifade den Yüksekdağ, bu saplantının ülkeyi ne hale getirdiğinin ortada olduğuna dikkat çekerek, "Dış politika da olur olmaz yollara sapıp Türkiye'yi çok ciddi çatışmalarla karşı karşıya getirmeye sürükledi. İçerde kadınlarla gençlerle kavgalı o parti ile bu parti ile kavgalı. Kendisinden olmayanlara her türlü kötü kelimeyi alt alta diziyor. Bunun ömrü tükenmiştir. Siyasi iktidar kendisini çürütürken Türkiye toplumunu çürütmeye hakkı yok. Bizler kendi haklarımızın bilinci ile hareket edeceğiz. Bizim mutlak doğrultumuz ortak yararları gözetmektir. Barış ve demokrasinin yarınını gözetmektir. İster içeride ister dışarıda olalım her durumda mücadelemiz devam edecek" diye konuştu.    İktidarın 4 yılda 3 seçimle övündüğünü hatırlatan Yüksekdağ, şunları dile getirdi: "11 vekilimizin vekilliği düşürüldü, halka diyorlar ki bu seçim özgür. Artık inanırsanız. Sandığa gidip oy verebilirsiniz seçtiklerinizi ben tanımayabilirim. Bir taraftan özgür ve demokratik ortamda seçim gerçekleştiriliyor diyor bir yandan da ben anayasayı da ihlal ederek senin seçtiğin vekili de belediye başkanını da düşürürüm. Bu koşullarda halkın siyasete güveninin kalması mümkün mü? Toplum sandığa gitmesin diye elinden geleni yapıyor. Niyetleri çok net sadece bana mecbur olsunlar. Benim bütün dayatmalarıma mecbur olsun diyor. Bu halkın özgür seçim yapmasını istemiyor ki eğer özgür seçim yapmasını isteseydi, her vatansever gibi. Vatanseverlik nedir? Ülkende bir demokrasi geliştirdiğinde mutlu oluyorsan, bunu sen yaratırsan gerçek vatanseversin. Ama bu siyasi iktidar bu ülkedeki güzel şeylerden mutlu olmuyor. 7 Haziran'dan sonra yüzde 40'lara düştüğünde Türkiye tarihinde en renkli zamanlardı. Bu güzelliği hazmedemedi. Nedeni çok açık tek başına iktidarlığı elde edemedi. Ve bizi AKP'yi düşüren düşman olarak mimledi ve bizi cezalandırmanın peşine düştü."     'DEMİRTAŞ'IN TAHLİYESİNİ İSTİYORUM’   Yüksekdağ, "Bakın ben hiçbir mahkemeden tahliye talep etmedim ama bir yargı organının, siyasi erkin şu manzaraya bakması lazım. Bu ülkede çok büyük  bir yamukluk çarpıklık yok mu. Türkiye’de bir sistem değişikliği yapıyoruz diyeceksiniz, 2 seçimi aynı anda yapacaksınız ve bu sandıkların kurulduğu dönemde demokratik kriterleri elinizin tersi ile iteceksiniz. 6 tane cumhurbaşkanı adayı var. Hepsi kendi mitingini seçim çalışmasını yapabilecek ama tek bir aday bu seçimlere hapiste girecek. Bunun dünyada örneği yoktur. Seçim sürecini yöneten YSK başta olmak üzere Demirtaş'ın ve bizlerin yargılandığı mahkemeler; ben bugün kendim için tahliye istemiyorum ama Demirtaş için tahliye istiyorum. Demirtaş'ın özgür bir seçim politikası yapması gerekir. Demirtaş da bunu kendisi için istemez. Halka borcu gereği, sorumluluğu gereği çıkıp özgür şartlarda seçim çalışması yürütmelidir. 80 milyon Türkiye yoldaşına 50 milyon seçmene hakarettir bu. ‘Ben onu tahliye etmeyeceğim özgür seçim çalışması yürütmesin’ diyeceksiniz. Bu tanımlanamaz bir durumdur. Bu seçim sürecinde yargılamalar sürecindeki haksızlık ve adaletsizliklerin demokratik bir halk müdahalesi ile düzeltebilmesinin olanakları vardır. Bunun iyi değerlendirilmesi gerekiyor" ifadelerinde bulundu.    