‘Hasta tutuklular için bağımsız heyetler oluşturulsun’ 2021-12-01 09:02:14 DİYARBAKIR - İHD Genel Merkez Hapishaneler Komisyonu Sözcüsü Ercan Yılmaz, savcılık, ATK ve cezaevi idareleri tarafından ölüme terk edilen hasta tutuklular için bağımsız heyetler oluşturulmasını istedi.  Türkiye cezaevlerinde hasta tutukluların durumları gün geçtikçe kötüleşirken, yetkililer sessizliğini korumaya devam ediyor. Ağır hasta tutuklulara, Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından sürekli “cezaevinde kalabilir” raporları verilirken, İnsan Hakları Derneği (İHD) verilerine göre, 2016’dan bugüne kadar 6 yılda en az 103 hasta tutuklu yaşamını yitirdi. 12 Kasım'da ise İskenderun T Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutulan ve tedavisi yapılmayan 33 yaşındaki Efrinli hasta tutuklu Bangin Muhammed yaşamını yitirdi.    İHD Diyarbakır Şube Yöneticisi ve Genel Merkez Hapishane Komisyonu Sözcüsü Ercan Yılmaz, ayrımcı kararların ölüm sayılarını arttıracağına dikkati çekerek, hasta tutuklular için acilen bağımsız heyetlerin oluşturulmasını istedi.   ‘TEK YETKİLİ ATK OLMAMALI’   Yılmaz, hasta tutukluların sorunlarının uzun yıllardır gündemde olduğunu, fakat ne sağlık ne de insan hakları örgütlerinin çağrılarına hükümetin olumlu bir cevap vermediğini kaydetti. Hasta tutukluların hastanelere sevkleri ve hastanede onlar için düzenlenen sağlık raporlarının bağımsız heyetler tarafından yapılmadığına tepki gösteren Yılmaz, “Bizim bu konuda uzun yıllardır çağrılarımız oldu. Bu konuda tek yetkili kurum ATK’ler olmamalıdır. Hasta mahpusların hapishane koşullarında yaşamlarını idame ettiremediklerine, cezaevinde kalamayacak durumda olduklarına ilişkin başvurularımız mevcut ama tutukluların ağır hastalıklarının tanısını yerel sağlık kuruluşları yapıyor. Eğer bu rapor mahpusun lehine olursa savcılık bu durumun değerlendirilmesi için tekrardan ATK’ye gönderiyor. ATK’ler de mahpusun cezaevinde kalıp kalmama noktasında belirleyici bir rol üstleniyor. Ancak bu tek başına yeterli değil” diye belirtti.   ‘KAMU GÜVENLİĞİ’ GEREKÇESİ   Hasta tutukluların “kamu güvenliği” gerekçesi ile tahliye edilmediklerini ve emniyetten alınan kararların bu yönlü olduğunu aktaran Yılmaz, “Emniyet de bu raporla resmen mahpusun hapishaneden çıkıp çıkmamasına karar veriyor. Genel de çok soyut ve hukukla bağlantısı olmayan gerekçelerle cezaevlerinde kalmaları devam ettiriliyor. Ancak bu karar, savcılık ve bilimsel raporlar ile verilebilinir. Çünkü konu siyasi mahpuslar olunca emniyetin hazırladığı raporlar genellikle taraflı oluyor. Yetkili tek kurumun ATK ve hastanelerin olması bu tarz sorunları ortaya çıkarıyor” dedi.   BASKI VE RAPOR   Bağımsız kurullarla böyle bir durumun yaşanmayacağına işaret eden Yılmaz, “Çünkü tedaviye giden hastaların hangi davadan yargılandığı bilgisi onların eline gidiyor. Fakat ortada bunları bilmelerini gerektirecek bir durum yok. İnsanların sağlık koşulları ile hangi durumdan dolayı hapishaneye girdikleri arasında bir bağlantı yok. Bunlar birbirini tamamlayan durumlar değil. Ancak iktidarın özellikle kamu kurumlarındaki baskısından dolayı hastaneler de hekimler de siyasi mahpusların hapishanede kalmalarını sağlayacak raporlar hazırlıyorlar” ifadelerini kullandı.   