Henan Osman: Efrin işgal edilmiştir ama direniş kazanacak 2018-03-22 09:00:35 İSTANBUL – Efrin'e yapmış oldukları ziyarette kadınların direniş başta olmak üzere her alanda öncülüklerine şahit olduklarını belirten Lübnan Kadın Birliği Üyesi Henan Osman, "Efrin'de direniş kazanacak" dedi.  Türkiye’nin Efrin’e yönelik saldırısı 62’nci gününde devam ediyor. Efrin’i ziyaret eden Lübnan Newroz Toplumsal Kültür Merkezi Eş Başkanı ve Lübnan Kadın Birliği Üyesi Henan Osman, Efrin’e yönelik saldırıları ve gözlemlerini değerlendirdi.   'BOŞ OTURANI GÖRMEK MÜMKÜN DEĞİLDİ'   8 Mart Dünya Kadınlar Günü vesilesiyle Lübnan’daki kadın örgütleri, Komünist Partiler, Filistin örgütleri, Filistinli kadınlar, gazeteciler ve Lübnan’daki Kürtlerden oluşan bir delegasyonla birlikte Efrin’e gittiklerini belirten Osman, “ Türkiye devleti Kürt halkına karşı her yerde, özelde Efrin’de, barbar, acımasızca saldırıyor. Lübnan’daki Kürt halkı ve kadın örgütleri adına buna karşı durmak ve Efrin'e bir ses olmak için oraya gittik. Uzun ve zorlu bir yoldan sonra Efrin’e vardık. Efrin'de 'Çağın Direnişi' gerçekleşiyordu. O his ve psikolojiyi Efrin’in girdiğimiz andan itibaren hissettik. Efrin'e girer girmez herkesin aynı bal arıları gibi çalıştığını gördük. Herkes bir şekilde direnişin içinde yer alıyordu. 7 yaşındaki çocuktan tutun 70 yaşındaki insana kadar herkes hareket halindeydi. Kimi yemek yapıyor, kimi yaralılarla ilgileniyor, kimi silah dağıtıyor, kimi şehrin etrafını kazıyor. Kısacası boş oturanı görmek imkansızdı" diyerek Efrin'deki durumu özetledi.    'BÜYÜK BİR İRADE VAR'   8 Mart'ta Efrin'de büyük bir yürüyüş yapıldığını aktaran Osman, "Yürüyüşün ardından tam Türkiye karşısında duran ve bombalanan bir köye gittik. Efrin'in yalnız olmadığını ve saldırıları kınadığımız mesajını vermek istedik. Bombardıman altındaki köyde 4 gün kaldık. Orada da 7'den 70'e herkes direniş içindeydi. Büyük bir irade vardı. Toprağına büyük bir bağlılıkları vardı" dedi.    ‘DEMOKRATİK ULUSU TEHDİT GÖRDÜLER’   Suriye savaşının başlamasından bu yana Rojava'da oluşturulan “Demokratik Ulus” projesinin Ortadoğu'daki halklar için çözüm barındıran bir yol olduğunun altını çizen Osman, sözlerini şu şekilde sürdürdü: "Bu yol ki Ortadoğu’da çözüm olan bir yoldur. Kürt halkı bu projeyi eline almıştı. Bu proje Türkiye devleti ve egemen devletler için büyük bir tehlike olmuştu. Türkiye Suriye savaşının başlamasından bu yana bu çözüm projesine karşı çıktı. Ancak Kürtlerin Suriye içinde güç olduklarını ve projelerini demokratik bir şekilde her şeye rağmen gerçekleştirdiklerini gördüklerinde, Türkler Kürtlerin siyasi bir etki yaratacağını düşündü. Bu etkinin de kendileri için tehlikeli olduğunu düşündüler. Bunun için İran, Irak, Suriye ve Rusya ile olan tarihsel sorunlarını bir kenara bırakıp, Kürtlerin projesini kırmak için kirli ilişkiler içine dahil oldular. Erdoğan ve hükümeti açık bir şekilde 'Kürt halkı nerede olursa olsun onlara karşı savaşacağız ve güç olmalarına izin vermeyeceğiz' dedi. Demokratik ulus fikri Rojava içinde her yönüyle büyük kazançlar elde etmiştir. Hatta bu kazançlar dünya ülkelerine de etki etmiştir. Bunun için Türkiye devletinin saldırısı Rojava üzerinde hiç durmadı. Erdoğan’ın tehditleri hiçbir şekilde durmadı ve sürekli Kürtlere savaş açtı. Ya DAİŞ adıyla ya da başka güçlerle bu savaş yürütüldü. Bunlar ile başaramayınca bu kan emici güçlerle kendisi Efrin'e savaş açtı."    