Öcalan’ın avukatlarından CPT’ye: Raporunuz güncellikten uzak İmralı’yı ziyaret edin 2018-04-20 09:18:49 İSTANBUL - CPT’nin İmralı Cezaevi’ne dair 2 yıl sonra açıkladığı rapora, güncellikten uzak olması ve yanlış çıkarımlara sebebiyet vermesi nedeniyle itiraz eden Asrın Hukuk Bürosu, süren hukuksuzlukları tek tek sıraladıkları raporu CPT’ye göndererek, İmralı’nın yeniden ziyaret edilmesini istedi. İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi'nde bulunan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 11 Eylül 2016 tarihinde kardeşi Mehmet Öcalan’la yaptığı son görüşmeden bu yana haber alınabilinmiş değil. Bu durumun yol açtığı kaygılar günden güne büyürken, 28-29 Nisan 2016’da Türkiye’ye gelerek İmralı Cezaevi’ni ziyaret eden Avrupa İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesi (CPT), raporunu yaklaşık 2 yıl sonra geçtiğimiz 20 Mart’ta açıkladı.    Yapılan tüm çağrılara rağmen 2 yıl boyunca açıklanmayan raporun yine Efrin’e yönelik operasyonun sürdüğü dönemde açıklanması dikkat çekmişti.   Müvekkilleri olan Abdullah Öcalan ile 27 Temmuz 2011'den bu yana görüştürülmeyen Asrın Hukuk Bürosu avukatları ise, açıklanan CPT raporunu detaylı bir şekilde inceledi. Bu incelemeleri sonucunda raporda yer alan kimi hususlara dair bir rapor hazırlayan avukatlar, bu raporu CPT’ye gönderdi.    Raporda, CPT’den İmralı Cezaevi’ni yeniden ziyaret etmesi de istendi.    Avukatlar, gönderdikleri raporlarında özellikle CPT’nin ziyarete dair raporunu geç açıklaması üzerinde durdu. Buna ilişkin ise şu saptanmalarda bulunuldu: “Önemle belirtmeliyiz ki, Komite ziyaretinin gerçekleştiği ve raporun yazıldığı 2016 tarihi ile yayınlandığı 20 Mart 2018 tarihleri arasında yaklaşık 2 yıllık bir zaman farkı söz konusudur. Hükümetin, raporun yayınına bu denli geç izin vermesinin bir takım politik tercihlerin yanı sıra raporun reelliğini zayıflatmayı amaçladığı kanaatindeyiz. Zira raporun yayınlandığı tarih üzerinden geçen 2 yıl içinde Türkiye’de çok köklü politik, hukuksal,  yönetsel değişimler gerçekleşti. Bir askeri darbe girişimi, Olağanüstü Hal ilanı, yüksek sayıda gözaltı, tutuklama, görevden ihraç vb. pek çok radikal hak sınırlamaları bu dönem yaşandı. OHAL ilanı ile beraber yürütme organı tarafından kuvvetler ayrılığını dışlar şekilde ve denetimden yoksun olarak tek taraflı Kanun Hükmünde Kararnameler ile temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması yoluna gidildi.”   ‘İMRALI’YA GİTMEKTEN İMTİNA EDİLDİ’   OHAL ilanı ile birlikte 21 Temmuz 2016’dan itibaren İmralı Cezaevi ile doğrudan ve dolaylı olarak bütün temasların yasaklandığını hatırlatan Asrın Hukuk Bürosu, CPT’nin sonrasında Türkiye’yi iki kez daha ziyaret ettiği halde İmralı’ya gitmekten imtina etmesine dair “Oradaki dört müvekkilin yaşam koşulları ve sağlık durumlarına ilişkin bilgiye erişmek mümkün olmamıştır. Bu süreçte İmralı’nın darbeciler tarafından hedef alındığına, başta Sayın Öcalan olmak üzere İmralı Cezaevinde bulunan mahpusların yaşam haklarının tehdit altında olduğuna dair birçok bilgi medyada yer bulmuştur. Bu hususları