Seçime 1 ay kala en son olması gereken şeyin seçimle gelen siyasetçilerin mahkeme salonlarında yargılanması olduğuna dikkat çeken Yüksekdağ, şöyle dedi: "Sadece siyasetçilerin değil akademisyenlerin gazetecilerin söz söyleme hakkını kullanan hiçbir insanın hapsedilmemesi gerekir. Ben umudumu koruyorum halklarımıza güvenimi koruyorum. HDP'nin programına inanıyorum. Bu zamana kadar yargılandığımız hiçbir şey başımızı yere eğecek şeyler değildir. Sorulan sorular kapsamında acaba demedik, o kadar sözlerimize inanıyorduk bugün de bu güvenle konuşuyoruz. Bundan sonra da bu umut ve güvenle hareket edeceğiz. Biz memlekette siyasetçi tutsaksa seçimler özgür olamaz. Fikirler tutsaksa o ülkenin geleceği özgür olamaz. Bu haksız yargılamalar ülkenin geleceğini tutsak ediyor.   TUTSAKLIK MAHKEME SALONUNDA DEĞİL SARAYDA YAŞANIYOR   Sanıyorlardı ki bizleri hapsedince bütün sorunları çözebilirler oysa görüldü ki asıl tutsak olan biz değiliz bu siyasi iktidarın kendisidir. Asıl tutsaklık bu mahkeme salonlarında değil sarayda yaşanıyor. Kendi kibirlerine öfkelerine tutsak olanlar bu tutsaklığın bedelini tüm ülke halklarına ödetmeye çalışıyor. Bizler dört duvar arasına konulduğumuz için panik içinde değiliz geleceği güvenle bakıyoruz ama kibirlerine tutsak olanlar geleceğe umutla bakamıyor. Bedeniz mi tutsak olsa da bilincimiz de irademiz de sokakta seçim meydanlarında mücadele meydanlarında. O seçim meydanlarında da bizim özgürlüğümüz kendisini gösterecek. HDP'nin 5 binin üzerinde tutsağına rağmen, seçilmişlerinin siyasi baskı altında olmasına rağmen, seçilmişleri esaret altında olmasına rağmen nasıl direndi ise 24 Haziran da var varlığı en güçlü şekilde ortaya koyacak 24 Haziran da HDP bu ülkenin geleceğine yine mührünü basacak."   HDP'nin 24 Haziran’da kilit parti olduğunu vurgulayan Yüksekdağ, öğlen arası verilen mahkemede sözlerini şöyle tamamladı: “Bu kilidi bertaraf etmeyin dedik, kilidi iyi kullanmayı başarabilirsiniz bir toplumun aydınlık geleceğine geniş bir kapı açabilirsiniz dedik ama siyasi iktidar kendisini hem kapı hem kilit hem yol sandı. Bu ülkenin geleceğine inanan tüm halkları olarak kendi kilidimizi elimize alacağız kendi kapımızı kendimiz açacağız.   Hala o barajı sadece HDP için tutuyorlar ama biz yine yerle bir edeceğiz. Buna da herkes emin olsun.   Adaletsizlik uçurumu gittikçe derinleşmiştir. Bizler 1,5 yıldır ciddi hukuksuzluklar alında tutsaklık durumu yaşarken istenildiği zaman tutuksuz yargılama tasarrufu gösterilebiliyor. Bu zamana kadar bir tek HDP'liler için bu tasarruf gerçekleştirilmedi. Bir tutuklu gazeteci arkadaşımızın tahliyesi için Almanya ile ne pazarlıklar yapıldığını biliyoruz. FETÖ davalarında ve verilen tahliye kararlarında ne tip pazarlıklar yapıldığını biliyoruz. Davalar yargı süreçleri bizzat siyasi iktidar tarafından bir pazarlık masası olarak kullanılıyor. En son seçimi de rüşvet haline getirmeye yeltendiler. Ama bizim yargılamalarımız söz konusu olduğunda en bilinen asgari hukuk kurallarına uyulmuyor. Bizim davalarımızda usul de esas da bir faciadır. Çok açık bir biçimde siyaset yapma hakkı yargılanıyor. Buraya gelmeden bir bakayım dedim isnat edilenleri üst üste dizdim, silahlı terör örgütü kurma ve yönetme iddianameye sonradan girmiş savcının aklına sonradan gelmiş ya da birileri sonradan aklına düşürmüş. Çok trajikomik hayali gerekçelerle benim silahlı terör örgütü yönetici olduğum farz edilebilir gerekçesi ile isnat ediliyor. Zorlaya zorlaya kriminalize edilme çabasından başka bir şey değildir. Bakın çaba diyorum, benim 24 saatlik açık siyasi faaliyetimi nasıl kriminalize edebilirler, zorluyorlar. Esas olarak fezlekelerimizin tamamı ise yaptığımız çalışmalar yürüttüğümüz faaliyetlerdir. Bu davalarda zaten somut suç isnadına dayanan bir yargılama yapılmadığı gibi çok açık siyaset yapma hakkı ihlal ediliyor.   