Noémy Lévy-Aksu: Boğaziçi direnişi haklı ve cesurca 2021-02-23 09:02:38 İSTANBUL - Kayyım rektöre karşı öğrenci direnişini “Haklı ve cesurca” olarak değerlendiren Boğaziçi Üniversitesi eski akademisyenlerinden Doçent Dr. Noémy Lévy-Aksu, özgür ve güvenli ortamlar olmadan bilimin de olamayacağını söyledi.  AKP’li Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyım rektör olarak atanmasının ardından öğrenci ve akademisyenlerin başlattığı direniş devam ediyor. Ülkeye yayılan direnişe, dünyanın pek çok ülkesinden akademisyen, öğrenci, sanatçı ve siyasetçinin destek açıklamaları da sürüyor. Partili kadrolaşmalarla kontrol altına alınma çabası olarak değerlendirilen atamaların, üniversitelerin özerkliğini ve bilimsel araştırmaları yok edeceği kaygılarını da beraberinde getirdi.  Direnişi nedeniyle hedef alınan 600’ü aşkın öğrenci gözaltına alınırken, 11 öğrenci tutuklandı, 25 öğrenci hakkında ise ev hapsi kararı verildi. Tutuklu öğrencilerden 2’si ise geçtiğimiz günlerde serbest bırakıldı.     “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attığı için 2017’de Boğaziçi’nden ihraç edilen Öğretim Görevlisi Doçent Dr. Noémy Lévy-Aksu, protestoların haklı ve cesurca olduğunu, atamaların ise akademi dünyasını olumsuz etkilediğini söyledi.   HALKI VE CESURCA   Bulu’nun atanmasını üzücü ve kabul edilemez bulan Lévy-Aksu, yaşananların sadece Boğaziçi’ne özgü ve yeni bir durum olmadığını ifade etti. Boğaziçi Üniversitesi’nin bir önceki rektörünün KHK ile atandığını, birçok üniversiteye benzer şekilde atamalar yapıldığını hatırlatan Lévy-Aksu, akademik özgürlük için direnen akademisyen ve öğrencilerin direnişlerini son derece haklı ve cesurca bulduğunu vurguladı.   ÖZGÜRLÜK ALANI DARALDI   Lévy-Aksu, atamalarla Boğaziçi Üniversitesi’nde özgürlük alanlarının daraldığını belirterek, “Boğaziçi bir istisna değil. Çok zor şartlarda mücadele ediyorlar ve umuyorum sonuç alırlar. Keşke Türkiye genelinde uzun zamandır yaşanan böylesi atamalara karşı daha erken, daha etkili şeklide mücadele ve müdahale edilebilseydi. Bu yaşananları Türkiye genelinde son yılların gelişmeleri içinde değerlendirmekte fayda var. Yoksa eksik bir parça kalıyor. Bu yüzden bu yaşananlar birden gerçekleşen özel bir durum değil” diye belirtti.    BİLİME BAKIŞIN YANSIMASI   Atamaların akademi dünyasını olumsuz etkilediğini ifade eden Lévy-Aksu, bunun iktidarın üniversiteye, bilgi üretimine ve eğitime bakış açısını yansıttığına dikkat çekti. Lévy-Aksu, atamalarla akademisyenlerin ve öğrencilerin özgürlüklerinin kısıtlanmaya çalışıldığını dile getirerek, oluşturulan baskı sonucu ders ve araştırma içeriklerinde sansür veya otosansür durumlarının ortaya çıktığını söyledi. Lévy-Aksu, bu politikaların olumsuz yansımalarının hem Boğaziçi Üniversitesi’nde hem de diğer üniversitelerde görüldüğüne değindi.    SANSÜR VE OTOSANSÜR    Güvenli ve özgür bir ortam sağlanmaması nedeniyle birçok kısıtlamanın doğal olarak yaşandığını söyleyen Lévy-Aksu, “Gerek açık bir şekilde, gerek kendini koruma amacıyla yaşanan sansür ve otosansür, bilgi üretimine ve aktarımına uygun olmayan bir ortam yaratıyor. Bunun da elbette olumsuz sonuçları var. Son yıllarda birçok akademisyen işten atıldı, yine birçoğu yurtdışına gitmek zorunda kaldı. Boğaziçi’nde de bunlar yaşandı. Hocasız kalan ya da tez danışmansız kalan öğrenciler de motivasyon kaybı ve zorlanma yaşıyor. Özellikle arkadaşlarının tutuklandığı, gözaltına alındığı, şiddete maruz kaldığı bu olaylar da yaşanan genel süreç ile değerlendirildiğinde, öğrenmek ya da bilgi üretmek için şartların kötü olduğuna işaret ediyor” ifadelerini kullandı.   DEMOKRASİ MÜCADELESİ   Protestoların genel bir öfkeyi ifade ettiğini ve içinde bulunulan çaresizlik durumunu aşmak üzere gerçekleştiğinin altını çizen Lévy-Aksu, şunları söyledi: “Yıllardır süregelen gerek kriz ortamında 20-25 yaşında olanlar bile o kadar olumsuz şey yaşadı ya da tanık oldu ki, artık bir şekilde tepki verme durumu gelişti. En azından böyle daha korunaklı ve aynı zamanda gelecek için önemli olan üniversitede bunu yapmanın anlamlı olduğunu düşünüyorum. Elbette protestoların sadece Boğaziçi için değil, daha genel olarak demokratik bir çerçevede, demokrasi için verilen bir mücadele olduğunu düşünüyorum.”   ‘YANDAŞA TERFİ VE ATAMA’   Üniversiteler üzerindeki baskıların yıllardır devam eden bir sürecin devamı olduğunu sözlerine ekleyen Lévy-Aksu, “Baskı, ihraç etme, iktidara yakın olanları atama ya da terfi ettirme gibi uygulamalar yıllardır devam eden bir süreç. Burada hem YÖK’ün payı çok önemli. Aynı zamanda rektör ve yönetimin bir şekilde bunu teşvik etmesi itirazları büyütür diye korkular var. Boğaziçi’nde yeni fakülteler açma girişimi var ve buraya merkezi bir şekilde atanan insanlar gelecek. Bunun olumlu sonuçları olacağını düşünmüyorum” ifadelerini kullandı.   MA / İdris Sayılğan - Berfin Karaman