REVİR VE DOKTOR SAYISI YETERSİZ   Türkiye’nin kendi iç hukukuna bile uymadığına değinen Yılmaz, “Hasta mahpuslar pandemi sürecinde tedaviye erişemedi. Hatta bazen gitmek istemiyorlardı, çünkü pandemi nedeniyle hastane dönüşlerinde 14 günlük bir karantinayla karşı karşıya kalıyorlar. Zaten hasta olan mahpusların bir de üstüne 14 günlük tecrit yaşaması hastalıklarını olumsuz etkiliyor. O yüzden hapishanedeki uzman doktor sayısının arttırılması gerekiyor. Adalet Bakanlığı’nın, Sağlık Bakanlığıyla, en azından bu pandemi sürecinde hapishanede olan mahpusların sağlık koşullarını, revirlerin güçlendirilmesiyle aşabileceğini düşünüyoruz. Ancak bu yönlü bir tedbir alınmıyor, revirler hastane ortamından çok uzak ve uzman doktor yok. Bunların hepsi hasta mahpusların hastalıklarının artmasına ve ilaçlara erişimini engelliyor” diye konuştu.   'SİYASİ İKLİME BAĞLI'   Hasta tutukluların durumuna insancıl hukuk açısıyla bakılması gerektiğini vurgulayan Yılmaz, hasta tutukluların iktidar eliyle cezalandırıldığını söyledi. Uluslararası standartlarda hangi tutuklunun hangi sağlık problemiyle cezaevinde kalamayacağına ilişkin ilkelerin çok net olduğuna işaret eden Yılmaz, şöyle devam etti: “Mandela Kuralları çok bariz bir şekilde mahpusların sağlık koşullarının nasıl olması gerektiğine ilişkin bir çerçeve çiziyor. İktidarın olaya özellikle bu çerçevede insancıl yaklaşmasıyla bu sorunu çözülecektir ancak her zaman hasta mahpusların durumları siyasi konjonktüre, ülkenin içinde bulunduğu siyasi iklime bağlı olarak devam ettiriliyor.”   ‘TEDBİR ALINMAZSA..'   Bu konuda özellikle Cumhurbaşkanlığının hasta tutuklular konusundaki af yetkisinin tartışılması gerektiğinin altını çizen Yılmaz, “Örneğin derneğimize defalarca başvuru yapan Mehmet Emin Özkan, Sıddık Güler; bu insanlar 80 yaşın üzerinde ve birden fazla hastalığı olan insanlar. Bu mahpuslar için Cumhurbaşkanlığının af yetkisinin olduğunu defalarca dile getirdik. Fakat bu konuda olumlu bir dönüş olmadığı gibi ayrımcı bir tavır sergilendi. Cumhurbaşkanı en son bu af yetkisini Madımak Katliamında fail olduğu iddia edilen kişide kullandı. Ancak sağlık durumu o kişiden çok daha ağır olan hasta mahpus Özkan ve Güler de bu yetki kullanılmadı. Ve bu kullanılmadığı için de pandemiden bu yana onlarca hasta mahpus yaşamını yitirdi. Gerekli tedbirler alınmadığı taktirde bu ölüm sayıları da artarak devam edecek” dedi.   BAĞIMSIZ HEYET    Hasta tutukluların durumuna ilişkin ideolojilerin bir tarafa bırakılarak bütün siyasi partilerin bir araya gelmesi çağrısında bulunan Yılmaz, insancıl hukukun esas alınarak, bağımsız kurullar oluşturulmasını ve cezaevinde kalması uygun olmayan hasta tutukluların tahliye edilmesini talep etti.   MA / Eylem Akdağ