'TARİHLERİNDE TALAN VE YIKIM VAR'   Efrin'in işgalinin ardından orada bulunan kültürel miraslara zarar verildiğini ve oranın demografik yapısının değiştirilmek istendiğine dikkat çeken Osman, "Türkiye'nin tarihinde başlangıçtan bugüne hep talan, yıkım var. Bu onların kültür ve geleneklerinde var. Demirci Kawa’nın heykelini Newroz ayında yıkmaları, her Kürdün kalbinde olan, her çocuğun yüreğinde olan Demirci Kawa’nın direnişini yok etmeyi hedeflemektir. Sivillerin üzerine nasıl vahşice saldırdıklarını ve katlettiklerini gördük. İnsanların evini boşaltılar ve mallarını çaldılar. Bu onların bir kültürü ve geleneğidir. Bunlar için öldürmek, katletmek, tecavüz etmek yeni bir şey değildir. Onların kanında olan bir şeydir. Efrin’e geldiklerinde bu nefis ile geldiler" diye ifade etti.   ‘DAİŞ'İ NEDEN TEHLİKE OLARAK GÖRMEDİNİZ'   "Öte yandan Kürdistan ve Efrin demografisini değiştirmek ve yıkmak istiyorlar" diyen Osman, "Kürtleri oradan çıkartıp, DAİŞ, El Nusra gibi Araplardan oluşan bir yapı oluşturmak istiyor ve sırtını onlara dayamak istiyor. Erdoğan 'Biz sınırlarımızı koruyoruz, halkımızı savunuyoruz' diyor. Herkes biliyor ki; Kürtler hiçbir zaman Türk halkına yönelik bir tehlike olmamıştır. Kürt halkı tarafından tek bir kurşun sıkılmamıştır. DAIŞ Türk devleti sınırında olduğu zaman Türk devleti ve Erdoğan neden kendilerini tehlike altında görmedi?" diye sordu.     'CİZRE, NUSAYBİN SON OLARAK EFRİN'   Türkiye’nin Kürt halkına yönelik politikalarının hiç değişmediğinin altını çizen Osman, "Bu politikalar karşısında Kürt halkının tarihinde de direniş ve başkaldırı vardır. Bu direniş ve başkaldırıya paralel olarak Türk devletinin de katliamları var. Türk devleti katliam ve kirli politikalarını Kürt halkının üzerinde tarihten bu yana uygulamışlar. Dersim, Ağrı katliamları buna örnektir. 2015’te Cizre’de, Nusaybin ve Şırnak’ta olanları acı bir yürekle takip ettik. Kürtlerin köylerini yerle bir ettiler. Tarihi yerleri yıktılar. Son olarak Efrin'de de bu katliamcı ve talancı yüzlerini Kürtlere gösterdiler" diye aktardı.    'TEK HEDEFLERİ KÜRTLER'   Kürtlerin Türk devletinin yürüttüğü bu politika nedeniyle kendilerini Türkiye'nin bir parçası olarak görmediklerini vurgulayan Osman, "İnkar edersen, yok edersen, parçalarsan, evini yıkarsan, çocuklarını tutuklarsan, tecavüz edersen nasıl kendisini senin bir parçan olarak görecek ki. Tabi ki hissetmeyecektir. Türkiye bu durumun sorumlusudur. Bu parçalanmışlığın sorumlusudur. Sadece Türkiye’de değil, Rojava’da da bunu yapmak istiyorlar. Elini Başur’a, Rojavaya uzatıyor. Kürt nerede siyasi bir irade, güç olmak istiyorsa orada Kürtlere müdahale ediyorlar. Her şeylerini bir kenara bırakarak, Kürtlerin nasıl bir siyasi irade olma önünde engel olacaklarını düşünüyorlar. Dünyadaki tek amacı da bu olmuştur diyebiliriz" dedi.    