Öcalan: Benim adıma hiç kimse konuşmasın 2022-01-28 10:06:53 HABER MERKEZİ - PKK Lideri Abdullah Öcalan, devletin ciddi olması gerektiğini belirterek, “Benim adıma milyonlarca yalan söyleniyor. Apo adına hiç kimse konuşmasın” uyarısında bulundu.  Uluslararası güçlerin ortaklığıyla 9 Ekim 1998’de Suriye’den çıkarılarak, 15 Şubat 1999’da Türkiye’ye getirilen PKK Lideri Abdullah Öcalan, 15 Şubat 1999 tarihinden bu yana İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşullarında tutuluyor. İmralı Adası’nda 27 Temmuz 2011’de “hava muhalefeti” veya “koster bozuk” gerekçeleri öne sürülerek başlayan avukat görüş engelleri, 20 Temmuz 2016’da Olağanüstü Hal (OHAL) ilanıyla yasal kılıfa büründürüldü ve 4 kez 6’şar aylık yasak getirildi.    Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven’in 8 Kasım 2018’te başlattığı ve 200 gün süren eylemler sonucunda avukatlar, 2 ve 22 Mayıs, 12 ve 18 Haziran ile 7 Ağustos 2019’da müvekkilleri Öcalan ile 5 ayrı görüşme gerçekleştirse de o günden bugüne yapılan görüş başvuruları ya yanıtsız bırakıldı ya da reddedildi. Öcalan’ın, aile ve vasi görüşlerine de benzer şekilde yasaklar getirildi. Ailesinin en son 25 Mart 2021’de “kesintili” telefon görüşmesi yaptığı Öcalan’dan, 10 aydır haber alınamıyor.    TAVİZ KOPARMA AMACI    İmralı Adası’nda avukatlarıyla yaptığı görüşmelerde görüş engellerinin “taviz koparma” amacı taşıdığını belirten Öcalan, 12 Ekim 2011’de ailesiyle yaptığı görüşmede, “Sizi ve avukatları getirmiyorlar. Bu şekilde benden taviz koparacaklarını sanıyorlar! Burada on yılda tek başıma kalsam, bu şekilde benden taviz koparamazlar. Doğrulardan taviz vermem. Bütün haklarımızı gasp ediyorlar, ara sıra görüştürerek bunu örtbas etmeye çalışıyorlar” dedi.    REHİNE POLİTİKASI    Öcalan, İmralı Heyeti ile 7 Haziran 2013’te yaptığı görüşmede de aile ve avukat görüşünün engellenmesinin üzerinde durdu. PKK Lideri, “Geçenlerde Bursa Başsavcısı geldi. Ona dedim ki, kardeşim Mehmet bile gelmiyor; ailemdir, onu bile getirmiyorsunuz. Zaten süreç nedeniyle üç yıl avukatlarımın gelmemesini mesele etmedim, sabrettim. Ama şimdi yaptığınız tam bir rehine durumu değil midir dedim. Demek ki beni rehine gibi tutuyorlar. 3 Ocak’ta Mehmet geldiğinde ona şu uyarıyı yaptım: Birkaç hafta sonra hava muhalefeti falan olmazsa, seni getirmezlerse, kör bir bıçak al, direniş konumuna geç; seni getirmezlerse demek ki bir sıkıntı var dedim. Bunu örnek olarak söylüyorum” ifadelerini kullandı.    ‘DEVLET YANLIŞ OYNUYOR’   Öcalan, İmralı Adası’nda bulunduğu süre boyunca ilk kez 27 Nisan 2020’de kardeşi Mehmet Öcalan ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Ailesinin kendisiyle 25 Mart 2021’de son teması olan “kesintili” telefon görüşmesinde Öcalan, görüş engellerine tepki göstererek, şunları söyledi: “Bu yapılanlar için hem sen hem de devlet yanlış yapıyor. Nedeni şudur; bir yıldır hiçbir şekilde görüşme yok. Bu yapılanlar ne devlet hukukunda ne de başka bir hukukta yer alıyor. Senin gelmen yanlış ve çok tehlikeli. Devlet de çok tehlikeli. Bu doğru bir şey değil. Bir görüşme olacaksa, hukuksal çerçevede olmalıdır. Bir yıl sonra kendi istekleri üzerine telefonla görüşme yaptırmak olmaz. Bu yaptığınız çok yanlış. Devlet de yanlış oynuyor, siz de. Bu hukuki değil, doğru da değil. Bu asla kabul edilemez. Bu aynı zamanda çok tehlikelidir. Siz ne yaptığınızın farkında mısınız? Avukatlarımın buraya gelerek benimle görüşme yapmasını istiyorum. Bu hukuki bir şeydir. 22 yıldır buradayım. Bu sorun gelecekte nasıl olacak? Bu sorun ancak hukukla çözüme kavuşturulabilir. Neden buraya gelmiyorlar? Şayet bir görüşme olacaksa, bu avukatlarla olmalıdır. Çünkü bu durum hem siyasi hem de hukukidir.”   Yapılan bu telefon görüşmesinin ardından haber alınamaması nedeniyle kamuoyunda kaygılar artarken, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan son bir ayda Öcalan adına iki kez açıklamalarda bulundu. İlk açıklamasını 12 Ocak’ta partisinin grup toplantısında yapan Erdoğan, “Edirne’deki en büyük hesabı İmralı’dakine verecek” dedi. Erdoğan, 26 Ocak’ta katıldığı bir televizyon programında yaptığı açıklamaya dair gazetecilerin sorusuna, “Öcalan’a sormalı” açıklaması yaptı.    ‘BARIŞ DA SAVAŞ DA CİDDİ OLMALI’   İmralı Heyeti’yle 2013 ile 2015 yılları arasında yaptığı görüşmelerde sık sık devlet ciddiyetinin üzerinde duran Öcalan, kendisi adına yapılan açıklamalara tepki göstermişti. “Çözüm” adı altında İmralı Adası’nda 3 Nisan 2013 tarihinde yapılan ilk görüşmede ciddiyetin önemine değinen Öcalan, “Biri bizimle barış da savaş da yapacaksa ciddi olmalı. Bunu devlete de söyledim. Siz savaşı da ciddi yapamadınız dedim. Belki teoride ciddi kurguladınız ama Kürdistan coğrafyasına uyarlayamadınız. Askeri çizgilerinde başarısız oldular. Ben kimseye diktatörlük yapmam, bilimsel sosyalistim, savaşı da barışı da ciddi yaparım, başka bir şeye tenezzül etmem” dedi.    ‘ÖCALAN KULLANILACAK ADAM DEĞİL’   PKK Lideri, “Öcalan öyle kullanılacak bir adam değildir” dediği 15 Eylül 2013 tarihli heyet görüşmesinde, “Hafız Esad akıllı adamdı. Yıllarca benim kullandığım aracın bir kez bile önünü kesmedi. Araçta silah falan olduğunu bildikleri halde, bir kez bile durdurmadılar. Siyaset böyle yapılır. Ama bunlar çok ciddiyetsiz. Ben kendim için bir şey istemiyorum. Ben üslup ve yaklaşımda ciddiyet istiyorum” diye konuştu.    ERDOĞAN’IN BİREYSEL HEGEMONYASI   Hegemonik anlayışa karşı tutumunu ifade eden Öcalan, 24 Haziran tarihli görüşmede, “Demokrasinin gereği paylaşmaktır, karşılıklı saygıdır, birbirini anlamadır. Saygısızlık yapmasınlar. Erdoğan kendi bireysel hegemonyasını kuramaz, halk da kabul etmez” ifadelerini kullandı.    SÖYLEM VE PRATİK ÇELİŞKİSİ   Öcalan, 21 Temmuz 2013 tarihli görüşmede ise şunları söyledi: “PKK’yi bitireceğiz diye sürekli bunları heveslendiriyorlar. Bunlar da buna kanıp çözüm süreçlerini heba ediyorlar. Utah merkezli akademilerin işidir bunlar. Erdoğan’ın da etrafını sarıp teslim almışlar. PKK’yle çözüme gitmeyin diyorlar. ‘Biz zaten mali açıdan da çökerteceğiz, önder kadrolarını da vuracağız, Kandil’dekileri tasfiye edip teslim alırız’ diyorlar. Bunların da kafasına yatıyor herhalde. Yirmi yıldır bu yalanı anlatmaya çalışıyorum. Geçmişte benimle görüşen askerleri de böyle kandırıp sonra Ergenekon’dan içeri aldılar. Gerçi aralarında JİTEM mensupları, suç işlemiş olanlar da vardır, yanlış anlaşılmasın. Amaçları geleneksel Kürt-Türk çatışması çıkarmaktır. Erdoğan’la söylemde ‘Baldıran zehiri içerim’ diyor, ‘Çözmek istiyoruz’ diyor ama pratik tam tersidir.”   ‘KİMSENİN OYUNUNA GELMEYECEĞİZ’   “Apo adına hiç kimse konuşmasın” uyarısında bulunan Öcalan, 26 Haziran 2014’te yapılan görüşmede, “Biz her şeyi yazılı yapalım. Hatta gerekirse devlet imzalamaz, ben imzalarım. Benim burada ne söylediğim belli olsun. Bu zorunlu bir ihtiyaçtır. Aksi durum su olmayan havuzda yüzmeye benzer. Benim adıma milyonlarca yalan söyleniyor. Bütün bunların önüne geçeriz. Biz kimsenin oyununa gelmeyeceğiz. Bizi kullanmaya çalışmak kimsenin hakkı değildir. Herkes ciddi olacak. Sandığınızdan yüz kat daha ciddi bir hareketiz” dedi.    DEVLET CİDDİYETİ GEREKTİRİR   Devletin ciddi olması gerektiğinin altını çizen PKK Lideri, 15 Ağustos 2014 tarihli görüşmede şu değerlendirmelerde bulundu: “Benim için ciddiyet önemlidir. Devlet ciddiyet gerektirir. Yanlış anlaşılmasın, ben anti-devletçiyim, yani toplumcuyum. Ama devleti Marx’tan, Lenin’den ele alırım. Bunu devlet de biliyor. Devlet bana ciddi yaklaşmazsa, doğru sonuç alamaz.”    EL SIKIŞMA MESELESİ   Kürt sorununun çözümsüzlüğüne dikkat çeken Öcalan, aynı görüşmede şunları anlattı: “Kürt meselesini ne hale getirdiklerini biliyoruz. Bu el sıkışma meselesi var. El sıkışmayı önce devlet başlattı. Yani ilk önce onlar el uzattı. Şimdi Başbakan konuşmalarında ‘Biz teröristlerle el sıkışmadık, el sıkışmayız’ diyor. Dedikleri doğru değil. Haftalarca neden böyle düşünüyorlar, konuşuyorlar diye düşünüp taşındım. İnsan biraz ciddi olur, saygılı olur. Biz bu yaklaşımı asla kabul edemeyiz.”   MA / Özgür Paksoy