HDK Eş Sözcüsü Demir: İmralı’da hukuksuzluk tecridi aştı 2021-11-28 09:06:37   İSTANBUL - İmralı’da hukuksuzluk boyutunun tecridi aştığını belirten HDK Eş Sözcüsü Esengül Demir, bu durumun Türkiye'ye yayıldığını söyledi.    PKK Lideri Abdullah Öcalan, 22 yıldır İmralı Yüksek Güvenlikli F Tipi Cezaevi’nde ağır tecrit altında tutuluyor. Öcalan'ın avukatlarından Rezan Sarıca ve Nevroz Uysal, müvekkilleriyle 8 yıl aradan sonra en son 2-22 Mayıs, 12-18 Haziran ve 7 Ağustos 2019 tarihlerinde görüşebildi. 25 Mart’ta ise kardeşi Mehmet Öcalan’la telefonla görüştürülen Öcalan’dan, 8 aydır haber alınamıyor.   Asrın Hukuk Bürosu avukatları, ağır tecrit koşulları altında tutulan müvekkilleri Öcalan ile tutuklular Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’la “derhal görüşme” talebiyle Bursa İnfaz Hakimliği, Adalet Bakanlığı, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü, İnsan Hakları Dairesi Başkanlığı ve Meclis, ulusal ve uluslararası hukuk kurumları ile sivil toplum örgütlerine başvuruda bulundu.   Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM), Öcalan’a verilen ağırlaştırılmış müebbet kararının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) işkence ve kötü muameleyi yasaklayan 3’üncü maddesine aykırı olduğu yönündeki kararının uygulanması talebiyle Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne (AK BK) başvuruda bulundu. 26 Temmuz’da yapılan başvuruyu ilk kez gündemine alan Komite, kararı 30 Kasım-2 Aralık arasında yapacağı toplantıda görüşme kararı aldı.    ÇETE DEVLETİ YAKLAŞIMI   Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Esengül Demir, Öcalan üzerinde devam eden tecrit ve 30 Kasım-2 Aralık arasında Bakanlar Komitesi’nin yapacağı görüşmeye ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Demir, İmralı’daki durumun artık açıklanamayacağını belirterek, Türkiye’nin İmralı’da bilinçli, sistematik ve özel bir politika uyguladığını dile getirdi. Demir, “İktidarın bunu yapmasının nedeni ona güç yetiştirebilecek herhangi bir mekanizmanın olmamasından kaynaklıdır. İktidar ulusal ve uluslararası sözleşmeleri tanımayan, altına imzasını attığı hiçbir hukuki çerçeveyi de dikkate almayan bir yapı haline gelmiş durumda. Tam bir çete devleti yaklaşımı içerisindeler. Bunun başka türlü bir açıklaması olamaz” dedi.     TECRİT KAVRAMI YETERSİZ   Mehmet Öcalan’ın ağabeyiyle 8 ay önce yaptığı kesintili telefon görüşmesini hatırlatan Demir, “O telefon görüşmesi de yarıda kesilmişti. O görüşmede Sayın Öcalan’a kendisinin hangi koşullarda olduğuna dair herhangi bir şey söylenmesine izin verilmedi. Sadece hayatta olduğuna dair bilginin olduğu bir görüşme oldu. Dolayısıyla biz bu durumu tecrit olarak yorumluyoruz ama tecridin ötesinde bir durum yaşanıyor orada. Tecrit denilince bazı haklarının gasp edilmesi anlamına geliyor. Burada tecridin ötesinde bütün bağların koparıldığı, İmralı’nın dış dünyadan yalıtıldığı bir atmosfer var. Bu duruma herhalde yeni bir terim bulmak lazım. Dediğim gibi tecrit kavramı bile yetersiz kalıyor” diye konuştu.   