ULUSLARARASI GÜÇLER ÇIKAR PEŞİNDE'   Uluslararası güçlerin de Efrin için ciddi bir ses çıkarmadıklarını ifade eden Osman, "Uluslararası güçler siyasi ve ekonomik çıkarları nedeniyle sessiz kaldılar. Kendi çıkarları için halkların kanı ve katliamları üzerinden kirli politikalarını yürütüyorlar. Guta’daki durum ile Efrin’deki durum ortadır. Herkes Guta için ses çıkarırken, Efrin için herkes sesiz. Rusya’nın tavrını da hep birlikte gördük. Artık bu kirli politikaların, herkes bilsin ki, halklar nezdinde bir karşılığı yok. Bu nedenle halkların birlikteliği üzerine politika yürütmek zorundalar. Ellerinden geldiğince, halkları parçalayıp, onlar üzerindeki etkilerini arttırmaya çalışıyorlar. Kapitalistler için ise temel mesele ekonomidir. Halkların parçalanması, onların ekonomisinin canlanmasıdır" diye konuştu.    'BARİN VE AVESTA SEMBOL OLDU'     Efrin direnişinde kadınların her alanda öncülük yaptığına dikkat çeken Osman, YPJ'li Barin Kobanê ve Avesta Xabur'un Efrin direnişinin sembolü olduklarını belirterek, "Efrin’den çıkmak isteyen bazı erkekler vardı. Yalnız kadınlar buna çok öfke duyuyorlardı. Biz bir eve ziyarete gittik. Evin erkeği 'Efrin'den gidelim' diyordu. Ama kadın kesinlikle reddedip, 'eğer bir gün öleceksek o da bu topraklarda direnerek ölmeliyiz. Efrin'den çıkmayacağız" diyordu. DAİŞ'in, El Nusra'nın paralı askerleri ve Türklerin askerleri sadece onlara 3 kilometre uzaklıktaydı. Top ve bombardıman sesi her dakika bize geliyordu. Ama ona rağmen Efrin'deki kadınlar büyük bir coşku ve moralle her zaman 'biz buradan çıkmayız. Bu topraklar bizim topraklarımız’ diyorlardı. Zeytin ve zeytin ağaçlarına bağlı olanların hiç bir zaman topraklarını terk etmeyeceklerini söylüyorlardı. Hiç bir zaman korku yoktu Efrinli kadınlarda" diye ifade etti.    'MİSAFİRPERVERLİKLERİNDEN ÖDÜN VERMİYORLARDI'   Savaş koşullarına rağmen Efrinlilerin misafirperverliklerinden de eksik kalmadıklarını belirten Osman yaşamış olduğu bir anısını şu şekilde anlattı: "Filistinli ve Arap olan bir arkadaşım ile birlikte kaldığımız misafirhanede uyandık. Aşağı indiğimizde herkes kahvaltı yapmıştı ve çalışıyordu. Bazıları şehitleri kaldırıyor, bazıları yaralılara yardımcı oluyor, bazıları ihtiyarlara yardım ediyordu. Yani herkes bir iş yapıyordu. Biz de daha kahvaltı yapmamıştık. Kimseyi de rahatsız etmedik. Gidip aşağıda bir lokanta aradık. Aradık ama açık lokanta bulamadık. Bir ihtiyar vardı ona lokantanın nerede olduğunu söyledik. Hiç bir şey demeden elimizden tuttu, bizi çekmeye başladı. ‘Nereye götürüyorsun’ dedik ama bir şey söylemedi. Sürekli elimizden tutup bizi çekiyordu. Bizi evine götürdü. Tam kapıda kendisi yana çekildi bana 'kapıyı vur' dedi. Kapıyı vurdum eşi çıktı. Tabi adam yanda olduğu için onu görmedi. Direk boynumuza sarıldı ve bize 'hoş geldiniz' dedi. Sanki 40 yıldır bizi tanıyor gibiydi. Şaşırdık içeri girdik ve bize kahvaltı hazırladı. Ama öyle bir kahvaltı hazırladı ki biz şaşırdık. Gerçekten bombardıman altındaki bir halkın bu kadar misafirperver olması bizi şaşırttı."   'KAZANAN EFRİNLİLER OLACAK'   Son olarak Efrin'in sonunda Efrin halkının olacağını altını çizen Osman, "Kürt halkı savaştadır. Savaşın kaybı da var zaferi de var. Türkler bugün Efrin’i işgal etmiştir. Ama şu unutulmamalı ki Efrin direnişi yeni başlıyor. Türk devleti artık Efrin'de direnemeyecek. Türklerin paralı askerleri de Efrin'de kazanamayacak. Halkın iradesini kimse kıramayacak. Efrin halkı kendi topraklarına geri dönecektir. Mazlum Doğan'ın 'Yaşamak direnmektir' sözünü hatırlatarak Efrin'de de direniş kazanacak diyorum" şeklinde konuştu.    MA / Sadiye Eser