Av. Cangı: Tutuklamalar, HDK’yi terörize etme çabası 2018-02-21 09:52:30 İZMİR - Yargıtay’ın, haklarında daha önce verilen cezaları “haksız olduğu” gerekçesiyle bozduğu 8 siyasetçinin yeniden tutuklanmasını değerlendiren Avukat Arif Ali Cangı, kararı “HDK’yi terörize etme” çabası olarak tanımladı. İzmir’de, 2012 ve 2014 yıllarına dair yürütülen bir soruşturma kapsamında 6 Şubat’ta gözaltına alınan 33 isimden aralarında HDP İzmir eski İl Eşbaşkanı ve SYKP YK üyesi Ahmet Cavit Uğur’un da bulunduğu 8 isim, 19 Şubat’ta çıkarıldıkları mahkemece “örgüt propagandası” iddiasıyla tutuklandı. Tutuklanan eski İl Eşbaşkanı Ahmet Cavit Uğur ve kimi isimler, daha önce aynı soruşturma dosyası kapsamında Mart 2016’da tutuklanıp, Mayıs 2016’da tahliye edilmişti. Haklarında verilen hapis cezaları ise, Yargıtay tarafından “Beraat kararı verilmesi gerektiği” belirtilerek, bozulmuştu.   Sözkonusu isimlerin Yargıtay’ın bu kararına rağmen, yeniden gözaltına alınıp tutuklandığı soruşturmada Halkların Demokratik Kongresi (HDK) de skandal bir şeklide “Terör örgütü” olarak lanse edildi.    Yürütülen soruşturmayı ve Yargıtay kararına rağmen verilen tutuklama kararlarını tutuklanan isimlerden eski İl Eşbaşkanı Ahmet Cavit Uğur’un avukatı Arif Ali Cangı değerlendirdi.    HDK’Yİ İLLEGALİZE ETME ÇABASI   Soruşturma dosyanın içeriğini, alınan “kısıtlılık kararı” nedeniyle göremediklerini belirten Cangı, buna rağmen gözaltına alınan siyasetçilere sorgu aşamasında yöneltilen sorulardan HDK’nin “Terör örgütü” olarak nitelendirilmeye çalışıldığına tanık olduklarını ifade etti.   Av. Cangı, yapılan telefon görüşmeleri üzerinden Emniyet’in anlamsız, hatta kimi noktalarda komik denilebilecek değerlendirmeler yaptığını, öyle ki KCK’nin kent yapılanması ile İzmir Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi’nin yapılanması aynıymış gibi bir değerlendirme dahi yapıldığını paylaştı.   ‘AYNI SORUŞTURMADAN YENİDEN İŞLEM’   Bu yüzden soruşturmayı “HDK’yi terörize etme soruşturması” olarak tanımlayan Cangı, şunları söyledi: “Bu soruşturmanın aslında öncesi var. 2012 yılında benzer bir fezleke, İzmir Adliyesi’ne sevk edildi. Fezlekede yine aynı iddialar vardı. O iddialar yine HDK’nin bir ‘terör örgütü’ olduğu veya KCK’nin talimatı ile kurulduğu yönünde. O dönem yapılan itirazlarla bir şekilde bu konu aşılmıştı. Bugünkü soruşturmaya konu olan isimler arasında o gün yargılanan isimler de var, iddia da aynı iddia. 2012 yılında başlatılan soruşturma daha sonra 2014 yılında bir soruşturma numarası verilerek devam ettirilmiş vaziyette. Daha sonra bu isimler hakkında suçlamalar düşürülmüş ve 2911 Sayılı “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na Muhalefet”ten işlem yapılmıştı. Bir kısmı için hükmün açıklanması geriye bırakılmıştı. Bir da kısmı basit cezalar almıştı. Hatta Yargıtay, bu cezaları bozmuştu. Şimdi aynı kişiler hakkında aynı soruşturmadan yeniden işlem yapılıyor. Ama aynı soruşturmadan dolayı aynı kişiler hakkında ikinci bir işlem yapılamaz, yargılama yapılamaz, cezalandırma yapılamaz. Ceza hukukunun temel ilkelerinden bir tanesidir bu.”    SORUŞTURMAYI YÜRÜTEN POLİS, SAVCI VE HAKİMLER CEZAEVİNDE   Av. Cangı, bu soruşturmayı başlatan savcılar, dinleme kararı veren hakimler ve soruşturmayı yürüten kolluk kuvvetlerinin pek çoğunun 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında “FETÖ üyeliği’ suçlaması ile görevlerinden ihraç edilip, bir kısmının tutuklandığını da paylaştı. Cancı, “Yani onların hazırlamış oldukları fezlekelerle, onların düzenlemiş oldukları tape kayıtları ile yeniden bir soruşturma başlatılmış görüntüsü var” dedi.    TUTUKLAMA GEREKÇESİNİN KAYNAĞI OHAL    Av. Cangı, savcılığın soruşturma dosyasına bakmadan 33 isim tutuklamaya sevk etmesine karşın, dosyaları inceleyen Sulh Ceza Hakimliği’nin 33 isim hakkındaki “Örgüt üyeliği” iddiasının yerinde olmadığına karar verdiğini de dikkat çekti. Cangı, “Örgüt propagandası” iddiası ile tutuklanan 8 kişinin ise, propaganda yaptıkları ya da kaçma şüpheleri olduğu için değil, “Suç işlemesinin önlenmesi” gerekçesiyle tutuklandıklarını söyledi.    “Suç işlenmesinin önlenmesi” gerekçesinin yeni dönemde sık sık karşılarına çıkan bir durum olmaya başladığını belirten Cangı, “Bu gerekçe, fikir özgürlüğünün temelli ortadan kaldırılması demektir. Bu ciddi anlamda kaygı veren bir gelişme. OHAL rejiminin doğurduğu sonuçlardan bir tanesi ne yazık ki. Bugün artık hükümetin uygulamalarını, politikalarını eleştirmenin suç haline getirildiği, savaş karşıtı olmanın, barışı savunmanın suç haline getirildiği bir dönem” dedi.    12 EYLÜL ARANIR HALE GELİNDİ    Bu nedenlerden ötürü, 12 Eylül uygulamalarının dahi aranır hale getirildiği bir dönemden geçildiğini ifade eden Cangı, bu dönemin aşılması için ise daha fazla siyaset yapılması ve düşünce özgürlüğünün daha fazla savunulmasına ihtiyaç olduğunu vurguladı.