yerinde gözetlemek ve incelemek hususunda komiteyi düzenli olarak bilgilendirdik. Bu bilgilendirmelere ve İmralı’nın ziyaret edilmesi taleplerine (21 Temmuz 2016’dan itibaren aile, avukat, bağımsız gözlemci vb İmralı’ya her giriş yasaklandığından, ziyaret şansı bulunan tek kurum CPT idi) rağmen, Komite 2016 ve 2017 yıllarında Türkiye’yi iki kez daha ziyaret ettiği halde İmralı’ya gitmekten imtina etti. Tüm bu nedenler komite raporunu güncellikten düşürmekte ve İmralı’da gerçekleşen hukuk dışılığın ciddiyetine denk düşmeyen eksiklikler barındırmasına sebep olmaktadır” değerlendirmesinde bulundu.   ‘2 YILDA HİÇBİR GELİŞME YAŞANMADI’   Devamında ise, Komite’nin belirttiği üzere bu ziyaretin temel amacının Ocak 2013’de gerçekleştirilen bir önceki ziyarete dair yapılan tavsiyelerin uygulanmasına ilişkin Türk yetkililer tarafından alınan tedbirleri yerinde incelemek olduğu hatırlatıldı. Bu bakımdan, mahpuslara sunulan ortak etkinliklere ve akraba ve avukat ziyaret haklarının uygulanmasının özel önem teşkil ettiği üzerinde durulup, Komite tarafından sunulan tavsiyelerin uygulanması konusunda aradan geçen iki yılda hemen hiç gelişme yaşanmadığını vurgulandı.   ‘BAĞIMSIZ AVUKAT ÖNERİSİNİ ANLAMIŞ DEĞİLİZ’   Yine Abdullah Öcalan ile 27 Temmuz 2011’den beri tek bir avukatın dahi görüştürülmediği üzerinde durulan raporda, bu konuda şu ifadelere yer verdi: “Aynı şekilde bu cezaevinde tutulan diğer mahpuslar Sayın Hamili Yıldırım, Sayın Ömer Hayri Konar ve Sayın Veysi Aktaş sevk tarihleri olan Mart 2015 tarihinden beridir avukat görüşü gerçekleştiremediler. Türk ulusal mevzuatında mahpusların avukat görüşü gerçekleştirmesini bir bütün olarak yasaklayan düzenleme söz konusu değildir. Komite raporunda haklı olarak tüm ziyaret taleplerine ‘kötü hava koşulları’, ‘geminin teknik arızası’ yanıtı verilmesine inanılmayacağı belirtilmektedir. Ancak hemen devamında komitenin, ‘spesifik bir avukata erişim konusunda istisnai durumlar olduğunda bir başka bağımsız avukata erişim sağlanması’ önerisini anlayabilmiş değiliz. Bu anlayış 7 yıldır yüzlerce değişik avukatın görüş başvurusunu reddeden hükümetin, sözleşmeyi ve hukuku hiçe sayan, hiçbir meşru tarafı bulunmayan keyfi avukat yasağı yaklaşımına destek olarak algılanabilecektir. Bir kapatma kurumunun 7 yıla yakın bir süre avukat ziyaretine kapatılmış olmasının hangi hukuksal yetkiye dayandığı sorgulanmak yerine ‘bağımsız avukat’ arayışı gibi soyut bir öneri gerçekleştirmek, mevcut yasa dışılığı rasyonelleştirme çabası olarak görünebilir.    Ve belirli bir meslek grubunun yerel otoritelerce önyargılarla kriminalize edilme çabasına katkı sunacağını da hatırlatmak isteriz. İmralı Cezaevinde tutulan Sayın Hamili Yıldırım, Sayın Ömer Hayri Konar ve Sayın Veysi Aktaş’ın sevk tarihlerinden önce bulundukları cezaevlerinde avukatları ile hiçbir engelleme söz konusu olmaksızın görüşebildiklerini komitenin dikkatine sunarız. İzolasyon koşullarında tutulan mahpusların dış dünya ile teması bakımından avukat görüşü hayati önem arz etmektedir. Sosyal izolasyon koşullarında avukata erişimin engelleniyor oluşu kötü muameleye dayanak oluşturmaktadır.  