Ben görevimi yaptığım için yargılanamam. Bir savcı benim sözlerimi kriminalize etmek gibi bir hakka sahip değildir. Ben aynı zamanda toplumun kolektif haklarını temsil eden bir bireyim. Topluma karşı bir suç işleniyor. Ben umuyorum ki bu yanlışlıktan dönülür."  BU TUTUKLAMA KADINLARA DÖNÜK BASKININ ÖRNEĞİ Bir saat verilen aranın ardından Yüksekdağ’ın avukatları savunma yaptı. Avukat Yıldız İmrek, her aşamada birbiriyle çelişen bir hukuksal kaos yaratıldığını belirterek, "Dokunulmazlıkların kaldırılması ile ilgili Venedik kriterlerine bakmakta fayda var. Eşitlik ilkesinin zedelenmemesi şeffaflık ve her bir dava için ayrı ayrı görüşme esas. Bu adil yargılamanın özeliği olduğu için önemli. Siyasi mülahazalar güdülmemesi esas" dedi.  Daha sonra söz alan avukat İlknur Alcan, Yüksekdağ hakkında 14 kere tutukluğunun devamına kararı verildiğini anımsatarak, "Müvekkilimiz temsil ettiği irade ve yaptığı görevlerden dolayı yargılandığı davaların gerekçeleri yeterli değil. Mahkeme tarafsız ve kararsız olduğunu ispat etmek zorunda. Siyasi iktidarın direk olarak hedef aldığı bir kişiden bahsediyoruz. Mahkeme tarafsız olduğunu aldığı kararların gerekçeleri ile ispat etmek zorunda. İhlaller 18 aydır artıyor. Figen Yüksekdağ kadınlar açısından simge bir isim. Bu tutuklama da kadınlara dönük baskının bir örneği. Gerekçesiz gerekçelerle tutukluluk halinin devamına karar verilmemesini talep ediyoruz" ‘CİDDİ BASKI VAR’ Avukat Nuray Özdoğan ise, Yüksekdağ’ın bir buçuk yıldır tahliye talep etmediğini vurgulayarak, "Niye bir vekil tutuklu kaldığı halde sizden tahliye talep etmiyor. Sizin artık hukuksal olarak bir karar vermeniz gerekiyor" dedi.  Yargılamaya konu olan gerekçelerin yorum ve kıyaslamaya dayandırıldığına dikkat çeken Özdoğan, “Biliyoruz üzerinde ciddi bir baskı var. Ama biz hukuka adalete uygun davranmak zorundayız. Şu an bir seçim sürecine girdik. Bu sürecinde 14 kere verdiğiniz tutukluluğunun devamı kararını aynı gerekçeyle tekrar vermeyin. 15’inci kez hukuka aykırı bir karar vermeyin. Hukuki olmayan bir karar hukuksal bir sonuç doğurmaz. Seçim süreci yargının denetiminde gerçekleşir. Tüm Türkiye’de seçmenler açısından hak ihlali oluşturmaya devam edecek. Var olan bu tablo da seçme ve seçilme haklarının ihlali mahkeme heyetinizin kararı ile olacak. Kesin gerekliliğin olmadığı bir tabloda müvekkilim sadece sözleriyle yargılanıyor. Bu aynı zamanda ifade özgürlüğü kapsamındadır. Tüm vekillerin iddianamesi satır satır aynı olabilir. Bu tutukluluğunun sona erdirilmesini talep ediyoruz" diye belirtti. TUTUKLULUĞUN DEVAMINA KARAR VERİLDİ Yüksekdağ’ın avukatları savunmaların ardından dokunulmazlıkların kaldırılmasında yapılan değişikliğin Anayasa’ya aykırı olduğu ve Anayasa’ya aykırılık iddiasının Anayasa Mahkemesi’ne taşınmasını ve dosyanın HDP cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın tutuklu bulunduğu ana davayla birleştirilmesini talep etti. Avukatlar, Yüksekdağ’ın tahliyesini de talep etti. İddia mahkeme avukatların talepleri reddedilmesi ve Yüksekdağ’ın tutukluluk halinin devamına karar verilmesini istedi. Mahkeme heyeti, Yüksekdağ’ın avukatlarının taleplerini reddetti. Yüksekdağ’ın tutukluluk halinin devamına kararı veren mahkeme, bir sonraki duruşmayı 6 Temmuz’a erteledi.