TÜRKİYE KAOSA SÜRÜKLENDİ   Türkiye’de ve Ortadoğu’da halklar arasında kurulan bir dayanışmanın olduğunu ve bu dayanışmanın öncülüğünü Öcalan’ın yaptığını dile getiren Demir, İmralı’daki yalıtımın bundan kaynaklandığını sözlerine ekledi. Türkiye’nin 40 yıldır savaş politikalarıyla Kürt halkına diz çöktüremediğini belirten Demir, “Bu tecrit politikasıyla bir sonuç almaya çalışıyorlar. Türkiye bu savaş politikalarının sonucu bir kaosun içine sürüklenmiş durumdadır” ifadelerini kullandı.   İMRALI’DAKİ BASKI TÜRKİYE’YE YAYILIYOR   İmralı’daki durumun kaygı verici bir boyuta vardığını söyleyen Demir, bu kaygıdan dolayı Öcalan’ın avukatlarının son bir haftada çeşitli kurum ve kuruluşlara yaptığı başvuruları anımsattı. Bazı kurumların da İmralı’daki durum karşısında girişimlerde bulunduklarını belirten Demir, şöyle devam etti: “Maalesef bu girişimler yetersiz kalıyor. Bu girişimlerin çok daha etkili olması için daha güçlü bir muhalefet odağının olması gerekir. Sayın Öcalan’a uygulanan tecridin Türkiye’de demokrasi, insan hakları, eşitlik mücadelesinin önündeki engelleri kaldırmaya da vesile olduğunu söylüyoruz. Bu gerçekliği görmemiz gerekiyor. Sayın Öcalan’ı sadece bir kişi olarak değerlendiremeyiz. Öcalan sonuçta bir halkı temsil ediyor ve bir etki gücü var. Bu nedenle tecrit edilmesi ve devletin ona yaklaşımı aynı zamanda bir bütünün Kürt halkını teslim almak içindir.”   BAKANLAR KOMİTESİ GÖRÜŞMESİ   Bakanlar Komitesi’nin 30 Kasım-2 Aralık’ta yapacağı toplantıya da değinen Demir, Türkiye’nin şimdiye kadar komiteye yanıltıcı cevaplar verdiğini söyledi. AİHM kararlarının artık Türkiye açısından bir bağlayıcılığının kalmadığını söyleyen Demir, “Türkiye uluslararası kurumlarla olan ilişkisini biraz soğutuyor ve uygulamamak için zamana yayıyor. Sayın Öcalan için verilen karar için de bu durum geçerlidir. Avrupalı parlamenterler dahi bu duruma kafa yormuş, çalışma yürütmüş kişiler bile AKPM’de yapılacak görüşmeler sonrasında kendi hükümetlerini bile bu konuda ikna etmekte zorlandıklarını ve bu kararların uygulanmasının önünde engelle karşılaştıklarını ifade ediyor. Bu kararların uygulanmaması ve takipçisi olunmamasının siyasi nedenlerden kaynaklıdır. Uluslararası çıkarlar, ülkeler arası çıkarlar ne yazık ki insan hakları ihlallerinin önünü açıyor” ifadelerini kullandı.     TÜRKİYE'YE BASINÇ UYGULANMALI   Demir, görüşülecek toplantıda Komitenin Türkiye’ye basınç uygulayarak kararların uygulanması noktasında adım atmasını istemesi gerektiğini sözlerine ekledi. Komiteden çıkacak olumlu bir kararın dahi tek başına yeterli olamayacağını ifade eden Demir, “Türkiye’nin demokratikleşmesi gerekiyor. Bunun için de toplumsal bir dinamik, toplumsal bir güç ve buradan gelecek talepler önemlidir. Uluslararası anlaşmaların elbette ki pozitif bir etkisi vardır. Ama asıl mücadele orada yaşayan halkların, emekçilerin, toplumsal bütün kesimlerin ortaklaşmasıyla olacaktır. Türkiye'de böyle bir zemine girmiş bulunuyor, böyle bir fırsat dönemi de var. Önemli olan yine o geçmiş kodlara sarılmadan, geçmiş korkulara kapılmadan Türkiye’den gerçekten demokrasi, eşitlik ve özgürlüğün olabileceği, bir arada yaşanabilecek yeni bir süreci inşa etmekten geçiyor” şeklinde konuştu.   MA / Ferhat Çelik