Avukata erişimi engellenen mahpusların, Türkiye anayasası ve AİHS 6. Maddesinde güvence altına alınan savunma ve mahkemeye erişim hakları ihlal edilmektedir.  Mahpusların taraf oldukları başvurulara ilişkin fikir beyan etmeleri, bilgi sunmaları engellenmektedir. İmralı Cezaevinde tutulan mahpusların 21 Temmuz 2016 tarihinden sonra mektup alma ve verme hakları bir bütün olarak engellenmiştir. Bu engelleme kapsamında avukatlarına savunmaya dönük belge gönderimleri ya da avukatlarından kendilerine ilişkin hukuksal evrak gönderimi mümkün değildir.”   ‘İMRALI CEZAEVİNDE UYGULANAN İZOLASYONU GÖLGELEMEYE DÖNÜKTÜR’   5275 sayılı Ceza İnfaz Yasası’nın 25. Maddesi gereğince ağırlaştırılmış müebbet statüsündeki hükümlülerin 15 günlük periyotlarla bir saat boyunca aile ve vasileri ile görüşme haklarının yasal güvence kapsamında olmasına, dini ve resmi bayramlarda idarenin takdirinde olmak üzere yasal olarak ek ziyaretler gerçekleştirilebiliniyor olmasına da vurgu yapıldı.    Bu duruma ilişkin ise “6 Ekim 2014 tarihinde Sayın Öcalan ile gerçekleşen aile ziyareti ancak iki yıl aradan sonra 11 Eylül 2016 tarihinde mümkün olmuştur. Bu aile görüşü yasadan kaynaklı rutin bir ziyaret şeklinde değil kamuoyu baskısıyla gelişen istisnai bir ziyaret niteliğindeydi. Bu tarihten sonra İmralı Cezaevinde bulunan mahpuslar ile hiçbir şekilde temas sağlanmamıştır. Diğer mahpuslar Sayın Hamili Yıldırım, Sayın Ömer Hayri Konar ve Sayın Veysi Aktaş İmralı cezaevinde bulundukları süre boyunca tek bir aile görüşü gerçekleştirmiş değiller. Dini ve resmi bayramlardaki görüş talepleri de reddedilmiştir. Komite, ilgili görüş talepleri ve ret yanıtlarına ilişkin tarafımızca periyodik olarak bilgilendirilmektedir. Bu bağlamda Türk Hükümetinin raporunuza binaen vermiş olduğu ‘Türk ulusal mevzuatı, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılan mahkumlara ziyaret edilebilme imkanı vermektedir’ yanıtı, İmralı Cezaevinde uygulanan izolasyonu gölgelemeye dönüktür” ifadeleri kullanıldı.    ‘ÖCALAN TELEFON HAKKINI HİÇ KULLANAMADI’   Müvekkillerinin ellerinden alınan telefon ile görüş haklarına dair de bilgi veren Asrın Hukuk Bürosu, bu hakkın sağlanması yönünde Komite’nin daha önceki tavsiyeleri ve 2003 tarihli “Öcalan/Türkiye AİHM kararı” ile 2005 tarihli Büyük Daire kararlarına rağmen bu hakkın kullanımının asla mümkün olmadığına dikkat çekildi. Bu konuda “Sayın Öcalan, İmralı’da hiçbir zaman telefon görüşmesi yapmamıştır. Diğer mahpuslar açısından ise, 29 Haziran 2015 tarihine kadar telefona erişim fiili olarak engellenirken, bu tarih itibari ile yasal hüküm bulunmamasına rağmen mahkeme kararı ile yasaklanmıştır. Diğer mahpusların İmralı Cezaevi’ne sevk tarihlerinden önce bulundukları cezaevlerinde telefona erişim hakları konusunda bir engelleme ile karşılaşmadıklarını ayrıca bilginize sunarız” denildi.   ‘TEMAS SAĞLAYABİLECEKLERİ BÜTÜN ARAÇLAR ELLERİNDEN ALINMIŞTIR’   Yine mektup gönderme ve alma hakkına ilişkin şunlar belirtildi: “Mektup gönderme ve alma hakkı 5275 sayılı yasada düzenlenmekle beraber ne şekilde uygulanacağı ilgili yönetmeliklerce düzenlenmiştir. Mektup okuma komisyonunun ön incelemesine tabi olan bu hakkın kullanımı idarenin denetimsiz keyfiyetince engellenebilmektedir. Hangi söylem ve konuların engelleme konusu olacağı hususunda idareye geniş bir müdahale hakkı tanınmaktadır. Hükümetçe sunulan verilerin gerçekliğine ilişkin denetime açık bir mekanizma söz konusu değildir. Sayın Abdullah Öcalan, 12 Eylül 2016 tarihli son aile ziyaretinde avukatlarına bir mektup yazdığını söylemiş olmasına rağmen, tarafımızca talep edilmiş ise de ilgili mektuba ulaşılamamış; el konulduğuna ya da yasaklandığına ilişkin herhangi bir karar iletilmemiştir. Türk ulusal mevzuatında mektup alma ve gönderme hakkını toptan yasaklayan bir düzenleme olmamasına rağmen İmralı Cezaevi’ndeki mahpusların bu hakkı kullanımı 21 Temmuz 2016 tarihi itibari ile süresiz olarak yasaklanmıştır.    Avukatlarına, CPT de dahil olmak üzere bağımsız mercilere yazacakları mektuplar da bu kapsamda değerlendirilmiştir. Avukatlar olarak var olan yargılamalara ilişkin yaşanan gelişmeleri belirten evrak ve belgeleri göndermemiz de keza yasaklanmış, kendilerine ulaştırılması engellenmiştir.  Mahpusların dış dünya ile temas sağlayabilecekleri bütün araçlar ellerinden alınmıştır. Kendilerinden sağlıklı bir haber alamamanın yanı sıra mevcut koşulların sosyal ve duyusal izolasyonu kötü muamele ve işkence boyutuna ulaştırdığı görülmek durumundadır. Komitenin işkence ve kötü muameleyi önleme hususunda temel ilke kabul ettiği üzere ‘tamamen sosyal ve duyusal izolasyon, bir arada kişiliği ortadan kaldırıcı uygulama olup güvenlik ya da başka gerekçelerle haklı kılınamayacak insanlık dışı muamele oluşturur.’ Mahkumların dış dünya ile teması için yeterli aracın sağlanması onların kötü muameleye karşın toplamda korunmasının kilit bileşenidir. İmralı Cezaevinde tutulan mahpusların dış dünyaya erişimi hususunda önemle belirtmek gerekir ki; 21 Temmuz 2016 tarihi itibariyle yasal düzenlemelere aykırılık teşkil etmesine rağmen mahpusların dış dünya ile bütün ilişkileri mahkeme kararı ile yasaklanmıştır.”   ‘HERHANGİ BİR YANIT ALMIŞ DEĞİLİZ’   CPT’ye gönderilen raporda, Bursa 1. İnfaz Hâkimliği tarafından 21 Temmuz 2016 tarihinde “Ziyaretçi kabulünün yasaklanmasına, yazılı haberleşmeleri ile telefon görüşmelerinin kısıtlanmasına, dışarı ile ilişkisinin, ziyaretçi kabulünün ve telefon görüşmelerinin kısıtlanmasına, hükümlü avukatlarının vereceği belgelerinin kısıtlanmasına” dair verdiği karar da hatırlatıldı.   Bu kararına ilişkin yapılan itirazın Bursa 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından ret edildiğini kaydeden Asrın Hukuk Bürosu avukatları, “Yasaya ve hukuka aykırı bu karar ile mahpusların haklara erişimi bir bütün olarak engellenmiştir. Bu karar ile beraber İmralı Cezaevi’nde tutulan mahpusların yaşam koşulları hakkında genel ya da spesifik herhangi bir bilgiye erişmek artık mümkün değil. İlgili kararın ulusal mevzuatta dayanak alacağı bir düzenleme de söz konusu değildir. Mahpusların dış dünya ile temasları süresiz ve denetimsiz olarak engellenmiştir.  Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin üye Devletlere Avrupa Cezaevi Kuralları Rec (2006) 2 Sayılı Tavsiye Kararı gereğince; Özgürlüğünden yoksun bırakılan herkese, insan haklarının gerektirdiği gibi saygılı davranılmalıdır. Özgürlüğünden yoksun bırakılan kişiler, kendilerini mahkûm eden ya da tutuklayan bir karar ile hukuken ellerinden alınmayan bütün haklarını muhafaza ederler. Özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilere getirilen kısıtlamalar, asgari gereklilikte ve haklarında hükmedilen kararın meşru amacıyla orantılı olmalıdır.     Mahpusların mümkün olabilen sıklıkta mektup, telefon veya diğer iletişim vasıtalarıyla aileleriyle, başka kişilerle ve dışarıdaki kuruluşların temsilcileriyle haberleşmelerine ve bu kişilerin mahpusları ziyaret etmelerine izin verilmelidir. Devam etmekte olan bir ceza soruşturması, emniyet, güvenlik ve düzenin muhafaza edilmesi, suç işlenmesinin önlenmesi ve suç mağdurunun korunması için gerekli görülmesi halinde, haberleşme ve ziyaretlere kısıtlamalar konabilir ve izlenebilir. Ancak adli bir merci tarafından konulan özel kısıtlamalar da dahil olmak üzere, bu tür kısıtlamalar yine de kabul edilebilir asgari bir iletişime izin vermelidir. Bu tür tedbirlerin herhangi bir mahpusa uygulanması durumunda izlenecek açık prosedürler olmalıdır. Bu tedbirlerin her birinin mahiyeti, süresi ve uygulanma sebepleri ulusal mevzuat ile belirlenmelidir. Her olayda, söz konusu tedbirlerin belirli bir süre için uygulanması yetkili makam tarafından onaylanmalıdır. Onaylanmış olan sürenin uzatılmasına ilişkin olarak alınan herhangi bir karar, yeniden yetkili makamın onayına sunulmalıdır. İmralı Cezaevi’nde etkili başvuru yolu ve etkili hukuksal merciden söz etmek mümkün değildir. Yasaya aykırı karara ilişkin her ne kadar ilgili hâkimlik ve savcılar hakkında şikayette bulunulmuş, ayrıca itiraz ve temyiz mercilerine başvuru yapılmış ise de herhangi bir yanıt alınmış değildir” denildi.   ‘SAĞLIK KOŞULLARI AÇISINDAN KAYGILIYIZ’   Öcalan’ın sağlık hakkına da değinen avukatlar, “İmralı Cezaevi’nde bulunan mahpuslar ile 2 yıla yakın süredir temas sağlanamaması sebebiyle sağlık koşulları aileleri ve avukatları açısından kaygı unsuru oluşturmaktadır. Sağlık durumları hakkında bir bilgiye erişebilmek mümkün değildir. Sağlık bilgilerine yönelik talepler, bu bilgilerin mahremiyeti gerekçesiyle verilmemektedir. Bununla birlikte ne aile ne de avukatlar İmralı’daki mahpuslardan bu bilgilere erişebilme izni alma olanağına sahiptir. Zira ziyaret, görüşme ve mektuplaşma kanallarının tümü yasaklıdır. Bu durumda mahremiyet hakkından söz etmek de anlamsız hale gelmektedir. Tüm sağlık bilgileri dosyası cezaevi yönetiminin tasarrufu altındadır. Test, analiz ve bilgiler hakkında cezaevi dışında ikinci bir doktordan görüş alma hakkı bulunmamaktadır” diye belirtti.   ‘TELAFİSİ İMKÂNSIZ HASARLAR OLUŞTURMAKTADIR’   Avukatlar, raporlarında Komite’nin İmralı Cezaevi’nde tutulan mahpusların koşullarının Türkiye’de F tipi cezaevlerinde tutulan diğer ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmış mahpuslarla karşılaştırıldığında “açık bir ayrımcılık” oluşturduğu tespitini ise olumlu bulduklarını belirtti.   Devamında ise “Özetle Komite’nin de belirttiği üzere haftalık 168 saatin (hafta sonları tüm 24 saat dahil olmak üzere) toplam 159 saatinde tek başlarına tutulmaları kabul edilemez. 2013 Ocak ziyaretinde tespit edilen bu sorunun aşılmasına dönük tavsiyelerin uygulanmaması kötü muamelenin uzun yıllara yayıldığına dair sürekli ve planlı bir politikayı işaret etmektedir. Ulusal mevzuat gereğince bu uygulamaya dayanak düzenleme söz konusu değilken, aşılmasına dönük iyileştirmeler yasal güvence kapsamındadır. 5275 sayılı yasa madde 25/c gereğince ‘…hükümlünün açık havaya çıkma ve spor yapma süresi uzatılabileceği gibi kendisi ile aynı ünitede kalan hükümlülerle temasta bulunmasına sınırlı olarak izin verilebilir.’ Mevcut uygulama yasal engellemeden kaynaklanmamakta, idarenin mahpuslara dönük özel yaklaşımının ürünüdür. Dış dünya ile temasın bir bütün olarak engellendiği koşullar altında mahpusların ortak etkinliklerinin kısıtlanarak hücre koşullarında tutulmaları fiziksel ve ruhsal yapıları üzerinde telafisi imkânsız hasarlar oluşturmaktadır” değerlendirmelerinde bulunuldu.    ‘İLGİLİ RAPORLARA TARAFIMIZCA ERİŞİM MÜMKÜN OLMAMIŞTIR’   CPT yetkililerinin İmralı Cezaevi’ne yaptığı ziyarete ilişkin ise raporda, şu ifadelere yer verildi: “Komite’nin periyodik olarak gerçekleştirdiği ziyaretler dışında İmralı Cezaevi ulusal ve uluslararası bağımsız kurumların denetimine kapalı tutulmaktadır. Raporda belirtildiği üzere yetkili cezaevi izleme kurulu tarafından ziyaretler gerçekleştirilmiş ve bazı raporlar hazırlanmıştır. Hazırlanan raporlar vekil sıfatıyla istenmiş olsa da ilgili raporlara tarafımızca erişim mümkün olmamıştır. Ayrıca ilgili kurulların bağımsız ve tarafsız bir yapıya sahip olmadığını belirtmek isteriz. OHAL sürecinde Eylül 2016 tarihinde yayınlanan 673 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile bu kurulların görevlerine son verilmiş ve yeniden dizayn edilmişlerdir. Cezaevi izleme kurullarında faaliyet yürütecek üyelerin seçimi cezaevlerini idare eden dolayısıyla karar ve pratikleriyle cezaevlerinde hak ihlallerine yol açabilecek olan makamlar tarafından yapılmaktadır. Kaldı ki bu kurulların cezaevinde gerçekleşen işkence veya hak ihlallerinin ortadan kaldırılması noktasında etkili olmadıklarını eklemek isteriz.  Komite raporunun güncellikten uzak olarak değişen ülke gerçekliğini göz ardı etmesinin yanı sıra hükümet tarafından sunulan tek yanlı verilere dayanıyor olması yanlış çıkarımlara sebebiyet vermektedir. Komitenin kuruluş değerleri ve gözetmekle yükümlü olduğu hakların tesisine dönük tezatlık oluşturan bu çıkarımların mevcut izolasyonun sürekliliğine katkı sunabileceğini belirtmek isteriz. Rapora ilişkin sunmuş olduğumuz değerlendirmelerin dikkate alınarak en yakın sürede İmralı Cezaevinde bulunan mahpusları ziyaret ederek değişen yaşam koşullarının yerinde incelenmesi talebimizi yinelemekteyiz.”   MA / Sadiye Eser